Öğrenciler yükselen şiddete karşı ayakta: İYTE'lilerden kadın cinayetlerine karşı eylem

Son günlerde işlenen kadın cinayetleri ve istismarlarına karşı öğrencilerin ayaklanması sürüyor. Bugün İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü de yükselen şiddete karşı ayağa kalktı.

Haber Merkezi

Türkiye'de her geçen gün yükselen şiddet dalgasına karşı üniversite öğrencilerinin eylemleri devam ediyor.

Bugün İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) öğrencileri de son günlerde işlenen kadın cinayetleri ve istismarlarına karşı eylem yaptı.

Merkezi kafeteryada toplanan öğrenciler ellerinde taşıdıkları “Yasta değil isyandayız”, “Kalanların gidenlere borcudur mücadele”, “Asla yalnız yürümeyeceksin” dövizleriyle ilerlerken “Boyun eğme memlekete sahip çık”, “Kadın cinayetleri politiktir” sloganlarını attılar.

Yürüyüşü KYK Kız Yurdu önünde sonlandıran öğrenciler bir basın açıklaması yaptı.

'Birer sayıdan ibaret değiliz'

Yaşananların bir anda olmadığına işaret edilen açıklamada, hem ideolojik hem ekonomik nedenlerle adalet sisteminin çökertildiği, toplumsal adalet duygusunun yok edildiği vurgulandı.

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla daha da ivmelenen kadın cinayetlerine sadece "sayı" gözüyle bakıldığına dikkat çekilen açıklamada, "Bizler birer sayıdan ibaret değiliz. Bizler çocuk yaşta evlendirilen, şiddete, tacize, tecavüze maruz kalan, sürekli kendi can güvenliğimizden ve arkadaşlarımızın, kadınların can güvenliğinden endişe eden, hayalleri, umutları, istekleri olan ya da bunları düşünecek kadar kendi hayatı bile olmayan kadınlarız" denildi.

'Kadınların zamanı, yılları, ömrü kıymetsiz mi?'

Paranın egemen olduğu ve gücün yüceltildiği toplumda bunlara sahip olanların yaptıkları görmezden gelindiği belirtilen açıklamada, yapılan kötülüklerin, hırsızlıkların, cinayetlerin, tecavüzlerin üstünün örtüldüğü kaydedildi.

Açıklamada şöyle devam edildi:

"Yobazların sıklıkla saldırdığı İstanbul Sözleşmesi ve yoksulluk nafakasının kaldırılması tartışmalarında en sık kullandıkları argüman, dinsel referanslar ve geleneklerden müteşekkil 'Türk aile yapısı'nın bozulması oluyor. İstiyorlar ki kadınlar şiddet görüp sineye çeksin ve nafakaya güvenip boşanamasın. Bağlanan yoksulluk nafakasının bir insanın tek başına yaşamasına yetmeyeceği ortada, üstelik nafakaların icra yoluyla bile zor ödeniyor olduğu gerçeği de ayrı bir konu. Ancak kadınlar bundan bile mahrum kalsın ve kendi istedikleri biçimde yaşasın istiyorlar.

Çalışmak, tatil yapmak, çocuk doğurmak, çocuk doğurmamak, oy kullanmak, siyaset yapmak, seyahat etmek, boşanmak her kadının hakkıdır; bu haklar aynılaştırmaz, çoğaltır, insanlaştırır. Eşitlik kurgusunun işlediği koşullarda kadınlar insanlık tarihinin en yaratıcı hamlelerinin eş emekçisi olur, kendilerini gerçekleyebilir, özgürleşebilir. Bir laboratuvarda ömrümüzü geçirmeye de, fezaya bir kapsülde seyahat edip yıldızlara yakın olmaya da, çocuğumuzla ormanda yürümeye ya da yalnız gece yürüyüşlerine çıkmaya da herkes kadar hakkımız var. Kadınların zamanı, yılları, ömrü kıymetsiz mi?"

'Bizi aptallaştıran bu angaryalardan kurtulmamız şart'

"Her kadının saatlerini ev işlerine harcadığı bu düzenden, kayıp zamanlarımızı geri almak zorundayız" ifadeleri kullanılan açıklama şöyle sonlandı:

"Kadınların çalınan zamanı, insanlığın ilerleme ehliyetinden uzaklaşması anlamına da geliyor. Bizi aptallaştıran bu angaryalardan kurtulmamız şart.

Şaşkınız, acılıyız ve öfkeliyiz.

Boynumuzu eğmeyeceğiz. Katledilen kadınlarımızın, çocuklarımızın hesabını soracağız ve yenileriyle
karşılaşmamak mutlaka ama mutlaka ayağa kalkacağız.
"