Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) emperyalizmin savaş aracı olarak, 20. yüzyılın ortalarında Sovyetler Birliği ve sosyalist bloğa karşı kuruldu. NATO'nun kuruluşu ve gelişimi, Avrupa ve dünya genelinde sosyalist hareketlere karşı bir mücadele amacı taşıdı.
NATO için bugün tarihi bir gün. İttifakın kuruluşundan bu yana en büyük genişlemelerden biri gerçekleşecek, Finlandiya NATO'nun resmi olarak 31. üyesi olacak. Öte yandan, Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğinin örgütün kuruluş yıl dönümüyle aynı güne denk getirilmesi de ayrıca dikkat çekiyor.
Sovyetler Birliği'ne karşı kurulan emperyalizmin savaş aygıtı
NATO, 4 Nisan 1949'da ABD'nin başkenti Washington DC'de imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması ile kuruldu. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri arasında ittifak kuran NATO, başlangıçta Sovyetler Birliği ve sosyalist bloğun "askeri tehdidine karşı bir savunma mekanizması" olarak lanse edildi. Bu çerçevede NATO'nun kuruluş amacı, Batı dünyasının askeri gücünü birleştirerek "komünist yayılmacılığı" engellemek ve Batılı kapitalist ülkelerin çıkarlarını korumak olarak sunuldu.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Sovyetler Birliği ve komünizmin yükselen prestijine karşı NATO'nun kuruluşu ve varlığının sebebi sosyalist hareketleri baskılamak ve sosyal adaleti savunan ülkelerin bağımsızlık taleplerini engellemek idi. NATO'nun kuruluşu ve genişlemesi sırasında, örgütün sosyalist ülkelere yönelik askeri operasyonlara, devrimci hareketleri bastırmak için gerçekleştirilen darbelere destek verdiği görülüyordu.
NATO iki yüzlüdür: Demokrasi derse anti-demokrasi, özgürlük derse sömürü anlayın
NATO'nun nükleer silahlar konusundaki politikaları da iki yüzlü bir nitelik taşıyordu. NATO, nükleer silahların yayılmasını önleme amacıyla kurulan anlaşmalara taraf olmasına rağmen, örgüt bünyesindeki ülkelerde nükleer silahlar bulundurarak ve güç dengesini koruma bahanesiyle bu silahları kullanma hakkını saklı tuttuğunu ilan ederek, dünya barışına yönelik en büyük tehdit unsuru haline geldi.
NATO dünya barışına karşı bir numaralı tehdit unsuru olduğunu, sayısız kez ispatladı. NATO'nun genişlemesi ve askeri müdahaleleri, dünya genelinde ekonomik ve politik dengeleri değiştirdi, işçi hakları mücadelelerini zayıflattı.
Dünya barışına karşı en büyük tehdit: NATO
NATO'nun, Sovyetler Birliği'nin çözülüşünden sonra da varlığını sürdürmesi ve küresel güç politikaları izlemesi, emperyalizmin savaş ve saldırı aracı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. "Komünizm tehdidinin" ortadan kalkmasına rağmen, NATO, Afganistan, Libya ve Yugoslavya gibi ülkelerde gerçekleştirdiği askeri müdahalelerle, uluslararası politikada aktif bir rol oynamaya devam etti. Bu durum, NATO'nun uluslararası düzende egemen güçlerin çıkarlarını koruma ve yayılmacı politikalarını sürdürme amacı güttüğünü gösteriyor.
NATO'nun varlığı, askeri-endüstriyel kompleksin güçlenmesine ve militarizmin artmasına yol açıyor. NATO üyesi ülkeler, örgütün askeri harcamalarını ve silahlanma yarışını destekliyor, bu durum ise kapitalist sistem içerisinde silah üreticilerinin ve silah sanayinin güç kazanmasına katkıda bulunuyor.
NATO, demokratik değerlerin koruyucusu olduğunu iddia etmesine rağmen, demokrasi ve insan hakları başlığında da kara bir sicile sahip. NATO tarihi boyunca, üye ülkelerde gerçekleştirilen darbeler ve anti-demokratik uygulamaları destekleyerek, demokrasi ve insan haklarına yönelik "gerçek tehdidin" bir fiil kendisi olduğunu da gözler önüne serdi.
NATO'nun sonu gelmeyen açlığı
Sovyetler Birliği ve sosyalist dünyaya karşı bir soğuk savaş aygıtı olarak kurulan NATO, aradan geçen zaman içinde 8 kez genişleyerek üye sayısını 30'a çıkardı. İlk genişleme, sosyalist dünyanın sınırındaki iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan'ın 1952'de NATO'ya katılmalarıyla oldu. 1955'te, ABD kontrolündeki Federal Almanya, 1982'de İspanya ittifaka katıldı.
İkinci büyük genişleme dalgası Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından geldi. Genişlemenin hedefi NATO’ya karşı kurulan eski Varşova Paktı’nın üyesi olan ülkelerdi. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, 1996’da bu ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetlerini NATO'ya davet etti. Bu davetin ardından NATO 1999'da Çekya, Macaristan ve Polonya, 2004'te Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Estonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, 2009'da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017'de Karadağ’ı kapsayarak genişledi. Son genişleme, 2020'de, Kuzey Makedonya'nın katılımıyla oldu.
Ukrayna, Gürcistan ve Bosna Hersek 2000'li yılların başından bu yana NATO'ya üye olmak istiyor. Ancak NATO, bu üç ülkenin de gerekli şart ve yükümlülükleri karşılamaya hazır olmadığını bildiriyor. Tabii Ukrayna ve Gürcistan’ı bekletilmesinde Rusya’nın bu iki ülkeye askeri müdahalesinin belirleyici bir etkisi var. Bu yönde bir genişleme savaşı göze almadan mümkün değil.
Batı'nın "Rusya'ya karşı doğu karakolu" haline getirdiği Ukrayna'da geçtiğimiz yıl patlak veren savaş dengeleri de değiştirdi. Ukrayna'nın NATO'ya katılma ihtimali, şimdilik rafa kalkmışken, ABD, Avrupa ve emperyalizmin savaş aygıtı olarak NATO ülkede Rusya'ya karşı verilen savaşın ana unsurları oldu. Savaşın adı Rusya-Ukrayna savaşı denmesine rağmen, gayri resmi olarak Rusya'ya karşı NATO savaşı ortaya çıktı.
Ukrayna savaşının ardından kullanışlı yeni oyuncular
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, NATO'nun kuruluşundan itibaren "tarafsız" olduklarını öne süren ancak Batı ittifakının organik birer parçası olan Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılım sürecine kapı araladı.
Finlandiya ve İsveç, Rusya'nın fiili olarak saldırganlığını ortaya koyduğunu belirterek, geçtiğimiz yıl NATO'ya üyelik için başvuruda bulundu. Ancak Batı cephesinde iki İskandinav ülkesinin örgüte katılması Türkiye'nin "tereddüdü" ile karşılaştı.
Türkiye ile İsveç ve Finlandiya ilişkileri, Türkiye'nin iadesini istediği kişilerin durumu ve Suriye'deki iç savaşın ardından Türkiye'ye karşı tutumları sebebiyle tıkanmış durumdaydı. Türkiye aynı zamanda Batı'yla yaşadığı gerilimlerin bir parçası olarak, iki ülkenin NATO üyeliğini engellemenin, uluslararası kamuoyunda elde etmek istediği gücün aracı olabileceğini düşünerek "veto" yetkisi kozunu oynadı.
Madrid'de gerçekleşen 2022 NATO Zirvesi'nde üç ülke aynı masaya oturdu, üçlü bir mutabakat imzaladı. Türkiye iktidarı en başından beri Finlandiya'nın üyeliğine daha sıcak baktığı yönünde demeçlerde bulunsa dahi, iki ülkenin "bir arada" NATO üyeliğine başvurmuş olması Finlandiya'nın yolunu bir süre tıkadı.
Bu süreçte Türkiye ile İsveç arasında gerilim Türkiye'nin iade taleplerinin gerçekleşmemesi ve Kuran yakma olayları gibi hadiselerle yükseldi. Türkiye (şimdilik en azından 14 Mayıs seçimlerine kadar) İsveç'in üyeliğine set çekti. Öte yandan Finlandiya'nın üyeliğinin önü ekonomik kriz, yaklaşan seçimlerin yarattığı atmosfer, Şubat ayında meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından Batı'yla kurulan ilişkilerde "iyileşmeler" ile birlikte yeniden açıldı. Türkiye, iki İskandinav ülkesinin NATO üyeliğine engel koyarak elde etmeye çalıştığı ABD ile F-16 anlaşması veya Batı'yla ekonomik diyalogları kazanamamasına rağmen, "paradigma değişimi yaşanmışçasına" Finlandiya'nın üyeliğini onayladı.
Burada en dikkat çeken durum, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki ilgili oylamada yaşandı. Konu emperyalizm, rant ve çıkar olduğunda karşıtlıkları ortadan kalkan muhalefet ve iktidar el ele Finlandiya'nın NATO üyeliğini onayladı. Onaylanması bekleniyordu, lakin oylamada bir tane bile bir "red" oyu çıkmadı. Meclis'teki tüm milletvekilleri ve partiler Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı olmadıklarını ilan ettiler. Böylece dünyanın en büyük terör örgütünün yeni üyesi Finlandiya oldu.
Diğer yandan İsveç'in üyeliği konusunun, 14 Mayıs seçimlerinin ardından tekrar gündeme gelmesi ve onaylanması bekleniyor. Erdoğan ve AKP iktidarının, bazı durumlarda Batı "karşıtı" gibi duran retorikle hareket etmesi iç siyasetin bir parçası. Erdoğan'ın seçimlerde galip gelen taraf olması, Batı'ya karşı da bir güç perçinlemesi anlamına gelmesine rağmen, Erdoğan, AKP ve Türkiye burjuvazisinin Batı'dan kopamayacağı bir gerçek.
Öte yandan, "muhalefet" olarak adlandırılan bloğun açıklamalarına bakıldığında, açık şekilde seçimlerin galibi olmaları halinde İsveç'in üyeliğini onaylayacaklarını bildiriyorlar. Batılı yorumcular, İsveç'in üyeliğinin Temmuz ayında düzenlenecek NATO Zirvesi'ne kadar Türkiye tarafından onaylanmasını bekliyor.
Yıldönümünde gelen üyelik
Finlandiya yetkilileri ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg dün yaptıkları açıklamada, bugün Finlandiya bayrağının NATO Genel Merkezi'nde yükseleceğini ve böylece Finlandiya'nın örgütün resmi olarak 31. üyesi olacağını duyurdular.
Soğuk Savaş sırasında görece tarafsız konumda olan Finlandiya, Rusya'nın fiili olarak saldırganlığını gösterdiğini belirterek, NATO üyesi olmaya karar verdi. Rusya'yla en geniş sınırlara sahip ülkelerden biri olan Finlandiya'nın NATO üyeliği, ülkenin ekonomik konumu ve askeri gücü ele alındığında ittifak açısından önemli bir araç olmasını sağlayacak.
Finlandiya'nın üyeliği ayrıca Rusya'nın Baltık Denizi'nden ve Arktik Denizi'nde yalnızlaşmasına, konumunun zayıflamasına yol açarken, Rusya'nın Finlandiya'nın üyeliğine karşı henüz filli olarak harekete geçememesi de dikkat çekti.
Türkiye'nin NATO üyeliği
Türkiye NATO'ya üyelik için ilk resmi girişimini 1950 yılında Demokrat Parti ve Adnan Menderes iktidarında yaptı.
Bunun için sırasıyla şu olaylar yaşandı:
- Kore'de ABD'nin işgal girişimine destek vermek üzere 5 binden fazla asker Adnan Menderes hükümeti tarafından Kore'ye gönderildi.
- Kore'ye gönderilen Türk askerlerinden 741'i hayatını kaybetti, 2 binden fazla asker yaralandı.
- Türkiye ABD çıkarları için verdiği bu kayıpların ardından 18 Şubat 1952'de resmen NATO'ya üye oldu.
Erdoğan'ın "demokrasi kahramanlarından" olan Adnan Menderes, askerlerin kanıyla Sovyetler Birliği'ne ve Kore halkına karşı atılan bu adımı şu sözlerle savundu:
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Kore’ye askeri kıta gönderme kararını verdiği zaman başta Birleşik Amerika Devleti olmak üzere diğer bâzı üye devletlerin kuvvetleri Kore’de mütecavizlere karşı fiilen harekâta çoktan başlamış bulunuyorlardı. Görülüyor ki Hükümetimiz, bahis konusu kararını verirken kendisiyle ayni durumda bulunan ve Birleşmiş Milletler Teşekkülüne karşı ayni mükellefiyetlerle bağlı olan diğer üye devletlerin hukuki anlayışlarına ve bu anlayışa dayanan hareket ve tedbirlerine imtisal ve iştirak etmiş ve Devletimizin her devirde farik vasfını teşkil eden ahde sadakat “Ahde sadakat” vasfını bir kerre daha belirtmekten başka birşey yapmış değildir. (Bravo sesleri, alkışlar)"
Menderes, kararın asil bir karar olduğunu, bin defa daha bu konuda toplanılsa yine aynı kararı alacaklarını açıkladı.
Sonuçta Menderes istediğini aldı: 741 asker hayatını kaybetti, 2 binden fazla asker yaralandı, Türkiye'nin birçok noktasına NATO üsleri inşa edildi, NATO desteğiyle ülkede solcu avına çıkıldı, NATO desteğiyle yapılan darbelerde ülkenin solcuları hedef alındı.
Nâzım Hikmet'in dizeleriyle NATO üyeliğine giden yol
Menderes'in askerlerin kanıyla elde ettiği "başarıya" karşı o dönem en yüksek sesle mücadele eden isimlerin başında komünist şair Nâzım Hikmet geliyordu.
Nâzım, Türk askerinin çok ucuza mal olduğunu söyleyen bir Amerikalıya ve destekçilerine şu yanıtı veriyordu:
23 Sentlik Asker
"Mister Dalles,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut iki kilo kuru soğan,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan.
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeğe, öldürülmeğe hazır,
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akilli
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz
(her kaba uymak meselesi) ,
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dalles
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuz beşini birden
İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut
bir çift iskarpin parasına.
Yalnız bir mesele var Mister Dalles,
herhalde bunu sizden gizlediler:
Size tanesini 23 sente sattıkları asker
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak
mevcuttu, tuhafınıza gidecek,
mevcuttu hem de çoktan mı çoktan,
daha sizin devletinizin adı bile konmadan.
Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela, Mister Dalles,
yeller eserken yerinde sizin New-York'un,
kurşun kubbeler kurdu o
gök kubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
Hali dokur gibi yonttu mermeri,
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebemkuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
Dahası var Mister Dalles,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber,
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedreddin'in
O, tornacı Hasan, köylü Mehmet, öğretmen Ali'dir.
Kaya gibi yumruğunun son ustalığı:
922 yılı 9 eylülüdür.
Dedim ya Mister Dalles,
Herhalde bütün bunları sizden gizlediler,
ucuzdur vardır illeti.
Hani şaşmayın,
yarin çok pahalıya mal olursa size,
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,
her millet gibi büyük Türk milleti."
Emperyalizmin terör örgütü: NATO
soL TV, geçtiğimiz yıl, emperyalizmin saldırı ve terör aracı NATO'nun kanlı tarihini hazırladığı dosyayla aktarmıştı. soL okuyucularına bu dosyayı hatırlatma amacıyla paylaşıyoruz: