"ABD’nin egemen güçlerine bir uyarı: Bugün Küba’dan ABD’ye doğru yaşanan düzensiz göç akışı, burada tasvir edilen toplumsal felaketten kaçan yüz binlerce Kübalının göçü yanında sönük kalacaktır. Küba’da geç kapitalizmin yeniden inşası sonucunda, bugünkü çirkin şarkılar buharlaşarak yerini yok sayılan milyonlarca insanın çığlıklarına bırakacaktır."
Haber Merkezi
"Küba Gerçeği", 2023 Şubat ayında Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) girişimiyle başlatılan bir yayın. Küba'da siyaset, ekonomi, yaşam, kültür gibi konularda Kübalı yazarların ürettiği makalelerin çevirilerini yayımlayan Küba Gerçeği'nde çıkan makaleler, artık soL'da paylaşılıyor.
ABD'ye boyun eğmenin ablukayı kaldıracağı ve refah getireceği düşüncesi yanıltıcıdır. Kârlarını maksimize etmek isteyen çokuluslu şirketlerin çıkarları, Küba'nın egemenliğine üstün gelecek ve ulusal egemenliğin ciddi şekilde tehlikeye gireceği bir duruma yol açacaktır.
Bu ihtimal, güneşin sönmesi gibi olasılık dışıdır. Ancak her gün tanık olduğumuz çarpık vaatleri ve baskıları bir bağlam içine oturtabilmek için bir hayal gücü egzersizi gerekli görünüyor; özellikle de Güney Florida’da yer alan ve "toksik küme" olarak adlandırılan karşıt görüşlü çevrelerin nefret dolu söylemlerini düşündüğümüzde.
Bu saçmalığı, yani Küba'da kapitalizmin yeniden kuruluşunu ele almak aslında pek de zor bir iş değil. Bunun kaçınılmaz olarak "üçüncü dünya" tipi bir neoliberal kapitalizm olacağı, doğal olarak az gelişmiş olacağı, başka bir deyişle İskandinav modelindeki gibi olmayacağı açık. Küba’da kapitalizmin nasıl bir şey olacağını hakkında fikir yürütmek için bölgemizde kapitalizmin nasıl işlediğine göz atmak yeterli.
Şöyle bir yanılgı var: Eğer Küba mutlak egemenliğinden vazgeçerek ABD’ye tabi olursa ablukadan kurtulacak. Diğer hayali senaryolarla birlikte sihirli bir şekilde yakıt dolu gemiler ve mallarla dolup taşan kargolar Küba’ya gelecek. Ancak böyle düşünenler, bunların hiçbirinin bedava olmayacağını ve bir bedelinin olacağını unutuyorlar. Tedarikçiler, Küba halkına karşı fedakârca yardım etme arzusuyla dolu soylu şövalyeler olmayacak. Buna cidden kimse inanmaz.
Dolayısıyla, Washington’a bağlı bir hükümet tarafından yönetilen, egemenliği koruyan ve ulusal çıkarları güvence altına alan güçlü yasaların ve kuralların bulunmadığı bir Küba’da, bu çokuluslu şirketlerin "doğal yağmacı arzularını” sınırlayacak hiçbir şey olmayacak. Kâr dürtüsü, yatırım ve alışverişin en önemli ve neredeyse tek nedeni olacak.
Bu noktada unutulmaması gereken sermayenin işleyişi için en verimli yolun büyük ölçüde devlet kısıtlamalarının ve düzenlemelerinin olmamasına bağlı olduğudur. Mantıksal olarak kapitalist bir Küba’da yabancı çıkarlar ulusal çıkarların önüne geçecek.
Bu senaryoya yönelik herhangi bir tahmin, çokuluslu şirketlerin dünya çapında nasıl hareket ettiğini dikkate almalıdır. Küba özelinde, yenilmiş bir Devrim ve morali bozulmuş bir halkla, ülke kolay bir av haline gelecektir. Platt Değişikliği'nin modern bir versiyonunun uygulamaya konulması şaşırtıcı olmaz. Bugün sahip olduğumuz egemenliği unutun.
Bazıları egemenliğin soyut bir kavram olduğunu düşünebilir. Ancak gerçek bağımsızlık, ülkenin kendi politikalarını, kalkınma stratejilerini ve kararlarını belirleme hakkına sahip olmak ve onların kontrolünü elinde tutmak demektir. Bu da mantıken, söz konusu çokuluslu şirketlerin sahiplerinin çıkarlarıyla örtüşmeyecektir. Üstelik bu şirketlerin sahipleri Küba dışında ‘ikamet etmekte ve Küba’yı muhtemelen hiç tanımıyor bile; bir emeklinin ya da işçinin sorunlarıyla ilgilenmeleri ise tamamen imkânsızdır. Kimse hikaye anlatmasın, bu gerçeğin ta kendisi.
Bunun kanıtı olarak; örneğin elektrik, su, yakıt, internet ve telefon gibi kamusal hizmetlerden sorumlu temel şirketlerin uluslararası sermayeye devredilmesi muhtemeldir. Bunu da bu hizmetlerin ancak bu şekilde modernize edilebileceği şeklinde açıklayacaklardır. Peki, böylesi özelleştirmeler gerçekleştiğinde neler oluyor? Kamu denetimi olmaksızın fiyatlar sınırsızca artıyor. Bunun için “modernizasyon yatırımlarının bedelini birilerinin ödemesi gerektiği” bahanesi ısrarla öne sürülüyor. Devlet sübvansiyonları ortadan kalkıyor. Herhangi bir aksaklık yaşandığında -ki sık sık yaşanır- en küçük bir duyarlılık gösterilmiyor. Teknik arızalar nedeniyle haftalarca süren elektrik kesintileri örnekleri Latin Amerika’da bolca bulunabilir.
Öte yandan, enfes lüks süpermarketlerin ve alışveriş merkezlerinin olduğu, her türlü malın satıldığı bir şehir oldukça cazip görünebilir. Ancak buna, eğer her altı ayda bir telefonlarını yenilemeyen tüketicilerin perişan olacaklarına dair boğucu bir propaganda eşlik edilecektir. Her türlü kıtlıkla mücadele eden bir Kübalının yine de bu caziplikten etkilenmesini anlamak kolaydır. Ancak, bu vitrinlerin herkes için ulaşılabilir olmadığı da unutmamalıdır. Aslında, yalnızca küçük bir azınlık bu refahtan faydalanabilir. Gerçekten de nispeten daha iyi gelir dağılımına sahip ve ilerici hükümetler tarafından yönetilen bazı ülkelerde dahi, bu tüketim saraylarına erişebilen ve orta sınıf olarak adlandırılan kesim hiçbir zaman nüfusun yüzde 35-40’ını aşmamıştır.
Peki geri kalanlar ne yapıyor? Onlar kötü şartlarda yaşar, yetersiz beslenir, günde 12-14 saat çalışır, iş güvencesi ve sosyal haklardan yoksundurlar. En şanslı olanları ise genellikle ömürleri boyunca süren bir borç sarmalına girer; bir kredi kartı borcunu diğer kartla ödeyerek, fahiş faizlerle hayatta kalmaya çalışır. Ve asla ödemelerini yapamayan kötü bir mükellef olarak ilan edilmeyin! Otomatik olarak tüketim sisteminden dışlanarak birer "parya" haline gelirsiniz.
Ara sıra yapılan geçici kampanyalar dışından fiyatlardan bahsetmeye bile gerek yok. Kural olarak bu süpermarketler ve alışveriş merkezleri dev tekellerin elinde olur, bu da onlara fiyatları diledikleri gibi belirleme yetkisi tanır. Bugün Küba’da özel sektör ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin fiyatlarını suistimal olarak nitelendirilenler, bu fiyatlarının tek seçenek olduğu ve neredeyse hiçbir alternatifin olmadığını, bu işletmeler var olmaya devam etseler bile büyük uluslararası şirketlerin ticari imparatorluklar kurduğu bir ortamda neler olacağını hayal etmelidir. Bizim bölgemizde rekabete dayalı bir piyasanın var olması gerçekten de boş bir hayaldir.
Sosyal politikalar konusuna gelince, konuşmaya bile gerek yok. Evet, Amerika'nın çoğu üçüncü dünyası ülkesinde kamusal sağlık ve eğitim hizmetlerinin olduğu doğrudur; hatta bazı yerlerde kültürel projelere ve spora yatırım yapılmaktadır. Ancak acı gerçek şudur ki, bu hizmetler devlet tarafından sunulduğunda hizmetlerinin kalitesi genellikle düşüktür. Sağlık ve eğitim alanındaki en iyi kaynaklar, uzmanlar ve yöneticiler özel sektöre yönelmektedir. Burada haksız bir rekabet söz konusudur. Sadece COVİD-19 pandemisinin bizim Amerika’da neden olduğu korkunç tabloya göz atın; halkın kaderine terk edilişi nerdeyse gerçeküstü boyutlarda -bir trajedidir.
Ve düzenin temel işleyişi acımasızdır: Eğer paranız yoksa, çok üzgünüz, motto “herkes başının çaresine baksın” şiarıdır. Yarı cahil kalın, ebeveynleriniz yoksulsa yeteneğiniz veya ilginiz ne olursa olsun üniversiteli olmayı aklınızdan bile geçirmeyin, bu sizin kaderinizdir. Aynı şekilde, eğer talihsiz bir şekilde kronik bir hastalığa yakalanırsanız ısrar etmeyin, siz, mütevazı bir insan, bir işçi, bir çiftçi olarak eczanelerde “öfkelenseniz” de, ilaçları almak zorunda değilsiniz bu kadar!
Gerçek şu ki, insanların çoğu sürekli bir endişe içinde yaşamaktadır. Sanki “kaybeden” damgası peşlerini bırakmıyormuş gibi; gelirlerinin ay sonunu getirmeye yetip yetmeyeceğini, büyükanneleri ya da ebeveynleri ağır bir şekilde hastalanırsa ne olacağını bilemeden. Borçlar ve tahliyeler arasında cambazlık yaparken hayat giderek artan hayal kırıklıkları içinde akıp gidiyor.
Küba’ya özgü bir başka durum, dünyanın en büyük uyuşturucu ithalatçısı/tüketicisi olan ülkeye sadece 90 mil uzaklıkta olmasıdır. Bu nedenle uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı açısından kaçınılmaz olarak stratejik bir geçiş noktası, kuzeydeki komşuya uyuşturucu akışını sağlayan adeta devasa bir uçak gemisi noktası haline gelebilir. Tarihsel olarak Batista döneminde organize suçlara sağlanan kolaylıklar göz önünde bulundurulduğunda, burada bir “Matanzas Karteli” veya “Havana Karteli”nin ortaya çıkması son derece muhtemeldir—bunu Küba halkından özür dileyerek bir metafor olarak ifade ediyorum. Muhtemelen, karşı devrimci öbeğin başını çeken ve -Havana’da- ülke siyasetinden sorumlu hale gelecek olan neo-Batistacı yöneticiler, tekrar "Baba"yı davet edeceklerdir.
Bu arada, neo-Batistacı sirkin patronları dışında, geri kalan tüm astlar işsiz kalacaktır. Dolayısıyla, birkaç dolar uğruna kapitalizmin geri dönüşü lehine koro oluşturanlar, kapitalizme dönüş durumunda temel varlık nedenlerini kaybederek işlerinden olacak ve özel olarak büyük zarar göreceklerdir.
Siyasi rejime gelince, -daha önce de belirtildiği gibi bir tür Platt Değişikliği 2.0 olan- kötü şöhretli Helms Burton Yasasında öngörüldüğü üzere burjuva "demokrasisi"ne dayalı bir siyasi sistemi dayatmakla görevli bir ABD mandası kurulacaktır. ABD’deki mevcut modelin tropikal bir versiyonu olan bu sistemde devlet başkanı bir deli bile olabilir, kimse buna alınmaz. Sonuçta yalnızca 270 Seçici Kurul delegesi tarafından seçilmektedir, milyonlarca insanın başka bir adaya oy vermesi fark etmez.
Kuzeydeki komşu ülkede veya bazı Latin Amerika ülkelerinde baskıcı devlet kurumlarının çalışma biçiminden bahsetmeye bile gerek yok. Robokop kıyafeti giymiş atlı polisler, köşe başlarında savaşmaya gidiyormuşçasına silahlanmış askerler, protesto eden öğrencilere gözlerinden vurmak için plastik mermi sıkanlar—bunlar artık günlük hayatın bir parçası olacaktır. Bu arada, tüm komünistleri yok edilmesi emrinin verildiğini de unutmayın.
Son olarak, ABD’nin egemen güçlerine bir uyarı: Bugün Küba’dan ABD’ye doğru yaşanan düzensiz göç akışı, burada tasvir edilen toplumsal felaketten kaçan yüz binlerce Kübalının göçü yanında sönük kalacaktır. Küba’da geç kapitalizmin yeniden inşası sonucunda, bugünkü çirkin şarkılar buharlaşarak yerini yok sayılan milyonlarca insanın çığlıklarına bırakacaktır.
Yeni bir Moncada ve 1959 Devrimi'nin zaferini tekrar etmeye hazır gerillaların olduğu yeni Sierra Maestra ise kaçınılmaz olacaktır. Mücadele deneyimi ne olursa olsun Küba halkının ruhuna -kazınmış-, arşivlenmiştir. Haberiniz olsun ve artık boş hayaller beslemekten vazgeçin.
Yazar: Francisco Delgado Rodríguez
Kaynak: pcc.cu (Küba Komünist Partisi web sitesi)
Tarih: 4 Kasım 2024
Çevirmen: Ulvi İçil, Derya Ünlü