Son Şans Durağı, ağrıları, sızıları azaltmanın yolunu sihirli formüllerde ya da mistik düşüncelerde değil, emek vermenin, direnmenin, dayanışmanın, birlikte gülebildiğin birilerinin varlığında arıyor.
Nişan Mesut Oyardı
Yoksulluk derin izler bırakır yaşamın kendisinde. Ellerde ve avuçlarda görünür bazıları, bazıları ise görünmez yerlerde bir çivi misali saplanıp kalır. Büyüseniz de, yol alsanız da geçmez, bir ömür sürer iç acısı.
Sevgili Çiğdem Sezer yeni romanı Son Şans Durağı’nı, yoksulluğun izlerini örtmek yerine “kalbindeki çiviyi sahiplenme cesareti gösterenlere” ithaf ediyor.
Peki, ne demektir bu sahiplenme? Yoksulluğu kader bilip hayatın renklerini kaçırmak mıdır? Yoksa o izleri yaşama sıkı sıkıya tutunmanın bir aracı kılmak mıdır?
Örnekleri azdır biliriz ama yazarımızın kastettiği sahiplenme ikincisidir elbette.
Herkesin umudunu kestiği, gidecek başka bir yer bulamayanların toplandığı bir okuldan, Son Şans Durağından, hayatın sillesini sayısız defa yemiş Sefa’nın etrafında şekilleniyor hikâyemiz. Sefa, sefaletin “sefa”sı mı bilmiyoruz ancak yaşamın sert taraflarıyla örülmüş dünyası umutsuzlukla bezenmiş… Arada gedikler açmaya çalışsa da nafile, herkesin toptan umudunu kestiği bir yerde umut etmek de hayal kurmak da ayıplanır olmuştur neredeyse.
Ama hayat sihirli dokunuşlarını kaçırmanıza izin vermez bazen. İlle de üstünüze gelir. Okula yeni atanan beden eğitimi öğretmeni gibi. Öğretmen, adını ilk defa duydukları bir spordan, hentboldan söz eder ama bakışları, ses tonu başka şeyler anlatır Sefa’ya. Ne demek istediğini anlaması uzun sürer ama değer doğrusu:
“Hentbol, adını duyunca yüzümüzü buruşturduğumuz felsefeydi; kendini bilmek, kendi içine bakabilmekti. Resimle, sözle, sesle çoğalmak, çoğalırken bir olabilmekti… Hayatın bir başına değil, başkalarıyla tam olduğunu öğrenmekti.”
Yaşamın sporla, sanatla yoğurulması bambaşka dünyalar açar insana. Bu, su götürmez bir gerçek. Şaşaalı gazete ve dergilerin “başarı” diye sundukları magazinle ilgilenmez yazar. Hikâyede gerçeklikten bir an olsun kopmaz, yoksunlukların ortasında büyüyüp bir anda sporla tanışarak dur durak bilmeyen gerçek dışı “başarılar” betimlemez. Eh, hayat bir anda çiçeklerle karşılamaz kimseyi ama bir kere ekilmişse umudun tohumları, mutlaka yeşerecek, boy verecek, yüzünü güneşe dönecektir.
Sefa ve arkadaşlarının attıkları her sayı, yaşama sıkı sıkıya tutunmak içindir. Umut içindir.
Son Şans Durağı, ağrıları, sızıları azaltmanın yolunu sihirli formüllerde ya da mistik düşüncelerde değil, emek vermenin, direnmenin, dayanışmanın, birlikte gülebildiğin birilerinin varlığında arıyor. Sıkışıp kaldığımız, çıkış yolu arayıp bulamadığımız yerde yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Uçmak için kendi kanatlarını yaratacak olanlara…
Künye: Son Şans Durağı, Çiğdem Sezer, Günışığı Kitaplığı, 2021, 164 sayfa.