Kitap | Külüstür

Elektriksiz, internetsiz, hatta bazen susuz geçirecekleri on günlük 'külüstür' bir tatilin hikâyesinde, çocukların kendilerini ve aile büyüklerini tanımalarına şahit oluyoruz.

Nişan Mesut Oyardı

İnsan kendini nerede tanır? Kendi olanaklarını, yapabileceklerinin sınırını nerede keşfeder? 

İçine doğduğumuz kültür kendi seçimimiz değildir, maruz kalırız ve yaşamın kendisinin bu olduğu yanılsamasına kapılırız. Başka yaşam biçimleri “normal” değildir alışkanlıklarımıza göre. 

İnternet ve cep telefonlarının etraflarını çevrelediği bir dünyaya doğan iki kardeşin bütün bunların yokluğuyla karşılaştıkları bir dünya resmediyor Joy Cowley “Külüstür” romanında. Bu “olmayanların” dünyasında, farkında olmadan keşfettikleri asıl şey kendileri oluyor. 

Hep öyledir aslında: İnsan kendini yolculuklarda, yaşamındaki değişim anlarında tanır en çok. Elbette yakınlarını da...

Kentte doğup büyüyen William ve Melissa’nın, hazırlandıkları yıldızlı tatil yerine büyükanne ve büyükbabalarıyla elektriksiz, internetsiz, hatta bazen susuz geçirecekleri on günlük “külüstür” bir tatilin hikâyesinde, çocukların kendilerini ve aile büyüklerini tanımalarına şahit oluyoruz. Daha yolculuğun ilk anlarında başlayan sızlanmaların 10 günlük kısa ama “gerçek” hayatta nasıl da değişebildiğini gözler önüne seriyor yazar. Zorluklarla baş etmek, doğaya uyum sağlamak, sorumluluk almak, kendi ayakları üzerinde durmak ve önyargılardan sıyrılmak gibi pek çok konuda çocukların tavırlarının değiştiğini ve geliştiğini görüyoruz. 

Çocukların alışkanlıklarıyla oluşturdukları “normal” algısı, rutinler bozulduğunda çok hızlı biçimde değişiveriyor. Yeni duruma uyum sağlamak ilk bakışta güç görünse de (tuvaletin evin dışında yer alması, elektrik, internet ya da telefonun olmayışı, hatta çöplerin ayrıştırılarak geri dönüşüme uğratılması zorunluluğu gibi gerçekten de zorlayıcı durumlar var) hikâye, çocukların uyum sağlamadaki başarısına odaklanıyor. Sadece on günlük bu külüstür tatilde kendi olanak ve sınırlarının daha fazla farkına varıyorlar.

Hikâye, Melissa’nın ve Willam’ın ağzından her bölümde ayrı ayrı anlatılıyor. Farklı bakış açılarını da görmemizi sağlayan bir tarz bu. Hikâyenin ritmi ve iç sesi açısından da oldukça etkileyici bir seçim.

Yolculukların ve rutinlerin dışında yaşamanın, kendini ve çevredekilerin sahici kimliklerini tanımanın en özel yollarından biri olduğunu Melissa’nın sözleri ifade ediyor:

“Hayatım boyunca rafta duran ama hiç bilmediğim çok ilginç bir kitabı keşfetmiş gibi hissediyordum.”

İnsanın kendini keşfetmesini anlatacak daha güzel bir cümle bulunamazdı herhalde.

Künye: Külüstür, Joy Cowley, Türkçesi: Ceren Özkan, Uyurgezer Kitap, 2019, 174 sayfa.