Sovyet topraklarında dünyaya geldi, çözülüşün ardından gözünü gemilere dikti, bu sayede zenginleşti. 1998'de Türkiye merkezli bir şirket kurdu, burayı karargâh haline getirdi. Filosuna yüzlerce gemi katarak petrol taşıma işi üzerinden büyük paralar kazandı. AKP iktidarında, iddialara göre Erdoğan'ın isteğiyle Türkiye Vatandaşlığı'na geçirildi. Malta Belgeleri'nde Erdoğan'a 25 milyon dolarlık gemi hediye ettiği iddiası yer aldı. Erdoğan'ın oğlu, kardeşi ve eniştesinin gemilerini kiralayarak filosuna kattı. Ülkenin en zenginleri listesinde sık sık yer aldı. Uzun yıllar kendisi için her şey "çok güzeldi" ancak şimdilerde iflas haberleriyle gündemde. Nedeninin Pelikan ve Mehmet Ağar olduğunu iddia ediyor, mallarına "çöküldüğünü" söylüyor. Bu iddiaların merkezinde ise Yalıkavak Marina duruyor.
Mübariz Mansimov'dan söz ediyoruz...
Kimdir bu Mansimov?
1968 yılında Bakü’de doğdu. Sovyetler Birliği’nin çözülüşü sonrası ülkenin kaynaklarının üzerine çöküp zenginleşenlere benzer bir hikayesi vardı onun da.
Çözülüşten sonra “gemi işine” girdi, kendi ifadesine göre gemileri "değeri 100 dolarsa 10 dolara" aldı. İşleri büyüttü kısa sürede, artık Rusya ve Azerbaycan petrollerini taşıyordu.
Verdiği bir röportajda kendisini okuttuğunu söylediği Haydar Aliyev’e teşekkür ediyor, “Haydar Aliyev sayesinde kariyerimi yaptım” diyordu.
Bu "kariyer" kendisine büyük paralar kazandırmaya başlayacaktı.
Türkiye'de kurulan şirket: Palmali Holding
1998’e gelindiğinde Türkiye’de bir şirket kurdu: Palmali Holding…
Şirketin sitesinde kuruluş hikayesi şöyle anlatılıyor:
“Palmali Holding 1998 yılında Türkiye'de kuruldu; Şirket yolculuğuna İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı'ndan geçen gemiler için acentelik hizmetleri sunarak başladı. Bir süre sonra, şirket kendi filosunun oluşturmaya başladı. Şirket sahiplerinin temel amacı, Karadeniz ve Hazar Denizinin önde gelen deniz taşımacılığı şirketi statüsüne kavuşmaktı.
Zaman geçtikçe, Palmali uluslararası arenada daha iddialı konuma geldi. Günümüzde Holding, Rusya’nın iç limanlarında, Karadeniz, Akdeniz, Hazar ve Baltık Denizi'nde taşımacılık sektöründe kendinden güçlü bir şekilde söz ettiriyor. Palmali Holding küresel boyutta ulaştırma pazarının ihtiyaçlarını karşılamak için operasyonlarını sürdürmektedir.”
Mansimov, işlerinin durumuna ilişkin 2018’de verdiği bir röportajda ise, “Ana işimiz denizcilik, gemicilik, armatörlük ve lojistik. Limanlarda acentalarımız da var. Yalnızca kendi gemilerimizle değil, kiraladığımız gemilerle de taşımacılık yapıyoruz. Palmali Grup, en büyük filolardan birine sahip. Gemi sayımız hep değişiyor. Bir taraftan 270 diyebiliriz, çünkü anlaşmalı olduğumuz, kiraladığımız gemilerimiz var. Ama kendimize ait en az 100 gemimiz var” diyordu.
Türk vatandaşlığına geçiş: Böyle bir serveti nasıl elde ettiği konusunda pek bilgi vermek istemiyor
Mansimov ve şirketinin Türkiye’de gündem olmasına neden olan ilk olay Erdoğan’ın ailesiyle bu patronun kurduğu “iş ilişkisi” oldu.
Önce kısa bir not, Mansimov 2007 yılında, yani AKP iktidarında Mübariz Mansimov ismine “Gurbanoglu” eki yaparak Türk vatandaşlığına geçiyordu.
Üstelik iddialara göre, Mansimov, Erdoğan'ın isteği üzerine vatandaşlığa geçirilmişti.
Mansimov, Türk vatandaşlığına geçtiğinde, “Forbes” adlı site şu haberi geçiyordu:
“Yurtdışında yaşayan en zengin Azeri olan Mubariz Mansimov, Türk vatandaşı oldu. Sahip olduğu 129 gemi ile deniz taşımacılığında dünyanın ilk beşinde yer alan ve 48 şirketten oluşan Palmali Grubu'nun tüm yönetimini İstanbul'a taşımaya hazırlanıyor. Ayrıca sağlık ve inşaat sektörlerinde büyük çapta yatırımlara hazırlanıyor.
3 milyon euro değerinde olduğu tahmin edilen garajında bulunan ve dünyada sınırlı sayıda üretilmiş Maybach 62, Rolls Royce Phantom, Bentley Sport Coupe gibi özel yapım otomobilleri onu magazin haberlerine taşımaya yetiyor. Yapılan haberler pek çok dedikoduyu ve servetinin kaynağı hakkındaki spekülasyonları da beraberinde getiriyor. Böyle zamanlarda cini lambaya geri göndermek kolay olmuyor. Bu yüzden çok isteyerek aldığı, Fransız Dassault firmasının Formula 1 pilotu Michael Schumacher için özel olarak dekore ettiği Falcon 2000 jeti bile satmak zorunda kalabiliyor.
39 yaşındaki Mansimov'un toplam 18 yılda böyle bir serveti nasıl elde ettiği konusunda pek bilgi vermek istemiyor. Palmali Grubu'nun bugün Azerbaycan'dan Rusya'ya, Bulgaristan'dan Yunanistan'a, İran'a kadar 21 ülkede ofisi var.
Gerçekten ilgi çekici olan ise filosunda 129 gemi bulunan Mansimov'un akaryakıt taşımacılığındaki yeri. Mansimov, “Akaryakıt taşımacılığında büyük ihtimalle birinci sırada olabiliriz” diyor. Rusya'nın iç sularında çalışabilen iki şirketten biri olan Palmali, Akdeniz-Karadeniz arasında Rusya petrollerinin yüzde 75'ini taşıyor. En büyük müşterisi ise BP.”
'Küçük' iş ortakları: Erdoğan’ın kardeşi, oğlu ve eniştesi
Mansimov'un yukarıda aktarıldığı gibi büyük bir filosu vardı ancak sadece kendi gemileriyle hareket etmiyordu, bir de çok sayıda gemi kiralıyor, bu gemilerle de taşımacılık yapıyordu.
Mansimov’un söz konusu filosuna “kiracı” olarak katılanlar arasında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan ve eniştesi Ziya İlgen tarafından kurulan BMZ’nin gemileri de bulunacaktı.
Konuya ilişkin Deniz Haber Ajansı’nda yer alan bir haberde, ikili arasındaki “ticari” ilişkiye dair şöyle deniyordu:
“Mubariz Gurbanoğlu'nun Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Palmali Denizcilik Şirketi'nin inşa ettirdiği ve 16 milyon dolara Bilal Erdoğan'ın ortak olduğu BMZ Group Denizcilik Şirketi'ne sattığı M/T MECİD ASLANOV'un yine 20 milyon dolara 10 yıllığına kiralaması "Mubariz'in Ticaret Anlayışı" konusunda kafalarda soru işareti oluşmasına neden oluyor.”
Yani hem Bilal’i gemi sahibi yapıyor, sonrasında da bu gemileri milyon dolarlar ödeyerek kiralıyordu.
Erdoğan’a gemi hediyesi iddiası
Tüm dünyada gündem olan “MaltaFiles” belgelerinde, Mübariz Mansimov’un 2008 yılında, dönemin başbakanı Erdoğan'a ve ailesine 25 milyon dolarlık bir gemi hediye ettiği iddiası yer almıştı.
Konuya ilişkin belgelerin yayımlanması sonrası soL’da yer verdiğimiz habere “Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla dava açılmıştı.
Mansimov, Hürriyet gazetesine verdiği röportajda, “Malta’daki şirketinizle ilgili belgeler, siyasi yakınlıklar yazılıp çizildi. Siyasi ortaklarınız var mı? Ya da siyasetçilerin akrabalarıyla ortaklığınız var mı?” sorusuna, şu yanıtı verecekti:
“Benim yok. Hepsi asılsız o söylenen, yazılanların. Ayrıca Trump işadamı değil mi? Bir işadamı devleti yönetemez mi? Onun çevresindekiler iş yapmayacak mı? Tekrar söylüyorum, benim bir ortaklığım yok. Ben şirketime para kazandırıp zor dönemi geçirip şirketime yatırıma devam ediyorum.”
Meşhur Yalıkavak’ın hikayesi
Sedat Peker, yayımladığı videolarda, Mansimov’a ait olan Yalıkavak Marina’ya Mehmet Ağar tarafından zorla “çöküldüğünü” söylemiş, buranın değerinin bir milyar avro olduğunu ancak burada yapılan kokain ticaretiyle bunun çok daha üstünde paralar kazanıldığını ileri sürmüştü.
Mansimov, bu açıklamalar sonrasında gündem olan marinayı, 2011 yılında Jefi Kamhi’den 42 milyon dolara satın almıştı. O dönem basına yansıyan haberlere göre, buraya 100 milyon dolarlık da yatırım yapmıştı.
Peker’in iddiasına göre, bu marinaya Mehmet Ağar çöktü.
Bu iddianın kaynaklarından biri olan AKP’li vekil Tolga Ağar, 2014’te marinanın yönetimine girerken, sonrasında yönetim kurulu başkanı oldu. Vekil olunca ise yerini babasına bıraktı.
Mansimov, söz konusu “çökme” iddiaları destekleyen şekilde, 2017 yılında bir dava açıyor, dava dilekçesinde şöyle diyordu:
“Davalılar ile davalıların doğrudan ve dolaylı bir şekilde çalışanlar ile davacı müvekkillerin çalışanları birlikte hareket ederek el birliği ve işbirliği ile davacı müvekkilleri kandırarak hile ve esaslı hataya düşürerek basiretli bir tacir gibi davranmalarını bertaraf etmişlerdir. Davacı müvekkil Palmali Otelcilik adına tescilli bulunan şirket hisseleri ile davacı Palmali Gemicilik adına kayıtlı bulunan taşınmazların bir bütün halinde piyasa rayiç değerinin çok altında bir bedelle bir başka ifadeyle sanki gerçek piyasa değerleri davacı müvekkil şirketlere ödeniyormuşçasına sözleşmelerin imzalanması ve hisse-tapu devir işlemlerinin gerçekleştirilmesini sağlamışlardır. Ancak devredilen gerek şirket hisselerinin gerekse taşınmazların gerçek piyasa değerlerinin davacı müvekkillere ödenmediği aşikârdır. Bunun yanı sıra sözleşme ile karşılaştırılan toplam bedel dahi davacı müvekkillere ödenmemiştir.”
‘Bana karşı çok çirkin bir oyun kuruluyor’
Gurbanov, Şubat 2020’ye gelindiğinde hakkında bir soruşturma açıldığını belirterek kendisine karşı bir oyun kurulduğunu söyleyecek, “Bana FETÖ’cü demektense kendinize, geçmişinize ve çocuklarınızın nerde eğitim aldığına bakın. Siz ne zannediyorsunuz, bundan kimsenin haberi yok mu? Bu kadar mı safsınız ya da karşınızdakileri kandırıyorsunuz?” ifadesini kullanacaktı.
Açıklaması şöyleydi Mansimov’un:
“Bana karşı çok çirkin bir oyun kuruluyor. Beni terörle, FETÖ terör örgütü ile ilişkide ve casuslukta yalandan itham ederek üzerime suç atmak istiyorlar. Bunu yapanlarda bir grup kendi çıkarlarını gözetleyenlerdir.
Bildiğiniz kimi men haklarımı savunmak üçün ali mahkemelere baş vurmuşum. Bu hukuk savaşını kaybedecek ve bu günün artık yakın olduğunu gören özel ve devlet şirketleri iyice hırçınlaşmaya başladı. İnsan hırçınlaştıkça gözü ve mantığı kör olur ve peş peşe hatalar yapar. Hukuku, adaletsizliği parayla almaya kalkıyorlar. Parayla! Benim eski satılmış çalışanlarımı, bazı hâkimleri, devlet adamlarını satılan mal gibi almışlar. Onlar da mal gibi paranın kulu olmuş, ne şeref kalmış ne de namus. Hırsızlar, hainler ve FETÖ’cüler bir tarafta kalmış, bunlar beni akıl almaz şeylerle suçluyorlar.
Tüm bunlara gülüp geçiyorum, bir zamanlar o hocanın peşinde koşanlar şimdi bana saçma, akıl almaz iftiralarla geliyorlar. Bunların hepsi yalan tümü uydurmadır. Bunları çok kolaylıkla ispat etmek hiç de zor değil. Onlar bunu etti ve bir gün bunun cezasını çekecekler. Allahın adaleti Kılınç gibi keskindir. Zavallılar, bunu bir türlü anlamadınız, sizin sahipleriniz yarın sizi de satacak!”
FETÖ tutuklaması
Bu açıklamadan bir ay sonra, Mart 2020’de “FETÖ” iddiasıyla gözaltına alındı Mansimov, sonrasında da tutuklandı.
Yaklaşık bir yıl tutuklu kalan Mansimov, ev hapsi şartıyla geçtiğimiz mart ayında tahliye edildi.
‘Hemen İstanbul’a dönüp Tayyip Bey’e anlattım’
Mansimov hakkındaki iddialardan biri Gülen’le görüşmesiydi. Görüşme iddiasını doğrulayan Mansimov, bunların devletin bilgisi dahilinde olduğunu söylüyordu.
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haberde, Mansimov’un Ağar’la ilgili anlattıklarına yer veriliyor, çarpıcı ifadeler ortaya çıkıyordu:
"...İkinci görüşmem 2012’de. Mehmet Ağar cezaevinden çıktı. Mehmet Ağar, New York’a gitmek istediğini söyledi. ‘Tamam’ dedim, ‘benim de orada şirketim var gidelim.’ Geldik, benden rica etti ‘sen de gel hocanın yanına’. Ben de Mustafa Erdoğan’a (Tayyip Erdoğan’ın kardeşi) telefon açtım ve ‘beni çağırıyor gideyim mi’ diye sordum. ‘Git gör ne konuşuyorlar’ dedi. Geldim Fethullah denen şerefsiz çok özür diliyorum acayip ağır laflar söylüyor Tayyip beyin arkasından. Bu arada beni sancıyor ‘okulları sen kapattın ben biliyorum’. Mehmet Ağar aramızda arabuluculuk yapıyor sanki o Ağar’ı serbest bıraktırmış. Ben de ona küfür ettim ‘Tayyip beyin arkasından konuşma’. Orada İhsan Kalkavan da vardı Mehmet Ağar’ı oraya götüren İhsan Kalkavan’dı. Oradan çıktık ben döndüm Mehmet Ağar orada kaldı daha ne konuştu bilmiyorum. Hemen İstanbul’a dönüp Tayyip Beye, Mustafa Erdoğan’a ve MİT müsteşarına yapılanları anlattım.”
Mansimov, güvendiği önemli kaynaklardan Mehmet Ağar’ın Pelikan grubunun bir dönem yargıda en güçlü olduğu İstanbul Adalet Sarayı’nda savcılara ciddi paralar verdiğini ve kendisini hapse attırmak için kumpas kurduğuna dair duyum aldığını da öne sürüyordu.
Mansimov'un bu sözleri, Şubat 2020'deki sözleriyle de uyumluydu: "Bana FETÖ’cu demektense kendinize, geçmişinize ve çocuklarınızın nerde eğitim aldığına bakın."
Ağar gerilimi: Bütün bunları davayı geri çektirmek için yaptılar
Mansimov, söz konusu ifadesinde Mehmet Ağar ile arasındaki gerilimi ise şöyle anlatıyordu:
“En önemlisi Mehmet Ağar denilen şahıs benim hanımın önünü kesiyor, ‘seninkinin başına gör daha neler gelecek her şeyi hazırladık’ diye. Biz bu konuda dava açtık ama sayın başsavcı bizi ciddiye almadı. Biz Türküz, bir hanımın önünü kesmek ne demek ya bir de kendi evimizin önünde buraya arabanı bırakamazsın kapıdayım yani yalan niye söyleyeyim. O an orada olsaydı vurup öldürürdüm onu ben. Marinaya karşı dava açtım mallarımı geri almak için. Bütün bunları davadan vazgeçirmek için yaptılar.”
Peker ne demişti?
Tüm bu hikaye, ülkücü mafya Sedat Peker'in açıklamaları sonrasına yeniden gündemin üst sıralarına çıktı.
Mansimov'un zaten çeşitli kereler gündeme getirmeye çalıştığı bu olaylara ilişkin Peker, şunları söylemişti: