Kanal İstanbul için deprem uyarısı: Kenti tümüyle kaos içine sokacak

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Kanal İstanbul'a ilişkin yaptığı açıklamada, 'Kanal İstanbul, afet öncesi ve sonrası açısından, zaten hazırlıksız olan kenti tümüyle kaos içine sokacaktır' dedi.

Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüm uyarılara rağmen Kanal İstanbul dayatması sürerken, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, konuya ilişkin yeni bir açıklama yaptı.

"Biz, İnşaat Mühendisleri olarak, diğer alanlardaki sonuçları takip edip değerlendirmekle birlikte, esas olarak, inşaat mühendisliğinin evrensel kabulleri doğrultusunda Kanal İstanbul'u irdelemekte, inşaat mühendisliği ve deprem mühendisliği açısından, ayrıca afet yönetimi açısından değerlendirmekteyiz" denilen açıklamada, "Kanal İstanbul, afet öncesi ve sonrası açısından, zaten hazırlıksız olan kenti tümüyle kaos içine sokacaktır" ifadesi kullanıldı.

Açıklamanın tam metni şöyle:

Kanal İstanbul bir yıkım projesidir

Kanal İstanbul, çevre, kentleşme, su kaynakları, ulaşım, tarihi alanlar, sit alanları, ekonomi, uluslararası hukuk, dış politika, güvenlik gibi konular bağlamında bütüncül değerlendirmelerin dahilinde, bilgi ve akıl süzgecinden geçirilerek yapılmış bir proje değildir. Planlamanın sonucunda proje üretmek yerine, projelerin bilimsel planlamanın önüne geçmesi, ayrıca hiçbir aşamada katılımcılığın gözetilmemesi, yaşanacak sorunları, yalnız İstanbul`un değil, tüm Türkiye`nin sırtında taşıması gereken bir yüke dönüştürecektir.   

Biz, İnşaat Mühendisleri olarak, diğer alanlardaki sonuçları takip edip değerlendirmekle birlikte, esas olarak, inşaat mühendisliğinin evrensel kabulleri doğrultusunda Kanal İstanbul'u irdelemekte, inşaat mühendisliği ve deprem mühendisliği açısından, ayrıca afet yönetimi açısından değerlendirmekteyiz.

Kanal İstanbul kuzey Anadolu fayının Marmara denizine uzantısının 11 km yakınında yer almaktadır. Bu nedenle, kanalın kendi yapısı ve Kanal İstanbul kapsamındaki, karayolu, demiryolu geçiş köprüleri, demiryolu, metro, altyapı tünelleri gibi geçiş tünelleri, altyapı geçiş yapıları (atıksu, içme suyu, enerji nakil hatları, doğalgaz, telekomünikasyon hatları), kıyı-deniz yapıları gibi mühendislik yapılarının deprem riskleri açısından konuyu ele almak gereklidir.

Ana kanalın Marmara denizi ile Sazlıdere barajı arasındaki yaklaşık 16 km`lik güney kısmındaki zemin yapısının depremde yüksek sıvılaşma potansiyeli göstermesi deprem hasarı açısından bu projenin en kritik risk unsurunu oluşturmaktadır. Genel zemin mekaniği kuramları ile değerlendirilemeyen bu zemin yapısının iyileştirilmesi için ÇED raporunda sunulan öneriler, uygulanabilirliği ve maliyetleri nedeniyle maalesef ciddiyetten uzaktır.

Diğer taraftan kanalı dik doğrultuda geçen 7 tane karayolu köprüsü, 1 hızlı tren köprüsü olmak üzere 8 köprünün, 1 demiryolu tüneli, 2 metro tüneli olmak üzere üç geçiş tünelinin inşası öngörülmektedir. 7 tane karayolu köprüsünün ayak ve kule temelleri güney kısımdaki alüvyon zeminler üzerinde inşa edilecektir. Geçiş tünellerinin üçünün de güneydeki alüvyon zemin bölgesinde olduğunu görüyoruz. Tünellerin sağlam zemin tabakasına kadar inilerek inşası gerektiğinden ve ayrıca tünel eğimlerinin de kısıtlı olması gerektiğinden, bu geçişlerin çok uzun dolayısı ile maliyeti çok yüksek yapılar olacağı çok açıktır.

Konuya afet yönetimi açısından baktığımızda şunları söylememiz mümkündür. Deprem riski çok yüksek olan İstanbul`un, mevcut durumda bile deprem toplanma alanları, ulaşım güzergâhları yok edilmişken, bir de ikiye bölünmesi, afet müdahale olanaklarının karşısında büyük bir engel oluşturacaktır.  

Diğer taraftan afeti engellemenin pek çok yönteminden biri de kentsel yoğunluğu azaltıp kenti dönüştürmektir. Bunun aksine Kanal İstanbul projesi ile kentin nüfusuna yaklaşık 8 milyon ilave olacağı, İstanbul nüfusunun 25 milyon, Trakya nüfusunun ise (İstanbul nüfusu dahil) 40 milyonu bulacağı hesaplanmaktadır. Canavarlaşmış bu şehri rahatlatmak, afete yenik düşmesini engellemek için, yumuşak bir geçişle risk altında olan alanların tahliye edilmesi ve hızlıca dönüştürülmesi düşünülürken, bu oranda nüfus artışı, var olan ulaşım, alt yapı gibi problemleri katlayarak arttıracaktır. 

Afet esnasında, ikiye bölünmüş bir kentin her iki yakasına arama kurtarma ekipleri nasıl ulaşacaktır. Her iki yakasına yardımlar nasıl ulaşacaktır. Afet sonrasındaki yoğun ulaşım hareketliliği, yapılması düşünülen 8 adet geçiş köprüsünden ne kadar akıtılabilecektir? Bu türlü soruların cevapları yoktur.

Kanal İstanbul`u özetle ifade etmemiz gerekirse;

  • Kanal İstanbul bir ulaşım ve kentleşme projesi değildir. Kanal İstanbul`un ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmayacağı gibi çok büyük yükler getireceği açıktır. Bu projeden sadece gayrimenkul spekülatörleri ve rant çevreleri kazançlı çıkacaktır.
  • Kanal İstanbul inşa süreci dışında istihdam yaratmayacaktır.
  • Kanal İstanbul, afet öncesi ve sonrası açısından, zaten hazırlıksız olan kenti tümüyle kaos içine sokacaktır.
  • Marmara ve Karadeniz`in sorunlarını artırıp doğaya geri dönülmez zararlar verecektir.
  • Kanal İstanbul yokluğuyla değil varlığıyla bir beka sorunu yaratacaktır.

Sonuç olarak, biz bir seferberlik halinde afet hasarlarını önleyecek tedbirleri almaya yoğunlaşacağımıza, enerjimizi her yönüyle rasyonaliteden uzak çılgın projelere harcamamalıyız.

Siyasal iktidar çılgın bir proje gerçekleştirmek istiyorsa, en çılgın projesi, beklenen İstanbul depremini sıfır can kaybıyla atlatılmasını sağlayacak projeleri gerçekleştirmek olmalıdır.