İsrail-Lübnan Savaşı’nı kim kazandı? Şimdi ne olacak?

İsrail kaybetti. Lübnan direnişi kazandı. Ama ayrıntılara bakmak şart, tablo siyah-beyazdan ibaret değil.

Yiğit Günay

İsrail’le Lübnan arasındaki çatışma, 7 Ekim 2023’ten itibaren başlamıştı. Ancak İsrail’in kara operasyonu, yani Lübnan’ı işgal girişimi, iki ay üç günün ardından ateşkes anlaşmasıyla sonuçlandı.

Savaşı kim kazandı? Kısa yanıt, Lübnan direnişi kazandı, İsrail kaybetti. 

İlk tepkiler bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Netanyahu, “ABD bizi tehdit etti, o yüzden imzalamak zorunda kaldık” diye suçu ABD’ye attı, ABD hükümeti Netanyahu’yu yalanladı. Lübnan’daki İsrail işbirlikçisi Falanjistlerin yeni kuşak vekili Nedim Cemayel, katıldığı televizyon programında neredeyse ağlamaklı bir şekilde “İsrail bizi Hizbullah’la baş başa bırakacak” dedi. Hamas, ateşkesi Lübnan halkının başarısı olarak niteledi.

Ateşkesin İsrail açısından yenilgi olduğu konusunda pek şüphe yok. Elbette imzalanan ateşkes, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırganlığının yeniden tırmanmayacağının, yeni bir işgal girişimi yaşanmayacağının güvencesi değil. Filistin’deki işgal sürüyor, İsrail Suriye’deki saldırganlık dozunu artırabilir, İran’a karşı yeni hamleler yapabilir. 

Her durumda, Lübnan cephesinde bundan sonra neler olacağına dair kafa yormak için, savaşın sonuçlarına daha yakından bakmak gerekiyor.

Ateşkes şartları

Ateşkes anlaşmasının kendisi, İsrail açısından başarısız. Henüz tam metni kamuya açıklanmadı ama içeriği bilenlerin sözlerinden süzülen bilgiler, anlaşmanın, 2006’da İsrail’in hüsranla sonuçlanan işgalinin ardından 1701 sayılı BM Kararı’na paralel olduğunu gösteriyor. İsrail masaya otururken çok daha fazla şart sunuyor, 2004’teki 1559 sayılı BM Kararı’na yakın şartlar dayatıyordu. Beceremedi. 

Sonuçta Hizbullah Litani Nehri’nin kuzeyine çekilecek ama İsrail Lübnan’dan tamamen çıkacak, Güney Lübnan’a Lübnan Ordusu yerleşecek. Yetki uluslararası güçlere de paylaştırılmadı, doğrudan Lübnan Ordusu’na verildi. Netanyahu hükümeti, Macron Fransası’nın asla anlaşmaya taraf olmasını istemiyordu, bu istekleri de boşa düştü. İsrail, anlaşmada “Hizbullah sınırdan biraz uzaklaşsın”ın ötesinde bir kazanım elde edemedi.

İlan edilen hedefler

İsrail’in asıl başarısızlığı, anlaşmanın “büyük resme” etkisi. Netanyahu hükümeti, işi, “yeni bir Ortadoğu yaratacağız” iddiasına vardırmıştı: Gazze haritadan silinecek, Batı Şeria ilhak edilecek, Lübnan’ın bir kısmı ilhak edilip rejim değiştirilecek, Suriye ve Yemen etkisiz hale getirilecek, İran’daki rejim çökertilecekti. Bu büyük iddia, büyük darbe aldı. Lübnan için ilan edilen hedefler bile tutturulamadı. Şimdi herkes bir sonraki safha için Trump’ın görevi devralmasını bekleyecek.

Askeri kayıplar

Lübnan direnişi kazandı, ama 2006’ya kıyasla daha ağır bir maliyetle. Lübnan Sağlık Bakanlığı, 7 Ekim 2023’ten bu yana kaybı yaklaşık 3800 ölü, 15 bin 700 yaralı olarak hesaplıyor. Hizbullah, 7 Ekim’den İsrail’in kara saldırısı başlayana kadarki süreçte kaybettiği savaşçıları duyuruyordu, yaklaşık 500 savaşçı kaybetmişti. Kara saldırısının ardından Hizbullah’ın kayıp sayısı bilinmiyor. Tel Aviv Üniversitesi’nin Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü, Hizbullah’ın ölü sayısını 2450 olarak hesaplıyor. İsrail, kendi asker kaybını 73 olarak duyurdu, ancak gerçek sayının bunun üstünde olduğu tahmin ediliyor.

2006 işgalinde İsrail 121, Lübnan direniş güçleri 300 civarında asker yitirmişti. Bu kez oran, Lübnan aleyhine açıldı.

Henüz askeri ekipman kayıplarına dair tam veriler çıkmış değil. İsrail’in bu kez 2006’ya oranla daha fazla askeri ekipman kaybettiği anlaşılıyor. Hizbullah, yıllardır yaptığı roket yığınağının bir kısmını hava saldırılarında kaybetti—İsrail, yarısını yok ettiğini iddia ediyor. Eldeki cephanenin önemli kısmı savaşta kullanıldı. Güneyde ve Suriye sınır bölgesindeki lojistik altyapı büyük hasar aldı. Ama sonuçta ateşkes, bu bakımdan da Hizbullah’a nefes alma ve kaybı ikame etme süresi sağladı.

İsrail ordusu, Lübnan'a kara operasyonunun başında sınır bölgesine ek kuvvet olarak Egoz ve Golani Tugaylarını göndermişti. İsrail, kara harekatında bu birliklerden kayıplar yaşadı.

Askeri kapasite açısından bilek güreşi

İsrail, havada tartışmasız üstünlüğünü ortaya koydu. Lübnan’ın yalnızca güneyini değil, en kuzeye kadar her tarafını, Beyrut’un merkezini sayısız kez ve sivilleri hedef alarak vurdu.

İsrail, daha büyük rüşt ispatını istihbarat alanında sağladı. Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi, Hizbullah ve direniş açısından başlı başına çok büyük kayıp. Nasrallah’ın yanı sıra Hizbullah önderliğinden birçok ismin öldürülmesi, tam anlamıyla bir kitlesel terör eylemi olan “çağrı cihazı” saldırısı gibi hamleler, İsrail’in istihbarat kapasitesini gösterdi.

Ancak İsrail, Hizbullah’ın karşı roket saldırısını engelleyemedi. 60 bin İsrailli, kuzey İsrail’i terk etmek zorunda kaldı. Kalanlar, ülkelerinin işgalinin sonucunu hissettiler: iki aylık süre boyunca sığınaklar sürekli kullanıldı. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden önceki birkaç saatte Hizbullah yine kuzey İsrail’e çok sayıda roket saldırısı düzenledi. İHA’larla yapılan kimi operasyonların elde ettiği kısmi başarılar da Hizbullah’ın İsrail’e saldırı kapasitesini çeşitlendirdiğini ortaya koydu.

Karadaysa, bir kez daha, İsrail ordusu hezimete uğradı. Litani Nehri’ne en yakınlaştıkları an, hemen sınırdaki Deyr Mimas köyüne girip uzaktan nehrin fotoğrafını çektikleri, hüsranı hafifletmeye dönük reklamcılık çalışmasıydı. 

Hizbullah’ın aktif askeri gücünün 30 bin, yedek gücünün 20 bin savaşçı olduğu tahmin ediliyor. Bu açıdan, bu kez 2006’ya göre daha fazla kayıp verdirilmiş olsa da, İsrail, Hizbullah’ın karadaki savaş gücünde önemli bir azalma yaşatmayı başaramadı. Hizbullah’ın yeni kuşak savaşçıları “ateşle sınandılar” ve Filistin’e karşı sürekli aktif savaşta olan İsrail askerlerinin karşısında önemli deneyim kazandılar.

Tel Aviv'de bir İsrailli, Hizbullah'ın roketinin düştüğü yerde duruyor. (24 Kasım 2024) (Reuters)

Lübnan halkını birbirine düşürme hedefi

Daha önce soL’da aktardığımız üzere İsrail’in Lübnan için siyasi hedefi, mezhepsel ayrımları kaşıyarak Hizbullah’ı devre dışı bırakmak ve kendisiyle işbirliği yapacak bir koalisyon hükümeti sağlamaktı. Bu hedef başarısız oldu. İsrail yanlıları meşruiyetlerini iyiden iyiye kaybettiler. Hizbullah’ın etkisinin kırılamayacağı kanıtlandı.

Daha önemlisi, kitleler nezdinde de düşmanlık değil, kardeşlik kazandı. Özellikle Lübnanlı komünistlerin Halk Yardımlaşma Derneği’nin, evinden olan 1 milyondan fazla Lübnanlı’ya ülkenin dört bir yanında diğer Lübnanlılarla birlikte sahip çıkmak yönündeki faaliyetleri etkili oldu.

Yıkım ve yeniden inşa

Her ne kadar savaşı Lübnan direnişi kazanmış olsa da, ekonomik sonuçlar bakımından Lübnan çok ağır bir tabloyla karşı karşıya. Dünya Bankası, yalnızca yıkılan binaların maliyetini 2,8 milyar dolar olarak hesaplıyor—yaklaşık 99 bin barınma birimi hasar aldı.

Tarımda doğrudan hasar 124 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Hasat ve hayvan kaybı ve çiftçilerin tehcirinin yaratacağı kayıpsa 1,1 milyar dolar. Dünya Bankası, 14 Kasım itibariyle Lübnan’ın toplam zararını 8 buçuk milyar dolar olarak hesaplamıştı. 

2006’da Lübnan ekonomisi görece istikrarlıydı. Bu kez ülke yıllardır aşılamayan bir ekonomik krizle karşı karşıyayken bu yıkım yaşandı.

Yeniden inşa konusu belirsiz. 2006’da yıkım Güney Lübnan’la sınırlıydı. Hizbullah, 2006’daki işgal bitince, evi yıkılan ailelere 12’şer bin dolar yardımda bulunmuş, yaraların sarılmasında esas aktör olmuştu. Bu defaki yıkım, Lübnan devleti dahil hiçbir aktörün tek başına altından kalkamayacağı boyutta.

2006 sonrası yeniden inşa sürecinde rol alan Lübnanlı mimar Rahif Fayyad, bugün El Ahbar’da yayımlanan mülakatında, yeniden inşanın maliyetinin 3 milyar doları bulacağı tahminini dile getirdi. Fayyad’a göre süreci Lübnan devleti koordine etmeli ama yabancı devletlerin desteği olmaksızın işin altından kalkılması neredeyse imkansız.

Beyrut, İsrail'in son aylarda yaptığı saldırılarda büyük bir yıkım yaşadı. 

Uluslararası aktörler

Ateşkes, İsrail’in uluslararası alandaki meşruiyet kaybını daha da artıracak. Nitekim Netanyahu hükümeti, Fransa’nın anlaşmanın parçası olmasını tam da bu alandaki kaybı sınırlamak için engellemeye çalışıyordu—tam boy İsrailcilik yapmayan Macron hükümetini devre dışı bırakmak. Bunu dahi elde edemediler. 

Öte yandan, dünya ve bölgedeki mücadeleyi yalnızca “büyük güçler” üzerinden okuyan ve direnişin mutlaka sırtını bu güçlere yaslamasını öğütleyenler açısından da İsrail’in Lübnan işgali derslerle dolu: Rusya ve Çin, utanılacak şekilde tarafsız kaldı. Savaş sürecinde İran’ın Hizbullah’a desteği kısıtlıydı. Lübnan direnişi, 2 ay 3 gün boyunca, yanında veya arkasında bir başka devlet olmamasına rağmen İsrail’i dize getirmeyi başardı. Savaş, “direniş ekseni” denilen uluslararası cephenin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği ve ne kadar gerçek olduğunun sorgulanmasını beraberinde getirecek.