İnşaat işçileri soğukta çalışmaya devam ediyor: 'Böyle gitmez haberleri olsun'

Bir yanda kar yağışı diğer yanda soğuklar. Ancak inşaat işçileri çalışmaya devam ediyor bir yandan. Yevmiyeler düşük koşullar kötü. İşçiler yaşadıklarını soL'a anlattı.

Özkan Öztaş

İnşaat sektörü Covid-19 pandemisi döneminde her ne kadar geriye düşmüş olsa da hâlâ Türkiye ekonomisindeki ağırlığını koruyor. Özellikle iktidarın inşaat patronları için yaptığı teşvikler, vergi borçlarının silinmesi ya da Hazine arazilerinin veya sit alanlarının patronlara peşkeş çekilmesi sermayedarların iştahını kabartıyor. 

Havaların soğumasıyla birlikte ülkedeki en düzensiz ve sömürünün en yoğun iş kollarından biri olan inşaat sektöründeki işçiler de artık daha zor şartlarda çalışıyor. Bir yandan soğukla bir yandan da kötü barınma koşullarıyla mücadele eden inşaat işçileri diğer yandan da düşük ücretler ve yevmiyelerden şikayetçi. Yaşadıkları sorunları soL Haber'e anlatan inşaat işçileri şimdilik sabrettiklerini ve baharın gelmesiyle inşaatlarda bu yevmiyelere iş bırakacaklarını ifade ediyor. 

'Soğukta ayazda çalışıyoruz, bazen elim tutmuyor'

Nuri 36 yaşında. Evli ve üç çocuğu var. Anlatırken gülüyor "Bizim üçüncü Tayyip'in en az üç çocuk emrinden önce doğdu valla akla başka bir şey gelmesin" diyor. Erzurumlu bir inşaat işçisi Nuri. Ailesini köyünde bırakarak kış aylarında Kayseri'ye geçmiş. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor: 

"Burada tanıdıklar vardı. Gel çalışalım dediler. Aslında bu kış köyümde kalayım çocuklarla vakit geçireyim evde bir kaç malımız var onlara bakayım yemlerini vereyim falan diye düşünmüştüm ama mümkün değil. Her şey ateş pahası. Kırtasiye, erzak, kıyafet derken çıktık köyden. Aldığımı eve gönderiyorum. Burada bazen hava gündüz sıfır dereceye kadar düşüyor. Burada çalışan Kayserili arkadaşlar var. Sen Erzurumlu değil misin niye üşüyorsun diyor. Kızıyorum ben de onlara. Bazen sıfır bazen sıfırın altına düşüyor burası. Karşımızda Kayseri biz burada inşaattayız deli gibi esiyor rüzgar. Bina kaba inşaatta şu an. Duvar örüyoruz, sıva yapıyoruz. Yani henüz pencere falan yok binada. Rüzgar esti mi burası buzhaneye dönüşüyor. Valla bazen elim malayı tutamıyor.

Bu şartlarda yevmiyeler ne kadar peki?

Yevmiyeler değişiyor. Mesela ben 500 lira alıyorum. 600 lira da alan var, 400 lira alan da. Bunlar en iyi fiyatlar. Ama böyle bakınca 'Aa ne güzel ayda 15 bin lira para alıyorlar' diye düşünmesin kimse. Haftanın her günü çalışamıyoruz. Mesela adam diyor ki 'beton dökülecek' biz 1 hafta boşa çıkıyoruz. Beton dökülüyor onun donmasını bekliyoruz. Ayda sağlam desen 20 gün çalışıyoruz. Yani asgari ücrete bu çile gerçekten çekilecek dert değil. Hadi diyelim asgari ücret geçti elimize. Ne olacak? Allah aşkına diyorum sen söyle neye yetecek? Okuldan yardımı kaynak diye kitap istemişler ilçede kitabın fiyatı 230 lira. Bende 3 çocuk var ikisi lise okuyor. Ayda bir mutfak masrafı kadarı da kitaplara gidiyor. Biz de boğazımızdan kısıyoruz çocuklar okusun diye. Haa sigorta falan yok zaten oraya hiç girmiyorum." 

'Böyle giderse iş bırakacağız zaten. İşçiyiz biz patronun eşeği değil!'

Söze Özgür giriyor. Özgür genç bir inşaat işçisi. Henüz 30 yaşına yeni girmiş. Evli, bir çocuğu var. Kars'ta yaşayan Özgür bu aralar İstanbul'da bir iş bulmuş. Kendisi Alçıpan-Asma tavan ustası. Nuri'nin yevmiye miktarını duyunca gülüyor:

"Valla ne varsa bu Kars'ta var. Ekmeğin pahalısı yevmiyenin ucuzu burada. Ben zaten hayret ediyorum bu patronlar Kars'ı ne zaman keşfedecek diye. Zaten bedava çalışıyoruz nerdeyse. Adamlar için bulunmaz nimet. Biz Kars'ta geçen sezonu 180 lirayla kapattık. Aldığımız yevmiye o kadardı. Böyle giderse iş bırakmayı düşünüyoruz. Tüm inşaatçılar bir araya gelip karar alırsak taban fiyat belirlersek kazanırız.

Peki şimdi ne kadar kazanıyorsun İstanbul'da?

(Gülüyor ve ekliyor Özgür) Valla bir akrabamızın davetiyle geldim buraya. 'Gel burada iş var' dediler. Kendisine soramıyoruz da yevmiye ne kadar diye. Patron amcam. Allah patronun akrabasına düşürmesin abi. İlla verecek bir şeyler ama şu an yevmiye tartışacak halimiz yok tabi. Elimize üç beş kuruş geçsin kış aylarında geçim olsun yeter bana." 

'İstanbul'da yevmiyeler 500-600 ama kalacak yer masrafları ve tüm masraflar bize ait'

Emrah ise Ağrılı. Kendisi uzun yıllardır yine şantiyelerde ve inşaatlarda çalışıyor. Özgür'ün 180 lira yevmiyesine şaşırıyor o da ama ekliyor bir yandan: "Burada da masraflar bizim üstümüze. Mesela şimdi biz yaptığımız binanın tek katını bitirdik. Alçısını falan yaptık. Elimizdeki pencereleri taktık. Olmayan yerlere battaniye ve çuval geçirdik öyle kalıyoruz. Ranza her yer. Burada yediğimiz içtiğimiz bizim üstümüze. Aramızda bir arkadaş var yemek yapıyor ona yardım ediyoruz. İşte hafta sonu çıkınca da erzaklarımızı alıyoruz. İnşaat ortamında zor. Bir yandan yemek bir yandan bulaşık. Doğru düzgün mutfak falan yok zaten. Şurada musluk var ya bak orası mutfak oldu işte." 

Emrah'la telefon üzerinden görüntülü konuşuyoruz. İnşaata dışardan birinin girmesine müsaade etmiyorlar. Fotoğraf çekme şansın var mı diye soruyorum. "Yok abi beni riske atma şimdi. Şantiye şefinin kulağına gider patron falan görür ben değil başkalarının de ekmeğine mani oluruz. Sen sorunları anlat yeter bize" diyor.

'Bir tek ustalara biraz güzellik yapıyorlar. Ama benim gibi amelelerin durumu daha da kötü'

Emrah ekliyor: "Burada ustaların durumu görece biraz daha iyi. koğuş falan veriyorlar ya da depodan bir yer yapıyorlar kalsınlar diye. Yani iyi dediysem de o kadar iyi. Ama işçilerin amelelerin durumu daha kötü. Adam diyor ki iş budur ne halin varsa gör."

Bu neden böyle peki?

Piyasada usta sıkıntısı var. Yurt dışına çıkan usta da çok oldu. Böyle Irak pazarı, Türki cumhuriyetler derken buralarda her zaman usta bulamıyorsun. O yüzden usta buldular mı kaçırmak istemiyorlar. Bazı olanakları ve koşulları sağlıyorlar işler yürüsün diye. 

'Havaların ısınmasını bekliyoruz. Baharda durum başka olur, işçiler eyleme durur'

Özgür son sözlerini söylerken şimdilik bir tür fırtına öncesi sessizlik var diyor ve ekliyor. "Ben diyeyim. Şimdi mevsim kış. İnsanların beklentileri düşük. Kışı atlatalım gerisi mühim değil diye bakıyoruz. Ama yevmiyeler artmazsa eğer bahar ayları gelince işin rengi değişir. Ben akrabalarımla görüşüyorum hepsi aynı fikirde. Şimdi mesela Kars'tan 180 liralık yevmiye ne olacak? 360 liraya çıkarsalar ne yazar. Bir kilo peynir Kars'ta bile 150 lira olmuş. Sorsanız süt ve peynir cenneti derler burası için. Hani Kemal Sunal'ın filmi var ya buzlar eriyene kadar her şey devam ediyor. Burası da böyle. Buzlar eriyince işin rengi değişir. İşçiler eyleme durur. Ben kararlıyım. İşçiyiz ama patronun eşşeği değiliz."

Kapak fotoğrafı: Faysal Kanber