İlericilik mücadelemizin önemli bir basamağı: 23 Nisan

Çocuk saflığında ve tazeliğinde bir yeni Cumhuriyet heyecanıyla anıyoruz geçmişin ilerici adımlarını. Hepsi bizimdir, tarihleri gelecek devrimin bir parçası, bir basamağı olarak yeniden yazılacaktır.

Orhan Gökdemir

Ülkemizde 23 Nisan'ın ulusal bayram olarak kabul edilmesinin sebebi 1920'de TBMM'nin Ankara’da açılmış olması. TBMM’nin açılması, hilafet ve saltanattan kurtulmamızın ve tabii laik cumhuriyete ulaşmamızın en önemli adımıdır. Direnişin içinden bir Ankara Hükümeti ortaya çıkmıştı, dolayısıyla artık İstanbul Hükümeti hükümsüzdü. Zaten İstanbul’u hükümsüz ilan etme iradesini göstermeseydi Ankara Hükümeti hükümsüz olurdu. Devrimlerin doğasıdır.

Bu bayramın bir “sentez” bayram olması da bu tarihle uyumludur. 23 Nisan, 1921 senesinde çıkarılan “23 Nisan'ın Milli Bayram Addine Dair Kanun” ile Türkiye'nin ilk ulusal bayramı olmuştur. 1 Kasım 1922 yılında saltanatın kaldırılmasının ardından 1 Kasım, Hâkimiyet-i Milliye veya yeni söyleyişle Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kabul edildi. Sonra bunlar birleşti, bugünkü şeklini aldı. Meclisi açtık ve saltanatı kaldırdık, büyük bayramımızdır. 

1935 yılında bayramlar ve tatil günleriyle ilgili kanun değiştirildi ve "23 Nisan Millî Bayramı"nın adı "Millî Hakimiyet Bayramı" haline getirildi. Ardından 1 Kasım Hakimiyet-i Millîye Bayramı ile 23 Nisan Millî Bayramı birleştirildi.

23 Nisan’ın “ilk milli bayram olması” tarihin Cumhuriyet’le birlikte başlatılmış olması anlamına geliyor. Oysa Cumhuriyet Cumhuriyetten ibaret değildir. Bir anayasal düzen ve meclis mücadelemiz 1870’li yıllara dayanıyor. Bu amaçla dövüşmüş, düşmüş-Mithat Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi- yurtsever aydınlarımız var. Sonra Abdülhamit’i alaşağı edip Hürriyet ilan eden başka devrimcilerimiz var. Biz Hürriyeti de Cumhuriyet kadar sevmiştik. Meşrutiyet ilan ettiğimiz günü, 23 Temmuz’u bayram ilan ettik, İyd-i Milli bu topraklardaki ilk din dışı-milli- bayramımızdır. İyd-i Millî, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1909'dan itibaren kutlanmaya başladı. 1923'te yeni Türkiye'nin kurulmasının ardından da kutlanmaya devam etti. Çünkü Cumhuriyetin arkasında Hürriyet vardı ve bunu inkâr etmek, yok saymak henüz mümkün değildi. 

Ancak Cumhuriyetin kurucuları tarihi kendilerinden başlatmaya eğilimliydi. Geçmişin yüklerini omuzlamak istemiyorlardı. Ayrıca geçmişle bağın koparıp atılması, Cumhuriyeti ilahi bir gücün gerçekleştiği bir mucize gibi gösteriyordu. Öyle olsun istediler. 1935’de 23 Nisan’ı bugünkü haline getirmeden önce, 1934’te son kez kutlanan İyd-i Milli Bayramını 27 Mayıs 1935 tarihinde kabul edilen kanunla kaldırdılar.

Halbuki Hürriyetsiz bir Cumhuriyet mümkün değildi. İlericilik-gericilik davası uzun mücadelelerin içinden sıyrılıp gelir, son adım bir önceki adımlara dayanır. Kesinti iddialarına karşılık devamlılık esastır. Kuşkusuz geleceğin ilerici adımları da feyzini geçmişin ilerici adımlarından alacaktır.

Çocuklara armağan edilen, onlara zimmetlenen 23 Nisan ilericilik mücadelemizde ileri bir adımdır. Ancak tarihin bu adımları gelip bıraktığı yerin hakkı da teslim edilmelidir. 1920’de kurduğumuz Meclisin içi boşaltılmıştır, tıpkı Abdülhamit dönemindeki gibi Anayasa hükümsüz ilan edilmiştir. Saltanatı, Hilafeti geri getirme istekleri diridir. Laik Cumhuriyet aradan geçen sürede yere düşmüştür. Burjuvazi onları cami avlusuna bırakıp kaçmıştır. 

Ancak, yoksul halkımızın ve emekçilerin bir meclise ve yeni bir laik cumhuriyete duyduğu ihtiyaç dünkünden daha güçlü, daha acildir. 

Bugün 23 Nisan. Çocuk saflığında ve tazeliğinde bir yeni Cumhuriyet heyecanıyla anıyoruz geçmişin ilerici adımlarını. Hepsi bizimdir, tarihleri gelecek devrimin bir parçası, bir basamağı olarak yeniden yazılacaktır.

Halkımıza ve bütün emekçilere kutlu olsun!