İktidarın ve Cemaat'in Hakan Şükür oyunu: Bu kadar basit mi?

Cemaatçi olma özelliği nedeniyle baş tacı ediliyordu. 2013'ten bu yana iş değişti, şimdilerde ise giderek ilginç bir hal alıyor.

Haber Merkezi

Hakan Şükür adı son dönemlerde çeşitli şekillerde ülke gündemine giriyor.

Bir Youtube programına konuk edilmek isteniyor örneğin, bir anda ortalık ayağa kalkıyor ve program iptal ediliyor. 

Başka bir programa katıldığı için Cemaat propagandası eleştirileri anında kamuoyunun ilk sıralarına yerleşiyor.

Şükür ismi son 15 gün içinde ikinci kez bir sunucuyu, üstelik bu kez canlı yayın arasında yayından alınmasına neden oldu. 

Beraber yürüdüler bu yollarda

2002-2013, bir başka tarihlendirmeyle ise 2007-2013 arası ülke tarihinin en gerici saldırı dönemlerinden birine tanıklık ettik.

Bu saldırının başında iki ana aktör vardı: AKP-Cemaat.

Meşhur şarkıda olduğu gibi, beraber yürüdüler bu yollarda, 2012'de önce 7 Şubat MİT krizi, sonrasında dershane adımı, sonrasında tapeler, sonrasında 17-25 Aralık ve başlayan operasyonlar, ardından görevden almalar ve son olarak 15 Temmuz...

Bir başka karanlığı yine halkın üzerine yıktılar ve bu "kavga" Cemaat'in mağlubiyetiyle sonuçlandı.

Şimdilerde Cemaatçi isimlerin halkın başına en büyük çorabı örenlerinden zengin olanları FETÖ Borsası işine girenler eliyle aklanıyor, AKP ile barışıp yoluna devam ediyor.

Sayılarının kaç olduğunu en azından şimdilik bilemiyoruz ama Cemaat gemisinden FETÖ borsası aracılığıyla AKP gemisine atlayanların hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ettiklerine dair onlarca haber kamuoyunun gündemine girmiş durumda.

Ancak ortada bir tuhaflık var, bu isimlerin sicilleri, halkın mallarına nasıl çöktükleri, Cemaat-AKP operasyonu eliyle kaç hayatın söndürüldüğü değil, sadece bir futbolcu eskisi, Cemaat müridi bir eski futbol "yıldızı" konuşuluyor sürekli.

'Dönemin başbakanı ülkenin bana ihtiyacı olduğunu söyledi'

Ne FETÖ Borsası ne Cemaat'le yürünen onca yol, ne bu süre içine sığdırılan onlarca halk düşmanı adım konuşuluyor, ancak dünkü örnekte olduğu gibi, bir Dünya Kupası istatistiği veren spiker, bu nedenle 45 dakikada yayından alınıyor.

İş burada kalsa sorun yok, ancak Cemaat'le hesaplaşmanın tek yüzü Hakan Şükür olunca ortaya komik bir tablo çıkıyor.

Şimdi biraz geriye dönelim ve Hakan Şükür'ün nasıl vekil yapıldığını hatırlayalım.

Eski Cemaatçi pek çok arkadaşı şimdilerde teknik direktörlük, dernek yöneticiliği, "spor adamlığı" yapıyor, futbol dünyasında kaldılar ve kavgadan Cemaat mağlup çıkınca hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler, kimse de onlara dokunmadı.

Ancak Hakan Şükür'ün gözü klasik yollarda değildi, futbolun başına geçmek istiyordu ve uygun adım siyasete bir şekilde girmekti.

Teklif ise dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan geldi. Hakan Şükür nasıl vekil olduğunu "Dönemin başbakanı ülkenin bana ihtiyacı olduğunu söyleyerek ısrar etti" diye açıklıyor örneğin.

Vekillik döneminde sürekli Gençlik ve Spor Bakanı olacağı konuşuldu, ancak bir türlü bu koltuğa oturamadı. Ancak vekillik sırasında oturduğu AKP'nin kanalı TRT'deki yorumculuk koltuğu ona milletvekili maaşından çok daha fazlasını sundu.

Şimdilerde enflasyon uçtu, TL'nin değeri kalmadı ama yine de miktarı verelim... 2008-2012 arasında Hakan Şükür TRT'deki yorumculuğundan 2 milyon 954 bin lira aldı, aynı dönemde vekillikten aldığı toplam maaş ise 264 bin liraydı.

Şimdi kimse Hakan Şükür'e halkın cebinden toplanan bu parayı kim verdi, talimat kimden geldi diye sormuyor ama bir spikerin aynı kanalda adını anması 45 dakikada yayıdan alma gerekçesi oluyor.

İşi Hakan Şükür'ün üstüne yıkmak

Sonrasında Cemaat-AKP kavgası başladı, Şükür müritliğini sürdürdü ve tablonun dışında kalıp soluğu Gülen'in memleketi ABD'de aldı.

Bu adımdan sonrası da tuhaf. Bir süre Uber şoförlüğü yaptı örneğin Şükür, Cemaat'le arası bozuldu da kaynak sıkıntısı mı yaşadı, yoksa bir tür PR çalışması mıydı bilinmiyor. Ancak hakkındaki iddiaların hepsini reddetti şimdiye kadar.

Daha da ilginci geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamaydı. Cumhurbaşkanlığı üzerinden kendisine gelen bir teklifi duyurdu: "Ben açık ve net konuşacağım, bir arkadaşınız sizi arıyor, ülkenin cumhurbaşkanının kardeşiyle birlikte arıyor. Onlardan kurtul, gel, her şeyini geri versin. İki kelime söyle yeter, özel uçak gönderelim. Şimdi siz bundan ne anlarsınız?"

Cemaatçi değilim dediği anda iktidar ona özel uçak gönderecek, el koyduğu paraları verecekti, iddiası bu.

Öte yandan bir de gerçeklik var, onu Cemaat'in şeytani ismi yapmak oldukça komik, futbolculuğundan kalma lakabı "Torinolu Şaban" olan bir ismin ne kadar şeytanlaştırılabileceği soru işareti, ancak ortada bir gerçek var.

Hem Cemaat hem de AKP'nin işine gelen bir yönü var Hakan Şükür'ün. 

Cemaat ve yapıp ettikleri değil, Hakan Şükür ismi konuşuluyor sürekli. AKP'nin Cemaat ortaklığı, yapıp ettikleri ve FETÖ Borsası ile akladıkları değil, yine sürekli Hakan Şükür ismi gündeme geliyor.

Alınan "kelleler" bile Hakan Şükür'ü programa çıkarmak, canlı yayında ismini anmak gerekçesiyle oluyor.

Ortada bir tuhaflık var.

"Dünya Kupası tarihinde en erken golü milli futbolcu Hakan Şükür attı" hatırlatması anında işten atma gerekçesi oluyor ama kimse Hakan Şükür'e özel uçak ve tüm mal varlığını geri vermeyi teklif eden AKP'li ismi soruşturmuyor.

Bir de not... Hakan Şükür'ün adı Federasyon'un sitesinde, Milli Takımlar bölümünde "En fazla gol atan milli oyuncularımız" bölümünde ilk sırada yer alıyor. Yine en çok forma giyen oyuncularımız bölümünde ise ikinci sırada. 

Normalde ekranda bunu söylemek yayından alınma gerekçesiyse Federasyon yönetimi için de bir adım atılıp atılmayacağı merak konusu...

Sahi Hakan Şükür ve Cemaat denilince akla bu istatistikler ve bunlara ilan edilen "savaş" mı gelecek?

Dosyası bu kadar kabarık olan bir Cemaat'i aklama operasyonunun bir yönü de açıkça Hakan Şükür oluveriyor, iş 'Torinolu Şaban'ın, Hakan Şükür'ün üstüne yıkılınca, Cemaat'in ve iktidarın tüm ağır suçları bir anda unutuluveriyor, her şeyin içi bir anda boşaltılıveriyor.

Yok öyle yağma, tüm suçlar ve suçlular aklımızda...