Enerji krizi büyüyor: Kış gelirken fatura soygununda yeni adım

Elektrik ve doğalgaza yeni zam kapıda. AKP iktidarı bir yandan patronları zengin etmek için yeni hazırlıklar yaparken, soygun giderek derinleşiyor.

Turgut Yıldız

Dün basına yansıyan haberlere göre Ekim ayında elektrik ve doğalgaza %15 oranında zam yapılması planlanıyor. Ağustos ayında kesintilerle zirveye çıkan elektrik arzındaki sıkıntı artan doğalgaz fiyatları, başarısız ekonomi yönetimi nedeniyle yükselen döviz kuru ve yaşanan kuraklık nedeniyle krize dönüşüyor.

Doğalgaz fiyatları sürekli artıyor

Dünya çapında doğalgaz fiyatları Asya ülkelerinin yükselen talebi nedeniyle yılbaşından bu yana artıyor. Dünyada doğalgaz ihracatının kilit ülkesi Rusya’nın merkezinde durduğu yükseliş nedeniyle kömür fiyatları da artarken fiyatların düşmesi beklenmiyor. Doğalgazda neredeyse tamamen dışa bağımlı olan Türkiye artan fiyatlardan doğrudan etkileniyor.

Türkiye gazı ikame edemiyor

Geçen yıldan beri süren kuraklık nedeniyle geçtiğimiz iki yılda doğalgazın ikamesinde kullanılan hidrolik kaynakların azalması Türkiye’nin enerji dengesinde doğalgazın ikamesini zorlaştırdı. Salgın sonrası artan elektrik talebi, yazın sıcaklıkların yükselmesi ile rekor seviyeye ulaştı ve zorunlu kesintiler yapıldı. Türkiye’nin yaklaşık 50 milyar metreküp olan doğalgaz tüketiminin yıl sonunda 60 milyara ulaşarak rekor kırması bekleniyor.

Krizi derinleştiren döviz kuru

Sadece enerji değil ekonomi, dış politika ve hukuk alanında sergilenen başarısız yönetim de enerji sektörüne doğrudan yansıyor. Artan kur nedeniyle petrol ve doğalgazda neredeyse tamamen dışa bağımlı olan Türkiye'de fiyatlar da buna bağlı olarak yükseliyor. Petrol ve petrol ürünlerindeki fiyat artışları lojistik sektörüne doğrudan yansıdığından ürün fiyatları artıyor. Doğalgazdaki artış ise ısınma ve elektrik maliyetlerini yükseltiyor.

Enflasyon yalanıyla eller yine halkın cebinde

Buna karşın iktidar çareyi yukarıda sözünü ettiğimiz iki büyük kalemi; gıda ve enerjiyi içermeyen bir enflasyon hesabı ile yurttaşları kandırmaya çabalıyor. Çekirdek enflasyon vurgusu ve arkasından yapılan faiz indirimi ile dövizin yeniden yükselişe geçmesi temel ihtiyaçların yurttaşlara maliyetini artırıyor.

Yurttaşlar değil patronlar kazanıyor

Türkiye'de mevcut santrallerin özelleştirilmesi ve yeni yatırımların alım garantileri ile özel sektör tarafından yapılması ile elektriğin yüzde 80’den fazlası özel sektör eliyle üretilir hale gelmiştir. Petrol, elektrik ve doğalgaz sektörleri tamamen piyasalaşmış durumdadır. Üretimin yanı sıra dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin de ayrı ayrı özelleştirilmesi sinekten yağ çıkarırcasına enerji sektöründeki faaliyetlerden kâr edilmesini sağlarken, yurttaşların sırtındaki fatura yükünü sürekli artırıyor. Bugün evlere gelen faturalarda en az üç şirketin kârı bulunuyor.

Patronlar korunurken kamu batıyor

Patronların kârını kısmak istemeyen hükümet doğalgaz ve akaryakıtta fiilen sübvansiyon uygulamakta ve patronları korumak adına kamuyu zarara uğratmaktadır. Buna rağmen sübvansiyon mekanizmaları da yetmemiş ve yılbaşından bu yana doğalgaza %19 zam yapılmıştır. Özetle kamu kaynakları ve yurttaşların faturaları patronları doyuramamaktadır.

BOTAŞ’ın uyguladığı fiili sübvansiyon ile birlikte ithal kömür fiyatlarının da arttığı göz önünde bulundurulursa BOTAŞ’ın yıl sonunda rekor zarar açıklaması kaçınılmaz gözükmektedir.

Kriz nasıl aşılır?

Yaşananın adına enerji krizi demek doğru ve yeterli bir tanım olmayacaktır. Ekonomi, dış politika, çevre ve enerji konularında iç içe geçmiş bir yönetim krizi olduğu söylenebilir. Yükselen fiyatlar, enerji arz sıkıntısı, dövizdeki dalgalanma ve Rusya ile yaşanacak olası gerilimler göz önünde bulundurulduğunda AKP’nin içinden çıkması zor bir sorunla karşı karşıya olduğu söylenebilir.

İktidarın mevcut araçlar ile işin içinden çıkması zor görünüyor. Yönetim krizinin aşılması için enerjide piyasa egemenliğinin sonlandırılması AKP tarafından atılamayacak gerekli bir adım. Bunu başarabilmek için ise elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı başta olmak üzere enerji arz ve talebini yönetmek üzere bütüncül bir merkezi planlama hedeflemek, piyasa anarşisi yerine çağdaş planlama araçlarını kullanmak ve kamu işletmeciliğine geçmek kaçınılmaz görünüyor.