Emperyalizm ve Taliban arasında sıkışan Afganistan

"Emperyalizmin Afganistan’a 'içten ve güçlü' kınamadan başka sunabileceği bir şey yok. Bizim ise Afganistan’da yarım kalmış bir hikayemiz var."

Hakkı Hacınebioğlu

Taliban’ın ülkenin tamamında tek siyasi otorite haline geldiği Afganistan’da kadınların üniversite eğitimi alması ve kamu işletmeleri haricinde çalışması ikinci bir karara kadar askıya alındı. 2021 yaz aylarında Taliban’ın ülke yönetimine geri dönüşü Afganistan’ı birkaç aylığına tüm dünyanın gündemi haline getirmişti. Aradan bir yıldan fazla bir süre geçti ve Afganistan sadece Taliban’ın aldığı gerici kararlarla zaman zaman hatırlanıyor.

Taliban rejimi ve Batı’nın kınama kuyruğu

ABD ve Taliban 2020 yılının Şubat ayında Katar’ın başkenti Doha’da, ABD’nin işgale son vermesini düzenleyen bir anlaşma imzaladı. Anlaşma neticesinde 2021 Mayıs-Ağustos arasında işgalci NATO birlikleri ülkeyi terk etti. İşgal güçleri ülkeyi henüz tam olarak terk etmemişken ABD kuklası hükümet çöktü, ülkenin eski sahibi yöneticiler ve savaş ağaları vekili oldukları ülkelere kaçtı. Taliban, Doha merkezli “ılımlı” siyasi bürosunun etkisiyle beklenmedik derecede ılımlı mesajlar verirken, karşısındaki cılız direnişi kolaylıkla ezerek ülkenin tamamında yeniden hakimiyet sağladı.

O günlerden sonra Afganistan dünya gündeminden adeta silindi. Taliban iktidara yürürken Afgan halkı için timsah gözyaşları dökenler talihsiz Afgan halkını unutmakta hiç zorlanmadı. Bazı gelişmeler haber bültenlerinin arasında ancak alelade bir şekilde yer bulabildi. Emperyalizm eline yüzüne bulaştırdığı Afganistan sorununu çözme kabiliyetinden yoksun olunca kudretine yakışır(!), sıradışı bir çözüm buldu: Afganistan diye bir ülke yokmuş gibi yapmak! Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan son oylamalara bakanlar Afganistan’ın oylamaya katılmadığını gösteren bir ibare görecekler. Birleşmiş Milletler’e göre Afganistan diye bir ülke var olabilir de, olmayabilir de. Taliban’ın atadığı Afganistan BM Daimi Temsilcisi’nin görevi onaylanmış değil, ortada Afganistan’ı temsil etme iddiası taşıyan başka bir özne de yok.

BM’nin bu tavrıyla Taliban’ı muhatap kabul etmediğini ve bunun Afganistan’ın daha iyi günleri için bir başlangıç olacağını düşünebilir miyiz? Hayır çünkü aslında BM Taliban’ı muhatap kabul ediyor. BM’ye bağlı kuruluşlar Afganistan’da Taliban ile koordineli bir şekilde faaliyet gösteriyor. BM yetkilileri Taliban yetkilileri ile “protokol kurallarına uygun” görüşmeler yapmakta çekince görmüyor. Taliban’ın kadınların eğitim ve çalışma hakkını gasp eden son kararını “içten ve güçlü bir şekilde” kınama yarışına giren Batı ülkelerinin tavrı da farklı değil. Ülkelerindeki Afganistan misyonlarını Taliban’ın atadığı yetkililere teslim etmediler ama Afganistan’daki misyonlarını fiilen açık tutmaya devam ediyorlar. Yeri geldiğinde Taliban yetkilileriyle protokol kurallarına uygun olarak görüşmeyi, yeri geldiğinde Taliban’ı içten ve güçlü bir şekilde kınamayı ihmal etmiyorlar.

Afganistan’da açlık ve salgınlar

Taliban’ın iktidarı ele geçirdiği günden bu yana Afganistan’da hayat, çaresiz Batı’nın arzu ettiği gibi donup kalmadı elbette. Bolluk yüzü görmemiş Afgan halkının açlık sorunu uluslararası toplumun ne zaman olacağını kimsenin bilmediği çözümünü beklemeyip derinleşti. Nüfusun mutlak çoğunluğunun kırsalda tarım ve hayvancılıkla uğraştığı ülkede, halkın büyük çoğunluğunun yetersiz beslenme ve açlıkla karşı karşıya olduğu biliniyor. Batı, içten ve güçlü bir şekilde kınayacak muhatap bulamadığı için pek haber olmayan çocuk felci salgını her geçen gün büyüyor. İnsanlığın 20’nci yüzyılda yendiği bu hastalık Afgan çocukları öldürmeye, sakat bırakmaya devam ediyor.

Afganistan’ın büyük çoğunluğu yüksek dağlardan oluşuyor, haliyle Afganistan’da kış uzun ve sert geçiyor. Afgan halkının çoğunluğu bu sert soğuklarda ısınma ihtiyacını gidermekten yoksun. Hastanelerde ekipman ve ilaç eksikliği artık Afgan haber merkezleri için bile haber değeri taşımayacak derecede kanıksanmış durumda. Uyuşturucu sorununa değinmeye bile gerek yok. Başkent Kabil yalnızca uyuşturucu bağımlısı insanların oranında dünyada ilk sırada yer almıyor, aynı zamanda dünyada en çok sokak hayvanının uyuşturucu bağımlısı olduğu şehir. Emperyalizmin zamanında büyük bir selefi cihatçı kampına çevirdiği ülkede IŞİD Horasan Vilayeti (ISIS-KP) Şii Hazarelere karşı birbirinden kanlı saldırılara devam ediyor. Bu sefer kınama kuyruğuna Taliban da katılıyor, içten ve güçlü bir şekilde!

Kısıtlanan kadın hakları üzerinden gerici hesaplar

Yine de Taliban iktidarı aldıktan bu zamana kadar, en azından şimdilik hiç sarsılma emaresi göstermedi. Bunda dünyanın en tehlikeli ülkelerinden olmayı sürdüren ülkede geçmişe oranla sağladığı güvenlik koşulları önemli bir etken. Taliban’ın iktidarı yeniden almaya hazırlanırken, Afganlara ve ülkeye yatırım yapmalarını tavsiye ettiği dünya sermayesine en büyük vaadi de bu başlıktı.

Taliban emirülmümininin kadınların eğitim hakkını kısıtlayan ve çalışma bakanlığının kadınların çalışma hakkını kısıtlayan kararnamelerinin ilan edilen bir gerekçesi de güvenlik sorunları. Asıl nedenin bu olmadığı, Taliban’ın elinin güçlü olduğu konuyu kullanarak aldığı kararları meşrulaştırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Özellikle yükseköğretim Taliban öncesi yönetimde şekillendi ve hala onun izlerini taşıyor. Taliban eğitimi, kendi ideolojik saikleri doğrultusunda yeniden düzenleme çabalarında kadro sorunu ve eski rejimin kalıntısı direnç noktaları ile karşı karşıya. Kız çocuklarının ilk ve orta eğitiminin daha ilk aylarda kısıtlandığı ülkede kadınların yüksek öğrenim hakkının askıya alınması da bu yeniden düzenleme çabalarıyla bağlantılı görünüyor. Taliban, karma eğitimi sınıflarda ve binalarda tasfiye ederek, müfredatı mümkün olan en kısa sürede yeniden düzenleyerek eğitim kurumu üzerindeki otoritesini kesin olarak sağlamaya çalışıyor.

Çalışma Bakanlığı’nın aldığı kararın bir başka boyutu var. Sanayi faaliyetlerinin kısıtlı olduğu ülkede düşük orandaki kadın istihdamı kamu kurumları ve yabancı kurumların temsilciliklerinde gerçekleşiyordu. Taliban bu kararla uluslararası topluma mesaj vermiş oldu. Bir süredir koruduğu ve 2001 öncesi ilk iktidar dönemine kıyasla ılımlı olarak yorumlanan tavrının değişebileceğini gösterdi. Kendisiyle iş yaparken, meşru bir hükümet olarak tanımamakta direnen uluslararası topluma ılımlı mesajlarla değil, radikal kararlarla tanınma isteğini göstermiş oldu.

Bununla birlikte Taliban çok kanatlı bir örgüt. Bu kadar çok kanadın, hizbin, şebekenin bir nedeni Afganistan’ın yarı feodal yapısıyken, bir nedeni de iktidardan uzak kaldığı dönemin örgüt için getirdiği kaos. Tüm bu yapıları bilmek ve tek tek incelemek mümkün olmadığı gibi lüzumu da yok. Biz kabaca ılımlı ve radikal olarak iki kanada ayırarak devam edelim. Her ne kadar işgal güçleri için de başarısız bir süreç olsa da işgal yılları Taliban’ın radikal ve silahlı kanatları için tam bir fiyaskoydu. Taliban iktidarı saatler içinde devrilmiş, 21 yıllık işgal boyunca işgal güçlerinin kaybı birkaç binde kalmıştı. Haliyle işgalin sona ermesinin artısı Doha merkezli, “ılımlı” siyasi büroya yazdı. Bu zamana kadar da daha radikal olan grupların itirazlarına rağmen büyük oranda bu kanadın programı itibar gördü.

Son iki radikal hamle bu durumdaki ciddi bir değişime işaret ediyor olabilir. Suudi Arabistan’a yakınlığı bilinen ve ılımlılara dahil edebileceğimiz, Taliban kurucusu Molla Ömer’in oğlu ve Savunma Bakanı Molla Yakub ile radikalliğin sembolü Hakkani şebekesinin liderlerinden, içişleri bakanı Siraceddin Hakkani arasındaki bir görüşme meseleyi biraz daha karmaşıklaştırıyor. Bu iki ismin kadınların yüksek öğrenim hakkının askıya alınmasını yeniden düşünmesi için emirülmüminin Hibetullah Ahundzade ile görüşmeye karar verdikleri iddia edildi.

Sefalet ve çürümeden kurtulmak için…

Afganistan sorunları büyük ve karmaşık bir ülke. Emperyalizm kendisi için çok daha öncelikli sorunları çözme yeteneğini çoktan kaybetmişken Afganistan sorunu karşısında iyice çaresiz durumda. Afganistan’ın eski çağlarda masallara, efsanelere konu olan refahının yerini modern çağda sefalet ve çürüme aldı. 1979’da ülkenin kötü talihini değiştirmek için yola çıkan Sovyet dostu halkçı hükümetin anısı o sefalet ve çürümenin ortasında kayboldu. Kadınlara okuma yazma seferberliği başlatan ve her alanda kadın-erkek eşitliğini tesis etmeyi programına alan devrimci hükümet desteğini Sovyetler Birliği’nden alıyordu. Bırakın kayda değer bir işçi hareketini, geniş bir işçi sınıfının varlığından bile bahsedemeyeceğimiz ülkenin umudu yine işçi sınıfının tarih sahnesinde yerini almasında. Emperyalizmin Afganistan’a 'içten ve güçlü' kınamadan başka sunabileceği bir şey yok. Bizim ise Afganistan’da yarım kalmış bir hikayemiz var.