Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, 8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili bugün basın toplantısı düzenledi.
Nahit Eren, Narin'in dosyasına müşteki olarak başvuru yaptıklarını belirterek, "Bütün aile bireylerinin bu dava dosyası açısından şüpheli konumunda ve tutuklu oldukları için, müşteki sıfatı kazanamayacaklarından dolayı, dosyaya resmi anlamda müşteki sıfatıyla dahil edilme talebinde bulunduk" diye konuştu.
'Aile bireylerinden geç şüphelenildi'
Aile bireyleriyle ilgili ilk temasın olaydan 8 gün sonra kurulduğuna ve geç kalındığına dikkat çeken Eren, "Bu ve benzeri vakalarda aile bireyleri de yeri geldiği zaman sanık olarak yargılanıyor" dedi.
Soruşturma makamlarının ve kolluk birimlerinin ihbarın ilk anından itibaren bu şüphe üzerine hareket etmediğine dikkat çeken Eren, "Tanık beyanlarıyla Narin kaçırılmış algısı oluşturuldu" şeklinde konuştu. Söz konusu algının soruşturmanın seyrini etkilediğini değerlendiren Baro Başkanı, bu durumu eksiklik ve ihmal olarak nitelendirdi.
'Ağabeydeki izlerle ilgili tespit yapılamadı, yani Narin'e ait de olabilir'
Aileyle kendilerinin iletişime geçmediğinin altını çizen Nihat Eren, soruşturmaya zarar verdiğini düşündüğü çok sayıda unsuru da sıraladı.
Adli Tıp'ın, Narin'in ağabeyi olan ve gözaltına alınan Enes Güran'ın sırtında ve kollarındaki izlerde, yüzündeki morarmada, "aradan geçen süreyi sebep göstererek, başkasına ait bir DNA örneğinin tespitinin mümkün olmayacağını" belirlediğini ifade etti. Buna rağmen basının aynı gün önce Narin'e ait DNA bulunduğunu haberleştirdiğini ardından Narin'in DNA'sının bulunmadığını duyurduğunu hatırlattı.
Eren, "Doğru olan herhangi bir tespit yapılamamasıydı. Yani izler Narin'e ait de olabilir" diye konuştu.
'Taşta bulunan kan örneğinin raporu nerede?'
Nevzat Bahtiyar'la ilgili de kamuoyunda yanlış bir algı yaratıldığına dikkat çeken Nahit Eren, "Nevzat gözaltına alındığında adeta bir gizli tanık, adeta kendisinin itirafçı olduğu algısı kamuoyuyla paylaşıldı. Bu da doğru değil" dedi.
Eren, 25 Ağustos'ta Diyarbakır Valiliği'nin yaptığı açıklamayla ilgili de konuştu, somut delil göremediklerini dile getirdi:
"Kamuoyunda duyulması üzerine, valilik, köydeki bir taşta bulunan kan örneğiyle ilgili açıklama yaptı ve 'Mahalle sakinlerinden bir çocuğun burnunun kanaması sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir' denildi. Hâlâ dosyaya kan örnekleriyle ilgili DNA sonuçlarını beklediğimiz durumlar var. Neye göre, hangi bilimsel veriye göre, hangi soruşturma makamının dosyasına gelen rapora göre bu açıklama yapıldı?"
'Çember daraldı açıklamasını gerektirecek belge yoktu'
Eren, 28 Ağustos'ta İl Jandarma Komutanı'nın "çemberin daraldığı" söylemini neye göre yaptığını da sorguladıklarını kaydetti, bu yönde dosyaya gelmiş tek bir bilgi, belge ya da beyan olmadığına dikkat çekti. Bu açıklamanın netice itibariyle çalışmalarda zafiyet yarattığını söyledi.
'Hâlâ beklenen raporlar var'
Nahit Eren, dosyadaki gizlilik kararı ve yayın yasağına ilişkin de konuştu. Eren, baronun tek bir dosyayı, belgeyi kamuoyuna sızmaması için almadıklarını, sadece okuduklarını ifade etti.
Eren, "Narin'in ön otopsi raporu çıktı" şeklindeki haberlerin de gerçeği yansıtmadığını belirterek "O rapor, ön otopsi raporu değildi, o bir tutanaktı. 3 savcının duruma dair bir tespit raporuydu" dedi. Eren, Narin'in ölüm sebebine ilişkin gelen bir rapor olmadığını vurguladı. Narin'in bedeni üzerinde başkasının DNA'sı bulunamadığını ifade eden Eren, hâlâ beklenen raporların olduğunu da ifade etti.
'Çocuğun sorgusu usulüne göre yapılmadı, ihmal var'
Dünkü tutuklamalara dair bilgi veren Nahit Eren, gözaltındaki bir çocuğun sorgusunun usulüne göre yapılmadığını vurguladı. Eren şunları söyledi:
"22 şüpheli adliyeye sevk edildi. 9 kişi tutuklamaya sevk edildi. 3 kişi adli kontrolle, 10 kişi serbest bırakıldı. Tutuklama talebiyle dosyada bulunan bir suça sürüklenen çocuk tutuklamaya sevk edildi. Bütün avukat arkadaşlarımızın kolluğa uyarısına rağmen, -çocuk olması nedeniyle farklı bir soruşturma ve yargılama usulüne tabi çocuklar- maalesef avukatımızın talebi kolluk tarafından dikkate alınmadı. Çocuk şube tarafından soruşturma işlemleri yürütülmeliydi.
Dün itibariyle söz konusu çocuk sadece suç işleyenleri kayırmak ve suç delillerini yok etmek, suç delillerini gizlemek isnadıyla sevk edilmişti. Oysa sorgu tutanağından öldürmeye iştirakten de sevk edildiğini anlıyoruz. Ama sorgu tutanağında soruşturmanın usulüne uygun yürütülmediği iddiasıyla ve 15 yaşından küçük olduğu için tutuklama tedbirinin infazda sorun yaratacağı belirtilerek suça sürüklenen çocuğun adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verildi. Teknik bir konu ama yine bir ihmal."
'Amca ifade için yeniden savcılığa getirilmeli'
Şüphelilerden alınan ifadelerden sonra tutuklu bulunan amca Salim Güran'ın en kısa sürede yeniden ifade için savcılığa getirilmesi gerektiğini belirten Eren, bu yöndeki taleplerini ilettiklerini aktardı. Yeni delillere göre alınacak yeni ifadenin soruşturma sürecine katkı sunacağını dile getirdi.
'Tutuklanmayanların ağız birliği var'
"Ağabey Enes'in gözaltına alındığı 29 Ağustos tarihi itibariyle doğrudan olayın içinde olmayanların ve tutuklanmayanların ağız birliği ifadelere yansıyor" diyen Eren, tanık beyanlarıyla "Narin kaçırıldı" algısı oluşturulduğunu tekrarladı.
Baro Başkanı, "İlk gün aileden şüphelenilse Narin bulunurdu. Adli Tıp uzmanlarıyla görüştük. 19 gün o koşullarda kalan cesedin üzerinde DNA örneklerinin kaybolacağını ifade ettiler" dedi, otopsiye katıldıklarını belirtti.
'Ses kaydı önemli ama içerik doğru değil'
Salim Güran'la işçisi Ramazan Atasoy arasında geçtiği iddia edilen ses kaydı ile ilgili de konuşan Eren, "İçerik itibariyle, soruşturmaya zarar vermemek için söylüyorum çünkü bu bilgi kamuoyuna yansıdı, sorulan soru ve alınan cevap iddia edildiği gibi değil. Delil mi, önemli mi? Bana göre çok önemli. Soru işaretlerini gidermek adına biraz daha zamana ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
Söz konusu kayıtta, amca Salim Güran'ın, birine "Kız yaşıyor mu öldü mü?" diye sorduğu iddia edilmişti, kaydın Aksoy'un telefonundan çıktığı öne sürülmüştü.