Díaz-Canel: Küba asla kollarını kavuşturup beklemedi (II)

"Hâlâ tüm ihtiyaçlarımızı karşılamayan bu tıkanmış ekonomi, bugün Küba'da bir hak olarak kabul edilen ama pek çok yerde hâlâ elde edilememiş önemli sosyal kazanımları sürdürüyor."

Ignacio Ramonet

İspanyol-Fransız yazar ve gazeteci Ignacio Ramonet'nin Küba Devlet Başkanı ve Küba Komünist Partisi Merkez Komite Birinci Sekreteri Miguel Díaz-Canel ile yaptığı söyleşi 15 Mayıs 2024’te Cubadebate’te yayımlandı. Söyleşinin ilk bölümünü Nahide Özkan'ın çevirisiyle yayımlamıştık.  Söyleşinin ikinci bölümünü Didem Kul Türkçe'ye çevirdi.

Ignacio Ramonet: Burada bir duralım, Sayın Başkan.

Sayın Başkan, röportajımızın ikinci bölümüne geçelim. Bu bölümde ekonomiyle ilgili dört temel soru soracağım.

Birincisi şöyle: Küba ekonomisinin mevcut durumuna ilişkin değerlendirmenizi ve hükümetinizin ablukaya ek olarak, örneğin daha önce kısmen değindiğiniz enflasyon, kısmi dolarizasyon ve ayrıca önemli doğrudan yabancı yatırım eksikliği gibi mevcut zorluklarla mücadele etmek için ne gibi önlemler aldığını bilmek istiyorum.

Miguel M. Díaz-Canel: Ramonet, sanırım ablukanın ne anlama geldiğini açıklarken sorunun yanıtı ortaya kondu, çünkü bahsi geçen yeni ekonomik duruma yol açan tam da bu ablukadır.

Yani özetlemek gerekirse, bu durumun üstesinden gelmek için ne yapacağımıza daha fazla odaklanmak için bugün karmaşık koşullarda işleyen ve bir grup maddi dengesizliğin olduğu bir ekonomi olduğunu söylememiz gerekiyor.

Peki, bunun üstesinden gelmek için ne öneriyoruz? İlk olarak, uzun bir süre boyunca, örneğin 2030 yılına kadar uygulanacak ve ülkenin ihtiyaç duyduğu makroekonomik dengeleri mümkün olan en kısa sürede sağlamak için sürekli olarak düzenlenmesi gereken bir Makroekonomik İstikrar Programı tasarladık. Bu program enflasyondan ve döviz piyasasından doğan sorunları ve elbette döviz kurunu ve bunun yanı sıra, para politikasını, maliye politikasını, ulusal üretim ve ihracata yönelik teşvikleri ele alıyor. Ayrıca maaşlar, emekli maaşları, istihdam ve gerçekleştirmemiz gereken ekonomik sistemin yeniden düzenlenmesi için gereken tüm unsurları ve finansmanımızın kullanımı, kaynakların tahsisi, devlet şirketlerinin rolü, devlet şirketi ile diğer ekonomik aktörler arasındaki ilişki ile ilgili politikaları da içeriyor.

Şimdi, birkaç temel dayanaktan yola çıkıyoruz. Dayanaklardan biri, ulusal üretimi teşvik etmenin yollarını aramak, çünkü ulusal üretimi teşvik ederek ekonomik egemenlik kazanabiliriz ve ulusal üretimi teşvik ederek ülkenin iç ihtiyaçlarını da karşılayabiliriz, böylece iç pazar bir kalkınma kaynağı haline gelir.

Ignacio Ramonet: Örneğin gıdada bağımlılığı sonlandırmak için özellikle önce tarımı alanında üretimi arttırmak gibi mi?

Miguel M. Díaz-Canel: Tam olarak bundan bahsediyoruz.

Ülkenin ihtiyacı olan gıdanın önemli bir kısmını üretebilir ve daha az gıda ithal edebiliriz. Bugün gıda ithal etmek için 2 milyar dolardan fazla paramız olması gerekiyor ki aynı zamanda yatırım yaptığınız için her zaman aynı miktarda ya da daha fazla ithalat yapmıyorsunuz; tam tersine fiyatlar ve navlun maliyetleri arttığı için daha az ithalat yapıyorsunuz.

Ayrıca, ulusal üretimdeki ulaşılacak bu artış ve verimlilikten, döviz getirmek ve ulusal üretimi sürdürülebilir kılmak için ihracatta da rekabet gücü elde etmeliyiz.

Ulusal üretimi ve her şeyden önce tarımsal üretimi teşvik etme fikrini ulusal düzeye taşımıyoruz, ancak ulusal düzeyin yerel düzeyden doğru inşa edilmesini sağlıyoruz. Her belediyenin ve her ilin sahip olduğu kendi kendine yeterlilik programı sayesinde ortaya konan tüm emek aşağıdan yukarı doğru mahalleden, belediyeden, ilden başlayıp tüm ülkeye yayılıyor. Bu şekilde ülkenin gıda durumunun istikrara kavuşturmayı amaçlıyoruz.

Bu nedenle bir Gıda Egemenliği Politikası geliştirdik ve bir Gıda Egemenliği Kanunu var.

Ignacio Ramonet: Sonuç veriyor mu? Siz sonuçları görüyor musunuz?

Miguel M. Díaz-Canel: Gözlemlerim var. Ocak ayından bu yana her ay ülkenin tüm illerini ziyaret ediyoruz ve her ilde her ay farklı bir belediyeyi ziyaret ediyoruz.

Ne gözlemledik? İşçilerin ve işçi kolektiflerinin sahip oldukları liderliklerle işleri farklı şekilde yaptıkları iyi deneyimler gözlemledik. Tıpkı diğerleri gibi onlar da yoğun abluka koşullarında olmakla birlikte birçoğu gıda üretimi alanında olmak üzere, ulaşmamız gereken hedefler için çözümler buldukları iyi deneyimlere tanık olduk. Bu anlamda çok ilginç şeyler gördüm.

Ignacio Ramonet: Bu ülkenin diğer bölgelerine de yayılabilir.

Miguel M. Díaz-Canel: Umarım, ancak bugün bunların istisna olduğunu söyleyelim.

Örneğin, ziyaret ettiğimiz başka yerlerde de performansın yeterli olmadığı ve kolektiflerin belki de ablukanın kısıtlamalarının ağırlığı altında ezildiği yerler var. Bizim geliştirmek istediğimiz yaratıcı direniş düşüncesi şu: "Ablukadan şu ve şu şekilde etkileniyorum, ancak abluka koşullarında şunu, şunu, şunu yapabilirim ve üstesinden gelip ilerleyebilirim". Fakat buna sahip değil birçoğu.

İstediğimiz şey, yaratıcı örneklerin ilham verici olması, işleri farklı yapanların deneyimlerinden esinlenmeleri, bu deneyimleri bizzat edinmeleri ve daha iyi performans göstermeye devam etmeleri. Ancak o zaman bugün istisna olan şey kural haline gelir.

"Tüm alanlarda uygulanmak üzere Bilim ve İnovasyona dayalı bir Hükümet Yönetim Sistemini tercih ettik. COVID-19 ile bu şekilde mücadele ettik ve şimdi bunu tarım alanına, sanayi alanına ve gıda üretimi konusuna taşıyoruz." (Fotoğraf: Leandro Pérez)

Ama şimdi şöyle ilginç bir şey var, çünkü seninle paylaştığım bu kanaatler ve bu kriterler bir çağrı ya da bizim propagandamız değil, tam tersi, tüm ülkeye yapılan bu ziyaretlerden edinilen bilgiler sonucu bu kanaate varıyorsunuz.

Örneğin Mart ve Nisan aylarındaki turlarda, 2023’ü verimsiz, kârsız, düşük performanslarla kapatan yerlerin bu durumu geride bırakmaya başladığını ve istenilene yaklaşmaya başladığını gözlemledik. Şimdi neyi başarmak zorundayız? Bu dönüşümün zaman içinde sürdürülebilir olmasını. Bence cevaplar burada, cevaplar bizde.

Daha sonra bölge liderleriyle paylaştığımızda onlara ne söyleyeceğiz? İyi durumda olmayan şu bölgeyi iyi durumda olan diğer bölgenin konseptlerine taşımalıyız, deneyim tam da burada.

Ülkenin her bölgesinde hala ihtiyacımız olan üretkenlik düzeyine sahip olmayan faaliyetler, katkılar olduğunu görmek zorlayıcı, ancak bu örnekler de ufuk açıcı.

Ignacio Ramonet: Devlet tarafında, yeni üretimi kolaylaştırmak için gerekli yasal reformlar yapıldı.

Miguel M. Díaz-Canel: Hala devlet şirketlerinin devlete dışı sektörle aynı koşullar altında çalışabilmesini garanti altına almak zorundayız, ancak bugün devlet şirketleri kendilerine verilen ve her zaman iyi kullanılmayan bir grup yetkiye sahip. Daha gelişmiş, daha esnek bir iş kültürü ile kullanıldığı ölçüde, şüphesiz bir etkisi olacaktır.

Yani temel bir kavram: bilim ve inovasyon. Ülkemiz doğal kaynaklar açısından fakir olabilir fakat yetenekler açısından zengin bir ülke. Başkumandan tarafından kurulan, Silahlı Kuvvetler Komutanı tarafından devam ettirilen ve bu koşulların ortasında genişletilmeye ve güncellenmeye devam eden bir yapısı var. Sorunlarımızın çözümlerini bilimsel araştırmalarda bulup tüm bunları inovasyona götürmemiz gerekiyor. Bu nedenle tüm alanlarda uygulanmak üzere Bilim ve İnovasyona dayalı bir Hükümet Yönetim Sistemini tercih ettik. COVID-19'u bu şekilde ele aldık ve şimdi bunu tarım alanına, sanayi alanına, gıda üretimi konusuna taşıyoruz.

Ayrıca zor durumdaki insanlara ve ailelere de dikkat ediyoruz. Uygulayacağımız tedbirlerin her biri, zor durumdaki insanların ve ailelerin etkilenmeyeceği bir karaktere sahip olmalıdır, çünkü amacımız daha fazla eşitsizlik yaratmak değil; tam tersine, eşitsizlik uçurumunu azaltarak üretebileceğimiz zenginliği dağıtacağımız ve bunu yaparken sosyal adaleti göz önünde bulunduracağımız bilinciyle üretmektir.

Ignacio Ramonet: Sayın Başkan, Küba ekonomisinde son yıllarda meydana gelen değişiklikler arasında piyasa ekonomisinin ortaya çıkması da var, değil mi? Bu durum özellikle son dönemde mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (ki burada KOBİ'ler olarak adlandırılıyor) gelişmesiyle genişledi. Küba'nın ekonomik dokusunu dönüştüren bu olguyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Miguel M. Díaz-Canel: Bu bağlamda yapılması gereken bazı açıklamalar olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle, piyasa sinyallerini dikkate alan planlı bir ekonomimiz var, ancak bu saf piyasa ekonomisine dayalı bir ekonomi değil, ekonomik kalkınmayı yönlendirenlerin piyasa yasaları olmadığı bir sosyal adalet kavramı var, çünkü her şeyden önce halkın ihtiyaçlarını düşünüyoruz. Küba ekonomisinin verimliliği bazen salt ekonomik açıdan eleştiriliyor ama ben diyorum ki: hala tüm ihtiyaçlarımızı karşılamayan bu tıkanmış ekonomi, bugün Küba'da bir hak olarak kabul edilen ama pek çok yerde hala elde edilememiş önemli sosyal kazanımları sürdürüyor. Dolayısıyla, Küba ekonomisinin hareketlerini tam olarak değerlendirirken belli bir düzeyde adaletsizlik yapıldığını düşünüyorum. Bir yandan planlı bir ekonomi olmasına rağmen piyasanın sinyallerini ve piyasa kanunlarını dikkate alıyor ve onları tanıyor.

Diğer tarafta ise KOBİ sektörü var. Birincisi, devlet KOBİ'leri ve devlet dışı, özel KOBİ'ler var; başka bir deyişle, bu sadece bir özel sektör alanı değil. Küba'da zaten özel sektör vardı ama burada genişledi çünkü tarımsal üretimin önemli bir kısmı özel çiftçilerin ve tarım kooperatiflerinin elinde.

Kendi hesabına çalışma vardı, ancak sorun şu ki, KOBİ'ler gelişmeden, serbest meslek serbest işletmeyle karıştırıldı ve bu durum serbest meslekten daha fazlasına, kurumlara dönüşen belirli eklemlenmeler veya belirli ilişkiler yarattı.

Ignacio Ramonet: Evet, çalışanları olan küçük şirketlere dönüştüler.

Miguel M. Díaz-Canel: Tanınmamalarına rağmen bu şekilde işleyen şirketlere dönüştüler. Başka bir deyişle, sahip olduğumuz durumu güncellediğimize ve ülkenin sahip olduğu tüm potansiyelden faydalanmak için çok tutarlı bir şey önerdiğimize inanıyorum. Yani, bir devlet şirketi sosyalist inşada temel rol oynamalı, ancak ekonomik faaliyetlerinin tamamlayıcısı olarak özel sektöre de sahip olmalı.

Ignacio Ramonet: Bu özel piyasa sektörü bugün neyi temsil ediyor?

Miguel M. Díaz-Canel: Bugün insanlar KOBİ'lerin dinamikleri hakkında konuşurken "Ama çok büyüyorlar" diyorlar. Büyüyorlar, bu nispeten yeni bir süreç ve şimdiden 10.000 civarında olduklarını söyleyelim; ancak sosyalizmin inşasında temel kavramlardan biri, ana üretim araçlarının devletin elinde olması ve devlet işletmeleri tarafından temsil edilmesidir. Dolayısıyla, devlet dışı sektörün önemli katkısını inkar etmeden, ekonominin en büyük ağırlığı devlet sektöründedir.

Bunun da ekonomik ve sosyal sistemimizin gelişiminde nispeten yeni bir alan olduğuna inanıyorum. Şimdi yapmamız gereken, devlet teşebbüsleri ve devlet kuruluşlarının devlet dışı kuruluşlarla olan ilişkilerindeki bazı çarpıklıkları düzeltmek ve böylece toplumumuzdaki ekonomik aktörler grubunun bir parçası olarak hepsinin Ulusal Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Planına katkıda bulunmasını ve bu plana dahil edilmesini sağlamaktır. İşte bu nedenle, devlet dışı sektörle, Küba iş sektörüyle yapılan alışverişlerle, şimdi bir grup yönetmeliği güncelliyoruz ki bu daha tutarlı bir şekilde işlesin ve ülke ekonomisini devletin katkısı ve devlet dışı sektörün katkısıyla gerçekten güçlendirsin.

Burada ayrıca bu şirketlerin birçoğunun yüksek teknoloji şirketleri ve yenilikçi şirketler konsepti temelinde oluşturulmasında ısrar ediyoruz ve bunları devlet sektöründe barındırabiliriz çünkü ister devlet ister özel sektör olsun, KOBİ'lerin özelliklerinden biri, anlayışları ve çalışma şekilleri itibariyle değişime daha hızlı adapte olan ve inovasyon için daha fazla kapasiteye sahip olan şirketler olmalarıdır.

Ignacio Ramonet: Aynı zamanda daha küçükler.

Miguel M. Díaz-Canel: Daha küçükler, daha esnek bir şekilde faaliyet gösteriyorlar ve bu nedenle ekonomiye getirebilecekleri katkılar ve dinamikler çok önemli.

Ignacio Ramonet: Sizce bu sektör genişlemeye devam edecek mi?

Miguel M. Díaz-Canel: Bence bu sektör genişlemeye devam edecek, ekonomik aktörler ağımızın bir parçasını oluşturmaya devam edecek ve Devrimin düşmanı olmayacak bir sektör olacak; katkıda bulunacak bir sektör, çünkü tam da Devrim koşulları altında yaratılmış bir sektör. Hem de Birleşik Devletler hükümeti tarafından bu sektörü Devrim karşıtı bir sektöre dönüştürmeye çalışmak için çok doğrudan bir girişim olmasına rağmen.

Şimdi ortada büyük bir çelişki var: Amerika Birleşik Devletleri'nde devlet sektörüne değil de KOBİ'leri değişimin aracıları haline getirmek için bu sektöre para koyulması gerektiğini söyleyen senatörler, kongre üyeleri, kanaat önderleri var. Öte yandan KOBİ’lerin Küba devletinin belirli bir cepheye ulaşmak için yarattığı yaratıklar olduğu için ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyenler de var. Küba'da olmayan bir çelişkinin içine düşmüş durumdalar. Bizler için KOBİ’ler sosyalist inşada ilerlemeye devam etmek için gerekli olan, Ulusal Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Planına dahil ve ona bağlı olan bir iş dokusunun parçasıdırlar ve bu çabada herhangi bir çarpıklık olmamasını sağlamaya özen gösterirler.

Ignacio Ramonet: Sayın Başkan, her ne kadar daha önce bazı önemli sözler söylemiş olsanız da COVID-19 hakkında konuşacağız; ancak Küba'nın, bilim insanları ve biyofarmasötik sanayisi sayesinde, tüm nüfusunu kendi aşılarıyla aşılayabilen dünyadaki birkaç ülkeden biri olduğunu hatırlayalım; bu, her şeyden önce abluka altındaki ve sınırlı kaynaklara sahip bir ülke bağlamında istisnai bir başarıdır. Bu krizden ne gibi dersler çıkardınız? Ayrıca, Küba sağlık alanında dünyaya ne gibi yeni katkılarda bulunabilir?

Miguel M. Díaz-Canel: Ramonet, öncelikle dünyanın COVID-19 ile sarsıldığı ve dünyanın COVID-19'dan dersler çıkarması gerektiği gerçeğinden bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bence dünyanın COVID-19'dan çıkarması gereken ilk ders, tüm ülkelerde güçlü sağlık sistemlerine ulaşmak için daha fazla kaynak, daha fazla finansman ve daha fazla para ayrılması gerektiğidir.

Ignacio Ramonet: Ve kamusal.

Miguel M. Díaz-Canel: Herkese açık, dayanıklı ve azınlık için değil, herkes için.

Öte yandan COVID-19 konusunda bencil olmadan uluslararası iş birliği yapmak önemli. Ben, belki biraz idealist olarak - bu, Devrimin içinde yetişmiş olmanın getirdiği inançla bağlantılı - COVID-19'dan sonra dünyanın daha destekleyici olacağını, dünyanın daha fazla işbirliği yapacağını, dünyanın daha iyi olacağını arzuladım. Ülkeler birbirlerine destek olacaklardı ama tam tersi oluyor: Dünya savaşa girdi, yaptırımlar arttı, ablukalar uygulanıyor, uluslararası sorunları çözmek yerine duvarlar örüldü.

Ignacio Ramonet: Nefret söylemleri, aşırı sağın yükselişi…

Miguel M. Díaz-Canel: Nefret söylemi, itibar cinayetlerinin işlendiği, zorbalık, gaddarlık, yalan, iftiranın olduğu sosyal ağlar meselesi ve hepsinden önemlisi sizin vurguladığınız şey: nefret söylemi, bayağı söylem ki uluslararası ilişkileri geliştirmeye hiç bir yardımı yok.

Bu da bize kapsayıcı, eşitliği garanti eden ve adil bir Yeni Uluslararası Ekonomik Düzene ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
Ignacio Ramonet: Dayanışma gösteren bir düzene.

Miguel M. Díaz-Canel: Mevcut Uluslararası Ekonomik Düzenin tam tersi olan dayanışmayı gösteren bir düzene, evet.

COVID-19'dan ne öğrendik? İlk ders General Raúl Castro'dan öğrendiklerimizle ilgilidir. COVID-19 dünyayı dolaşıyordu, COVID-19'a ilişkin ilk haberler gelmeye başlamıştı, Küba'da henüz bir vaka yoktu - Ocak 2020'den bahsediyoruz - ve Ordu Generali bize şunu söyledi: “Dünyada neler olup bittiğini derhal incelemeli ve salgınla yüzleşmek için ulusal bir plan hazırlamalıyız”. Başka bir deyişle, COVID-19 ile yüzleşmek için tüm devlet kurumlarını, sosyal kurumları, ekonominin devlet dışı sektörünü kapsayacak kapsamlı bir çalışma programı veya strateji tasarlama kapasitesine sahip olmamız gerektiğini öğrendik; böylece ülke olarak bir adım öne geçmemizi ve bu durumla yüzleşmek için gerekli koşulları hazırlamamızı sağlayacak bir plan/ülke varsayabilirdik. Bu bir ilk derstir, çünkü bu plan, bu strateji sayesinde durumun önüne geçebildik.

Ignacio Ramonet: Bir ölçüde COVID-19 dünyaya yayılmadan önce başladınız.

Miguel M. Díaz-Canel: İlk vaka gelmeden önce hazırlandık. Bu, personelimizi dünyada var olan deneyimler konusunda eğitmek, hastalığı incelemek ve şimdi sana açıklayacağım diğer unsurlar anlamına geldi. Tabi bunları yaparken aynı zamanda bir deneyim de kazanıyorsunuz. Ancak yaptıklarımızı ve öğrendiklerimizi en çok kapsayan kavram, Ordu Generali'nin şu bakış açısıdır: bir strateji hazırlayın, bir program hazırlayın, hastalıkla yüzleşmek için bir plan hazırlayın.

İkincisi, uluslararası işbirliği. O dönem bazılarında hastalığın merkez üssü olan 46'dan fazla ülkeye derhal Kübalı sağlık tugayları gönderdik.

Ignacio Ramonet: İtalya'ya, Lombardiya'ya.

Miguel M. Díaz-Canel: İtalya'ya, örneğin Lombardiya'ya. Bu da o insanları desteklememizi, yardım etmemizi ve işbirliği yapmamızı sağladı.

Ignacio Ramonet: Ve öğrenmenizi.

(Fotoğraf: Estudios Revolución)

Miguel M. Díaz-Canel: Ama aynı zamanda öğrendik, öğrendik!

Bir tugay her döndüğünde onlarla buluştuğumuzu ve bize tüm bu deneyimleri getirdiklerini ve tüm bu deneyimleri plana dahil ettiğimizi hatırlıyorum.

Üçüncüsü, moleküler araştırma ve moleküler biyoloji laboratuvarlarından oluşan bir ağ geliştirdik. Bu laboratuvarlar tüm numuneleri işleyebilmek için önemli unsurlar haline geldi. Salgın hastalıklar belirli dönemlerde, özellikle de pandeminin zirve dönemlerinde numune sayısı devasadır; ancak pandemik zirve dönemi dışında, hastalığın yayılma seviyelerini bilmek için referanslara, verilere numuneler sayesinde sahip olma olasılığı artar.

Epidemiyolojinin sağlık sistemi içinde bir bilim olarak rolü, çünkü bu hastalıkların birçoğuyla yüzleşmek için bu kavramları kullanmak gerekiyor...

Ignacio Ramonet: Belirli bir mantıkları var.

Miguel M. Díaz-Canel: Epidemiyolojik bir mantık: Bulaşma nasıl kesilir, nasıl önlenir, nasıl çalışılır; Toplumdaki tüm kuruluşların bütüncül çalışması ve özellikle Küba örneğinde Sağlık Sisteminin bağlantısı ki bu sağlam bir sistem, mevcut durumun ortasında, dediğim gibi yoğunlaştırılmış ablukanın ortasında COVID-19 ile karşı karşıya olduğumuzu ve hali hazırda terörizme destek veren ülkeler listesine dahil edildiğimizi unutma. Ayrıca Sağlık Sisteminin Küba ilaç düzenleme kurumu CECMED ve biyofarmasötik endüstrisi ile bağlantısı ve koordinasyonu da önemli çünkü bu klinik deneyler için zaman dilimlerini kısaltır, klinik deneyler için kapasite sağlar, yeni ilaçların üretilmesi için kapasite sağlar veya hastalık bakımı protokollerini mükemmelleştirmek için mevcut ilaçların kullanımına yönelik teklifler sağlar.

Bilim ve İnovasyona Dayalı Yönetim Sistemi. Bu temel bir rol oynadı. COVID-19 ile mücadelede çalışan uzmanlar, bilim insanları ve kurumlarla genelde her salı öğleden sonra saat iki-üç gibi hala yaptığımız bir toplantıyı sistematik hale getirdik ve buradan bir grup bilimsel araştırma çıktı. Binden fazla bilimsel araştırmadan, bilimsel araştırma konularından, bu araştırmaların sonuçlarının değerlendirilmesinden oluşan bir program sayesinde aşılarımız üretildi.

Delta varyasyonu ile pandeminin zirvesini yaşamaya başladığımızda, dünyadaki aşı dağıtım mekanizmalarının tamamen eşitsiz olduğunu ve fakirleri değil zenginleri kayırdığını gördüğümüzü hatırlıyorum...

Ignacio Ramonet: Ayrıca, satın almanız gerekiyordu.

Miguel M. Díaz-Canel: Evet satın almamız gerekiyordu o yüzden bilim adamlarımıza “Egemenliğimizi koruyarak bu salgınla başa çıkmak için Küba’nın kendi aşılarına ihtiyacı var” dedik ve üç ay sonra ilk aşı adayı ortaya çıktı. Hikayenin devamını hepimiz biliyoruz: beş aşı adayı, bugün üçü etkinlik ve etkililik açısından kanıtlanmış aşılar; diğer ikisi hala klinik deneylerde ve çok umut verici aşılar olacaklar ve uygulamaya başladığımızdan beri.... Ah, bu arada bu da başka bir ders: aşı üretme kapasitesine sahip olabilirsiniz, ki bu çok yaygın değil, ondan fazla ülke aşılarını üretebildi ve bunların hiçbiri Güney'den değil.

Ignacio Ramonet: Bazı güçler bunu yapamadı.

Miguel M. Díaz-Canel: Başarılı olamayan güçler vardı ve biz bu teknolojiyi diğer ülkelerle paylaştık, transfer ettik ve diğer uluslarla paylaştık.

Aşılarınızı yapma kapasitesine sahip olmak, ancak kısa sürede büyük bir aşılama kampanyasıyla karşı karşıya kalabilecek kapasiteye sahip olmaktır. İki yıldan kısa bir sürede 40 milyon doz aşı uyguladık, bunun için sosyal düzeyde, toplum düzeyinde örgütlenmiş bir sisteme sahip olmanız gerekir, çünkü aşılama sadece polikliniklerde yapılmıyordu, aşı yapabilmek için sosyal kurumların yanı sıra aşılama kliniklerinin organize edildiği ve sağlık personelinin bulunduğu okullar gibi kurumları kullandık.

Ignacio Ramonet: Ve tüm bunlar, daha önce anlattığınız yoğun ablukanın ortasında gerçekleşti.

Miguel M. Díaz-Canel: Elimde olmayan bir bilgi var, sanırım o koşullarda bunu hesaplamamız imkansızdı. Araştırmaları geliştirmek için ilaç şirketlerine verilen milyarları gördüğümde ve incelediğimde - o zamanlar COVID-19 ile dünyada neler olduğunu çok inceledik - sizi temin ederim ki bilimsel kurumlarımıza 50 milyondan fazlasını bile veremezdik.

Kesin bana “Bu olamaz” diyorsundur, işte daha önce açıkladığım şey, tüm bildiklerimiz.

Ignacio Ramonet: Bütün aygıt burada çalışıyor...

Miguel M. Díaz-Canel: Başkumandanın ileri görüşlülüğünün bir eseri olan ve daha sonra Ordu Generali tarafından bir dönüşüme uğratılan bu zamana kadarki tüm gelişmeler. Bütçeli bir sistem olan Bilimsel Kutup ilaçların ve özellikle biyoteknolojik ilaçların üretimi için güçlü bir kapalı devre iş sistemi haline geldi.

Ignacio Ramonet: Ve ihracatın da...

Miguel M. Díaz-Canel: Tüm bu hazırlıkları yapmamış olsaydık, bununla başa çıkamazdık ve aşılar ülkeyi kurtardı! Nüfusun %60'ından fazlasını tek bir dozla aşıladığımızda, pandemi zirvesi hemen düştü.

Ignacio Ramonet: Grafik çizgisi düştü...

Miguel M. Díaz-Canel: Sonra ülkenin sınırlarını açtık, Omicron varyasyonu girdi, bu da dünyada daha yüksek pandemi zirvelerine neden oldu, Küba'da önceki pandemi zirvesinin üçte biri yaşandı ve sadece iki veya üç hafta sürdü, çünkü halkımızın aşının etkileriyle sahip olduğu bağışıklık seviyesi zaten yüksekti.

Ignacio Ramonet: Yüksekti...

Miguel M. Díaz-Canel: Yani bunlar başka dersler.

Sosyal bilimlerin rolü, çünkü salgın gibi bir sorunla karşılaştığınızda...

Ignacio Ramonet: Ki karşılaştık: COVID-19.

Miguel M. Díaz-Canel: Bunu sadece bir sağlık sorunu olarak görmemeniz, psikolojik etkilerinin olması, toplumun farklı şekilde hareket etmesi, diğer koşullarda, izolasyon veya fiziksel mesafe koşullarında, daha az imkana sahip, daha savunmasız olan insanlarla nasıl ilgilendiğiniz. Tüm bunlar farklı yaklaşımları beraberinde getirdi.

Miguel M. Díaz-Canel: Tüm bunlar, sosyal bilimlerden gelen analiz ve önerilerin sistemin tamamına entegre edilmesini sağladı.

Dürüst, açık, zamanında ve sistematik bilgi. Her gün televizyonda epidemiyologlarımızın konuştuğu bir alan vardı. Hatta içlerinden biri kanaat önderi haline geldi.

Ignacio Ramonet: Popüler bir kişilik haline geldi.

Miguel M. Díaz-Canel: Her gün neler olup bittiğini, kaç ölüm olduğunu, kaç vaka geldiğini, oranların nasıl arttığını veya azaldığını ve nasıl tavır alındığını açıklıyordu.

Ignacio Ramonet: Küba o dönemde, burada bahsettiğimiz tüm zorluklara rağmen bir sağlık gücü olduğunu gösterdi veya doğruladı. Kübalı bilim insanlarının insanlığa yapabileceği katkılar hakkında ne gibi duyurularda bulunabilirsiniz?

Miguel M. Díaz-Canel: Şu anda, alınan bu derslere dayanarak, bir deneyimler ve çıkarılan dersler derlemesi hazırlamaya karar verdik ve çıkarılan bu dersleri sağlık sistemimize dahil etmek için ulusal düzeyde gerçekleştireceğimiz bir uygulama tasarlıyoruz.

İkinci olarak, teşhis, acil tedavi ve hastalıkların bütünsel analizinin tüm yönlerini birbirine bağlayan tek bir sağlık konsepti içeren bir program savunuluyor ve sistematik olarak düzenlediğimiz toplantılarda sunumu yapıldı bile.

Çıkarılan dersler arasında, örneğin yine Fidel tarafından aile hekimi kavramıyla tasarlanan birinci basamak sağlık hizmetlerinin rolü gibi, fikirlerimizi doğrulayan şeyler de var.

Ignacio Ramonet: Mahalleden, aileden...

Miguel M. Díaz-Canel: COVID-19 birinci basamak sağlık hizmetlerinin ne kadar faydalı olduğunu doğruladı ve şimdi COVID-19'dan çıkarılan dersleri birinci basamakta güncelliyoruz.

Tanı araçlarının kapasitesini geliştirmeye devam ediyoruz. PCR'leri kullanmanın yanı sıra, COVID-19 sırasında bilimsel kurumlarımızla birlikte kendi teşhis mekanizmalarımızı ve onların da desteklediği teşhis tekniklerini tasarlamaya başladık.

COVID-19 sonrasındaki çalışmaları sürdürdük ve dünya ile paylaşabiliriz. Mesele sadece hastalıkla mücadele etmek değil, mesele sadece hayat kurtarmak değil, mesele COVID-19 geçirmiş insanların yaşam kalitesini nasıl garanti altına alacağımız ve bu konuyla ilgili bir araştırma grubumuz var.

Ignacio Ramonet: Yani hastalıktan kurtulanlar.

Miguel M. Díaz-Canel: COVID-19'da uyguladığımız bilim ve inovasyon sisteminin gelişimini sürdürdük, bu nedenle belirli konuları analiz etmek ve güncellemek için haftalık toplantılar düzenliyoruz.

Size önemli ilerlemeler olduğunu söylemek istiyorum, bunları duyurmanın zamanı gelecek, klinik sonuçları bekleyeceğiz; ancak birçok hastalığın araştırılmasında ve her şeyden önce biyoteknolojik ilaçlar ve hastalıklar için gelişmiş tekniklerle tedavi edici çözümlerde, farklı kanser türleri için önemli ilerlemeler var. Alzheimer, Parkinson hastalığı, dejeneratif hastalıkların önemli bir grubu üzerinde çalışıyoruz, yani araştırma ve geliştirmemizi güçlendirmeye devam etmek için ulusal düzeyde yansımaları olacağına inandığım geniş bir bilimsel sonuç yelpazesi var.

Şu anda, yoğun abluka koşullarının arasında Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından verilen ruhsatlarla, Amerikan kurumlarıyla birlikte iki önemli klinik çalışma yürütüyoruz: Bunlardan biri Küba'da test ettiğimiz ve çok iyi sonuçlar aldığımız akciğer kanserine karşı bir aşı ve yakın zamanda diyabet hastalarına, diyabetik ayak ülserlerinin tedavisine etkileyici düzeylerde yardımcı olan, diyabetik ayak ülserlerini iyileştiren ve bir insan için en tatsız şeylerden biri olan ampütasyonu önleyen bir ilaç olan Heberprot-P ile ilgili bir klinik araştırmaya izin verildi. Bugün dünyada herhangi bir ülkede bir ampütasyon binlerce dolara mal oluyor ve buna ek olarak, bu hastalığın ilerlemesine karşı çözümü maalesef ampütasyon olan birçok diyabet hastası var. Bunlar da önemli sonuçlar.

Ignacio Ramonet: Sanırım bu sözler çok yorumlanacak, yani dünyadaki pek çok insana umut verecek ve umalım ki Küba bilimi bu sonuçlara ulaşsın Sayın Başkan.

Miguel M. Díaz-Canel: Küba bilimi bu gizemleri çözebilir. Ayrıca dang hummasına karşı bir aşı araştırması üzerinde de çalışıyoruz.

Ignacio Ramonet: Dang hummasına karşı zaten bir Japon aşısı var.

Miguel M. Díaz-Canel: Burada üzerinde çalıştığımız şey şu: Dang hummasının yaklaşık dört varyasyonu var, amacımız sadece biri üzerinde değil, var olan tüm farklı dang humması türleri üzerinde etkili olan bir aşı üretmek.

Ignacio Ramonet: Mükemmel!

Başkan, bu bölümdeki son soru ekonomi ve teknoloji üzerine.

Siz teknoloji kullanımının savunucularından birisiniz ve hepimiz teknolojinin, yapay zekanın, dijitalleşmenin toplumlarımızı dönüştürdüğünü biliyoruz. Küba toplumunun bilgisayarlaştırılması konusunda özellikle kararlısınız. Bize bu projenin nasıl ilerlediğini ve toplumun bilgisayarlaştırılmasının Küba vatandaşlarına neler getirdiğini anlatabilir misiniz?

Miguel M. Díaz-Canel: Hükümet yönetimi için üç öncelik belirledik: İlk olarak toplumun bilgisayarlaştırılması, ki şu anda başlıkta ilerleme katettik ve bunu Toplumun Dijital Dönüşümüne taşıdık, aynı şey gibi görünüyor ama aynı şey değil, mesele sadece her şeyi dijital platformlara taşımak değil, aynı zamanda bir yaşam konseptine ve dijital bir şekilde hareket etme biçimine dönüştürmek. Yani biz dijital dönüşümü bilim ve inovasyon ve sosyal iletişimle birlikte devlet yönetiminin bir ayağı olarak savunuyoruz. Bunlar hükümetin üç ayağıdır ve birbirleriyle çok yakından ilişkilidir.

Ignacio Ramonet: Finans sektöründe de bu çok önemli.

Miguel M. Díaz-Canel: Bir öğrenme deneyimi olarak vurguladığım unsurlardan birinin COVID-19 ile yapılan sosyal veya kurumsal iletişim olduğunu unutmayın.

Dolayısıyla toplumun dijital dönüşümünün bir gerçeklik olduğunu söyleyebilirim. Mobil telefona kayıtlı 7.7 milyon ve internete erişen yaklaşık 8 milyon insanımız var, mobil ağları genişlettik, ancak hala daha fazla kapsama alanı elde etmemiz gerekiyor, bunun teknolojiye yatırım yapılması gerektiği gerçeğiyle ve tüm bu sorunlarla da ilgisi var, ancak bir seviyeyi korumayı başardık.

Ignacio Ramonet: Bu çok maliyetli.

Miguel M. Díaz-Canel: Bugün dünya ortalamasının üzerindeyiz.

Dijital dönüşüm, yapay zeka, dijital ekonomi konularında çok güncel bir tartışma var. Bu tartışmanın bir parçası olarak, birkaç yıl önce bu konulardaki tüm insanların ve uzmanların bir araya geldiği ve dijital dönüşüm süreçlerini desteklemek için birçok tartışma ve çıkış noktasının da teşvik edildiği Küba Bilgisayar Bilimcileri Birliği'ni kurduk.

"Amerika Birleşik Devletleri Küba'ya oksijen ve akciğer solunum cihazı vermediğinde, COVID-19'un en kötü zamanlarında, “görevi kurumlarımızdan birinden bir grup genç bilim insanına verdik ve prototipler yapıldı ve bugün bunlar yüksek performanslı akciğer solunum cihazları, sana söylüyorum, harika, mükemmel." (Fotoğraf: XINHUA)

Önümüzdeki haftalarda, Ülkenin Dijital Dönüşüm Politikası, Ülkenin Dijital Gündemi ve Yapay Zeka Kullanımı Politikasının güncellenmesi Bakanlar Kuruluna sunulacak, burada bütüncül bir yaklaşımla, yani yapay zekayı sadece verimlilik açısından nüfusa yönelik hizmetlerin üretken süreçlerinde bize verebileceği sonuçlar için değil, aynı zamanda etik yönleri ve yapay zeka etrafında dikkate alınması gereken bir grup unsur için de görüyoruz.

Dijital dönüşümü getiriyoruz ve yapay zekanın katkısını aşağıdaki alanlara da getireceğiz: Üretken mal ve hizmet sektörü alanında, çünkü dijital dönüşüm ve yapay zeka, özellikle ülkenin gittikçe yaşlandığı demografik bir dinamikle karşı karşıya kaldığımızda, üretim ve hizmet süreçlerinde verimlilik elde etmede bize çok yardımcı olabilir, bu nedenle üretim ve hizmet süreçlerimizi daha verimli hale getirmeliyiz, böylece daha az insanla insanların çoğuna hizmet etmek için daha fazla üretkenliğe sahip oluruz ve bu nedenle otomasyon, bilgisayarlaşma ve dijitalleşme iyi sonuçlar veren araçlardır.

Dijitalleşme aynı zamanda kamu yönetimi alanına da uygulanmaktadır, çünkü dijital dönüşümü geliştirdiğimiz önemli bir unsur e-devlettir, vatandaşların tüm devlet faaliyetleriyle etkileşimi, aynı zamanda vatandaşların devlet yönetimine katılımı için daha geniş alanları garanti eder. 

Son zamanlarda Ulusal Meclise onay için sunulan yasa taslakları dijital platformlara yerleştirildi, nüfusun kriterleri etkileşimle toplandı ve bu da Ulusal Meclise bu düzenlemenin oluşum sürecini güçlendiren ve mükemmelleştiren değişikliklerin gelmesini sağladı.

Yakında bunu kamuoyuna açıklayacağız, hazır, nihai sonuçlar elde ediliyor, Küba Vatandaş Portalını sunacağız. Bu, Küba vatandaşlarının profillerini oluşturabilecekleri ve ofislere gitmek zorunda kalmadan, kağıt kullanmadan çok sayıda önemli prosedüre erişebilecekleri bir platform olacak ve hayatlarını çok daha kolaylaştıracak.

Aslında bu prosedürlerin birçoğu hali hazırda belirli kurum ve kuruluşların platformlarında yer almaktadır, ancak şimdi tüm bu prosedürleri profilinizle tek bir platformda gerçekleştirme imkanına sahip olacaksınız ve buna ek olarak, bunun bir parçası olarak nüfus için birçok bilgi; süreç, prosedür, yasa, belirli bir sorun hakkında sahip olabileceğiniz herhangi bir soruyu arayabilir, üzerinde çalışabilirsiniz ve bu da başka bir sıçrama olacaktır.

Tüm bu dijital dönüşüm sürecini ve yapay zeka kullanımını, siber saldırıları önlemek, platformların tümüne güvenliği erişimi sağlamak için siber güvenliğin geliştirilmesiyle destekliyoruz.

Sizi sürekli etkileyen yaratıcı şeyler görüyorsunuz, özellikle de gençlerin faaliyetleri. Bugün ülkemizde Kübalılar tarafından yerel olarak geliştirilen ve mükemmel bir şekilde çalışan bir dizi bilgisayar uygulaması, mobil uygulama var. Hatta mağazamızda “Apklis” adında bir uygulama var. Buradan Küba uygulamalarını ve diğer yerlerden uygulamaları indirebilirsiniz. Farklı Küba uygulamaları var bunların çoğu nüfus için bir referans haline geliyor.

Küba işletim sistemlerimiz var, finansman sıkıntısı nedeniyle halen sınırlı kalan tasarım ve üretimlerimiz var, Küba bilgisayar donanımları, dizüstü bilgisayarlar, tabletler, PC’ler var.

Ignacio Ramonet: Robotlaşma var.

Miguel M. Díaz-Canel: Robotizasyon konusunda da deneyimlerimiz var. Bunun örneklerinden birini COVID-19'dan verebiliriz. COVID-19 vurduğunda hastanelerin çökmesini önlemek için yoğun bakım odalarını genişletmek istedik. Akciğer solunum cihazı almak için gittimiz hiçbir şirket abluka yasaları nedeniyle bize satış yapmayı reddettiler. Görevi kurumlarımızdan birinden bir grup genç bilim insasına verdik ve prototipler yapıldı ve bugün bunlar yüksek performanslı akciğer solunum cihazları, sana söylüyorum, harika, mükemmel. Kullanımı ve kalitesi, ülkemizin en iyi yoğun bakım ve anestezi uzmanları, yüksek vasıflı sağlık personeli tarafından onaylandı. Bu da bir Kübalı olarak duyulan gururlardan bir tanesi daha. Bilim insanlarımızdan, içlerinde gençlerin olduğu bir kurumdan bir şey talep ediyorsunuz ve anında geri dönüş alıyorsunuz, hem de gelişmiş seviyede, yani herhangi bir uluslararası düzeyde bir çözümle size dönüyorlar.

Ignacio Ramonet: Peki yapay zeka için, kendi uygulamalarınızı mı geliştiriyorsunuz?

Miguel M. Díaz-Canel: Evet, geliştirilmekte olan kendi platformlarımız, kendi uygulamalarımız, üretim süreçlerine ve hizmet süreçlerine dahil edilecek kendi tasarımlarımız var.

Ignacio Ramonet: Kuantum hesaplamaları üzerinde mi çalışıyorsunuz?

Miguel M. Díaz-Canel: O da var. Elbette kuantum bilgisayarların satın alınması zaten tüm bu sorunları içeriyor ancak hazırlığımız var.

Ignacio Ramonet: Uzmanlarınız var.

Miguel M. Díaz-Canel: Hazırlıklarımız var, uzmanlar yetiştirdik. Tam anlamıyla bilgi, güncelleme ve uluslararası düzeyde bilgi alışverişi var.

Ignacio Ramonet: Latin Amerika entegrasyonu çerçevesinde özellikle bu konularda çalışma yapılabileceğini düşünüyor musunuz?

Miguel M. Díaz-Canel: Bence yapabiliriz, önerdiğimiz şeylerden biri de buydu.

Geçenlerde Venezuela'da ALBA'nın ve ALBA Zirvesi'nin yıl dönümündeyken, dijitalleşme ve yapay zeka konusunda Latin Amerika ve Karayipler'i, ALBA ülkelerini entegre edecek platformlar yaratma ihtiyacı gündeme geldi.

Biz mütevazi şekilde, ülkedeki gelişmeler konusunda işbirliğine hazır olduğumuzu söyledik.

Ignacio Ramonet: Öğretim birimleriyle bile, değil mi? Özellikle uzmanlaşmış üniversitelerle.

Miguel M. Díaz-Canel: Öğretim birimleri, hazırlık, ortak projelere katılım… Ayrıca uygulamalarımızı diğer ülkelerde de kullanılabilir hale getiriyoruz. Zaten etkisi olan şeylerden biri de bu.

Başardığımız şeylerle bağlantılı olarak Küba bankacılığının dijitalleşmesi anlamına gelen bir bankacılık sürecini başlattık.

Ignacio Ramonet: Bu aynı zamanda üretilmesi, taşınması ve satın alınması gereken maddi paranın ortadan kaybolmasına da mali açıdan yardımcı oluyor.

Miguel M. Díaz-Canel: Nakit, evet. Ayrıca coğrafi referanslama süreci sistemleri, süreç konumu belirleme konularında da birçok uygulamamız var. Ek olarak, bu teknolojilerin kullanımı yoluyla mahsul tahminlerine yönelik çalışmalar.

Genç Kübalı bilim insanları ve Kübalı profesyonellerde bilgi ve gelişmeye yönelik muazzam bir istek var.

Ignacio Ramonet: Sayan Başkan, röportajımızın uluslararası siyaseti içerecek olan üçüncü bölümüne geldik.

Küba yıllardır Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ABD'nin ülkenize yönelik yasadışı ablukasına karşı her seferinde büyük bir zafer kazandı ancak açıkça görülüyor ki bu zafer somut sonuçlara yol açmadı. ABD pes etmedi ve ablukayı kaldırmadı. Ablukanın kaldırılması yönünde ilerlemek için ne gibi yeni girişimler duyurabilirsiniz? Örneğin Başkan Biden ile doğrudan görüşmeyi denediniz mi?

Miguel M. Díaz-Canel: Ramonet, konuya bakış açın doğru dolayısıyla buradan bazı düşünceler doğuyor: Nasıl oluyor da dünyanın en büyük gücü ya da en güçlü gücü, sadece İsrail Devleti’nden başka hiçbir destek görmüyor? Nasıl oluyor da geri kalan ülkeler, geçen yıl yine ablukanın çoğunluk tarafından kınandığı 31'incisi yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda her yıl sunulan ablukaya karşı Küba karar tasarısına Küba lehine oy veriyor ama hiçbir karşılık alınamıyor? Bu imparatorluğun güç gösterisi. Ama bence daha ciddi bir durum var ve bundan tüm dünya bir şeyler öğrenmeli, ders çıkarmalı: Dünyanın geri kalanının ne düşündüğü ABD’nin umrunda değil. Bu halklarımızı küçük görmektir. Bu, dünyanın geri kalanı Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba gibi küçük bir ülkeye karşı işlenen abluka ve soykırım suçunun ne kadar utanç verici olduğunu kabul ettiğinde verdiği tepkiye karşı kulaklarını tıkamaktan başka bir şey değildir.

"Bu halklarımızı küçük görmektir. Bu dünyanın geri kalanının Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba gibi küçük bir ülkeye karşı işlenen abluka ve soykırım suçunun ne kadar utanç verici olduğunu kabul etmesine kulaklarını tıkamaktan başka bir şey değildir." (Fotoğraf: Cubaminrex)

Bu talebin sadece Birleşmiş Milletler'deki oylamada dile getirilmediğine dikkat edin; her geçen yıl ablukaya karşı kararlar alan ya da ablukayı kınayan önlemler alan ülkelerin, ülke örgütlerinin, bölgesel blokların ve uluslararası kurumların sayısı giderek artıyor. BM Genel Kurulu'nda giderek daha fazla ülke lideri ismen ve cismen ablukaya karşı çıkıyor. Örneğin, ablukanın tartışıldığı son BM Genel Kurulu'nda dünyanın dört bir yanından 44 ülke lideri abluka aleyhinde konuştu.

Ignacio Ramonet: Her türlü ideolojiden.

Miguel M. Díaz-Canel: Her türlü ideolojiden, ablukaya karşı konuştular, örneğin Afrika Birliği, 77 Grubu, CELAC, ALBA, bunların hepsi bölgesel bloklar. BM Genel Sekreteri'nin Raporuna tavsiyelerde bulunan kurumlar da dahil olmak üzere bir grup kurum ablukaya karşı Küba’yı destekliyor. Ve her geçen gün, her geçen hafta, her geçen hafta sonu, dünyanın her yerinde ablukaya karşı protesto eylemleri düzenleniyor. Sadece geçtiğimiz yıl bu bağlamda Küba'ya destek için 2 000'den fazla gösteri kaydedildi ve geçtiğimiz aylarda ablukaya karşı sayısız destek verildi.

Birleşik Devletler Hükümetinin mevcut yönetimine doğrudan ve dolaylı kanallar vasıtasıyla, Küba ve Birleşik Devletler arasındaki ilişkilerle ilgili tüm konuları, tartışmak istedikleri tüm konuları, ancak koşulsuz ve eşit şartlarda konuşmak üzere, dayatmalar ve şartlar olmaksızın, eşit şartlarda bir masaya oturmaya hazır olduğumuzu bildirdik.

Çünkü günün sonunda abluka tek taraflı bir ilişkidir: Küba Amerika Birleşik Devletleri’ni etkilememiştir, Küba Amerika Birleşik Devletleri Hükümetine karşı herhangi bir eylemde bulunmamıştır; ablukayı tek taraflı olarak uygulayan Amerika Birleşik Devletleri Hükümetidir, dolayısıyla ablukayı tek taraflı olarak kaldırması gereken de Amerika Birleşik Devletleri Hükümetidir. Ablukanın kaldırılması için herhangi bir iyilik istemiyoruz ya da bize herhangi bir jest yapmak zorunda değiller; bu Küba halkının bir hakkıdır. Küba halkının barış ve eşitlik ortamında, zorlayıcı tedbirler ve dayatmalar olmaksızın gelişebilme hakkıdır ve biz buna hazırız; ancak ABD hükümeti buna hiçbir zaman yanıt vermedi.

Ignacio Ramonet: Mevcut yönetim mi?

Miguel M. Díaz-Canel: Mevcut yönetim.

Mevcut yönetimin Küba'ya yönelik tutumu değiştirme iradesine sahip olmadığına inanıyoruz, çünkü her şeyden önce politikasını Florida merkezli Küba-Amerikan mafyası olan bir azınlığın çıkarlarına öncelik vererek şekillendiriyor ve bu da bizim istediğimiz gibi bir ilişkiye sahip olmayı zorlaştırıyor. İstediğimiz, her zaman sahip olacağımız ideolojik farklılıklarla birlikte, komşular arasında hayatın her alanında işbirliği, ekonomik, ticari, bilimsel, finansal ve kültürel alışverişin olabileceği medeni bir ilişki. Bu, ABD’nin duruşunu paylaşmayan bir grup başka ülkeyle kurduğu ilişki gibi normal bir ilişki de olabilir.

Ignacio Ramonet: Ki bu ülkeler birbirlerinin büyük düşmandıydı.

Miguel M. Díaz-Canel: Hem de çok büyük. Peki Küba neden bu kadar hırçın?

Biz de bu konuyu gündeme getirdik, çünkü biz bir fark yaratıyoruz, Amerikan halkına karşı bir derdimiz yok, bu ABD hükümetiyle ilgili bir mesele.

Ignacio Ramonet: Obama'nın iki dönem başkan yardımcılığını yapan ve Obama'nın diyelim ki ilişkilerin atmosferini değiştirdiği ve ilişkilerin yeniden kurulduğu Başkan Biden'ın bu pozisyonda olmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Miguel M. Díaz-Canel: Bu açıklanamaz bir durum.
Obama farklı bir ilişki kurmaya başlamıştı.

Ignacio Ramonet: Biden'ın eşi Küba'daydı, çok iyi deneyimler edindi. Öğretmen olması bunda etkili tabi fakat bu nasıl açıklanabilir?

Miguel M. Díaz-Canel: Bu ancak Amerika Birleşik Devletleri'nde meselenin partiler meselesi olmadığı, bir Demokrat'ın bir Cumhuriyetçi ile aynı şekilde hareket ettiği gerçeğiyle açıklanabilir. Bir askeri-endüstriyel teşkilat var. Arkasında, gerisinde, ABD hükümetinin pozisyonlarını belirleyen başka bir güç yapısı var, bunlar emperyal pozisyonlar. Ve özellikle seçim nedeniyle bir grup çıkara, Küba-Amerikan mafyasının pozisyonlarına tabi olma durumu var.

Ignacio Ramonet: Peki bir sonraki seçimlerin bu durumu değiştireceğine, bu durumu düzelteceğine dair bir umudunuz var mı?

Miguel M. Díaz-Canel: Keşke değişse ve keşke tüm pozisyonlarımızı yüz yüze tartışabileceğimiz bir alana sahip olabilsek… Başka tür bir ilişki kurulabilse ve abluka kaldırılsa; ancak benim inancım, ablukayı kendi başımıza, kapasitemizle, çalışmamızla, yeteneğimizle, zekamızla ve çabamızla aşmamız gerektiğidir ve bu, halkımıza karşı bu soykırımcı ablukayı bunca yıldır sürdürme inadına verilecek en iyi yanıt olacaktır.

Ignacio Ramonet: Biden'ın, Trump'ın Beyaz Saray'dan ayrılmadan dakikalar önce kabul ettiği teröre yardım eden ülkeler listesini sürdürmesi özellikle şaşırtıcı.

Miguel M. Díaz-Canel: Her şeyi, her şeyi muhafaza etti.

Ancak, buna ek olarak, Biden yönetiminin Küba'ya karşı çok sapkın ifadeleri ve eylemleri oldu. Size COVID-19'daki akciğer solunum cihazlarından bahsetmiştim. COVID-19'da tıbbi oksijen üretim tesisimiz etkilendi ve gerekli ürünü daha kısa sürede ülkeye getirebileceğimiz bölgedeki ülkelerden tıbbi oksijen satın almaya gittiğimizde, ABD hükümeti bize tıbbi oksijen sağlayabilecek şirketlere bu oksijenin Küba'ya ulaşmasını engellemeleri için baskı yaptı; bu tamamen suç teşkil eden bir eylemdir. Bir pandeminin ortasında, yoğun bakım koğuşlarında, solunum sorunları olan insanlara hizmet verilmediğini, onları ölüme mahkum ettiklerini düşünün. Bu durumun üstesinden gelmek için diğer ülkelerin de yardımıyla muazzam bir çaba sarf etmek zorunda kaldık.

Bu unutulmayacak bir şey Ramonet, bu çok sapkın bir hareketti. Bizden daha karmaşık bir durumla karşı karşıyayken Küba'daki COVID-19 durumunu manipüle etme şekilleri. COVID-19'a verilen tepkiyi, parası ve serveti olan ABD hükümetinin kendisinden daha iyi idare ettik. SOS Küba çağrısı, tüm medya manipülasyonu, 11 Temmuz'daki tüm olaylar.
Bugün, 11 Temmuz'da yaşananlar nedeniyle Küba ile ilişkilerde başka bir noktaya geçmediklerini iddia edebilecek kadar ikiyüzlüler. Bu muazzam bir kinizm ve konumlarını dünyaya karşı haklı çıkarmak istedikleri muazzam bir yalan.

Ignacio Ramonet: Özellikle oksijen konusunda söyledikleriniz, ablukanın gıda veya ilaç için geçerli olmadığını iddiasının açıkça doğru olmadığını gösteriyor.

Miguel M. Díaz-Canel: Evet, abluka her şey için geçerli.

Ignacio Ramonet: Şu anda ortalıkta dolaşan, Başkan Biden'ın ön seçimlerde Başkan Yardımcısının kim olacağını açıklayacağı ve Kamala Harris değil Michelle Obama olacağı yönündeki bilgide bir umut olabilir. Sizce bu doğru olsaydı, teyit edilseydi, biraz umut bırakır mıydı?

Miguel M. Díaz-Canel: Bence bugün her şey tamamen spekülatif. Amerika Birleşik Devletleri’nin içinde bulunduğu duruma bakıldığında halkın oylamada hangi tarafı destekleyip desteklemeyeceğini objektif olarak tahmin etmek mümkün değil. Üstelik seçimler Amerika Birleşik Devletleri'nin iç ekonomisindeki olaylardan, kürtaj meselesi gibi iç meselelerden, Filistin gibi uluslararası meselelerden, Ukrayna'daki savaş meselesinden çok fazla etkileniyor. Başka bir deyişle, Amerikan halkının hayatını bizzat etkileyen bir dizi olay var ve bu nedenle Amerikan halkının hangi tarafta oy kullanacağını tam olarak söyleyebileceğimizi sanmıyorum. Çok sayıda kararsız insan var, partilerin kendi içinde bile farklı pozisyonlar var. Her halükarda, Michelle Obama’nın tercih edildiğine dair bir açıklama farklı bir okumaya sahip olabilir.

Ignacio Ramonet: Sayın Başkan, Nazizme karşı kazanılan zaferin anıldığı törene katılmanın yanı sıra Devlet Başkanı Putin'in yemin töreninde yer aldığınız ve Yüksek Avrasya Ekonomik Konseyi'nin genel kurulunda konuştuğunuz Moskova'dan dönüyorsunuz. Yeni ekonomik ittifaklar arayışında mısınız? Küba BRICS platformuna şu ya da bu şekilde katılmayı düşünüyor mu?

Miguel M. Díaz-Canel: Bu çok ilginç bir geziydi, çünkü yıldönümlerine denk geldik. Şöyle ki; ilginç ve önemli olayların yaşandığı bir geziydi diyebilirim.

Her şeyden önce, Moskova'ya Başkan Putin'in yemin töreni olduğu sırada vardık, davet edilmedik ve törene katılmadık, yani çok içsel bir törendi.

Ignacio Ramonet: Özeldi.

Miguel M. Díaz-Canel: Ülke özelindeydi. Ama evet, Rusya gezimizi Başkan Putin'in daveti üzerine gerçekleştirdik.

Böylece Avrasya Ekonomik Birliği Yüksek Konseyi'ne ilk kez bizzat katılmış olduk, zira Yüksek Konsey'e katıldığımız diğer tüm toplantılar COVID-19 dönemindeydi ve bunları video konferans olanakları sayesinde sanal olarak gerçekleştirmiştik. Dolayısıyla bu yeni bir ittifaka girme meselesi değil, uzun zamandır içinde bulunduğumuz bir ittifak. Ve Yüksek Konsey toplandığında Avrasya Ekonomik Birliği'nin kuruluşunun onuncu yıldönümüydü. Dolayısıyla Gözlemci Ülke statüsüne sahip olduğumuz bu bölgesel entegrasyonun sonuçlarını değerlendirmek için de uygun bir zamandı. Ve aynı tarihte Sovyetler Birliği ile Küba arasındaki ilişkilerin kuruluşunun 64. yıldönümünü anıyorlardı, ki bu ilişkiler şu anda Rusya Federasyonu ile devam eden ilişkilerdir, ancak önemli bir unsurla: Avrasya Birliği'nin üye ülkeleri - ve bu Belarus Cumhurbaşkanı Lukashenko'nun bana söylediği bir sözdü - Sovyetler Birliği'nin eski cumhuriyetleriydi, bu yüzden Lukashenko bana şöyle dedi: “Bu yıldönümü herkese ait, çünkü hepimiz aynı dönemde Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydık”.  

"Avrasya Ekonomik Birliği Yüksek Konseyi'ne ilk kez bizzat katıldık." (Fotoğraf: Alejandro Azcuy)

Ignacio Ramonet: Sovyetler Birliği üyeleri.

Miguel M. Díaz-Canel: Avrasya Birliği'nin on yıl içinde önemli ekonomik ve ticari dinamikler için bir kapasite gösterdiğine ve bölgedeki bu ülkelerin gayri safi yurtiçi hasılasının çok büyüdüğüne ve bu ülkeler arasındaki ekonomik kalkınma ve tamamlayıcılıkla ilgili olarak çok adil ilkeleri savunduğuna inanıyorum.

Bizim için bu bir fırsatlar alanıdır, çünkü özellikle biyoteknoloji ve ilaç endüstrisi gibi alanlarda katkıda bulunabiliriz. İlaçlarımızın bu ülkelerin düzenleyici kurumları tarafından tanınmasını sağlayarak bu alandan faydalanabiliriz ve ayrıca bizim için daha uygun fiyatlı bir pazara girebiliriz, çünkü onların da bu ilaçlara ve teknoloji transferine ve ortak yatırımlar yapmaya yönelik niyetleri ve ihtiyaçları var. Ayrıca bu ülkelerden yatırımcıların ülkemizdeki ekonomik ve sosyal kalkınma programlarına katılmaları için de bir alan açıyor. Ayrıca onlarla paylaşacağımız gıda egemenliği meselesi de var ki bu tüm Birliğin meselelerinden biri; çevresel sürdürülebilirlik meselesi, diğer bir deyişle sürdürülebilir kalkınma, çevreye saygı ve sürdürülebilirlik kültürünün geliştirilmesi ki bu bizim de kalkınmamızda dikkate aldığımız bir ilkedir; gıda egemenliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi. Dolayısıyla bu bizim için önemli bir alan.

BRICS’in bugün uluslararası ilişkilerde Kuzey Amerika hegemonyasından bir kopuş yaratabilecek ülkeler bloğu olarak dünyadaki alternatiflerden biri olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla BRICS alternatif, kapsayıcı bir alan haline gelmiştir; BRICS Güney Amerika ülkelerine açıktır.

Ignacio Ramonet: 1 Ocak'ta daha yeni genişlediler.

Miguel M. Díaz-Canel: BRICS daha yeni genişledi, Afrika kıtası, Latin Amerika ve Karayipler ile ilişki kurma konusunda istekli olduklarını gösterdiler. Daha fazla uzlaşı, daha fazla eşitlik, daha fazla saygıya dayalı bir ilişki kuruyorlar. Ayrıca BRICS, dolara bir alternatif de öneriyor ve her ülkenin kendi para birimiyle ticareti ya da her ülkenin ürettiği ürün ve hizmetlerin değişimine dayalı telafi edilmiş ticareti teşvik ediyor.

Ignacio Ramonet: Dilma Rousseff'in başkanlığını yaptığı bir Kalkınma Bankaları da var.

Miguel M. Díaz-Canel: Güney Amerika'nın sorunlarına yönelik siyasi vizyonu ile tanınan bir lider olan Dilma'nın başkanlığını yaptığı bir Kalkınma Bankaları var. Ve BRICS'in kurucuları olan beş ülkenin başında Küba ile mükemmel ilişkiler sürdüren ülkeler var. Küba'nın BRICS'e katılma arzusunu inceliyor, gözlemliyor ve Başkan Putin ile yaptığımız görüşmede de bu konuda yorum yapıyoruz.

Ignacio Ramonet: Bir sonraki zirve Rusya'da, tam olarak Ekim ayında Kazan'da yapılacak, katılmayı planlıyor musunuz Sayın Başkan?

Miguel M. Díaz-Canel: Şu anda her şey olayların nasıl gelişeceğine bağlı.

Ignacio Ramonet: Görünüşe göre yeni bir üye türü yaratmak istiyorlar, ortak ya da bağlı üye şeklinde. Küba’ya yer olacaktır.

Miguel M. Díaz-Canel: Küba'ya yer olabilir. Bu aynı zamanda BRICS'e liderlik eden ülkelerle varılan uzlaşmaya da bağlı; ancak örneğin çok tutarlı davrandılar ve Küba'nın Güney Afrika Zirvesi'ne sadece bir ülke olarak değil, aynı zamanda G-77 ve Çin'i temsilen katılmasına izin verdiler, çünkü o sırada geçici olarak Başkanlık bizdeydi ve Küba'nın G-77 ve Çin adına öne sürdüğü önerilere ve Küba'nın pozisyonuna büyük önem verdiklerini söylemek gerekir. Bunun iki güney kıta ilişkileri açısından çok elverişli bir ortam olduğuna ve gerekli olan Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen için yeni bir perspektif açtığına inanıyorum.

Ignacio Ramonet: Sayın Başkan, bu röportajın sonuna geliyoruz, son sorumuz Latin Amerika ile ilgili olacak.
Latin Amerika ve Karayipler'de krizler artıyor; Ekvator'da Meksika Büyükelçiliğine saldırı oldu; ABD Güney Komutanlığı Guyana'da askeri üsler kuruyor, bu da Venezüela ve Essequibo üzerindeki tarihi iddiası için bir tehdit oluşturuyor; Arjantin'de Başkan Javier Milei onlarca yıllık sosyal ilerlemeyi yok ediyor; Haiti'de zorlukların sonu görünmüyor. Bu durumları nasıl okuyorsunuz? Ve Küba bu bölgede egemenlik, barış ve ilerlemeyi teşvik etmek için ne katkıda bulunabilir?

Miguel M. Díaz-Canel: Bu, küresel düzeyde var olan ve Latin Amerika ve Karayipler örneğinde bölgesel düzeyde de kendini gösteren tüm çelişkilerin bir ifadesidir. Bence bu aynı zamanda imparatorluğun Monroe Doktrini'ni sürdürmedeki ısrarının da bir ifadesidir; Amerikalılar için emperyalist Amerika kavramı, kıtada yaşayan bizler için Latin Amerika ve Karayipler değildir; Kuzey Amerika'ya ve imparatorluğun gücüne tabi olan Latin Amerika ve Karayipler'dir. Dolayısıyla bu aynı zamanda Kuzey Amerika'nın halklarımızı hor gören vizyonunun ve Kuzey Amerika'nın Latin Amerika ve Karayipleri arka bahçesi olarak gören vizyonunun da bir ifadesidir.

Şimdi, bir yandan Küba, Venezüela ve Nikaragua gibi en büyük gerilemelere, baskılara, yaptırımlara, hakaretlere, saldırılara ve müdahalelere maruz kalan devrimci süreçleri sürdüren bir grup hükümete sahip olan bir Latin Amerika ve Karayipler var.

Diğer yandan, Bolivya Çokuluslu Devleti; Brezilya'da Lula; López Obrador; Honduras'ta Xiomara; Şili'de Boric; Kolombiya'da Petro gibi Latin Amerika bölgesinde sol güçler arasında olumlu bir korelasyon sağlayan bir grup ilerici hükümet, istikrarın yaratılmasına ve işbirliği ve alışverişin kolaylaştırılmasına yardımcı oluyor. Ancak ABD bununla yetinmiyor ve bu ülkelerde istikrarsızlığı kışkırtmak, sol süreçlerin veya sol hükümetlerin iktidarda kalmasını engellemek ve solun güç kaybettiği ve sağın kurulduğu yerlerde sağın güç kaybetmemesini teşvik etmek için çok kirli mekanizmalarla sürekli olarak sağcı güçleri harekete geçirmeye çalışıyor.

Ignacio Ramonet: Bu sürdürülüyor.

Miguel M. Díaz-Canel: Ve bu sağ kanat, ABD hükümetine ve ABD'nin tasarımlarına tamamen boyun eğen ve aynı zamanda tarihsel bir bileşeni olan bazı konularda anlaşmazlıkları körükleyen; bölgede ayrılıkları kışkırtmak için kırılmaları teşvik eden, iftira atan, bölünmeleri körükleyen bir sağ kanattır.

Bu şu demek; bugün ABD'nin kıtadaki tüm politikalarını kolaylaştıran bazı hükümetlerin, NATO birliklerinin Latin Amerika ve Karayipler topraklarındaki varlığını destekleyen hükümetler de dahil olmak üzere, kendi ülkelerinde savaşların yaşandığı ve bu bölgelerin bağımsızlığı için ölen kahramanların ve şehitlerin bulunduğu toprakların egemenlik ve kendi kaderini tayin hakkını inkar eden hükümetler var. Bu toprakların egemenliği için mücadele ederken yaptıkları şey, bölgeye ait coğrafi alanların metropolü haline gelen güçleri, tamamen saçma, mantıksız ve vatanseverlik dışı olarak değerlendirilebilecek bir şekilde pohpohlamaktır. Üstelik bu hükümetler ilkelerini ifade ettikleri bir medya projeksiyonuna sahip olan, ancak farklı düşünenlere, işleri farklı bir şekilde yapmayı düşünenlere veya dünyayı başka bir şekilde inşa etmeyi savunanlara karşı tamamen saldırgan ve aşağılayıcı bir tutum sergiliyorlar. Ben her zaman mümkün olduğunu bildiğim ve Fidel'in bizi çağırdığı daha iyi bir dünyayı arzuluyorum ve tüm çabalarımızı buna adayacağız.

Bir pozisyonu savunmamız gerektiğinde onu sonuna kadar savunuruz ve bir pozisyonu tartışmamız gerektiğinde de sonuna kadar tartışırız; ancak medya şovuna, hakaretlere, aşağılamalara, dünyadaki bazılarının kendilerini ödünç verdiği bu tür, diyebilirim ki, siyasi kabalığa teslim olmayız.

Küba her zaman Latin Amerika ve Karayip ülkeleriyle kurduğu ilişkide, bu ülkelerin egemenlik ve bağımsızlık haklarına, benimsedikleri sosyo-politik sistem üzerinde kendi kaderlerini tayin etme iradelerine ve sistem ve ideolojileri ne olursa olsun, bu ülkelerin herhangi biriyle en saygılı, dayanışmacı ve işbirliğine dayalı ilişkiyi kurma isteğini her zaman koruyacak ve savunacaktır.

Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerimizi hiçbir zaman koparmıyoruz ve bazı farklılıklarımızın olabileceği, farklı pozisyonlara sahip olabileceğimiz her konuyu diyalog yoluyla, tartışma yoluyla, münazara yoluyla çözmeye çalışıyoruz.

Küba'nın Latin Amerika ve Karayipler ile dayanışma ifadelerinin bu inançlarla tutarlılığını gösterdiğine inanıyorum. Birçok Latin Amerika ve Karayip ülkesine doktor ve öğretmenlerin yanı sıra, mühendislik, ekonomi ve toplumun diğer alanlarında da enternasyonalist işbirlikçiler gönderdik.

Haiti'ye askeri ya da silahlı güç göndermiyoruz, işgal de etmiyoruz; Haiti'de tıbbi tugaylarımız var. Bugün, Haiti’deki yaşanan durum sırasında, birçok kişi Haiti'ye müdahale etmeyi ya da Haiti'nin içişlerine karışmayı düşünürken, bölgede bir devrim geliştiren ilk ulus olmalarının bir sonucu olarak çektikleri her şey için en büyük saygıyı hak ettiklerine inandığım Haiti halkına hizmet veren bir tıbbi tugayımız var.

Ignacio Ramonet: Bağımsız oldu.

Miguel M. Díaz-Canel: Değerli bir halk, uzun süre müdahalelere maruz kalmış bir halk; özgürlüğü için tamamen haksız olan bir borç ödemek zorunda kalmış bir halk. Başka bir deyişle, tıpkı Latin Amerika ve Karayipler'in örgütlenmesini engellemek için ABD hükümetinin sürekli baskısına maruz kalan Karayip halklarına karşı köleliğin telafisi gerektiği gibi Haiti için de bir telafi olmalıdır.

López Obrador hükümeti ve Meksika ile minnettarlığımızın yanı sıra muazzam bir dostluk ve kardeşlik ilişkimiz var. Küba ve Meksika arasındaki ilişki samimi, tarihi bir ilişkidir, bir kardeşlik ilişkisidir, bir aile ilişkisidir. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti tüm OAS'ye Küba ile ilişkileri kesme çağrısında bulunduğunda Küba ile ilişkilerini kesmeyen tek ülke Meksika olmuştur.

Venezüela'nın davasını, Chavista Devrimini, sivil-asker birliğini savunuyoruz ve suikast girişiminde bile bulundukları Başkan Maduro'yu destekliyoruz.

Ignacio Ramonet: Hem de birkaç kez.

Miguel M. Díaz-Canel: Alışılmadık bir şey.

Sandinista Devrimini destekliyoruz; Porto Riko için kendi kaderini tayin hakkı talep ediyoruz; Bolivya Çokuluslu Devletinin ilkelerini savunuyoruz. Xiomara'nın Honduras'ta oynadığı rolle ve CELAC'ın başındaki rolüyle yakından ilgileniyoruz; şu anda Lula ile çok yakın bir ilişkimiz var.

Ignacio Ramonet: CARICOM ülkeleriyle de.

Miguel M. Díaz-Canel: CARICOM ülkeleriyle de. Nihayetinde tüm Latin Amerika ve Karayiplerle; ancak her zaman saygı, dayanışma, dostluk ve herhangi bir durumu çözmek için diyalog temelinde.

Bir yandan da, Havana'daki CELAC zirvesinde tam olarak onaylanan Latin Amerika ve Karayipler'in Barış Bölgesi ilan edilmesini savunmak niyetindeyiz.

Aynı zamanda kahramanlarımızın hayallerini gerçekleştirmek için, Latin Amerika’nın en yüksek ideallerde birleşmesini ve Karayiplerin birliğini savunuyoruz. Şu anda Martí ve Bolívar'ı düşünüyorum. Amerika'mızdan her zaman saygıyla bahseden ve Amerika'mızın ne olduğunu çok iyi tanımlayan Martí ve pek çok Latin Amerika ülkesinin bağımsızlığı için savaşan Bolívar’ı.

Latin Amerika'nın birliğine verebileceğimiz en büyük desteğin örnek teşkil etmek olduğuna inanıyorum.

Ignacio Ramonet: Fidel'in her zaman savunduğu...

Miguel M. Díaz-Canel: Fidel'in her zaman savunduğu, bize savunmayı öğrettiği ve Raúl'ün de savunduğu.

Ramonet, hayallerden, özlemlerden bahsettiğimizde, öyle ortak bir tarihimiz, öyle ortak bir kültürümüz, öyle muhteşem, çalışkan, zeki, yaratıcı halklarımız var ki. Size söylüyorum, Kolomb öncesi Latin Amerika kültürlerinin Mezopotamya kültürlerine ya da antik Yunan kültürlerine imrenecek hiçbir yanı yok. Bunlar daha önce biliniyordu, ancak tarihte geriye gittiğinizde bizimkilerin de en az onlar kadar gelişmiş olduğunu, zamanı nasıl ölçtüklerini, suyu nasıl kanalize ettiklerini, nasıl üretim yaptıklarını, gelişimlerini görüyorsunuz ve bunlar bizim köklerimizin bir parçası ve bunları Latin Amerika ve Karayip ülkelerinin herhangi birinde görebilirsiniz.

Kültürel zenginliğimiz, Latin Amerika ve Karayipler'deki ileri düşünce, Latin Amerika’nın kendi akademisinden çıkan düşünürlerin yaklaşımları, Latin Amerikalı filozofların yaklaşımları Latin Amerika ve Karayip kimliğinin köklerini savunan, üzerine çok çalışılmış, çok tutarlı, ileri pozisyonlardır ve dahası, bugün ne yazık ki halkları arasında en büyük eşitsizliğin ortaya çıktığı, kaynakları olan bir kıtadır.

Tüm bu erdemlerle, tüm bu zenginliklerle - ki ben bunu hayal ediyorum - Latin Amerika kıtasının, insanlığın içinde yaşadığı koşullara, geleceğe, özgürleşme hayallerine, insanı dünya için yapılan her şeyin tam merkezine yerleştirmeye neler katabileceğine dair tüm dünyaya örnek olabilecek bir bütünleşmeye sahip olabileceğine inanıyorum. Bu anın çok geç olmadan geleceğine inanıyorum, çünkü halklarımız büyük ölçüde adalet talep ediyor çünkü pek çok karmaşık durum yaşadılar: saldırganlık yaşadılar, hor görülme yaşadılar, müdahaleler yaşadılar, eşitsizlikler yaşadılar, süreçlerden dışlandılar, olasılıklardan dışlandılar.

Latin Amerika ve Karayipler'de hala çözülmesi gereken çok fazla cehalet var, toplumsal cinsiyet konularında kaydedilmesi gereken çok fazla ilerleme var, muhteşem Latin Amerikalı ve Karayipli kadınların özgürleşmesi için başarılması gereken çok şey var, tüm halklarımız için eşitlik ve sosyal adalet açısından fethedilmesi gereken çok şey var.

Ve tarihsel potansiyel var, kültürel potansiyel var.

Ignacio Ramonet: Arzu var...

Miguel M. Díaz-Canel: Bunu yapma arzusu. Ve birlik konusunda ilerlemeye devam edeceğimize inanıyorum; Küba'nın verebileceği mesaj, inanç, destek ve örnek budur.

Bir Latin Amerika ülkesi asla Küba'nın kendisi için bir tehlike olduğunu hissedemez; aksine Küba'da her zaman destek, anlayış, birlik ve ilerleme isteği bulacaktır.

Ignacio Ramonet: Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Miguel M. Díaz-Canel: Hayır, ben sana teşekkür ederim. Seninle konuşmak bir zevkti.

Ignacio Ramonet: Teşekkür ederim.

Miguel M. Díaz-Canel: Bir dahaki sefere ben size soru soracağım (Kahkahalar ve alkışlar).

Röportajı yapan: Ignacio Ramonet
Yayınlandığı yer: Cubadebate
Yayın tarihi: 15 Mayıs 2024
Çeviri: Didem Kul

"Küba Gerçeği", 2023 Şubat ayında Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) girişimiyle başlatılan bir yayın. Küba'da siyaset, ekonomi, yaşam, kültür gibi konularda Kübalı yazarların ürettiği makalelerin çevirilerini yayımlayan Küba Gerçeği'nde çıkan makaleler, artık soL'da paylaşılacak.