Hollanda Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz-Zegerius, Hollanda’nın istifa eden son kabinesinin kurucu partisi olan ve son Başbakan Mark Rutte’nin başbakanlıktan istifasıyla liderliğinden de çekildiği VVD’nin (Halkın Özgürlük ve Demokrasi Partisi) yeni lideri oldu. Bu gelişme ile birlikte Dilan Yeşilgöz-Zegerius için Hollanda'nın ilk kadın başbakanı olma şansı doğmuş oldu.
Dilan Yeşilgöz-Zegerius tek ve tartışmasız aday
Geçtiğimiz ay başlayan adaylık tartışmaları boyunca Dilan Yeşilgöz-Zegerius çok net bir açıklama yapmaktan kaçınırken, bu süreçteki potansiyel ve epeyce güçlü rakipleri daha sürecin başlarında birer birer liderlik koltuğuna talip olmadıklarını açıkladılar. Bu rakipler arasında RTL Nieuws yoklamasında parti üyelerinin yüzde 42 oranında adaylığını benimsediği BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis, VVD 2. Meclis grup başkanı Sophie Hermans, eski bakanlardan Klaas Dijkhoff ve Edith Schippers bulunuyor. Adaylığını ilan eden tek isim olan eski Milletvekili André Bosman ise bir hafta sonra “parti yönetimini tercihlerinden dolayı kutlayarak” ve “10 yıldır tanıdığı, güçlü bir liberal olduğunu bildiği Dilan Yeşilgöz-Zegerius ile bir parti içi seçim yarışına girmenin ne partinin ne de Dilan’ın yararına olacağını düşündüğü için” VVD liste liderliği adaylığından çekildiğini duyurdu. Bu da zaten Dilan Yeşilgöz-Zegerius’u, resmî açıklamadan yaklaşık 1 ay önce rakipsiz tek aday konumuna getirmiş oldu.
Burada bir parantez açalım: Hollanda’da siyasi partilerin liste liderlerini belirleme şekli partiden partiye değişmekle beraber, çoğu partide liste lideri adaylığı geleneksel olarak parti yönetimi tarafından “önceden pişirilir”. Genellikle adaylar arasında görünür rekabet ya çok azdır ya da hiç yoktur. Arka plandaysa ya rekabetçi mücadele parti liderliği içinde daha önceki bir aşamada gayrı resmi olarak çözülmüştür ya da görevdeki liderin adaylığı tartışmasızdır. Bu durumda Dilan Yeşilgöz'ün parti liderliğinin daha önceden belirlenmiş ve VVD'nin Başbakanlık için proje adayı olduğunu söylemekte sakınca yok.
Özgeçmişi ve politik kariyeri
De Telegraaf gazetesine 2023 Temmuz ayında vermiş olduğu bir röportajda "Artık içerik ve bilgiye hızlı bir şekilde hakim olmak da dahil olmak üzere bir yığın deneyim taşıyorum. Bu da bana üzerinde ilerleyebileceğim sağlam bir temel sağlıyor," diyen Dilan Yeşilgöz’ün yaşam öyküsü ve politik özgeçmişinden önemli başlıklar şöyle:
Hollanda'ya geliş
1977 Ankara doğumlu olan Dilan Yeşilgöz, 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nda (DİSK) görevli olan Tunceli doğumlu sendikacı Yücel Yeşilgöz’ün kızıdır. Babası 12 Eylül darbesinin hemen ardından, 1980 yılında Türkiye'den kaçarak Hollanda'da sığınma talebinde bulundu. Dilan Yeşilgöz de 1984 yılında annesi ve kız kardeşiyle birlikte kaçak bir tekneyle Yunanistan’ın Kos adasına geçti ve oradan Hollanda hükümetinin organizayonuyla bir mülteci olarak Hollanda’ya geldi.
Kariyer
Amsterdam VU Üniversitesi'nde sosyal ve kültürel bilimler alanında öğrenim gören Yeşilgöz, 2003 yılında Kültür, Organizasyon ve Yönetim alanında yüksek lisans derecesini aldı. Daha sonra Amsterdam Belediye Yönetimi'nde güvenlik ve bakım konusunda idari danışman olarak görev yaptı. Aynı zamanda 2014-2017 yılları arasında VVD listesinden Amsterdam belediye meclis üyeliği yaptı. Bu esnada 2015 yılında kısa bir süre PowNed'in Studio PowNed programında yorumculuk yaptı.
2017’de VVD milletvekili olarak Hollanda 2. Meclisi'ne giren Dilan Yeşilgöz, o tarihten itibaren politik kariyerinde hızlı bir yükseliş gösterdi. Önce 2021 yılında 3. Mark Rutte kabinesinde Ekonomik İşler ve İklimden sorumlu Devlet Bakanı olarak atandı. Ardından Ocak 2022'de 4. Mark Rutte kabinesinde Adalet ve Güvenlik Bakanı olarak yemin etti.
Bir zamanlar göçmenliğini pazarlarken...
Meclis kariyerinden önce köşe yazarlığı da yapan Yeşilgöz’ün, üniversiteden kısa süre önce mezun olmuş yeni bir siyasetçiyken politik arenadaki ilk durağı olan Sosyalist Parti'nin (SP) bir yayın organında 2004 yılında yazdığı “Ben… bir mülteciyim” başlıklı makale, bugünle taban tabana zıt düşünceleri nedeniyle tekrar gündeme geldi. Söz konusu makalede Yeşilgöz, Hollanda’nın o günkü (kendi göç ettiği yıllarda, yani 1980’lerin ilk yarısı) mülteci politikası sayesinde bu ülkeye gelebildiğini, halbuki 2004 yılında bir mülteci olarak Hollanda’ya gelmiş olsa şu anda bir mülteci toplama merkezinde geri gönderileceği günü beklemekte olacağını ileri sürüyor:
“Bir zamanlar, sığınmacılara insan muamelesi yapan bir ülke vardı. O ülkenin adı Hollanda'ydı. Ben yedi yaşında küçük bir kızken, annem ve üç yaşındaki kız kardeşimle birlikte Türkiye’deki rejimden dolayı ülkeden kaçmak zorunda kaldığımızda, Hollanda hükümeti bizi kendisi davet etti; hatta KLM’den uçak biletlerimizi bile ödedi... Ben ve kız kardeşim hemen okula gidebildik ve ailem hemen Hollandaca öğrenme imkânlarına kavuştu. Komşular ve öğretmenlerimiz tarafından kabul gördük ve kısa sürede arkadaşlar edinebildik. Biliyorum, bana inanmıyorsunuz ama bu hikaye gerçekten yaşandı!
“Üniversite öğrenimim sırasında yavaş yavaş, Hollanda'ya gelen mültecilerin aniden üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gördüğünü keşfettim. 'Hepsi talih avcısı' deniyordu onlar için. Oysa talih, mutluluk, ailenizin ve arkadaşlarınızın olduğu, kendinizi evinizde hissettiğiniz yerde karşınıza çıkar. Kimse eğlence olsun diye evini terk etmez, ben de dahil. Bütün bunları görünce git gide çok şanslı olduğumu fark ettim. Eğer 15 yıl sonra kaçmış olsaydık, şimdi bu yazıyı yazamıyor, bir mülteci kampında oturuyor ve sınır dışı edileceğim anı bekliyor olacaktım. Hollanda'da elde ettiğim fırsatları diğer mültecilere de sunmak isterim.
“Onların (mültecilerin) hayatlarının yıllarca durduğunu, bir mülteci kampında öylece beklediklerini çoğu zaman unutuyoruz. Halbuki orada muazzam miktarda yaşama sevinci, bilgi ve tutku saklı!”
Vakti gelince göçmen düşmanlığı
2017 yılına geldiğimizde, karşımızda “evrimini tamamlamış” bir politikacı var. Merkez sol Sosyalist Parti'den kopmuş, merkez sağ VVD'ye geçmiş taze bir milletvekili olan Dilan Yeşilgöz Zegerius’un görüşleri, partisinin görüşlerine uygun biçimde değişime uğramış görünüyor. Temmuz 2017’de vermiş olduğu bir röportajda şöyle söylüyor:
“Ailem başkalarının haklarını savunagelmişti. Bunu yapmak zorunda değillerdi ama yine de her şeylerini riske atarak yaptılar. Bunun benim üzerimde büyük bir etkisi oldu.”
Kendisi de bir tekne ile Yunanistan’a oradan da Hollanda’ya iltica eden birisi olarak “Avrupa’ya geçiş yapmaya çalışan diğer botları gördüğünüzde, ne düşünüyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Çok ağır ve zor. Biz 1990'larda karşıya geçerken bugünkü sayılar yoktu. Birkaç yıl önce Bodrum'a geri döndüm. Kendim görmek istedim. Orada Dominik Cumhuriyeti'nden geldikleri ortaya çıkan sığınmacılarla konuştum. 'Akışına bırakacağız ve nereye kadar gidebileceğimize bakacağız' dediler. Onları anlıyorum ama bence bu çok kötü: Burada sadece zulüm gören ya da savaştan kaçan insanlar söz konusu değil, aralarında böyle acılarla ilgisi olmayan pek çok göçmen var. Bu nedenle Malik Azmani'nin planını her zaman destekledim: mümkün olduğunca çok göçmeni bulunduğu yerde barındırmak."
Batılılaşmış göçmenin çözümü: Bırakın Türkiye'de falan kalsınlar
Malik Azmani, bir diğer VVD milletvekili. Azmani 2015 yılında, Hollanda’ya ve batı Avrupa’ya artan göçü önlemek için bir plan hazırladı ve hem ulusal düzeyde hem AB düzeyinde sundu. Ancak Malik Azmani’nin planı, Yeşilöz’ün vurguladığının aksine, sadece ekonomik sorunlar nedeniyle göç edenleri değil, tüm göçmenleri kapsıyor. Azmani’nin 2015’teki kendi sözleriyle:
“VVD, her gerçek mültecinin güvenli bir sığınma hakkına sahip olduğuna inanmaktadır…Ancak mülteciler neden güvenli bir sığınak bulmak için Avrupa'ya kadar gitmek zorunda? Avrupa olarak bölgede güvenli sığınaklar yaratmak için yatırım yapmalıyız. Şu anda Avrupa'da kabul için harcadığımız para orada çok daha verimli bir şekilde harcanabilir. Çözümün sürdürülebilir olması için VVD, bu güvenli sığınakların bulunduğu ülkelerin mültecilere oturma izni yoluyla o ülkelerde bir yaşam kurma fırsatı da sunmasını istiyor. Çoğu Afrika ülkesi, zaten Afrika Mülteci Sözleşmesi'ni imzaladığından bunu yapmakla yükümlüdür. Ek olarak da bu şart hem ikili hem de AB kaynaklı kalkınma yardımlarının verilmesi için bir kriter haline getirilebilir. Ticaret anlaşmaları, muafiyetler ve vize hükümleri de bu sığınma politikasına gösterilecek işbirliğine bağlı kılınabilir… Avrupa müşterek sığınma politikasıyla uluslararası mülteci hukukunun özüne dönmeliyiz. Bu da ilke olarak sadece Avrupalı mültecilere Avrupa'da sığınma hakkı tanıyacağımız anlamına gelmektedir.”
Yeşilgöz Zegerius'a geri dönelim. “Solun şöyle bir iddiası var: Liberaller daha katı bir göç mevzuatından yanalar ama yoksulluğun azaltılması ve iklim sorunu konusunda hiçbir şey yapmıyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna yanıt olarak şöyle diyor aynı röportajda:
"Bu doğru değil. Mesela Suriye'ye yapılan müdahaleler oraya istikrar getirmek için yapılıyor. Solun bir kısmıysa bunu desteklemiyor. Uzun bir süre boyunca gelen göçmenlerin sayıca az olduğu, bir zararı olmayacağı yönünde bir hava hakimdi… Ben Kalkınma İşbirliği Sözcüsüyüm. Bizim küçük ülkemizden (Hollanda) çok büyük miktarlarda para, iyi bir şeyler yapılsın diye başka yerlere gidiyor. Bence Kalkınma İşbirliği iyi niyetlerin gelişigüzel bir toplamından daha fazlası olmalı: odaklanmalı ve bir çıkış stratejisine sahip olmalısınız."
Yeşilgöz Zegerius, “Peki siz İşçi Partisi ve Yeşil Sol Parti üyesiyken size farklı davranıldı mı?” sorusuna yanıt olarak şöyle diyor:
“Solda, doğduğun yer başlı başına bir konu. O zaman da insanlar senin her türlü alanda belli bir dezavantaja sahip olduğunu varsayıyor. Çok ataerkil bir yaklaşım. Oysa kökenim ancak ben uygun bulursam bir konuyla alakalandırılabilir. Yirmi yıl önce Amersfoort'un bir mahallesinde Faslı gençlerle ilgili sorunlar vardı. Bana dönüp soruyorlardı: Yahu bunu bize biraz yorumlayabilir misin? Neden ben? Halbuki ben kendimi (göçmen değil) Amersfoortlu hissediyordum.”
'Bana kalırsa ben asla bir göçmen olmadım'
Yirmi yıl önce Amersfoort'ta Sosyalist Parti yönetim kurulu üyesiyken sahip olduğu fikirleri yıllar içinde gözle görünür biçimde değişen Dilan Yeşilgöz, 2022 yılı aralık ayında verdiği bir demeçte kendi mültecilik deneyimini bu kez tamamen farklı bir perspektiften, “demokratik hukuk devletinin korunmasının gerekliliği” üzerinden anlatıyor:
“…Bir gün annesi (Ankara’da oturdukları) apartmanın koridorunda kendi resminin de bulunduğu bir arananlar ilanı görür: 'İste o zaman kaçmamız gerektiğini anladı.”
Bu olay, demokratik hukuk devletini korumanın ve savunmanın önemi ve bunun zayıflatılmasının tehlikeleri konusundaki görüşlerini pekiştiren bir etki yapmış. Hollanda'daki yaşamı üzerine konuşurken Dilan Yeşilgöz şöyle diyor: “Bana kalırsa ben hiçbir zaman göçmen olmadım, böyle bir şey söz konusu bile değil. Hiçbir zaman da istisna olmadım. Bu tür kimlik politikalarıyla da hiçbir alakam yok, ilgilenmiyorum. Yani bir göçmene, bir ten rengine, bir doğum yerine indirgeniyorsunuz. Böylece bir kutuya hapsediliyorsunuz. Sonrasında da bu arka planınıza uygun hareket etmek ve tepki vermek zorundasınız. Bunu her zaman dehşet verici ve ayrımcı bulmuşumdur.”
Ancak yine de mülteci olarak geçmişinin onu nasıl şekillendirdiğini her geçen gün daha fazla görüyor. AD'nin hafta sonu dergisi Mezza'da "Türkiye beni incitmiş olan bir ülke" diyor.
Sosyalist Parti’den liberal VVD’ye uzanan yol
Yeşilgöz siyasi olarak kendini ait hissettiği yeri bulmadan önce epeyce araştırma yapmak zorunda kaldı. SP (Sosyalist Parti), PvdA (İşçi Partisi) ve GroenLinks'e (Yeşil Sol Parti) üye olduktan sonra VVD'de (Halkın Özgürlük ve Demokrasi Partisi) karar kıldı.
26 yaşındaki Yeşilgöz 2004 yılında Amersfoort'ta SP yönetim kurulu üyesi olmuştu. O zamanlar SP'yi seçme sebebini Hollanda'daki mültecilerin durumundan endişe duyması olarak ifade ediyor: "Ben ve ailem son derece şanslıydık. Kız kardeşim ve benim okula gitmemize izin verildi, ailemin hemen Hollandaca öğrenmesine izin verildi ve çevremizdeki insanlar tarafından kabul gördük. Bu nedenle SP ile mültecilerin yaşamlarında bir fark yaratmayı umuyorum" diye yazıyor partinin yerel bülteninde.
Ancak SP’deki faaliyeti uzun soluklu olmadı. Kısa süren yönetim kurulu görevinden sonra kısa süre içinde PvdA'ya ve ardından GroenLinks'e geçti ve sonunda Amsterdam'a taşınarak VVD'ye kapağı attı. 2014-2017 yılları arasında belediye meclis üyeliği yaptı ve burada suç ve emniyet gibi konularda sert görüşlere sahip, keskin ve medyaya hâkim bir politikacı imajı oluştu.
Devrim değil evrim
VVD senatörü ve Dilan Yeşilgöz-Zegerius’la bir dönem yakın çalışan Eric van der Burg "Dilan’ın düşüncelerinde bir devrim değil, bir evrim oldu" diyor. Dilan Yeşilgöz-Zegerius’u "Bireysel özgürlüklere çok bağlı” diye niteleyen VVD senatörü onu sert, odaklanmış ve hırslı biri olarak tanımlıyor.
Bir devlet memuru olarak fikrini söylemekten korkmayan biri olarak 2014 yılında belediye meclisine seçilmesi çok az kişi için sürpriz oldu deniyor. Eski siyasi danışmanı Bas Koops ise “Biz mükemmel bir ikiliydik” diye tanımladığı Yeşilgöz’ü şu sözlerle anlatıyor: “Dilan'ın bir şeyleri değiştirmek için büyük bir tutkusu vardı. Bu nedenle sokakta kadınlara yönelik tacizle mücadele gibi görece önemsiz konuları bile gündeme getirebiliyordu. Konseydeki insanlar bu konuda oldukça alaycıydı ama Dilan için bu bir prensip meselesiydi.”
1814'ten beri hukukçu olmayan ilk adalet bakanı
Dört yıllık milletvekilliğinin ardından 2021 yılında ilk bakanlık görevini kazanan Yeşilgöz, 3. Mark Rutte kabinesinden tükenmişlik sendromu nedeniyle ayrılan önceki bakanın yerine, Ekonomik İşler ve İklim Değişikliğinden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atandı.
Ancak bakanlık kariyeri için kısa denilebilecek bir süre sonra Yeşilgöz’ün adalet bakanı olacağı açıklandığında eleştiri yağmuru başladı. Eleştirilerin en dikkat çeken sebebi, Yeşilgöz’ün 1814'ten bu yana hukukçu olmayan ilk adalet bakanı olacak olmasıydı.
Bu durum basında, özellikle hukukçular arasında son derece eleştirel bir şekilde yorumlandı. Bir hukukçunun bir talk-show programında sarf ettiği şu sözler dikkat çekici: "Korkarım ki bu bakan kendi memurlarından çok koalisyon anlaşmasına ve VVD'nin rotasına uyacak".
VVD’nin 'sağ kanat yerel politikacısı'
Yeşilgöz, meclis üyesiyken bile, yerel bir siyasetçi için alışılmadık bir şekilde düzenli olarak ulusal televizyona çıktı. Örneğin 2015 ve 2016 yıllarında, kendisine popülist damgası kazandıran talk-show programı Studio PowNed'de düzenli olarak yorumculuk yaptı.
Ulusal ve yerel basınla ilişkilerini her zaman diri tutan, hem politik hem de özel yaşamını basınla aktif bir şekilde paylaşan ve kendini “kontrol takıntılı” diye niteleyen Dilan Yeşilgöz, politik anlatısında her zaman “kanun ve düzen”e ve “sıkı çalışma”ya geniş ve özel bir yer veriyor.
Daha Amsterdam belediye meclisi üyeliği sırasında, güvenlik konusunda, kamusal alanlarda daha fazla güvenlik kamerası ve emniyet güçlerinin “önleyici arama” adı altında sokakta rastgele kontrol yapabilmek için yetkilendirilmesi gibi görüşleri savunmaktaydı. O dönemde sokakta kadınlara laf atılmasının cezaya tabi hale getirilmesi onun en ünlü başarısı oldu.
Faşist Wilders'le 'güzel ve keyifli' sohbetler
Daha sonrasında, milletvekili olarak da sert açıklamalarıyla öne çıkmaya devam etti. Örneğin Yeşilgöz, Hollandalı IŞİD mensuplarının mülteci ya da tutuklu olarak bulundukları ülkelerde (örneğin Türkiye’de) yargılanmaları gerektiğini, bu kişilere idam cezası verilmesini kabul edilebilir bulduğunu ve IŞİD'li Hollanda vatandaşlarının çocuklarının Hollanda'ya dönmesini istemediğini söylemişti. Bu görüşleri nedeniyle diğer koalisyon partileriyle karşı karşıya gelen Yeşilgöz, bu nedenle bazı siyasi rakipleri tarafından aşırı sağcı PVV’nin “angaryasını üstlenmekle” suçlandı.
Bu benzetme yersiz değildi. Dilan Yeşilgöz, 2022 ocak ayında, daha bakanlığının ilk haftasında aşırı sağcı ve ırkçı PVV’nin lideri Geert Wilders ile, kendi beyanıyla “güzel ve keyifli” bir görüşme gerçekleştirdi. Henüz Dilan Yeşilgöz’ün adalet bakanlığı resmîleşmeden önce Wilders “Adalet Bakanlığı'nda Türk kökenli bir VVD'li. Şu andan sonra ancak yakın korumalarımı geri çekmemelerini umabilirim. Çünkü böyle bir kişi tabii ki beni toprak altında görmeyi tercih edecektir” şeklinde bir tweet atmıştı. Dilan Yeşilgöz’ün Wilders'le görüşmesinde bu tweet gündeme geldi mi bilinmiyor, hatta görüşmenin hiçbir bölümü net olarak bilinmiyor. Ancak görünen o ki, Yeşilgöz’ün geçen bir buçuk yıl içinde hem söylem olarak hem de VVD içinden PVV ile iş birliği arayan Brekelmans gibi isimlere gösterdiği zımni destek, mülteci politikası ve adi suçlarla mücadele konularında PVV’yi aratmayacak adımlar atıyor olması, kendisinin “sağ kanat temsilcisi”, “VVD içindeki PVV” gibi iddialara muhatap olmasıyla sonuçlanıyor.
Hakkındaki eleştiriler
VVD liderliğine tek aday olarak adı açıklandıktan sonra, Dilan Yeşilgöz-Zegerius, sağa prim veren söylemleri, kritik siyasi konularda geçmişten bugüne sert bir dönüşüm geçiren tutumları ve kendisinin göçmen olarak nitelenmesine şiddetle karşı çıkmasına rağmen, hemen hemen her röportajında üstüne basa basa kendi mülteci geçmişini aktarması ve onun üzerinden kendi politik konum ve tutumlarını açıklaması çeşitli çevrelerde tepki topluyor.
Diğer yandan, politik yaşamının başlarında, mültecilerin kendi geldiği dönemdeki gibi karşılanması ve imkanlar sunulmasını savunan Yeşilgöz, son yıllarda verdiği röportajlarda ısrarla, sığınmacıların -ve genel olarak göçmenlerin- çok çabuk “mağdur” olarak görüldüğünü söyledi. Kendi ifadesiyle dehşet verici bu durumun en büyük antiteziyse yine VVD'nin bireysel kurtuluşa dayalı ideallerine uygun, sorunsuz bir kariyer sahibi olabilmiş olan kendisi.
Ancak buna karşı öne sürülen iddia, bu anlatıda çeşitli faktörlerin göz ardı edildiği. Bunlar arasında babasının akademik düzeyde eğitim sahibi olması, annesinin de eğitimine devam etmesine ailece müdahale edilmemiş olması ve ailesinin bağnaz olmaması gibi ailevi faktörlerin yanı sıra, ailesinin bulunduğu sosyal çevrede cinsiyetler arası fırsat eşitliğinin kabul görmüş olması gibi çevresel faktörler sayılıyor. Diğer yandan, Hollanda’da da kız çocuklarını mümkün olan en kısa sürede okuldan almaya çalışan, bu çocukların okulda gecçn yıllarında da zaten evde ders çalışabilmek için müsait fiziksel/düşünsel ortamı olmayan aileler olduğu gerçeği vurgulanıyor. Buna ek olarak, toplumda her hâlükârda, daha az iddialı, daha az özgüvenli ve daha az sözünü söyleyebilen kız çocuklarının da bulunduğu, bunların aynı imkanlardan aynı ölçülerde yararlanıp yararlanamadığının sorgulanması gerektiği belirtiliyor.
Kimi gazeteciler ve yorumcular, Hollanda'nın ilk kadın başbakanı olması kuvvetle muhtemel olan Dilan Yeşilgöz’ün, siyasi anlamda tam olarak neyi temsil ettiğinin hala belirsiz olduğunu iddia ediyor. Bu iddianın temeli, Yeşilgöz’ün gerek 2. Meclis milletvekilliği gerekse de bakanlığı süresince aşırı sağcı PVV partisi üyeleriyle geliştirdiği samimi ilişkiler ve örtüşen politik tutumları ve söylemleri. Söz konusu söz ve eylemlerin, sağcı seçmeni memnun etmek için kullanılan bazı jestlerden mi ibaret olduğu, yoksa PVV ile bir flört ve dolayısıyla Dilan Yeşilgöz-Zegerius liderliğindeki VVD'nin yakında Geert Wilders'ın aşırı sağcı partisi PVV’yle koalisyon kurmaya istekli olacağının bir işareti mi olduğu, bu çevrelere göre hala belirsizliğini koruyor.
Hollanda’daki sağ yönelimli Türk çevreleri arasında da Türk göçmen kimliği ve Türkiye hükümetiyle ilgili sert ifadeleri nedeniyle olumsuz yorumlar alan Dilan Yeşilgöz’ün VVD lideri ve dolayısıyla bir sonraki Hollanda başbakanı olması durumunda bu çevrelerle ilişkisi ve bu çevrelerin görüşlerini biçimlendiren kaynakların kendisine karşı tutumu merak konusu.
Kısa Özgeçmişi
1977- 18 Haziran Ankara doğumlu
1984 – Annesi ve kardeşiyle birlikte Hollanda'ya daha önce iltica etmiş olan babasının yanına geldi ve Amersfoort'a yerleşti.
2003- Amsterdam VU Üniversitesi'nde kültür, organizasyon ve yönetim alanında eğitimini tamamladı
2003-2004 SP (Sosyalist Parti) Amersfoort il örgütünde Yönetim Kurulu üyesi
2006-2014 Amsterdam Belediyesi İdari Danışmanı
2014-2017 VVD Amsterdam belediye meclis üyesi
2017-2021 VVD milletvekili (2. Meclis)
2021- Ekonomik İşler ve İklim Değişikliğinden Sorumlu Devlet Bakanı
2022-halen Adalet ve Güvenlik Bakanı