Deprem tarımı ve tarım emekçisini vurdu: 'Gıda fiyatları artacak'

Deprem bölgelerindeki tarımın geleceğini ve depremin tarıma verdiği zararı Çukurova Üniversitesi'nden Akademisyen Burak Öztornacı ile konuştuk.

Özkan Öztaş

Depremi meydana geldiği 11 kent aynı zamanda Türkiye'deki tarımsal üretimin de merkezlerini oluşturuyor. Adana, Gaziantep, Osmaniye, Diyarbakır ve Şanlıurfa'nın sahip olduğu geniş tarım arazilerinin yanı sıra tütün, kayısı, zeytin üreticiliği başta olmak üzere birçok meyvenin de üretildiği bir coğrafi alanı işaretliyor depremin vurduğu kentler.

Deprem bölgesindeki kötü hava koşulları, seller, tarım aletlerinin depremde zarar görmesi ve başka şehirlere göç aynı zamanda bu bölgenin tarım açısından da geleceğini etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Çukurova Üniversitesinde tarım ekonomisi çalışmaları yapan akademisyen Burak Öztornacı ile deprem bölgesindeki tarımda yeni koşullar ve sorunları soL okurları için konuştuk. 

Deprem bölgesindeki şehirlerde mevcut tarım ilişkilerinden kısaca söz eder misin? Buralar ülkenin tarım haritasında nasıl bir yer kaplıyor?

Öncelikle depremin vurduğu illerimiz tarımsal üretimin etkin olduğu yerler. Özellikle Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Hatay hattı yani depremin en çok etkili olduğu hat Türkiye meyveciliği açısından önemli. Yani bitkisel ürünlerin üretimini tarla ürünleri ve bahçe ürünleri diye ikiye ayıracak olursak bahçe ürünleri bu bölgede çok daha yaygın. Zaten akla ilk gelen şeylerdir Malatya kayısısı, Adıyaman nar üretiminin merkezlerindendir aynı şekilde Hatay hem zeytin hem de turunçgil üretiminde önemli şehirlendendir. Yine Gaziantep'te fıstık üretimi ve Adana-Osmaniye hattındaki turunçgil üretimini de buraya ekleyebiliriz. Dolayısıyla bu şehirlerin öncelikle Türkiye'de meyve üretiminin merkezi olduğunu söylememiz gerekiyor. 

Peki bu neden önemli, aradaki fark nedir?

Tarla ürünleri ile bahçe ürünlerinin üretimi arasında bir fark var. Bahçe ürünlerinin üretiminde yani meyve ve sebze üretiminde çok fazla iş gücü kullanılır. Mekanizasyona, makina kullanımına çok uygun ürünler değillerdir. Ya da sınırlıdır demek daha doğru olur. Ancak daha çok insan emeğiyle bu üretimler gerçekleştirilir.

'Deprem en çok yoksulları, mevsimlik tarım emekçilerini etkiledi'

Peki depremin burada en çok etkilediği şey ne oldu?

Şimdi haberlerde en çok yaşamını kaybedenleri görüyoruz. Ancak geride kalanlar da yaşadıkları yerleri terk etti. Yaşanan bu büyük nüfus hareketinden dolayı meyve ürünlerinin yetiştirilmesinin sekteye uğrama ihtimali var. Kaldı ki böylesi doğal felaketler en çok yoksulları etkiler. Emekçi kesimleri çok daha fazla etkiler. Dolayısıyla geçimini tarımla sağlayan ve özellikle mevsimlik işlerde çalışan yoksul köylüler bu felaketten en çok etkilenen kesim. Eğer bahçelerde çalışan tarım emekçileri bölgeyi terk etmek zorunda kalırsa ya da küçük üreticiler de bu bölgeden giderse yaşanacak sorunları az çok tahmin edebiliyoruz. 

'Deprem küçük üreticilerin tasfiyesine neden olacaktır'

Böylesi bir göç nasıl sonuçlar yaratır sizce?

Özellikle en çok kırsal alandaki göç ve küçük üreticinin üretime devam edememesi gibi durumlar bu alanlarda tekelleşmeye neden olacaktır. Yani sadece ekonomik bir etkinlikten söz etmiyorum fiilen de büyük üreticilerin bu küçük üreticilerin bahçelerini ve üretim alanlarını alarak daha fazla büyümelerine ve küçük üreticilerin tasfiyesine neden olacaktır. Ki bu neoliberal politikalar Türkiye'de uzunca bir süredir devam etmekte zaten. Deprem bu süreci hızlandırabilir.

Peki depremin derinleştirdiği sorunlar nelerdi? 

Şimdi bu bölgede özellikle de son 20-30 yıla baktığımızda tarla ürünlerinden bahçe ürünlerine doğru bir geçiş vardı. Bunun temel sebebi ise ihracat. Çünkü son 20-30 yıldır devam eden tarımdaki ihracat politikalarında, ülkenin tarım ihtiyaçlarını karşılamaktansa, bu ürünlerin yurtdışına satılarak döviz cinsinden ülkeye para girişini sağlamak öncelendi. Bu bölge aynı zamanda buna çok elverişli bir bölge. 

'Küçük üreticiler bahçelerini satıp göç ediyor'

Bu aynı zamanda ülkenin gıda güvenliğini riske atmıyor mu?

Tam olarak buradaki sorun da bu. Ülkenin gıda güvenliğini ikinci plana atan tarım politikaları bunlar. Dolayısıyla da öncelik dış ticarete öncelik veren tarımsal üretim yapmak oluyor. Bu aynı zamanda küçük üreticinin de tarımdan tasfiye edilmesine ve özellikle de genç nüfusun kentlere göçüne neden oldu. Köylerin yaş ortalamasının artmasında temel neden budur. 

Ve deprem bu süreci daha da derinleştirecek. Hatta hızlandıracak. 

Çünkü başta da söylediğimiz gibi insanlar bu şehirlerden göç etmek istiyor. Küçük üreticilerin imkanı varsa bahçelerini satıp başka şehirlere göç ettiği örnekler var. Bu da tarım alanlarındaki büyük şirketlerin hâkimiyetini arttıracaktır.

İnsanlar aynı zamanda geçmiş dönem ürünlerini de kaybettiler. Bir sürü kayısının depolarda kaldığı örnek var. Bu durumun yansımaları nasıl olur sizce?

Evet bir çoğunun deposu da yıkıldı. Üstelik deposu yıkılmayan üreticinin şu an bu ürünleri satacağı mekanizmalar da hâla kurulmuş değil. Yani piyasa zinciri de kırıldı. Bununla birlikte, üreticinin ürününü satacağı tüccar da ortada yok birçok örnekte. Ya yaşamını kaybetti ya da şehri terk etti. O tüccar marketlere satıyordu, o marketler enkaz altında kaldı. Kapitalist mantık içindeki o zincir dahi kırıldı bazı şehirlerde.

Yani sorunu üç başlıkta toparlayabiliriz. İlk olarak deprem iş gücü piyasasını etkiliyor. Çünkü emek bu bölgeyi terk ediyor. Ya da bu emek yaşamını kaybetti ya da yaralandı. İkinci olarak bu göçten dolayı tekelleşmenin önü açıldı ve küçük üreticilerin etkinliği azaldı. Büyük şirketler bu bahçeleri daha ucuza satın alıyor. Üçüncüsü de piyasa mekanizmasının zinciri kırıldı. Yani az biraz ayakta kalmaya çalışan tarım emekçisinin ürünlerini satabileceği bir mekanizmayı ortadan kaldırmış oldu deprem.

'Gıda fiyatları artacak'

Peki kısa vadede nasıl sorunlarla karşılaşacağız?

Öncelikle bu deprem üretim alanlarını vurduğu için piyasadaki arzı etkileyecektir. Bu da fiyatların artması demek. İkincisi tarımsal mülkiyetin el değişimi hemen üretime geçme konusunda bazı gecikmelere neden olacaktır. Üçüncüsü de emek piyasası tamamen bozulduğu için-özellikle de bahçe tarımında- yine üretimin sekteye uğraması bekleniyor. 

Ve bölgeyi bekleyen büyük bir ekonomik sorun var. Bu da bölgenin yeniden inşasından kaynaklanıyor. Bu durum zaten mevcut olan enflasyonu, tarımsal üretimin girdisinde ve çıktısındaki maliyetleri arttıracaktır. Gıda fiyatlarında artış olacak diyebiliriz özetle. Yani tarımda kapitalist yasaların ve neoliberal politikaların bu bölgede artık daha çok etkili olacağını söyleyebiliriz. 

'Doğal afetlerde tarımsal müdahale planına ihtiyacımız var'

Tarımsal faliyeti devam ettirmek adına önlem alınabilir mi? Bunun için geç kalındı mı?

Aslında hayır. Burası dediğim gibi bahçe ürünlerinin merkezi olduğu için üretimin devam ettirilmesi hala mümkün. Kaldı ki mevcut birçok ürün şu an üreticinin ikinci kez ürettiği ürün. Yani Adana, Osmaniye, Urfa gibi yerlerde üreticinin yılda iki kez ürün aldığı örnekler var. Yani üretim için geç kalınmış değil. 

Ancak burada esas sorun şurada... Bahçe tarımı düzenli bakım isteyen bir üretim etkinliği. Ve tüm bu bakım sürecinde de iş gücüne ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla depremden ötürü bu tür müdahaleler için geç kalınıyor. Çünkü iş gücü yaşamını kaybetti ve birçoğu da şehirleri terk etmek zorunda kaldı.

Bu aynı zamanda deprem gibi afet durumunda tarımsal üretimin devam etmesi için bir müdahale planına ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Gerek tarım bakanlığının, gerekse il tarım müdürlüklerinin bir afet planının ve tarımsal üretimin devamına yönelik acil durumlarda bir müdahale planının olmadığını görmüş olduk.