Boyun eğmeyen bir karikatürist: Mim Uykusuz

Mustafa Uykusuz; bugün eğilseydi kağıt üstüne kaleminden neleri akıtırdı. Yaşamın kötülüklerine boyun eğerek değil, onlara karşı çizerek direnirdi.

Okay Taşlı

Mustafa Uykusuz, 1922 yılında Manisa ili Akhisar ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu ilçede tamamladı. 1940’ta İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. Fakat bitirmeden okuldan ayrıldı ve askere gitti. Terhis olup sivil hayata döndüğünde, 1945 yılında tekrar Akademi’ye devam etti. Ancak bu kez Båb-ı Ali’de çizerlik işleri ağır basınca yine mezun olmadan okuldan ayrıldı. Çocukluk yıllarının geçtiği Akhisar’da, kağıt kalemi tanıdıktan sonra resim çizmeye büyük ilgi duyan Mustafa Uykusuz, daha sonra okuduğu çocuk dergilerinin etkisiyle karikatüre yöneldi. Amatör çizerlik döneminde ilk karikatürü, 1938 yılında Mehmet Faruk Gürtunca’nın İstanbul’da çıkarttığı “Çocuk Sesi’ dergisinde yayınlandı.

Profesyonel çizerliğe, 1945 yılında Akademi’deki ikinci öğrencilik döneminde başladı. İstanbul Ekspres Gazetesi, Sedat Simavi’nin ‘Karikatür’, Ramiz Ökçe’nin ‘Mizah’, A. Cemal Erksan’ın “Şaka’, Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba’, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in ‘Marko Paşa’, Refik Halit Karay’ın Aydede adlı mizah gazeteleri ve dergilerine karikatür çizdi.

Marko Paşa

İlk sayısı 25 Kasım 1946’da çıkan ‘Marko Paşa’ mizah gazetesinde yayınlanan karikatürleri ile adını duyurdu. “Marko Paşa’’, kısa zamanda satışı yüzbinlere yükselen ve sonuna kadar muhalif kalan, haftalık siyasi mizah gazetesidir. Çıktığı ilk günden itibaren önce Milli Şef İsmet İnönü’nün tek parti iktidarının ve daha sonraki yıllarda (çok partili döneme geçildiğinde) Demokrat Parti iktidarının bütün hışmını üstüne çeken ‘Marko Paşa”, sık sık kapatıldığı için hep değişik adlar altında yayınlandı. Sabahattin Ali’nin 1948’de Kırklareli’nde öldürülmesinden sonra, Marko Paşa’ kesintilere uğrayan yayınını, Mücap Ofluoğlu, Mim (Mustafa) Uykusuz,( Çizdiği karikatürlerinde kullandığı ‘Mim Uykusuz’ imzası) Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin’le sürdürdü. Önce Marko Paşa adıyla yayın hayatına başlayan siyasi mizah gazetesi, daha sonra, “Merhum Paşa”, “Malum Paşa’, ‘Yedi-Sekiz Hasan Paşa’, ‘Öküz Mehmet Paşa’, ‘Bizim Paşa’, Ali Baba’, ‘Medet’ gibi birbirinden çok farklı, fakat tümü ile ‘Marko Paşa’yı anımsatan isimler altında yayın hayatına devam etti. Hatta aynı yıllarda bazı görevliler tarafından aynı üslupta ‘Hür Marko Paşa’ ve (sahte) ‘Marko Paşa’ mizah gazeteleri bile çıkartıldı. 

Gutenberg Matbaası

İktidar partisi, Marko Paşa’nın yayın hayatına son vermesini sağlamak için polis zoru ile matbaaların bu mizah gazetesini basmasını ve dağıtımını engelledi. “Marko Paşa’cılar en sonunda ‘Gutenberg Matbaası’ adını verdikleri, bir teksir makinesiyle ‘Marko Paşa’nın 16. sayısını teksir ederek yayınlayabildiler. Polis seferber oldu “Gutenberg Matbaasının yerini arıyordu. Fakat uğraşları boşaydı. Matbaa ellerinin altındaydı. En sonunda sorguya çekmek zorunda kaldılar. 16. sayıda ‘Marko Paşa’ başlığı altına, gazetenin yayınlanma sıklığını belirtmek için ‘Muharrirleri nezaret altına alınmadığı ve hapse girmediği zamanlar çıkar’ ibaresi konuldu. Siyasi taşlama türü mizah yazıları ağırlıklı Marko Paşa  gazetesinde karikatüre çok az yer ayrıldı. 

KOMİKATÜRİST

Mustafa Uykusuz, 1949 yılında, 1946-1949 yılları arasında gazete ve dergilerde yayınlanan karikatürlerinden seçerek derlediği ‘Mim Uykusuz Karikatür Albümü No. 1’ adlı albümünü çıkarttı. Ancak, bu karikatür albümünün yayını, Mim Uykusuz’un başına büyük bir dert açtı. Çünkü albümündeki karikatürleriyle ‘Komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Mim Uykusuz, bu olayı şöyle anlatıyor:

Dünyada binlerce, yurdumuzda da yüzlerce karikatürist adı geçer ama Türkiye’de hatta yeryüzünde bir tek “KOMÜKATÜRİST var; o da benim. Bir albüm çıkardıydım vaktiyle… Parasızlıklar ve heyecanlarla albüme koyduğum karikatürlerin hepsi daha önce çeşitli dergilerde basılmış, hiçbiri sorguya suale uğramamıştı. Ama bunlar albüm haline gelince, her ne hikmetse zamanın iktidarının ilgisini çekti. Bakanlar Kurulu zahmet edip benim için toplandı ve albümlerimin tümüne sahip çıktı. Yani toplatma kararı aldı. O zamanlar Tan Matbaası’nda çalışıyordum. Bir gün bizim bayii çıkageldi. Toplama zabıtlarını önüne serdi. İşte onların arasında buldum, beni sıradan karikatürist olmaktan çıkartan albüm toplama zaptını. Bunda şöyle yazmıştı, zaptı yazan görevli polis memuru ya da komiser: ‘Bakanlar Kurulu’nun filan tarih feşmekan numaralı kararıyla KOMÜKATÜRİZM propagandası yaptığı anlaşıldığından toplanmasına…” Mim Uykusuz’un albümü toplatılmakla kalmadı, kendisi de cezaevine gönderildi. Bu durum, Uykusuz’un karikatürleri nedeniyle cezaevinin yolunu tutuşunun ikincisiydi. Daha önce 1946 yılında yayınlanan bir karikatürü nedeniyle ‘Komünizm yanlısı karikatürcü’ damgası vurularak cezaevine atılmıştı.

Mustafa Uykusuz, karikatürcülüğünün ilk yıllarında “Komünist bir karikatürcü olarak damgalandığı için, basınımızda ismi sakıncalı bir çizer oldu. Bu nedenle karikatür ve çizgi romanlarını ‘T. Korkmaz’, ‘M. Çömez’ takma isimleri altında çizdi. Refik Halit KARAY’ın 1947 – 48 yılları arasında çıkarttığı Aydede mizah gazetesine ‘T. Korkmaz’ imzasıyla karikatürlere çizen Mim Uykusuz o günlerle ilgili anısı şöyle naklediyor.

(1946’da) Hapse girip çıktıktan sonra, bütün uzak yakın dostlarımı kaybettim. Çoğu beni uzaktan gördüklerinde, ya yol değiştiriyorlar, ya da hemen vitrinlere yönelip, kendilerini hiç ilgilendirmeyen ıvır zıvırı seyretmeye koyuluyorlardı. O günlerde Refik Halit KARAY (D. 1888 – Ö. 1965) Aydede mizah gazetesini yeniden çıkarmaya karar vermişti. Benden de karikatür istedi. Ama önemli bir şartı vardı. Kendisine has nezaket kuralları içinde onu da söyledi. Yani; takma bir isimle karikatür çizecektim. Gazete çıkmaya başladı (1947). Bir süre sonra Remzi Kitabevi’nde çalışmakta bulunduğum bir sırada, çeşitli gazetelere tercümeler yapan bir arkadaş girdi dükkâna; beni görünce; ‘Ey Uykusuz… Senin de pabuçların artık dama atıldı… Aydede gazetesinde ‘T. Korkmaz’ diye biri çıktı. Gördün mü, ne çiziyor hergele…’ dedi. İşte, O ‘hergele’ bendim…

Mustafa Uykusuz; bugün eğilseydi kağıt üstüne kaleminden neleri akıtırdı. Yaşamın kötülüklerine boyun eğerek değil, onlara karşı çizerek direnirdi.