Bir öğretmen cemaatlerin eline teslim edilen öğrencilerini anlatıyor: 'Çok korkuyorum öğretmenim'

Bir öğretmen, cemaatlerin ve tarikatların eline teslim edilen öğrencilerin neler yaşadıklarını, kendilerine yansıyan hikayeleri soL için kaleme aldı.

Haber Merkezi

Bir üniversite öğrencisinin, Enes’in intihar videosundan sonra tekrar gündeme geldi tarikat yurtları. Herkesin bildiği ama alıştığı ya da unuttuğu bir konuydu. Ya bir taciz, tecavüz haberiyle ya da kapı kollarına asılı küçük bedenlerin ‘’intihar’’ haberiyle gündem oldu bu güne kadar. Bizimse gündemimizden hiç düşmedi.

Ben bir öğretmenim. Bizler öğrenciyken Gülen Cemaati’nin yurtları vardı. Arkadaşlarımızdan kimisi o yurtlarda kalıyor kimisi dershanelerine gidiyordu. Dershanelerin ücreti diğer kurumlara göre daha uygundu. Bazı öğrenciler ise ücret ödemiyorlardı. Biz öyle duyuyorduk. En azından cemaatin bana mesafesi bu kadardı. Sonra bizler öğretmen olduk. Cemaate zaten savaş açılmıştı, dershaneler kapatılmış, cemaatin bazı okullarına devlet el koymuştu. Ama okullarda durum böyle değildi. Gülen Cemaati bitiriliyorken başka cemaatler boşalan alana yerleşmişti bile. Ve çoğumuzun tarikat yurtlarıyla mesafesi de böylece kısalmış oldu. Çünkü öğrencilerimiz Gülen Cemaati’nin yurdunda değil ama başka tarikatların yurtlarında kalıyordu.

Enes’in anlattığı şeylerin doğruluğu tartışılmıyor. Çünkü herkes bunların doğru olduğunu biliyor. Peki bu kadar mı? Elbette bu kadar değil.

Enes küçükken bu yurtlara gittiğinde öğretmenlerine anlatmış mıdır acaba diye düşündüm videoyu izlerken. Çünkü bizim öğrencilerimiz bizlere anlatıyor. Bizim velilerimizin çoğu ya fabrika ya da inşaat işçisi. Anne baba çalışmak zorunda. Ve ülkenin durumundan dolayı da çocuklarının gelecekleri için kaygılılar. Ek kurslara, dershanelere verecek kadar paraları yok ya da çocuklarla ilgilenecek zamanları kalmıyor. Ya da inançları doğrultusunda bu yurtları tercih ediyorlar. Yoksulluk, gericilik çocukları bir şekilde tarikat yurtlarına itiyor. İstemediklerini ailelerine söyleyenler var ama sözlerini dinletemeyenler ya da korkanlar çareyi bize anlatmakta buluyor.

“Öğretmenim ellerimde yaralar çıktı stresten. Ben 10 yaşından beri yurttayım. Yurdu istemiyorum dediğim için o yurttan alıp buradaki yurda gönderdiler beni. Artık ailemle aynı şehirde bile değilim. Kardeşim kaçtı geri getirdiler. Siz bir şey yapabilir misiniz?” (13 yaş)

“Öğretmenim geceleri korkudan uyuyamıyorum. Ölüm rabıtası yaptık yurtta. Çok korkuyorum. Kızar diye anneme de diyemedim’’ (11 yaş)

“Yemekte arkadaşım şaka yapmıştı güldüm diye bana tokat attı oradaki hoca. Aileme söyledim ama.. Siz de söyler misiniz?’’

“Sabah namazına kalkıp temizlik yapıyoruz. Çok uykusuzum öğretmenim. Uyuyabilir miyim?’’ (11 yaş)

Bunlar ve çok daha fazlasıyla karşılaşıyoruz okullarda. Bazı velilerimizle bunları görüştüğümüzde çocukları alıyorlar o yurtlardan bazıları da aynı Enes’in babası gibi yaklaşıyor. Bu bahsettiğim süreç de öyle sessizce geçmiyor elbette. Tarikat yurtlarındaki sorumlu hocaları isterse okula gelip bizleri idareye şikayet ediyor, eğer bunu yetersiz görürse İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gidiyor. Oralardaki müdürlerse bu şikayetleri dikkate alarak palas pandıras okulumuza gelip “buraya kadar gelmiş atanmışsın kendini niye yakacaksın” diye sorular sorabiliyor bize. Ya da yine yurt hocaları bizim telefon numaramıza ulaşıp  “Çocuklara mutlu musunuz diye neden sordunuz?”, “Çocuklara sorun yaşıyor musunuz diye soramazsınız.”, “Çocuğun size anlattığı durumu neden hemen aileye bildirdiniz. Bize diyeceksiniz önce”, “Bizler okul aile birliğindeyiz, ilçe milli eğitimlerin içindeyiz. Siz merak etmeyin” diyebilme cesaretini gösteriyor.

Bizler bu yaşadıklarımızdan sonra geri adım atmıyoruz. Okullarda yan yana durabilen öğretmenler olarak öğrencilerimizi o karanlık ellerden almak için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Ama bu düzen öğrencileri ve öğrencilerini korumaya çalışan öğretmenleri yalnız bırakıp, susturup sindirmek için elinden geleni yapıyor. Bugün tarikatlar, cemaatler ve onların tüm kurumları kapatılsın diyemeyen herkes Enes’in cinayetinin ve diğer çocuklarımızın yaşadığı travmaların ortağıdır. Bizi ve çocuklarımızı kurtaracak olan onlar değil bizim örgütlü gücümüzdür.