6 Şubatta meydana gelen depremin ardından, depremin yaşandığı birçok yerde hukuksuzca yapılan moloz çalışmaları bir süredir kamuoyunun gündeminde. Yaşlı binaların enkazından yayılma riski olan asbest ve yaşanan tozuma ile birlikte artan akciğer hastalıkları tüm depremzedelerin gündeminde.
Bugün sadece Hatay'da 16 ayrı noktada 20'den fazla hukuksuzca ve usule uygun olmayan biçimlerde moloz dökme ve hafriyat çalışmalarının olduğunu ifade ediyor Avukat Ecevit Alkan. Kendilerine gelen ihbarları ayrı ayrı inceleyip her birini teker teker belgeleyerek hukuki süreç başlatan Hatay Barosu avukatları kentteki bu çalışmaların bir an önce durdurulmasını talep ediyor.
'O kadar fazla inşaat tozu var ki bazen burnumuzdan kan geliyor'
Hataylı Avukat Ecevit Alkan hukuksuzca ve mevzuata uygun olmayan biçimlerde yapılan moloz dökme çalışmalarının adli sürece taşınmasını anlatırken "Her şeyden önce burada bir avukat, hakim ya da savcı olmanın dışında Hatay'daki herkes birer depremzede. Hepimiz depremden etkilendik. Onlarca meslektaşımızı kaybettik. Neredeyse hepimizin ya evi ya da çalışma ofisi birçoğumuzun her ikisini de kaybettiği örnekler yaşadık. Dolayısıyla bu sürecin yargıya taşınması hem hukuki, hem insani bir sürecin çıktısı. Bakın, burada o kadar fazla moloz çalışması var ki, o kadar fazla tozuma yaşanıyor ki, bazen eve gittiğimde burnumdan kan geldiği oluyor. Burada usule uygun olmayan biçimlerde yapılan çalışmalar insan hayatını, insan sağlığını tehdit diyor. Oysa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ilgili mevzuatları çok açık. Nasıl yapılması gerektiği ayrıntılarıyla yazıyor. Ne yazık ki bunlara uygun hareket edilen tek bir örneğe rastlamadık" diyor.
'OHAL ilan edilmesi hukuksuzluğu meşrulaştırmıyor'
Moloz taşıma ve hafriyat çalışmalarına dair yaşanan hukuksuzluk ve usulsüzlük hakkında bilgi aktaran Avukat Alkan, iki noktaya dikkat çekiyor. İlki depremin yarattığı ölçeğin büyüklüğü ikincisi de deprem bölgesinde ilan edilen Olağan Üstü Hal (OHAL) kararı.
Sahada çalışan görevliler usule uygun davranmamayı ya depremin ölçeğinin büyüklüğüne dayandırıyor ya da "OHAL var süreç farklı işliyor" mazeretine. Ancak Ecevit Alkan bunların kabul edilemeyecek cevaplar olduğunu ifade ediyor. Alkan "Kanunlar dört dörtlük. Burada bir sıkıntı yok. Yani usule uyulsa, ayrıştırmalar yapılsa, ev sahipleri çağrılsa buralara ve moloz çalışmaları sırasında gerekli önlemler alında bir sıkıntı olmayacak. Ancak uygulama böyle değil tabi. OHAL var deniyor ama OHAL idareye kendi koydukları karara uymama hakkı vermiyor. Böyle bir şey yok. Bu kurallara herkes uymak zorunda. OHAL kimseye suç işleme hakkı tanımıyor. Evet olağanüstü koşullar var, evet yaşanan deprem çok büyük ama bu nasıl ki kimseye insan öldürmeyi ya da hırsızlık yapmayı mümkün kılmıyorsa bu süreç, yapılan hafriyat çalışmalarının da hukuksuzca yapılmasını gerekçelendirmiyor." sözleriyle anlatıyor yaşananları
'Şu ana kadar yapılan hafriyat çalışmaları tüm çalışmalarının sadece %10'u'
Şu ana kadar yapılan hafriyat çalışmalarının, yapılması gereken tüm çalışmaların sadece %10'u kadar olduğunu ifade eden Alkan, "Düşünün, bunca sorun ve sıkıntı henüz sürecin %10'unda yaşandı. Gerisini düşünebiliyor musunuz? Burada çalışmaların geri kalan kısmı da bu şekilde ilerlerse bu kentte sağlıklı kimse kalmaz.
Mesela Japonya'daki Kobe depremini örnek alalım. Kentteki enkaz kaldırma ve hafriyat çalışamlarının toplamda 4 yıl sürdüğünü biliyoruz. İnsan sağlığını dikkate alan, tozumaya karşı önlem alınan, enkazdaki eşyaları ayrıştıran bir çalışma alel acele olamaz." diyor.
'Bunlar sadece moloz değil. Birer hazine, her birinde bu insanların emeği var, eşyaları var'
Yapılan enkaz kaldırma ya da yıkım çalışmalarının herhangi bir ayrıştırma yapılmadan gerçekleştiğini hatırladan Hataylı avukat Ecevit Alkan, "Burada insanların emeği var. Birikimleri var. Firmalara ihaleleri veriyorlar ve bu firmalar bunları alıp ya da yıkıp şehrin çeşitli yerlerine döküyor. Burada insanların bugüne kadar yaptıkları birikim var. Aslında her bir enkazı birer hazine gibi düşünmek yanlış olmaz. Sadece insanların beyaz eşyaları, altınları, gümüşleri değil. Aynı zamanda bu yapılardan çıkarılan demir, bakır ve gibi malzemelerin yanı sıra geri dönüştürülebilir bir sürü şey var. Yapılması gereken şey yerinde ayrıştırma, akabinde de usule uygun şekilde enkaz ve hafriyat çalışmaları olmalı. Binalar yıkılırken yaşanacak tozumanın önüne geçilmeli. Molozların döküldüğü yerlerde herhangi bir zararlı maddenin toprağa karışmayacağı şekilde önlemler alınmalı. Mesela tüm bu geri dönüşüm süreci hakkıyla yapılsa her depremzedeye yeni bir ev yapılması sürecinde ciddi maddi katkılar da sağlanır. Ama bunları bazı firmalara ihale etmişler, onlar gelip yıkıyor, kaldırıyor, götürüyor ve her şeyi karmakarışık bir şekilde aynı yere döküyor. Bunlar çöp değil ki. Ayrıca bu ihaleler de davet yoluyla yapıldı. Kim nasıl aldı ne kadar paraya bu ihaleleri aldı kimsenin haberi yok." sözleriyle anlatıyor yaşananları.
"Davamızı açtık. Sonucunu bekliyoruz"
Hukuksuzca yapılan hafriyat ve moloz dökme çalışmalarına karşı yürütmenin durdurulması talebiyle dava açtıklarını, açtıkları davada her bir örneği ayrı ayrı ele alıp belgelediklerini ifade eden Ecevit Alkan; "Bu sürecin hızlıca durdurulması ve usule uygun bir şekilde devam etmesini istiyoruz. Ancak bu sayede depremden sonra yaralarını sağlıklı bir şekilde sarabilir insanlar. Aksi durumda salgın hastalıklar, solunum yoluna bağlı rahatsızlıkların yanı sıra tarım arazilerinin ve su havzalarının da etkilendiği ve felaketin büyüdüğü sonuçlarla karşılaşabiliriz. Temennimiz bu sürecin herkes için bir kazanımla sonuçlanması. Sürecin takipçisi olacağız" diyor.