Bir AKP'li belediyeden daha zoraki dönüşüm girişimi: Tokatköy halkı direniyor

AKP’li Beykoz Belediyesi'nin kentsel dönüşüm başlattığı Tokatköy'de mahalle halkı, belediyenin zoraki hamlelerine karşı mücadelesini sürdürüyor.

Can Kuyumcuoğlu

İstanbul’da AKP’li Beyoğlu Belediyesi, kentsel dönüşüm projesi gerekçesiyle Okmeydanı Fetihtepe Mahallesi halkını zorla tahliye etmeye çalışırken, benzer bir girişim Beykoz Tokatköy’de yaşanıyor.

2019 yılında ilan edilen ‘Tokatköy Kentsel Dönüşüm’ projesi kapsamındaki alanın mülkiyetinin AKP’li Beykoz Belediyesi’ne ait olduğu projenin inşasını Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’nin yapması öngörülüyor.

Son olarak belediye, evlerini boşaltmayanların elektrik, doğalgaz ve suyunu 20 Haziran’dan sonra keseceğini duyurmuş, ancak mahalle halkının mücadelesi sonucu bunu ileri bir tarihe ertelemek zorunda kalmıştı. Tokatköylüler, belediyenin projeye ilişkin tek taraflı hamlelerine karşı hukuki mücadelesini sürdürüyor.

Tokatköy'de projeye imza atanların evlerinin yıkımına başlandı

Belediyenin ilk olarak basın-yayın yoluyla duyurduğu projeye çok az kişinin imza atmasının ardından imza süresinin dolmasına 2-3 gün kala belediye tarafından insanların evlerine tebligatlar gönderildi. Tebligatta, “İmza süresi boyunca bu imzayı atmazsanız projede hak mahrumiyetine uğrarsınız” gibi tehditkâr bir dil kullanılması üzerine son gün projeye büyük bir kalabalık hak mahrumiyeti korkusuyla imza attı.

Tokatköy halkı, belediyenin bu süreçte tek taraflı hareket ettiğine işaret ederek, mahalle halkının temel haklarını yok saydığını vurguluyor.

Mahalledeki kentsel dönüşüm mağdurlarından Ahmet Kanbur, sonraki süreci şöyle anlattı:

‘Haklarımızı tamamen belediyeye devredecek bir proje’

“3’te 2 diye tabir ettiğimiz bir çoğunluk projeye imzasını attı. Biz imza atmayanlar olarak, kendimizi kentsel dönüşüm mağdurları olarak ifade ettik. Çünkü biz muvafakatı okuduğumuzda, bunun bizim haklarımızı garantiye aldığımız bir sözleşme değil, daha çok burada bizim hakkımızı tamamen belediyeye devreden, ucu açık, bizi bir hak arayışına itecek bir şey olacağı noktasında bir kanaate vardık. Bu sözleşmenin bizim haklarımızı garanti altına almadığını, bunun bir sözleşme değil, bir feragatname gibi durduğunu, belediyemizin insafına bırakılacağımızı söyledik. Bu süreçte imza atan çoğunluk taraftaki arkadaşlar da zaman içinde bu olumsuzlukları görmeye başladı.

Tokatköy'deki kentsel dönüşüm mağdurları mücadeleye devam ediyor

‘82 kişi noterle imzasını geri çekti, belediye durmadı’

Daha sonra 82 arkadaş imzasını noter aracılığıyla geri çekti. Zaten muvafakatlar bir noter huzurunda imzalanmadığı için resmi geçerliliği olmadığından noterden ihtarla geri çekilen imza resmi bir evraktır. Fakat belediye imzaların geri çekilmesine rağmen durmadı. Durması gerekiyordu, çünkü 3’te 2’lik çoğunluğun altına düştü.  Biz de durmayacağını gördüğümüz için davalar açtık, yürütme durdurma davaları, rezerv yapı alanına itiraz davaları açtık.  

‘Yürütme durdurma kararları alındı’

Bu davalar sonucunda da belediye ikinci ve üçüncü tebligatları göndermeye başladı. Tebligatta ‘3’te 2‘lik çoğunluğu sağladık, bu projenin onayı alınmıştır, başlaması için herhangi bir engel kalmamıştır’ denildi. 15-25 günlük süreyle insanların evlerini tahliye etmeleri yönünde tebligatlar gönderildi. Biz de bu tebligatların kanunsuz ve usulsüz olduğunu beyan etmek için tekrar davalar açtık. Yürütme durdurma kararları alındı.

‘Tek taraflı muvafakat değil, sözleşme istiyoruz’

Biz, öncelikle bir muvafakat değil bir sözleşme olmasını istiyoruz. Sözleşmede kimin kaç metre kare nereden ne şekilde ev alacağını içeren, haklarımızın net bir şekilde korunabileceği bir sözleşme istiyoruz. Karşılığında da bu işi kim yapıyorsa, yetkili kişinin imzasını istiyoruz. Maalesef bu muvafakatlar bize tek taraflı imzalatıldı. Bu süreçte imzalayan arkadaşların imzalı muvafakatları geldi. Biz imzayı kontrol ettik, bakanlık adına çalışan bir mimar hanımefendinin imzasının olduğunu gördük. Biz de bakanlıktaki bu arkadaşımızın imza atmaya yetkisinin olup olmadığını sorduk. Olduğunu söylediklerinde bunu kamuya açık bir şekilde paylaşmaları gerektiğini söyledik. Paylaşacaklarını söylediler, fakat bugüne kadar o belge hâlâ ortada yok. 

‘Belediye kamu zararını bizden karşılamak istiyor, ama maliyet düşürülebilir’

Ayrıca sayısal çok fazla tutarsızlık var. Buranın daha önceki imar planında inşaat kat sayısı 0.15 iken 0.25’e çıkarıldı. Hem ÇED raporunda hem yapılan planlara baktığımızda 125 metre karelik bir inşaat alanından bahsediliyor. Çok basit bir hesap yaptığımızda burada çok rahat 1200 dairelik bir konut alanı çıkacağı hesaplanabiliyor. Fakat belediye de burada sadece 823 daire yapacağını, kendisine 166 daireyle 30-40 tane dükkan kalacağını, kamunun projeden zarar edeceğini, bu zararın bir kısmını bizden talep edeceğini söylüyor. Bizse daha fazla daire yapılmasını, böylece belediyenin, kamunun zarar etmemesini ve insanların da mümkün olduğu kadar mali yükümlülüklerini azaltmasını önerdik. Ortalama 280 bin lira gibi bir bedelden bahsediliyor. 

‘AKP’li belediye, taahhüt ettiği tapuyu 20 yıldır vermiyor’

Burada ayrıca arsa sahibi komşularımız var. Hiçbirine herhangi bir hak verilmiyor. Nedeninin tapusunun olmaması şeklinde dönüş alıyoruz. Ancak 50 yıldır oturduğumuz bu yerin vergisi olsun, satın alması olsun, zaten parasını ödedik. Kanuni olarak buralarda hak sahibi olduğumuzu iddia etmeye devam ediyoruz. 

Dükkan sahiplerinin de bir problemi var bu konuda. Sahip oldukları dükkan metrekaresinin çok altında bir hak sahipliği veriliyor. Neredeyse 10’da 1 bir kayıp söz konusu.

Ayrıca mahalle halkı olarak 50 yıldır talep ettiğimiz bir şey var. 20 yıldır aynı partinin belediyesi yönetiyor burayı. 20 yıldır tapularımızı vereceğini taahhüt ediyor. Fakat tapular hala verilmedi. Tapuları proje bittikten sonra değil, proje başlamadan önce istiyoruz. Eğer ki burada bir mütteahitlik anlaşması yapılacaksa, bizlerin muhatap alınarak yapılmasını istiyoruz.

‘Bilirkişi raporu, kamu yararı olmadığını belgeledi’

Bir başka nokta da, proje içerisinde buranın sosyal yaşantısını, dokusunu bozmayacak planlar olması gerekiyor. Açtığımız davada gördük ki, bilirkişi raporu, bizim tahmin ettiğimiz şeyi ortaya çıkardı. Rapor, buradaki imar planının kamu yararına olmadığını resmi olarak belgelemiş oldu. Bu rapor, iptal davasında güçlü bir kanıt olarak mahkemeye sunulacak.

‘Halkı zorla göç ettirmeyecek bir imar planı yapacağız’

Proje iptal edilirse biz burada bir dernek kuracağız. O dernek vasıtasıyla buradaki imar planını bizler, teknik bilgilere sahip kişi ve kurumlardan yardım alarak olması gerektiği gibi yapacağız. Buranın halkını buradan göç ettirmeyecek, buradaki yaşam koşullarını bozmayacak şekilde bir imar planı oluşturacağız ve bunun için resmi kurumlardan da onay talep edeceğiz.”

‘Projeyi imzalayan arkadaşlarımız için de mücadele ediyoruz’

Başka bir kentsel dönüşüm mağduru olan Süleyman Vural, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biz, projeye imza atıp giden arkadaşların da bu zamana kadar haklarını savunduk, savunuyoruz. Bu zamana kadar yaşadığımız süreçte de onların menfaati için de uğraşıyoruz. Yeni yapmayı düşündüğümüz işlerde de onların hakları için elimizden geleni yapacağız. Hiçbir zaman bireysel olarak düşünmedik, düşünmeyiz de. Onlar 6 aydır kirada oturuyorlar, ceplerinden ödüyorlar. 

‘Belediye başkanı despotluğa devam edecek’

Bu süreçte ne komşuluk kaldı, ne arkadaşlık kaldı, ne akrabalık kaldı, ne aile sevgisi bıraktı, hepsini bitirdi. Belediye, sosyal konut vaadiyle herkesi birbirine düşürdü, düşürmeye devam ediyor. Belediye bu konuda burnundan kıl aldırmıyor. Biz toplandığımızda da çevik kuvvetle etrafımızı sardı. Beykoz Belediyesi’nden hiçbir umudumuz yok, çünkü şu anki belediye başkanı despot biri despotluğa da devam edeceğini düşünüyorum.”

‘Belediyenin benim görüşümü alması gerekiyor’

Kentsel dönüşüm mağdurlarından Alaattin Harman da şunları söyledi:

“Belediye başkanı, sürecin başından beri mağdurlara olumsuz bakıyor. Kendisinin bu konuda herkesi dikkate alması gerekiyor. Burada bir yuva kurmuşum, yıllardır burada yaşıyorum. Beni hiçbir şekilde muhatap almayarak evimi yıkmak istiyorsun, belgeye imza atmamı istiyorsun. Senin benimle iletişime geçmen lazım. Aramızda bir hukuk oluşuyor bu projeyle birlikte, ancak benden herhangi bir görüş dahi almıyor. Bizimle bir kez bile görüştüğü olmadı. Biz kendisine gittik konuşmak için, hiçbir yanıt alamadık. Benim bu konuda belediyeyle karşılıklı bir anlaşma yapmam en doğal hakkım.”