Belediyelere düzenleme hazırlığı yerel yönetimler üzerinden yeni bir saldırı mı?

İktidarın yerel yönetim düzenlemesini kullanarak yeni bir saldırı hazırlığı yaptığı anlaşılıyor. Belediyelere çeki düzen verme görüntüsü altında vali ve kaymakamın elinin güçlendirilmesi, yetkinin merkezde toplanması, belediye işçilerinin grev hakkının yasaklanması hedefleniyor.

Aslı İnanmışık

Cumhur İttifakı, son yerel seçimlerde kaybettikleri belediyeleri başta kayyımlar ve soruşturmalar olmak üzere pek çok baskı aracıyla kontrol altında tutmaya çalışıyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçlarının ödenmesi baskısı ve İller Bankası'ndan belediyelere bazı kesintilerin yapılması da bu kapsamda.

İBB soruşturmasıyla başlatılan süreçse bunun ve daha büyük bir fotoğrafın bambaşka bir ayağı.

Borcu olan belediyeye dış borç yasağı

Tutuklamaların ardından soruşturmalar devam edip, iddianame hazırlanması beklenirken iktidar cephesinden belediyelerle ilgili yeni bir adım daha, bu kez sessiz sedasız geldi.

10 Mayıs'ta Resmi Gazete'de yayımlanan Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetmelik değişikliğiyle, kamu kurum ve kuruluşları ve bağlı şirketlerinin hibe haricinde yurtdışındaki finansman kaynaklarını kullanmasına bazı şartlar getirildi. 

Yönetmelik değişikliğinin maddelerinden birinde şöyle denildi:

"Kurum ve kuruluşun, bağlı kuruluşları ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip olduğu şirketler dahil olmak üzere 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında vergi dairelerine vadesi geçmiş borcunun bulunmaması ve 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumuna süresi içinde ödenmemiş prim ve diğer alacaklarının bulunmaması.”

Böylelikle vadesi geçmiş vergi borcu, SGK borcu bulunan ilgili yönetmelik kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının dış kaynak alması sınırlandırıldı. Bu durum pek çok uluslararası kuruluştan ve bankadan kredi alan belediyeleri ve onlara bağlı kuruluşları da kapsıyor.

ibb
"Dış kaynaktan" yaralanan belediyeler yalnızca CHP'li belediyeler değil. Neredeyse tüm belediyeler pek çok "proje"yi borçlanarak, krediyle yapıyor.

Erdoğan devreye girdi: 'Belediyeler meselesi yeni bir düzene kavuşturulmalı'

Ancak bu yollarla hem siyasi hem de ekonomik olarak alabileceklerinin zeminini tüketen iktidar, daha kapsamlı değişiklikler için kolları sıvamış görünüyor. 

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs'ta son grup toplantısındaki konuşmasında, PKK'nin feshi kadar İBB soruşturmasına ve belediyelere ilişkin yeni düzenlemelere yer vererek bu hazırlığın büyük oranda tamamlandığının da sinyalini verdi.

İBB soruşturması için Erdoğan, "İstanbul'da yürüyen soruşturma bu çarpık tablonun en bariz ve belki de Cumhuriyet tarihinin eşi benzeri görülmemiş bir suç organizasyonu örneğidir. Öyle ki, yapılan işlerin yolsuzluk ve haraç boyutuyla ilişkili organize suç vasfını aşarak ülke güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaştığı anlaşılıyor. Çünkü bu karanlık organizasyon İstanbul'la sınırlı kalmamış, ülkedeki pek çok belediyeyi, kurumu, kişiyi içine alan, kolları çok farklı yerlere uzanan, hatta uluslararası ayağı da olan bir ahtapota dönüşmüştür" dedi.

Ardından "Önceleri sadece kimi siyasi partileri ve siyasetçileri kapsadığı düşünülen çarpık ilişkiler ağının bürokrasiden iş dünyasına ve medyaya, kimi cemaatlerden istihbarat kuruluşlarına kadar uzandığı ortaya çıkıyor" diyerek, bu duruma sebep olarak "mahalli idarelerdeki yozlaşma"yı gösterdi.

'Yerel yönetimler yeni bir düzene kavuşturulmalı'

"Denetim mekanizmalarının yeterince etkin işletilmediğini" savundu, üstelik ikna edici olmak adına "yozlaşma"nın "hemen hemen tüm belediyelerde olduğunu" söylemekten de geri durmadı.

Tüm bu altyapıyı neden anlattığı da şu sözlerle ifade etti:

"Geldiğimiz noktada yerel yönetimler ve bu çerçevede belediyeler meselesinin tüm boyutlarıyla konuşulması, tartışılması ve yeni bir düzene kavuşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir."

'Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki yetki paylaşımı gözden geçirilmeli'

Erdoğan biraz detay da verdi, "merkeze uzak ilçeler" üzerinden büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki yetki paylaşımının gözden geçirilmesi gerektiğini savundu:

"Büyükşehir belediyelerinde en azından Ankara, İstanbul ve Kocaeli dışındakilerde karşılaşılan sorunların ilk sırasında merkeze uzak ilçeler meselesi yer alıyor. Merkeze yüzlerce kilometre uzaktaki bir ilçenin mezarlığından parkına, suyundan temizliğine, mahallinden yürütülmesi gereken hizmetlerini koordine etmek elbette kolay değildir. Bunun için büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki yetki paylaşımının gözden geçirilmesi gerekiyor. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında pek çok başlıkta yaşanan yetki karmaşası bazen çatışma noktasına kadar gelebiliyor. Sizler de ekranlarda rastladınız. Farklı partilere mensup Büyükşehir Belediyesi zabıtaları ile ilçe belediyesi zabıtaları herhangi bir konuda kavgaya varan gerilimler yaşayabiliyor. Bu tür rahatsız edici görüntülerin önüne geçebilmek için yetkilerin daha kesin bir şekilde tanımlanmasında fayda vardır.

'Yeni bir belediye yönetimi statüsüne ihtiyaç var'

Kentsel dönüşüm çalışmaları, merkezi yönetim kurumu, Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyesi arasındaki yetki karmaşasının bir diğer örneğidir. Bu hususta da yetkilerin netleştirilmesi, bu görevin yerine getirmeyenlere ilgili zorlayıcı veya devredici düzenlemelere gidilmesi şarttır. Mahalle statüsüne dönüşen köylerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde su, ahır, yol gibi hususlarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntıların çözümü için köylerle ilgili hususların da yeniden ele alınmasında yarar görüyoruz. Büyükşehir olmayan şehirlerimizin mevcut yönetim yapıları sorunların çözümünü, hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Altyapıdan ulaşıma, atık yönetiminden suya kadar pek çok alanı kapsayan bu sorunların üstesinden gelinmesi için bu şehirlerimizle ilgili yeni bir belediye yönetimi statüsüne ihtiyaç vardır."

rte
Grup toplantısında konuyu gündeme getiren Erdoğan, yerel yönetimlerde düzenleme hazırlığına, son günlerde öne çıkan PKK'nin feshi kadar yer ayırdı.

Vali ve kaymakamlara daha fazla sorumluluk

AKP'li Cumhurbaşkanı, il özel idaresi yapılanmasının da gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı ve "Yetki sahibi ama şehrine karşı sorumluluğu olmayan bürokrat anlayışına karşıyız. Bunun için vali ve kaymakamlarımızın koordinasyon görevlerini daha aktif hale getirmeliyiz" dedi. 

Toplanan paraların merkezi denetimi

Erdoğan belediyelere kamudan tahsis edilen ve kendi topladıkları kaynakların "etkin denetimi" için bir tarafı yerel dinamiklere, diğer tarafı ilgili merkezi kurumlara dayanan yeni bir yapı kurulması gerektiğinin de altını çizdi. Şöyle konuştu:

"Bu çerçevede tanımlar net, usuller kesin, uygulamalar şeffaf olmalıdır. Bilhassa imar düzenlemeleri en baştan sağlıklı bir şekilde yapılmalı, daha sonraki değişiklikler şehrin dinamiklerine dayalı istisnai işlemler haline gelmelidir. Ön hazırlığı hem teknik, hem idari, hem ihtiyaç anlamında çok iyi yapılmamış projelere kaynak tahsisinin önüne geçilmelidir."

'Belediyeler borç batağı içinde'

Sebeplerine yer vermeksizin belediyelerin tamamının borç batağı içinde olduğunu hatırlayan AKP'li Cumhurbaşkanı, "SGK borçlarının ödenmesi konusunda sergilenen lakayt tavır, sorunun ulaştığı vahim boyutları gözler önüne sermiştir. Aynı çarpık durum reklama ve depreme ayrılan bütçeler için de geçerlidir. Belediyelerin borç yönetimi ciddi kriterlere bağlanarak mevcut borç yüklerinin tasfiyesi için orta uzun vadeli bir program oluşturulmalıdır. Aksi takdirde bir süre sonra belediyelerimizin çoğu bırakınız yatırımı, bırakınız personel maaşı ödemeyi, kılını kıpırdatamaz hale gelecektir" ifadelerini kullandı.

"Meclis'te temsil edilen siyasi partilerle daha etkin bir yerel yönetim sistemi için ortak akılla çözüm geliştirmeyi teklif ediyoruz" diye konuştu.

Kayyım uygulamasınaysa bir cümleyle değindi, "istisna haline geleceğini düşünüyoruz" dedi. 

Belediye Kanunu'nda düzenlemeye ilk adım

Erdoğan'ın konuşması sonrası ilk adım da atıldı.

AKP'nin dün Meclis Başkanlığına sunduğu Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bazı Kanun Hükmünde Kararnameler ile ilgili yeni düzenlemeler içeren kanun teklifinde de konuyla ilgili bir bölüm de yer aldı.

Cumhurbaşkanı kararıyla belediyelerin kurulmasına imkan tanıyan hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle Belediye Kanunu'nda düzenlemeye gidiliyor. Buna göre, belediye kurulmasına yönelik işlem dosyası valinin görüşüyle birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na gönderilecek ve o yerde belediye kurulabilecek.

Yeni iskan nedeniyle oluşturulan ve nüfusu 5 bin ve üzerinde olan herhangi bir yerleşim yerinde belediye kurulabilecek. 

'Yerel yönetimlere çeki düzen verme görüntüsü altında fiili kayyım kurumlarını kontrolüne almak hedefleniyor'

Yerel yönetimlere yeni düzenleme hazırlığının kapsamı henüz Erdoğan'ın konuşması dışında detaylanmış değil. Ancak T24'ten Ceren Bayar'ın AKP kurmaylarından paylaştığı bilgiye göre, bu durumun çöp toplama hizmetlerinden, belediye işçilerinin grev hakkını yasaklamaya kadar pek çok alanı kapsayacağı konuşuluyor.

Biz de düzenlemenin olası sonuçlarını maliye profesörü ve soL yazarı olan, aynı zamanda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi'nin (THTM) Sözcülüğünü yapan Oğuz Oyan'a sorduk.

Oyan öncelikli amacın yerel yönetimlere topluca bir çeki düzen vermek görüntüsü altında, büyük belediyeleri yöneten ana muhalefet partisinin elindeki belediyelerin elini kolunu bağlamak olduğunu vurguladı. Bunun üç önemli ayağı olduğunu söyledi:

"İlki belediyelerin dış kaynak/kredi bulmalarına yeni mali kısıtlar getirmek. SSK borcu ve diğer borçları olan belediyeler, bunları temizlediklerini kanıtlamadan başvuruda bulanamayacaklar. Böylece özellikle AKP elinde olmayan büyükşehir belediyelerinin büyük altyapı projelerine girişmelerinin, bu yatırımlar üzerinden başarılı hizmetler üretmelerinin önüne geçmeyi, asıl rakibi olarak gördüğü CHP’nin yerel yönetimlerden merkezi iktidar yürüyüşüne destek olabilecek başarı öykülerinin üzerini çizmeyi hedefliyor.

Diğer, 'rakip' büyükşehir belediyelerini kentsel dönüşüm projelerinden çekmek ve bu devasa projeleri tamamen bir rant anlayışıyla tümüyle merkezi yönetime bağlamak veya 'İl Kalkınma Kurulu' gibi mülki amirlerin başkanlığında çalışacak fiili kayyım kurumlarının kontrolüne almak.

Sonuncusuysa belediyelerin bazı toplumsal hizmetleri yapmasının önüne geçerek onların 'kent lokantası', kreş, yurt gibi faaliyetlerini fiilen veya kanunen yasaklamak. Bunun yasal düzeneği, belediyelerin hangi hizmetleri yapacağını sayarak, bunun dışındakileri bakanlık veya 'İl Kalkınma Kurulu' onayına bağlamak şeklinde olabilecektir. Böyle bir sayma işlemi olmaksızın da belediyelerin yetkileri 'İl Kalkınma Kurulu'na devredilerek veya onun onayına tâbi kılınarak iktidarın istediği sonuçlar alınabilecektir."

'Sorunları yaratan AKP'nin kendisi'

"Bunun dışında, belediyelerin yeterince denetlenmemesi, uzak ilçelere hizmetlerin aksaması, büyükşehir belediyesi-ilçe belediyelerinin hizmet bölüşümünün ve yetki paylaşımının yeniden yapılması gerekliliği, büyükşehirlerde köylerin ve beldelerin mahalleye dönüştürülmesinin yarattığı sorunlara dair eleştiriler, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 2005 yılında yasalaşma sürecinden itibaren yapılmaktadır" diyen Oyan, AKP'nin bu sorunları yaratan kendisi değilmiş gibi şikayetçi konumunda yeni düzenlemesine gerekçe hazırladığına dikkat çekti. 

Büyükşehir belediyeleri AKP elindeyken sorun görülmeyen konuların şimdi sorun olarak gündeme getirildiğinin altını çizdi.

oyan
Prof. Dr. Oğuz Oyan

'Belediyelerin yasama gücüyle ele geçirilmesi çabası'

Oyan, Bunu yaparken, il özel idarelerinin görev yaptığı büyükşehir olmayan illerin de yeniden tartışılmasını, büyükşehir yapılmayan illerin yeniden değerlendirilmesini, valilerin il düzeyindeki belediye yatırım ve hizmetlerinin koordinasyonundaki rolünün bir 'İl Kalkınma Kurulu' çerçevesinde arttırılmasını, ilçe düzeyinde de kaymakamların benzer yetkilerle donatılmasını, böylece seçimlerle kazanılamayan belediyelerin yasama gücüyle ele geçirilmesini hedeflemektedir" ifadelerini kullandı. Oğuz Oyan şu değerlendirmeyi yaptı: 

"Sistemin işleyişine ilişkin başlangıç sorunlarının bir bölümü gerçekten yönetim zaafları nihayet fark edildiği için gündeme geliyor diye düşünülse bile, daha önemli bölümü merkezi iktidarın kazanamadığı belediyeler üzerindeki sultasının daha iyi vurgulanması içindir. Yerel yönetimler elden kaçırılınca, o zaman merkezi yönetim ve onun adına valilik göreve çağrılsın diye. Kaldı ki, örneğin, köylerin ve il özel idarelerin malı mülkü yağmalandıktan sonra tekrar geriye dönülse ne değişebilir ki? Ama o dahi istenmeyecektir; çünkü tüzel kişiliğe sahip köyler yeraltı ve üstü kaynaklarının sermaye tarafından yağmalanmasına yine ayak bağı olabileceklerdir."

'Muhalefet elindeki belediyelere merkezi onay süreçleri üzerinden çökme hesapları'

"Daha sıkı denetimden bahseden Erdoğan’ın, denetçilerin hiç uğramadığı AKP’li belediyeleri kast etmediği açık" diyen Oyan, el değiştiren AKP’li belediyelerin eski şaibeli icraatlarının soruşturulmasına İçişleri Bakanlığı’nın onay vermediğini de hatırlattı. 

Kamu kaynaklarının özellikle merkezi iktidar ve merkezi-yerel yönetimler ittifakı ile bugüne kadar tam bir talan anlayışıyla yağmalandığını vurgulayan Oğuz Oyan, "Şimdi iktidar, 'eski güzel günlerine' yasama dayatmaları üzerinden tekrar erişebilme hesaplarını yapmaktadır. Kanal İstanbul gibi illegal zeminde yürüyen merkezi projelere belediyelerin yasal engeller çıkarmasını önleme peşindedir. Denetçilerin hiç eksik olmadığı muhalefet elindeki belediyelere şimdi de hizmet/yetki yasakları ve merkezi onay süreçleri üzerinden çökme hesapları yapmaktadır" şeklinde konuştu.

Yasama denetimi olmadığını, denetim organlarının felç edilmiş durumda olduğunu söyleyen Oyan, asıl denetimi toplumun yapması gerektiğini vurguladı. "Onun adı da siyaseten cezalandırmaktır" dedi.

Erdoğan: Belediyelerdeki kayyım uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyoruz
rte