Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre doğuşta beklenen yaşam süresi bir önceki döneme kıyasla düşüş göstererek 77,3 yıla geriledi.
Asgari ücret, dört kişilik bir ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcamalar göz önüne alınarak hesaplanan açlık sınırını iki yılda sadece 4 defa aşabildi.
Çalışma hayatı, sağlık sistemi, barınma koşulları ve insan sağlığını etkileyen diğer faktörlerdeki olumsuzluklar da göz önüne alınınca Türkiye’deki yaşam süreleri her geçen gün kısalmaya devam ediyor.
Yaşam süresinde düzenli düşüş
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021-2023 yıllarına ilişkin hayat tabloları verilerini açıkladı.
Yeni doğmuş bir bireyin mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı olarak tanımlanan "doğuşta beklenen yaşam süresi" Türkiye'de 2021-2023 döneminde 77,3 yıl oldu.
Verilere göre son yıllarda Türkiye'de doğuşta beklenen yaşam süresi kademeli olarak düşüş gösteriyor. TÜİK’in 2017 yılından itibaren açıkladığı veriler incelendiğinde söz konusu düşüş dikkat çekiyor. 2017-2019 döneminden bu yana yaşam süresindeki düşüş 1,3 yıla ulaştı.
Dönemlerdeki yaşam süreleri şöyle:
- 2017-2019 döneminde doğuşta beklenen yaşam süresi 78,6 yıl
- 2018-2020 döneminde doğuşta beklenen yaşam süresi 78,3 yıl
- 2020-2022 döneminde doğuşta beklenen yaşam süresi 77,5 yıl
- 2021-2023 döneminde doğuşta beklenen yaşam süresi 77,3 yıl
Kadınlarda hemen her yaş grubunda yaşam beklentisi azaldı
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Necati Dedeoğlu Türkiye'de yaşam beklentisinin düşmesinde Covid-19 pandemisinin, 6 Şubat depremlerinin yanısıra yoksulluğun artmasının da bir etmen olduğunu belirtti.
Dünyada da 2019'dan sonra yaşam süresi beklentisinde düşme olduğunu ve bunda Covid'in etkisi olduğunu kaydeden Dedeoğlu ayrıca iklim değişikliğine bağlı kuraklık, sel gibi olayların da bu düşüşte rol oynamış olabileceğini ifade etti.
Dedeoğlu soL'a yaptığı açıklamada kadınların yaşam beklentisindeki düşüşe dikkat çekerek şunları söyledi:
"TÜİK verilerine göre ülkemizde yaşam beklentisinin asıl düştüğü ana grup kadınlar. Hemen her yaş grubunda yaşam beklentisi azalmış. Kadının her alanda ikinci sınıf vatandaş olarak algılandığı, dövülüp öldürüldüğü ülkemiz için bu sonuç sürpriz değil. Bu algının AKP iktidarı boyunca artması sorunu da yaygınlaştırmış olmalı. Ayrıca aile içi yoksulluğun en çok da kadınları etkilediği anlaşılıyor."
Türkiye asgari ücretliler ülkesi oldu: Açlık sınırı maaşı geçti
Öte yandan TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre enflasyon yıllık bazda yüzde 51’i aşmış durumda. Kemer sıkma politikaları ise sermayenin yüksek karlılığını sürmesine, emekçilerin her geçen gün yoksullaşmasına neden oluyor.
Yüksek enflasyon çalışanların gelirlerinin erimesi anlamına gelirken, sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlılığı ve hükümetin ücret politikası da Türkiye’yi asgari ücretliler ülkesi haline getirdi. Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de çalışanların yüzde 50'si 17 bin 2 lira değerindeki asgari ücret civarında bir maaşla çalışıyor.
Ancak asgari ücret 2023 ve 2024 yıllarında, açlık sınırını yalnızca 4 ay aşabildi. Açlık sınırı ise dört kişilik bir ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcamalar göz önüne alınarak hesaplanıyor.
DİSK/Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan Ağustos 2024 dönemine ait raporda şu ifadelere yer verildi:
“Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 5.440 TL’dir. Bu değer yetişkin bir kadın için 5.167 TL, 15-18 yaş bir genç için 5.458 TL, 4-6 yaş arası bir çocuk için 3.438 TL’dir. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 19 bin 504 TL olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcama tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 67 bin 465 TL’ye ulaşmaktadır.”
Kısacası yurttaşlar, gıda için yapması gereken zorunlu harcamaları bile karşılayamıyor. Bunun yanı sıra çalışma hayatı, sağlık sistemi, barınma koşulları ve insan sağlığını etkileyen diğer faktörlerdeki olumsuzluklar da göz önüne alınınca Türkiye’deki yaşam süreleri giderek kısalıyor.