Aşıların olumsuz sonuçları hakkındaki haberler neyi anlatıyor?

Covid için aşılama tüm dünyada hız kazandı. Aşıların olumsuz etkileri hakkında yapılan haberler, şirketler arası rekabeti sergilemek dışında bir ciddiyet taşımıyor. 

soL - Sağlık

Dünya genelinde koronavirüsle mücadele kapsamında aşılama uygulamaları hızlanarak devam ediyor. Buna paralel olarak aşı sonrası ölüm haberleri de medyada yer bulmaya başladı. Bu haberlerin “aşı kuşkuculuğu” yayanlardan önce rekabet halindeki aşı firmaları tarafından değerlendirildiği görülüyor. Öte yandan uygulamadaki aşıların herhangi biri için önlem alınmasını gerektirecek sorunlar yaşandığını söylemek şu anda mümkün görünmüyor.

Almanya’da 10 ölüm

14 Ocak tarihinde yapılan bir açıklamaya göre Almanya'da aşılanan 842 bin kişiden 10'u aşı olduktan sonra hayatını kaybetti. Ülkedeki Paul Ehrlich Enstitüsü, ölümlerin sebebini araştırmaya başladı. Enstitünün Sağlık Ürünleri Bölümü Başkanı Brigitte Keller-Stanislawski, hayatını kaybeden kişilerin hepsinin 79 ila 93 yaşları arasında olduğunu ve daha önce hastalık geçmişlerinin bulunduğunu söyledi. Yapılan açıklamada ölümün, aşıdan sonraki birkaç saat ile 4 gün arasında geliştiği bildirildi.  Almanya'da aralık ayında başlatılan aşılama uygulaması kapsamında Pfizer ve BioNTech tarafından geliştirilen aşı  uygulanıyor. Aşılama programında ilk sırada 80 yaş üzeri kişiler ve sağlık personeli bulunuyor.

Norveç 80 yaş üstü için riskli dedi

Aynı gün Norveç’te aşılama sonrası 23 kişinin hayatını kaybettiği duyuruldu. Hayatını kaybedenlerden 13’ünün aşının yan etkisine bağlı ölüm olduğu, araştırmaların devam ettiği söyleniyordu. Bunun üzerine Norveç Halk Sağlığı Enstitüsü'nden risk uyarısı geldi.

Açıklamada, aşının kronik hastalığı olan 80 yaş üstündekiler için riskli olduğu belirtildi. Norveç’te Pfizer'ın BioNTech ortaklığında geliştirilen aşı uygulanıyor, 25 bin kişinin aşılandığı belirtiliyor.

Belçika Federal İlaç ve Sağlık Ürünleri Ajansı (FAMHP), Pfizer ve BioNTech tarafından geliştirilen aşıyı olan 82 yaşındaki bir kişinin, aşı işleminden 5 gün sonra hayatını kaybettiğini duyurdu.

Öte yandan New York Times’ta 9 Ocak'ta yer alan bir haberde, Floridalı doktor Gregory'ye 18 Aralık'ta Pfizer aşısı uygulandığı, üç gün sonra uzuvlarında döküntülerin ortaya çıktığı, aşılandıktan 16 gün sonra ise öldüğü bildirildi.

Hayatını kaydeden kişiler ele alınırken, Norveç ve Almanya gibi ülkelerdeki ilgili kurumlar, ölenlerin hepsinin daha önce de belli hastalığa yakalamış olan yaşlılar olduğunu açıkladı.

Çin’in intikamı!

Hekimler, veriler kesinleşmeden yapılan yorumların erken olacağına dikkat çekerken bilimsel konseylerin tarafsız bir biçimde ele alarak değerlendirmesi gereken verilerin haber olarak yayılmasına da kuşkuyla bakıyor. Bunun toplumda yersiz korku yaratmak, kişilerde aşı tereddütü oluşmasına yol açmak dışında bir işe yaramayacağı düşünülüyor.

Öte yandan, geliştirilmekte olan Covid-19 aşıları hakkında yapılan “ölümcül sonuçlar” haberleri de yeni sayılmaz. Sinovac şirketinin Covid-19 hastalığına karşı geliştirdiği CoronaVac aşı çalışmalarının sonuçları batı basını tarafından çarpıtılarak verilmiş, bu durum söz konusu aşıyı kullanmak dışında şansı olmayan önemli bir dünya nüfusunda ellerindeki tek aşı seçeneğine karşı güvensizlik oluşmasına yol açmıştı.

Benzer şekilde Çin’in uluslararası alana seslenen Global Times isimli haber sitesinde Pfizer-Biontech aşısının güvenilir olmadığı, ismi verilmeyen bir İmmünoloji uzmanı görüşüne dayanarak “yaşlılar için askıya alınması” gerektiği iddia edildi. 

Yine geçtiğimiz günlerde ülkemizde yaşanan bir gelişmede yaşananlar dikkat çekiciydi. TTB’nin “Aşılar Tüm Canlıların Ortak Değeridir” başlıklı açıklamasında Rusya’da geliştirilen Sputnik V aşısından söz edilmemiş olması bu ülkenin elçiliği tarafından TTB’ ye gönderilen mektupta eleştirildi.

Ülkemizde geçtiğimiz hafta kullanımına başlanan Coronavac aşısı birçok kesim tarafından eleştirilmiş, etkinliği yetersiz ve özellikle yan etkileri yaşlılarda belirsiz olarak tanımlanmıştı. Bu konuda yapılan tahrifatı yakın zamanda soL’da değerlendirmiş, aşının yeterince etkili ve güvenilir olduğunu vurgulamıştık. Buna ek olarak kullanılabilecek tek aşı olduğu iddia edilen Pfizer aşısının da “bilimsel” açıdan kısıtları olduğunu bilmek gerekir. Söz konusu aşı için açıklanan etkinliğin, yapılan güvenilirlik çalışmasında, dışlanan “hafif belirti gösteren” vakalara genişletecek şekilde modellendiğinde etkinliğinin %20’lere kadar düşeceği öngörüsü bu ayın başında BMJ dergisinde görüş olarak sunuldu.         

Olağanüstü koşullar altında belirlenen yeterli etkinlik çerçevesinde tüm aşılar benzer bir işleve sahip görünüyor. Birbirlerine farklı açılardan kısmi avantaj veya dezavantajları olabiliyor ama bu herhangi birisini tüm toplum için diğerine üstün kılmıyor. Kaldı ki bir aşı veya ilacın birbirine üstünlüğü sadece etkinlik çalışmaları kıyaslanarak verilemiyor. Bunun da ayrı bir çalışma modeli var.

Uluslararası ilaç şirketleri arasında amansızca süren pazar kapma savaşının son metasının korona aşıları olması oldukça anlaşılır. Burada bağlı bulundukları ulus devletlerin hegamonik gücü kadar nüfuz etmeye çalıştıkları ülkelerin kamuoyunu ikna etme kabiliyetleri de önem taşıyor.  Bu ikna sürecindeki tek enstrüman da siyaset değil. Bilimsel verilerin yorumu görüntüsüyle bilim insanlarının kamuoyu ve medya önünde yürüttükleri tartışmalar da çoğu zaman ikna veya kara propaganda çalışması olarak gerçekleşiyor.

Herhalde şu hatırlatmayı tekrarlamak uygun görünüyor: Tüm insanların eşit ve herhangi bir ücret talep edilmeden bir an önce güvenilir bir biçimde aşılanması... Gerçekçi, bilimsel ve adaletli yegane talep bu.