Ali Erbaş kendisini savunmak için örnek gösterdiği yazıda ne demişti?

Diyanet Başkanı Ali Erbaş, ‘Günaydın demek cahiliye adetidir’ gibi bir sözünün asla olmadığını söylerken bir yazısına işaret etti. Peki, Erbaş o yazıda ne demişti?

Haber Merkezi

Diyanet Başkanı Ali Erbaş'ın bir kitabında "günaydın" denilmesini cahiliye dönemi adetine benzetmesi tepki çekmişti.

Bugün konuya ilişkin Hürriyet'ten Ahmet Hakan'a bir yanıt gönderen Erbaş, "Günaydın demek cahiliye adetidir" gibi bir sözünün asla olmadığını söylemiş, 2015 yılında Yeni Şafak Gazetesi’nde yazdığı bir yazıyı da örnek göstermişti.

Erbaş'ın söz konusu yazısında kullandığı ifadeler, Ahmet Hakan'a gönderdiği açıklamanın aksine, tersi bir ifadeyi barındırıyor.

İşte Erbaş'ın o yazısından bir bölüm,:

"Selam aynı zamanda esmâ-i hüsnâdandır (Haşr, 23). Buna göre Allah'ın 99 isminden birisidir ve “esenlik kaynağı”, “selam ve selametin ta kendisi”, “kurtuluşun tek kaynağı”, “selametbahş olan” gibi anlamlara gelmektedir.

“Yâ Selâm” şeklinde bir zikir ifadesi olarak da kullanılan selamın Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmasının önemine işaret eden ayet ve hadislerden örnekler vermeye çalışalım: “Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermeden girmeyin. Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar girmeyin. Eğer size geri dönün denilirse hemen dönün. Çünkü bu sizin için daha temiz bir davranıştır” (Nur, 27, 28).

Cahiliye döneminde birinin evine vardıkları zaman mahremiyete saygı göstermez, dünya ve âhiret saadetini temenni etmek olan selamı da bilmezlerdi. “Sabahınız hayat olsun”, “akşamınız hayat olsun”, “aydın olsun” gibi sözler söylerlerdi. Bizde bazı kimselerin kullandığı “günaydın”, “tünaydın” ifadelerine benzer ifadelerdi bunlar. Selam vermekle ilgili ayetler geldikten sonra artık Müslümanlar birbirlerine dua etme amaçlı selamlaşmaya başladılar. “Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından mübarek ve güzel bir hayat sürdürme dileği ile birbirinize selam verin (Nur, 61)" ayeti ile de Müslümanların kendi evlerine girdiklerinde de aile fertlerine selam vermeleri gerekliliğine işaret edilmektedir. Zira insanın başkaları için dilediği dünya ve âhiret mutluluğunu kendi ailesinden esirgemesi doğru değil, hatta daha da önemlidir. Esasında bu ayete göre evde kimse olmasa bile giren kimsenin kendi kendine selam vermesi gerekir. Bu durumda verilecek selamın tıpkı namazın tahiyyâtında olduğu gibi “esselâmü aleynâ ve alâ ibadillahissâlihîn” şeklinde olması gerektiği belirtilmektedir (bkz., Riyazü's-Sâlihîn, terc. Y. Kandemir ve heyet, 4, 499).

Kur'an'da selama mukabele konusuna da değinilmekte, “bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeliyle selam verin veya verilen selamı aynen iade edin” (Nisa, 86) buyurulmaktadır. Selamın en kısa olanı “selamün aleyküm” ya da “esselamü aleyküm” dür. Kendisine bu şekilde selam verilen kimse “ve aleykümüsselam verahmetüllahi” şeklinde karşılık vermelidir. Kendisine “esselamü aleyküm verahmetüllahi” şeklinde selam verilen kimse “ve aleyküm selam verahmetullahi veberakatühü” demeli ya da ilave yapmadan aynıyla karşılık vermelidir. İlave yapmak daha sevaptır. Bu ayetlerden hareketle selam vermenin sünnet, selama karşılık vermenin farz-ı kifaye olduğu hükmüne varılmıştır."