AKP Türkiyesi’nden manzaralar: Kabak tadı verdiniz!

TKP'nin günlük dijital gazetesi Boyun Eğme, bugünkü manşetinde AKP Türkiyesi'nden manzaraları anlattı.

Haber Merkezi

Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Tüccarlar bakan iken,
En büyük bakan başkan iken,
Çeteciler kutsal devlet için çalışırken,
Karşılığında marinalar ve otellere çökerler iken,
Uyuşturucu trafiği yüzünden ulaşım durmuş iken,
Parası olan suçlular hapisten çıkar,
Suçu olmayan parasızlar da hapse tıkılır iken,
Hepsi için bir borsa kurulmuşken,
Süreklileşmiş ekonomik kriz var iken,
Şirketler çalışanlarını azaltmaya,
Gelirlerini çoğaltmaya devam ederken,
Her krizde bir doğalgaz rezervi bulunurken,
20 yaşındaki bir genç,
İktidarda bugüne kadar sadece tek bir parti görmüşken,
O partinin hizipleri muhalefet eder, muhalefet de o partiye
özenir iken,
böyle bir ülkeye düşmüş yolumuz.

Ülkenin yerel, bölgesel ve ulusal kaynakları bol imiş. Üstüne bu kaynakların tekmili birden ensesi kalınlar için
tahsis edilmiş. Öyle olunca, “cihan rekabetinde üstünlük  sağlamak” için yerel ürünlerin değerlendirilmesi stratejisi
geliştirilmiş. Gel zaman git zaman, marka şehir diye bir kavram çıkmış ortaya. Marka şehri sual edenlere demiş ki ülkenin büyyükleri; “Varsa kentinizi temsil eden bir meyve, sebze, içecek, yiyecek, insan, hayvan, huri ya da huni, dikin heykelini!”

“Bizde büyyüklerin sözleri emirdir” demiş şehirlerin bürokrat amirleri.

Başlamış şehirler arası bir yarışma.

Diyarbakır’da kayyum tarafından yaptırılan sürreal heykeller...

Hazırlanmış şartnameler, yapılmış ihaleler ve sonunda verilmiş siparişler.

Başlanmış heykeller yapılmaya. Horozu, köpeği, elması, kavunu, köftesi, mısır koçanı, limonu, kayısısı, portakalı, ekmeği... Yapılmışlar ağaçtan, taştan, topraktan. Metalden ve mermerden.

Batının medeniyeti çizgi film karakteri bir robot heykeli ile temsil edilmiş, doğunun ihtişamı ve ahlakı, bir boksör ile ifade edilmek istenmiş.

Şanlıurfa Belediyesi, gerçekleştirdiği yoğun çalışmalar sonucunda Fıstık Parkı’na fıstık heykeli dikmiş.

Bütün heykeller için bir başkanlık kararnamesi yayınlanmış: “Uzaktan bakıldı mı görülmeli. Komşu şehirdeki yöneticileri imrendirmeli. Rekabet ile üretim gelişmeli.” Böyle olunca, sergilenmiş kavşak ortasında, yol kenarında, refüjde ve her yerde. Ülkenin, hep en bilimsel çalışmaları yapmak ile övünen istatistik kurumu, boy, en, uzunluk, hacim, alan ölçülerini almaya başlamış heykellerin. Düzenli yayınlamış verileri. Ülkenin başkanı da kullanmış bu verileri: “20 yıllık iktidarımızda, tüm ülke tarihinde yapılmamış kadar heykel diktik. Toplamda 18 bin km heykel yaptık.” demiş.

Yeni açılan üniversitelerin, hem rektörü, hem dekanı, hem de bölüm başkanı olan idarecileri, görev bilmişler böyle olunca, heykeller için bilimsel yayınlar hazırlatmayı. Görevi emir bilen akademisyenler, böylesi mühim bir konunun gelecek nesillere aktarılması için kolları sıvamışlar, uluslararası fonlara başvurmuşlar.

Kahramanmaraş’tan hokus pokusla yerden ekmek çıkaran el.

Nedir bu diye incelemeler yapmışlar. Hangi sanat akımlarına dâhil olduğunu tartışmışlar. Dadaizm diyenler çıkmış. Alışılmış estetik anlayışa karşı çıkarak, yeni deneysel arayışlar içerisine girmişler demiş. Sürrealizm demiş birileri. Bilinç dışı gerçekleri yansıtan, içgüdüler ile ulaşılabilecek eseler bunlar demişler. Dönemin ruhuna hitap eden popüler ürünler bunlar diyenler çıkmış. Ama hepsi “bir kentin kendine yakışanı giymesidir” önermesinde ortaklaşmışlar. Ne kadar da çok yakıştılar diye alkışlamışlar.

Bu da yeşil Bursa’dan... Refruj gülleri adlı çalışma.

...

Bir gün, yeter, kabak tadı verdiniz artık demiş ülkenin emekçileri: “Kendi beceriksizliğinizi ülkenin gerçekliği diye sunmayın. Çok istiyorsanız, dikeceğiz sizin de heykelinizi. Hem de sizin sanat zevkinizle; çöp sepetine atılmış bir kabak şeklinde.”

Paran varsa laik bir yaşam hakkın, yoksa sana düşen beton ve karanlık

Turizm Bakanlığı geçtiğimiz günlerde İstanbul için bir tanıtım filmi yayınladı. Film sosyal medyada da yoğun tartışmalara neden oldu. AKP iktidarı 20 yıla yaklaşıyor, Türkiye’nin her noktasını o gerici ve tüccar kafasına uygun bir biçime sokma gayretinde baya yol kat etti. Burda sanata da, eğlenceye de, gündelik hayatın içerisinde özgürce var olabilen kadına da yer yok aslında. Yani aslında İstanbul tanıtım filminde yer alan; dans eden, gülen, eğlenen insalar da, sokaklarda kahkahalarla dolaşan kadınlar da bu ülkede yaşamıyorlar AKP için. Yanlış anlaşılmasın, hepsi turistler gelsin diye bir kandırmaca.

AKP’nin bize layık gördüğü Türkiye, dört bir yanı beton ve otoyollarla işgal edilmiş, AKP’nin olanca gericiliğini yansıtan devasa ve sahte heykel ve mimari ile donatılmış bir ülke. Bu düzende laik bir yaşam tarzına yer yok.

AKP Türkiyesi’nde gelişmişliğin belki de en önemli göstergesi beton. İnsanların kültürel “zenginliği” ise onların muhafazakâr yaşam tarzlarından ibaret. O yüzden saat 24.00’ten sonra müzik sesi duymayı ayıp sayıyorlar. O yüzden tiyatro, opera hele bir de bale gibi sanatsal üretimlerin sosyal yaşamdan tamamen çıkması için ellerinden geleni yapıyorlar.

Tabii bu durumun bir istisnası var. Daha doğrusu, AKP Türkiyesi ile tatmin olmayacaklar için fiyatı karşılığında farklı bir yaşam da var. Paran, ama baya bir paran varsa AKP senin yaşamına dokunmuyor. Onların özel ve “saklı” kentleri, siteleri ve eğlenceleri var tabii..