27 Mart Dünya Tiyatro Günü: Bu düzeni sessizce kabul etmeyeceğiz!

Bizim size sözümüz vicdanlı, emekten yana, ilerici, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı tiyatro üretmektir.

Tunç Tatoğlu

Tiyatro, çok badireler atlattı ilk sözünü söylediğinden beri. Her seferinde seyircisini, seslendiği toplumu ikna ederek yoluna devam etti. Tiyatro, çok ihanete uğradı, hiçbir zaman çatısı altındaki emekçilere ihanet etmedi. Tiyatro, en çok zengin güç sahiplerince satın alınmaya çalışıldı, kanmadı, sözünü satmayanların kolunda emekçilerin safında yer almaktan geri durmadı.

Tiyatro sokaklarda, meydanlarda, salonlarda seyircisiyle buluştu usanmadan. Kamusal insanın bireyselleştirilmesine karşı tiyatro üretilen her alan kamusal alana çevrildi ilk günden itibaren. Topluma ait sanat alanları/sahneler kâr etmenin esaslarına göre her gün küçültülerek, kapatılarak hızla yok edilirken tiyatrocular kalan tüm güçleriyle yeni sahneler açmaya devam ettiler. Ülkemizde bu inatçı çabaya destek veren kamusal bir kaynak çıkmadı. Neredeyse destek vermek bir yana, bu kamuya maliyeti sıfır gayret, esnaflığın cenderesinde nefessiz bırakıldı. Tiyatro ekonomik verilerde yer aldığı kadar önemsendi iktidarlar tarafından. Birkaç aylık kira bedellerine masalarda razı edildi yorgun tiyatrocular. Yoksulluk sınırının altında desteklere razı edildiler.

Bugün 27 Mart. Bugün, Dionysos dizeleri, Shakespeare replikleri kullanarak edebi metinler yazılacak günlerden geçmiyoruz. Bugün kutlanacak bir şey bırakmamaya kararlı düzen ile anlayacağı dilden konuşulacağı günlerden geçiyoruz. Topluma olan sorumluluğunu yerine getirmeye çalışan, daha önce olmayan sahneleri kamusal alana dönüştüren, egemenlere boyun eğmeyen tiyatrocuların sözünün duvarlara yazılması gereken bir gün bugün. 

Açık konuşalım sevgili seyircilerimiz. Kamu kaynakları ile maliyetlerinin yüzde 90’ı karşılanan ödenekli tiyatrolar gibi biz de 25 TL.’ye oynamak istiyoruz. Kâr etmeden, kamuya açık şeffaf bir denetim ile kamuya kazandırdığımız sahnelerimizde üretmeye devam etmek istiyoruz. Artan keyfi vergi, prim, fatura, kira gibi maliyetleri bilet fiyatları üzerinden size yıkmak istemiyoruz. Tiyatro asla muhasebenin konusu olamaz, olmamalı. 

Bizim size sözümüz vicdanlı, emekten yana, ilerici, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı tiyatro üretmektir. Sizin için bugüne kadar yükünü üstlendiğimiz kamusal tiyatro alanlarını açık tutmak belimizi kırmak üzere. Olmak ya da olmamak kadar basit bir meselenin anlaşılmasını istiyoruz. Bu alanları/sahneleri kaybedersek on yıllarca yıllık çabanın heba olacağını hatırlatmak istiyoruz. Biz zenginlerin daha da zenginleşeceği bir düzeni sessizce kabul etmeyeceğiz son günlerdeki emekçi direnişleri gibi, Moda Sahnesi'nin Enerjisa'ya kafa tutması gibi. Siz de kabul etmeyin yanımızda, tiyatronun yanında yerinizi alın.