İşte AKP'nin emekçilere kurduğu BES tuzağı: Cayma süresini neden uzatmak istiyorlar?

AKP 2 Şubat'ta Meclis'e verdiği 81 maddelik torba yasa tasarısında, zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) uygulamasındaki zorbalığı bir adım daha öteye taşıyor. Emekçilerin 2 ay olan cayma süresini 6 aya yükseltiyor. AKP, 'Daha uzun süre tanırsak acele etmezler, hesaplarında daha çok para birikmiş olur, çok kişi bu paradan vazgeçmek istemez, bu arada kesintilere de alışmış…

Haber Merkezi

Patron partisi, işçi düşmanı AKP iktidarı, 2 Şubat 2018'de Meclis'e verdiği 81 maddelik torba yasa tasarısında, zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) uygulamasındaki zorbalığı bir adım daha öteye taşıyor.

Emekçilerin 2 ay olan cayma süresini 6 aya yükseltiyor. AKP, "Daha uzun süre tanırsak acele etmezler, hesaplarında daha çok para birikmiş olur, çok kişi bu paradan vazgeçmek istemez, bu arada kesintilere de alışmış olurlar, böylelikle katılımcı sayısı artar" diye düşünüyor.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Emek Merkezi, AKP'nin emekçilere kurduğu tuzağı açıkladı... 

İŞTE AKP'NİN KURDUĞU TUZAK 

TKP Emek Merkezi'nin açıklaması şöyle: 

2 Şubat 2018 tarihinde Meclis'e verilen 81 maddelik torba yasa tasarısında, bireysel emeklilik ile ilgili bir düzenlemeye de yer veriliyor.

Caymak için tanınan süreyi 2 aydan 6 aya çıkaracaklar. Maddenin gerekçesinde özet olarak şunlar yazıyor: "Daha uzun süre tanırsak acele etmezler, hesaplarında daha çok para birikmiş olur, çok kişi bu paradan vazgeçmek istemez, bu arada kesintilere de alışmış olurlar, böylelikle katılımcı sayısı artar."

Yani devlet, çalışanlara tuzak kuruyor.

Bugüne değin bireysel emeklilik şirketlerinde, 80 milyar lira dolayında para birikti. Çok daha fazlasını istiyorlar. Çünkü sisteme ancak 3-4 milyon kişi katabildiler, bu sayı çalışanların çok azını oluşturuyor. Emeklilik şirketlerine 10 milyon müşteri bulabilseler paraya para demeyecekler.

BES’i kamuoyuna "emeklilik sonrasında refahlarını sürdürebilmeleri" gibi güzellemelerle sunmalarına kimse aldanmasın. Tasarının gerekçesinde, başka şeyler yazıyor: "Ekonomik canlılığı ve tasarrufları artırabilmek için bireysel emeklilik sistemi etkinleştirilecek; yeni araç alımı teşvik edilecek; konut hesabı sistemine işlerlik kazandırılacak..."

Bunların hepsi aynı başlık altında sıralanmış!

Hurda aracını verip yenisini alanlara 10 milyar lira avantaj sağlamaktan ne bekliyorlarsa, bireysel emeklilik sisteminden de aynı şeyi bekliyorlar.

Bireysel Emeklilik Yasası 2001 yılında çıkarıldı. O yıllarda bireysel emeklilik yeni yeni yaygınlaşmaya başlamıştı. Şirketlerin faaliyetlerini kontrol altına almak, denetlemek, böylelikle katılımcılara güven verici bir ortam hazırlanması amaçlanıyordu.

Yasanın “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1’nci maddesinde, “gönüllülük esasına göre” kurulduğu yazılıydı. Zorlama öngörülmemişti.

O madde bugün de yürürlükte. Ama artık gönüllülükten söz etmek olası değil. Gönüllülük terimi “istersen katılırsın” anlamına gelir. Oysa bunlar “istemezsen çıkarsın” diyor.

Sistem, bekledikleri gibi büyüyemedi. Bunun üzerine, çalışanlara cazip göstermek için 2013 yılında yüzde 25 devlet katkısı ödemeye başladılar.

Ancak umduklarını bulamadılar. Bunun üzerine 2016 yılında “otomatik katılım” dedikleri bir yöntem denemeye karar verdiler. Bordrolardan ücretlerin yüzde 3’ü kesilip şirketlere yatırılıyor; istemeyen iki ay içinde dilekçe verip cayabiliyor. Devlet, katılımcı sayısını artırabilmek amacıyla, caymayanların emeklilik şirketlerindeki hesaplarına 1.000’er lira ödemeyi üslendi. Ancak promosyon da işe yaramadı yüzde 60’ı cayma hakkını kullanarak ayrıldı.

Çalışanlar, devletin onlarca yıl sonra kendilerine dönmek üzere şirketlere vereceği 20-30 liralarla bir şey olmayacağını biliyorlar. Onları, bordrolarından bugün kesilen 50-100-200-300 liralar ilgilendiriyor. Üstelik kesilen bu paralar gelir vergisinden bağışık tutulmadığı için, çalışanlar almadıkları paranın vergisini de ödemek zorunda bırakılıyor.

DEVLET, KATKI PARALARINI ÖDÜYOR MU?

Devlet katkı payını, büyük bir olasılıkla düzenli ödemiyor. Üstelik tasarının gerekçesine bakılırsa, katılımcılara, emekli olurlarken hesaplanacak nemalarıyla birlikte ödenecek. Yani onlarca yıl sonra…

Bugün satıp savdıkları yetmiyormuş gibi, bir de gelecek kuşakları borçlandırıyorlar.

Bireysel Emeklilik Yasasının ek 1’inci maddesinde devlet katkılarının şirketlerin hesaplarına aktarılmak üzere, Emeklilik Gözetim Merkezi'ne yatırılması öngörülüyordu.

Yasaya 2016 yılında eklenen ek 2’nci maddeyle bu kural esnetildi. Denildi ki; bakan, devlet katkısını nakit ödemek yerine, taahhüt olarak şirketlerin hesaplarına işlenmesi konusunda karar vermeye yetkilidir. Taahhüt edilen tutarlar, müsteşarlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde hak edenlere ödenir.

Bu işte bir gariplik olduğunu sonradan anladılar. Maddenin kurgusu şöyle: Devlet para vermeyecek, yalnızca 1.000 lira ödemeyi taahhüt edecek. Katılımcılar onlarca yıl sonra emekli olurlarken şirkete 1.000 lira ödeyecek. Şirket de Devletten aldığı parayı katılımcıya ödeyecek. Çünkü maddede nemadan söz edilmiyor.

Torba tasarıyla yasanın ek 2’nci maddesini değiştirip bu durumu düzeltmeyi düşünüyorlar.

Bugünkü iktidarın taahhüt ettiği ama ödemediği ek devlet katkısının üzerine, gelecekteki iktidarlar nemasını ekleyecek, yeniden değerleme yapacak ve hesaplanan tutarı “azami limiti” ile ödeyecek. Çünkü maddede aynen böyle yazıyor.

Bu tuzağa düşmemeliyiz.