Latin Amerika’da ABD üsleri

ABD, Latin Amerika’daki askeri varlığını 19. yüzyıldan beri sürdürüyor. Kıtanın her yerinde askeri üsler bulundurmak “arka bahçe” politikasının bir sonucu. Üslerin yaygınlığı ve etkinliği kıtadaki iktidarların egemenlik anlayışının bir yansıması olarak zaman içinde değişiyor. Devrimci iktidarlar üsleri ülkelerinden kovarken işbirlikçiler ABD’ye yeni kapılar açıyor.

12 Ocak 2010'da şiddetli bir depremle sarsılan Latin Amerika'nın en fakir ülkesi Haiti, halkının yüzyüze kaldığı dramla muhatap. Ancak henüz netleşmeyen ve on binlerle ifade edilen ölü sayısından ziyade ülkeye yapılan “uluslararası yardım” çalışmalarının giderek belirginleşen yönelimi hem Haiti halkının hem de ALBA üyesi ülkelerin kafasında soru işaretleri yaratıyor. ABD insani yardım çalışması görüntüsü altında ilk iş 3500 asker gönderdi depremle alt üst olan Haiti'ye. Bu sayı iki hafta içinde 10 bine çıkarıldı. 2010 Ocak ayının sonuna yaklaşırken ise 16 bin'e yükseltme kararı alındı.

Karayiplerin tarihinde bağımsızlık ve kölelik karşıtı mücadelesiyle öne çıkan bu yoksul ada ülkesi insani yardım görüntüsü altında aralarında Fransa'nın bulunduğu çok sayıda ülke ve kurum tarafından ABD'nin askeri üssüne dönüştürülmeye çalışılmakla suçlanıyor. Venezuela devlet başkanı Hugo Chávez ABD güçlerinin insani yardım bahanesiyle Haiti'yi işgal ettiğini açıkladı. Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega da ABD'nin Haiti'deki deprem felaketini fırsat bilerek ülkeye daha fazla asker konuşlandırdığını söyledi. Haiti'deki gelişmelerin kendisini endişelendirdiğini belirten Nikaragua devlet başkanı "Görünüşe göre Latin Amerika'daki üsleri ABD'ye yetmiyor. Umarım Haiti'deki askerlerini geri çekeler" diye konuştu. Fransa, ABD’nin sürekli asker yığdığı Haiti’yi fiilen işgal ettiğini öne sürerek BM’yi göreve çağırdı.
Ancak ABD'nin kıtadaki askeri varlığını belirginleştirme çalışması Haiti'den ibaret değil.

ABD yönetiminin 1823 tarihli Monroe Doktrini'ne dayanan ve Latin Amerika'yı arka bahçesi olarak tanımlayan politikaları, Latin Amerika ve Karayip ülkelerinde sol partilerin 1999'da Chávez'le başlayan seçim zaferleriyle açıkça tehdit altına girdi. Chávez'i Bolivya, Nikaragua, Ekvador, Uruguay ve son olarak da El Salvador izledi.

Bu ülke ve önderliklerinin hepsinin sosyalizm hedefiyle yola çıktıklarını ileri sürmek zor. Ancak kesin olan, bu önderlikler altında biçimlenmeye başlayan kıta politikalarının son 10 yılda ABD için tehdit haline geldiği. Bu iktidarların siyasi duruşları, ABD ile olan ilişkilerinde korumaya çalıştıkları mesafe ve ALBA gibi açık ABD karşıtı perspektifle hareket eden bir birliğin genişlemesiyle şekillenen bu 10 yıllık sürece Washington'un seyirci kalmakla yetinmeyeceği aşikardı.

23 Ekim 2009'da ABD Kongresi Obama'nın önerdiği 2010 Savunma Bütçesini onayladı. Obama bu onayıyla askeri harcama konusunda selefi George W. Bush'u da geride bırakmış oldu. Bush yönetiminin 2009 için kullandığı bütçe yıl sonunda 612 milyar doları bulmuştu. Ancak şahin Bush, bu ek bütçelerle dahi Nobelli Obama'nın 2010 Savunma Bütçesi'ne yaklaşamadı. Obama'nın 2010 için talep ettiği ve kongre tarafından onaylanan savunma bütçesi deniz aşırı askeri harcamalar dahil 680 milyar dolar tutarında(1) . Onaylanan 2010 Savunma Bütçesi'ne dair Latin Amerika'yı en çok ilgilendiren başlık ise Pentagon'un Orta ve Güney Amerika ile Karayipler'i kapsayan kuvveti olan Southcom'a ayrılan 200 milyon dolarlık bütçe.

SOUTHCOM
ABD 1903 – 1977 yılları arasında Panama'da kalıcı bir askeri gövde bulundurdu. Ancak Panama ile imzalanan 1977 tarihli anlaşmayla ABD'nin Panama'daki askeri görünümü giderek silikleşti. 31 Aralık 1999'da son ABD askeri Panama'yı yukarıdaki anlaşma uyarınca terk etti. Bu sürece dahil olarak 1997 Eylül'ünde Pentagon'un Latin Amerika ve Karayipler’den sorumlu askeri komutanlığı olan Birleşik Devletler Güney Komutanlığı (Southcom) da Panama City'den Miami'ye taşındı.

Bugün Southcom kontrolündeki ABD'nin Latin Amerika ve Karayipler’deki askeri varlığı 4 başlıkta toplanıyor:

  • Ekvador, Aruba, Curaçao ve El Salvador'daki hava üslerini de kapsayan İleri Operasyon Üsleri
  • Honduras'taki Soto Cano Hava Üssü
  • Küba'daki Guantánamo Deniz Üssü
  • Uyuşturucuyla mücadele adı altında özellikle Andlarda konuşlandırılmış çok sayıda radar üssü.(2)

Southcom'a dair hazırlanan bütçe raporunun aşağıdaki bölümü, 2010 bütçesinin nasıl kullanılacağını açıkça belirtiyor:
"Southcom için belirlenen 2010 bütçesi ABD'nin Amerika kıtasında bölge ülkeleri tarafından partner olarak seçilmesini sağlayacak şekilde dönüşümü ve yeniden yapılandırılması için kullanılacaktır. Komutanlık 21. yy koşullarına göre etkili operasyonların düzenlenmesi için gerekli şartları sağlayacaktır. Komutanlık bu bütçeyle demokrasiyi, kişisel özgürlük ve hakları, özgürlüğü, adil ticareti, diplomasiyi, gelişmeyi ve Amerika kıtasının güvenliğini destekleyecektir.

Southcom'un stratejisi ve etkinlikleri bölgedeki tüm ulusların katılımı ile güvenlik ve istikrarı teşvik edecek şekilde düzenlenmiştir. Komutanlık ayrıca aralarında AID (Uluslararası Gelişme Ajansı), Uyuşturucu Yaptırım Yönetimi ve Kıyı Emniyeti'nin de bulunduğu çok sayıda kurumu tamamlar ve desteklerler. "(3)

Obama yönetimindeki ABD'nin saldırgan politikalarına ayırdığı görünür bütçe artarken yükselen militarizmin tek göstergesi kongreye sunulan rakamlarla sınırlı kalmadı. Southcom'a ayrılan bütçenin çok öncesinde şekillenen Pentagon politikalarıyla ortaya çıkan askeri üsler, darbe girişimleri ve gizli anlaşmalar daha yeni yeni ısınan Obama yönetimi altındaki ABD'nin saldırgan politikalarının Afganistan ve Irak'taki işgal ile sınırlı kalmayacağını da ispatlıyor.

MANTA KAPANINCA TIRMAN(DIRIL)AN GERİLİM
2007 yılında Rafeal Correa başkanlığındaki Ekvador hükümeti, Manta Üssü'nde Amerikan askerinin bulunmasına izin veren anlaşmanın 2009 sonrasında yenilenmemesi kararını aldı. Bu kararın medyadaki yansımalarının ardından 1 Mart 2008'de Kolombiya ordusuna ait birlikler, Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri(FARC)'ne karşı düzenlenen operasyonları bahane ederek Ekvador topraklarına girdi. Kolombiya bölgede bulunan FARC'a ait bir kampı bastı. Bu baskının ardından artan gerginliğin ertesinde Venezuela ve Brezilya bölge ülkeleriyle bir askeri pakt kurulmasına karar verdiklerini açıkladı. Pentagon ise yapılan bu açıklamanın hemen ertesinde Dördüncü Deniz Filosu'nun göreve başlama süresini öne çekti. Böylece İkinci Dünya Savaşı boyunca aktif olan ve görevine 1950 yılında son verilen ABD Donanması'na ait Dördüncü Filo, Latin Amerika ve Karayip sularında görev yapmaya yeniden başladı. ABD Kuzey Kuvvetleri Komutanlığı'ndan yapılan açıklamada, filonun ABD'nin bölgedeki etki alanını arttırması amacıyla 2008 Temmuz'unda faaliyete geçirildiği belirtildi. Pentagon tarafından yapılan resmi açıklamada ise Dördüncü Filo'nun görevi, "İkili ve çokuluslu askeri eğitim, askeri etkileşim, güvenlik işbirliği ve yasadışı ticaretle mücadeleyi kapsayan çeşitli operasyonlar yürütmek" olarak tarif edildi.(4)

Fakat Dördüncü Filo'nun yeniden Karayip denizinde konumlandırılması ABD'nin kıtadaki askeri egemenliğini yeniden tahkim etmesi için yeterli değildi elbette. Washington, Ekvador'daki Manta Üssü'nü kaybetmesinin ardından bölgedeki gerilimi tırmandırırken bir yandan da Kolombiya'yla görüşmeye başladı. Görüşmelerin başlamasının ardından imzalanan anlaşmanın içeriği Kolombiya devlet başkanı Uribe tarafından sürekli yalanlandı. Kıtadaki çok sayıda ülke tarafından endişe ile karşılanan anlaşmanın içeriğine dair ilk resmi açıklama 4 Ağustos 2009 günü Kolombiya Genel Kurmay Başkanı Freddy Padilla de Leon tarafından yapıldı. Padilla, 10 Latin Amerika ülkesinin generalleri ile birlikte Southcom komutanının özel statüyle katıldığı toplantıda, Kolombiya'daki ABD üslerinin sayısının 7'ye çıkacağını ilan etti.

Padilla'nın bu açıklamasının ardından Kolombiya devlet başkanı Alvaro Uribe UNASUR üyesi Peru, Bolivya, Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay'ı kapsayan bir gezi gerçekleştirerek bu askeri yapılanmaya dair destek arayışına girdi. UNASUR üyesi olmalarına rağmen Venezuela ve Ekvador gezi kapsamına alınmadı.

Gezi boyunca aldığı tek olumlu tepki Peru'yla yapılan görüşmeyle sınırlı kalsa da Uribe'ye net olarak karşı çıkan ülkeler Bolivya ve Arjantin'le sınırlı kaldı. Uribe Şili, Paraguay, Uruguay ve Brezilya'da da Bolivya'daki kadar net olmayan bir olumsuz tepkiyle karşılaştıktan sonra ülkesine döndü. Esasında bu gezi ve yapılan görüşmeler, James Petras'ın aşağıdaki değerlendirmelerini doğrular nitelikteydi:

"Obama hükümetinin bölgede üçlü bir strateji izlediği görülmektedir: 1) Meksika, Kolombiya ve Peru gibi sağ hükümetlerden destek sağlamak 2) Brezilya, Arjantin, Şili, Uruguay ve Paraguay gibi "merkez" hükümetler üzerindeki etkisini arttırmak 3) Küba, Venezüella, Ekvador, Bolivya ve Nikaragua gibi sol hükümetleri izole etmek ve zayıflatmak.(5) "

KOLOMBİYA VE MEKSİKA'NIN ROLÜ
Latin Amerika'nın İsrail'i olarak konumlandırılan Kolombiya, son düzenlemelerle bölgede Meksika(6) ile birlikte ABD'den en yüksek askeri desteği alan ülke konumunu güçlendirdi. Ancak burada Meksika'nın rolüne bakmak gerekiyor.

Meksika ABD'den eğitim, ekipman ve diğer ihtiyaçlar için finansal ve askeri düzlemde yardım alıyor. ABD tarafından Meksika'ya Plan Meksika adı altında ve uyuşturucu karşıtı ve sınır güvenliği görünümü altında aktarılan askeri yardımlarla Ekim 2007'den bu yana 1,4 milyar dolar askeri finansman aktarılmış durumda. Bush yönetimi tarafından 2006'da imzalanan Merida Anlaşması, ABD'nin Meksika ve Orta Amerika ülkelerinin uyuşturucu ticaretiyle mücadelede işbirliği yapmasını öngörüyor. Ancak bu gerekçelendirme ABD'nin kıtanın genelindeki hareket kabiliyetini artırmak için kullanılan bir bahaneden ibaret.(7)

Kolombiya'ya döndüğümüzde gördüğümüz ise şu: Uyuşturucuyla mücadelenin bir başka kalesi olan Bogota(8) bugüne kadar Plan Kolombiya adı altında 5 milyar dolardan daha fazla askeri yardım aldı. Gelişmiş bir askeri teknolojiyle donatıldı, sınırlarını binlerce ABD'li askeri danışmana açtı ve her santimetrekaresinde ABD askeri varlığının cirit atmasına müsaade etti. Elbette bu "destek" boşa değil. Güneybatısında Ekvador ve kuzeydoğusunda Venezuela'ya sınır komşusu olan Kolombiya, ALBA'nın bu iki ileri kalesini huzursuz etmek için ABD tarafından kullanılabilecek en uygun staratejik mevzi olma özelliğine sahip.

Ekvador için Kolombiya'da ABD'nin kullanımına verilen Larandia Askeri Üssü ciddi bir tehlike oluşturuyor. ABD-Kolombiya arasındaki üslere dair anlaşmanın imzalanmasının ardından Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa ve Savunma Bakanı Javier Ponce, Rusya'yı ziyaret ederek enerji ve askeri alanda bir stratejik işbirliği anlaşması imzaladılar. Bu gezide Rusya'dan helikopter satın aldıklarını da açıklayan Correa, Kolombiya-ABD anlaşmasının ardından Ekvador'un askeri gücünü artırmak zorunda kaldığını ifade etti.

ADALAR NE İŞE YARAR?
Chávez'in yaptığı konuşmaların takibiyle dahi görülebilen gerçek Venezuela'nın sadece batısında yer alan ve ABD'ye kullanım hakkı tanınan Kolombiya'daki üslerce tehdit edilmediği. Venezuela hemen kuzeyinde yer alan Hollanda Antilleri ve doğu komşusu Guyana'da bulunan İngiliz askeri varlığı ile de çevrelenmiş vaziyette. Chávez 19 Aralık 2009'da Danimarka'da yaptığı bir konuşmada, Venezuela açıklarında fakat Hollanda sömürgesi olan adaların ABD tarafından Venezuela'ya karşı 'adeta birer askeri üs gibi' kullanıldığını ileri sürdü. Chávez, Hollanda hükümetini ve dolaylı olarak Avrupa Birliği'ni, Venezuela'ya karşı saldırganlığı desteklemekle suçluyordu.(9) Bahsi geçen adalar Aruba, Bonaire ve Curazoa. Bu adalar Ekvador ve El Salvador'daki hava üsleriyle birlikte Southcom'un İleri Operasyon Üsleri'ni oluşturuyor.
Bu adaların kullanımının ABD ve Venezuela ilişkilerinin gerilimiyle doğru orantılı olarak artması da ABD ile Hollanda ve İngiltere'nin, bölgenin en güçlü muhalefetine karşı görünmez bir ortaklık içinde hareket ettiğini kanıtlıyor. Bu üç ülkeyi dünyanın bu köşesinde birleştiren ise NATO üyeliği, elbette.

DİĞER ÜLKELERDE NE OLUYOR?
Ekvador ve Venezuela'nın ABD'yi tedirgin eden açılımları aşikar. Buna karşı ABD'nin Kolombiya ve Peru'yu öne çıkaran hamleleri de herkes tarafından biliniyor. Peki kıtanın kalanında neler oluyor?

Paraguay devlet başkanı Fernando Lugo, MERCOSUR ve UNASUR üyesi olan tüm ülkelerin Kolombiya topraklarında kurulan ABD askeri üslerine karşıtlıklarını açıklamalarının ardından topraklarında 500 ABD askeri bulundurmasını öngören anlaşmayı iptal etti. 18 Eylül 2009'da yaşanan bu gelişmenin üzerinden çok geçmeden hortlayan darbe söylentileri nedeniyle ordudaki tüm kuvvet komutanları 6 Kasım 2009 tarihinde değiştirildi.

Daniel Ortega'nın Devlet Başkanlığı'ndaki Nikaragua'da ise bir başka askeri darbe tehlikesi hortladı. Bu söylentiler üzerine ana muhalefette bulunan Liberal Meşrutiyetçi Parti (PLC) Temmuz 2009'da, "Başkan Daniel Ortega'ya karşı darbe yapma niyetleri var" açıklaması yaptı. Ancak bu planlara alet olmayacaklarını kaydetti.

Şili'de ise 2009 Aralık'ında yapılan devlet başkanlığı seçimleri Ocak 2010'da kesinleşti. Seçimlerden merkez sağın başkan adayı milyarder iş adamı Sebastian Pinera kazandı. Medya dahil çok sayıda alanda güç sahibi olan Pinera hükümetinin ABD'yi tedirgin edecek politika izlemesi mümkün gözükmüyor.

ALBA'NIN ROLÜ
Bolivya, Venezuela, Nikaragua, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, Saint Vincent ve Grenadinler ile Antigua ve Barbuda'dan oluşan ALBA siyasi ve ekonomik perspektifi ile ABD için giderek güçlenen bir tehdit oluşturuyor. Zelaya yönetimine karşı düzenlenen askeri darbeye kadar Honduras da birliğe üyeydi ve ABD için kıtada Manta askeri üssünden sonra en kritik askeri üslerden biri olan Soto Cano üssüne ev sahipliği yapıyordu. Zelaya, ALBA'ya katılımının ardından bu askeri üsse dair yapılan anlaşmayı fesh edeceğini açıklamıştı. Tahmin edilebileceği gibi üs, darbe yönetimindeki Honduras'ta varlığını korumayı sürdürdü.

ALBA etrafında birleşen ülkelerin ABD'ye karşı direnme olasılıkları var. Ama bu birlikteliğin ömrünün ne kadar olacağı ve ABD tarafından yeniden konumlandırılan askeri üslerden kaynaklanan tacize ne ölçüde karşılık vereceklerini kestirmek şu an çok zor.
Latin Amerika ve Karayipler’deki ABD üsleri uyuşturucuyla mücadele perdesinin arkasında ABD'nin Latin Amerika piyasalarına erişimini sağlama almak, uyuşturucu trafiğini kontrol etmek ve petrol başta olmak üzere doğal kaynaklara ulaşabilmesini sağlamak amaçlarını taşıyor. Panama ve Porto Riko'daki askeri üsler kapanmış olmasına rağmen Kolombiya'dakiler dahil çok sayıda görece küçük üs açılıyor. Ve askeri üslerin operasyonu özel güvenlik şirketlerinden oluşan taşeron firmalara veriliyor. Süreç giderek daha fazla askeri amaçlar dışındaki kullanımlara açılıyor ve öngörülebilirlik özelliğini kaybediyor. Buna bir de Haiti'de yaşanan depremi fırsat bilen ABD'nin bölgenin kilit ülkeleri Küba ve Venezuela'ya bu kadar yakın olan adayı kendi askeri üssüne çevirmesi eklenince kıta ülkelerinin bu asker gönderimine niye böylesi muhalefet ettikleri daha da iyi anlaşılıyor.

Gülzerin Kızıler

(1) http://www.defense.gov/Releases/Release.aspx?ReleaseID=12652
(2) http://www.ciponline.org/facts/bases.htm
(3) DoD FY 2010 Budget Request Summary Justification (http://comptroller.defense.gov/Budget2010.html)
(4) http://www.southcom.mil/appssc/news.php?storyId=1062
(5) http: //dissidentvoice.org/2009/05/us-latin-american-relations-in-a-time-of-rising-militarism-protectionism-and-pillage/
(6) http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=16654
(7) http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=16654
(8) Kolombiya'nın başkenti
(9) http://haber.sol.org.tr/dunyadan/savasa-hazirlanan-somurge-adalari-haber...