Sol Cephe'ye dair

Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’da binlerin katıldığı coşkulu bir açılış yapan Sol Cephe’nin toplantısında birçok katılımcı, kuruluşun toplumsal misyonu üzerine konuşma yaptı. Sosyalizmle yoğrulmuş yurt sevgisini şiiriyle kucaklayan Nihat Behram’ı, Bilsay Hoca’nın ders tadındaki analizini zevkle izledik. Gezi’nin ışığı, gençlerin ve “yüreği genç” olanların konuşmalarıyla salona taşınmıştı.

Konuşmacıların değerlendirmelerinin tümü yol gösterici ve önemliydi. Ne ki, iki mavi yakalı emekçi arkadaşımız Abdurrahman Sazcı ve Metin Erdost ile Van’ın sesini Ankara’ya taşıyan Dr. Cem Taylan Erdem’in konuşmaları adeta birer çığlıktı. Bu çığlığı Türk ve Kürt emekçilerinin Sol Cephe’ye yaptıkları ortak bir çağrı olarak algıladığım için -gazetemizde yer verilmesine karşın- bir kez daha sizlerle paylaşmak istedim.

İnşaat işçisi Abdurrahman Sazcı, insanlık dışı koşullarda çalışan ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çok sayıda kadın, genç, Türk, Kürt, Alevi emekçilerin Sol Cephe’ye ihtiyacı olduğunu ortalığı çınlatan gür sesiyle duyurdu bizlere. Tekstil işçisi Metin Erdost ise Türkiye işçi sınıfının Sol Cephe’de, kendi ifadesiyle “böyle platformlarda” mutlaka yer alması gerektiğini, Haziran halk ayaklanmasında işçi sınıfının orada olduğunu belirtti.

Van’dan gelen Dr. Cem Taylan Erdem ise AKP’ye boyun eğmek zorunda bırakılmış olan, oylarının çoğunu bu partiye veren, AKP’nin Büyük Türkiye projesini destekleyen, Van’da barınma hakkı mücadelesine ve Gezi olaylarına kitlesel ilgi göstermeyen, halkından binlerce kişiyi tutuklatan bir başbakana destek veren Kürt halkının Sol Cephe’ye ve sola ihtiyacının olduğunu dile getirdi. Benim anlayışıma göre, Erdem, Kürt halkının dostu düşman, düşmanı dost sayan bu yanlış algılamasının ortadan kalkabilmesi için, Sol Cephe aracılığıyla sol, sosyalist düşünceyle tanıştırılmasının önemini anlatmaya çalıştı dinleyenlere. “Taksim’i Lice’ye bağladığı gibi Gever’e de bağlayabilen bir sol cepheye” Kürt halkının saygı duyacağını, “Kürt halkının barış özlemini, ihtiyacını, zorunluluğunu kavrayıp” savaşa karşı ortak bir mücadele ve “soldan bir çözüm önerisi” üretmeyi başarabilen bir Sol Cephe’nin Kürt Halkının güvenini sağlayabileceğini vurguladı.

Bu konuşmalar önümüzdeki direniş günleri için büyük umutlar barındırmakta çünkü TEKEL Direnişinde Türk ve Kürt emekçilerinin omuzdaşlığının neleri başarabildiğine hepimiz tanık olduk.

Sol Cephe, Türkiye için ihtiyaç olduğu kadar büyük bir beklentinin de simgesi.

Sol Cephe, gençlerin, kadınların, aydınların, Kürt ve Türk emekçilerinin yani “haksızlığa uğrayan, eşitlik ve özgürlük talep eden, adaletsizliklere isyan eden” tüm kesimlerin ve bireylerin cephesi. Bir arkadaşımızın belirttiği gibi, AKP karşıtı mücadelenin farklılıklar üzerinden değil ama ortaklıklar üzerinden kurulmaya çalışıldığı yeni bir birliktelik denemesi.

Türk’üyle Kürt’üyle, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir araya gelen ve gelecek olan emekçi halk, gerici, işbirlikçi, sömürücü güçlere, emperyalizme ve bu güçlerin temsilcisi AKP iktidarına meydan okuyacak, “yaratıcı enerjisiyle karanlıkları aydınlığa” çevirecek bir Sol Cephe içinde siyasete müdahale etmek istiyor. 35. yılını yaşadığımız Maraş Katliamı bir daha yaşanmasın diye, Sivas Kırımı bir daha yaşanmasın diye, Roboski’de ve ülkenin her yerinde, fabrikalarda, tarlalarda, darağaçlarında, Gezi’lerde çocuklarımız, bebeklerimiz, gençlerimiz, kadınlarımız, erkeklerimiz öldürülmesin diye emekçi halk, Sol Cephe içinde siyasete müdahale etmek istiyor.

Bu zor görevde Sol Cephe’nin yolu açık olsun.