Sevmezsen sevme, tek ki düşman olma komşuna

İnsanların bir arada yaşamaları için birbirlerine sevgiyle bağlı olmaları şart değildir. Kuşkusuz sevgi ortak yaşamı güzelleştirir ama pekâlâ birbirimizi sevmeden aynı ailenin parçası olabilir ya da aynı şirkette çalışabiliriz.

Vatandaşlık bundan çok da farklı değil. Çokkültürlü bir toplumun unsurlarının birbirlerine sevgiyle bağlı olması kuşkusuz güzel ve zengin bir toplumsal doku oluşturur, ama farklı kültürlerin bir arada yaşayabilmesi için birbirlerine düşmanlık beslememeleri yeterlidir. Hatta bir toplumda herkesin duygudaş olması, aynı şeylere üzülüp aynı şeylere sevinmesi gerektiğini genelde mitinglerinde kitleye “beraber yürüdük biz bu yollarda” tarzı ağlak şarkılar söyleten faşistler iddia eder.

Sevgisizlik güzel bir şey değildir ama durduk yerde sorun yaratmaz. Sorun yaratan şey düşmanlıktır zira sevgisizliğin aksine düşmanlık duygusal değil siyasi bir pozisyondur ve er ya da geç şiddet üretir.

Bu ülkede otuz yılı aşkın süredir Kürt düşmanlığı siyasetin en önemli parçalarından biri olageldi. Çocukluğumuzu, gençliğimizi buna maruz kalarak geçirdik ve pek azımız aklını ve sağduyusunu bu konuda rasyonel davranabilecek kadar koruyabildi. Çoğumuz Kürt halkına ve Kürt siyasi hareketine karşı olumsuz önyargılar besliyor. Haziran Direnişi günlerinde bu konuda biraz aymaya başlamıştık. Radyosunu dinlediğimiz, CNBC-E’sini izlediğimiz, “bizim medyamız” dediğimiz NTV gözünü kırpmadan bizi sattığında öfkeyle kapısına dayanmış, bir yandan da “acaba bunca yıldır bize başka ne yalan söylediler?” sorusunu sormaya başlamıştık. Ne oldu da Haziran’da çekilmiş olan o elleri birbirine kenetli, birinin elinde ayyıldızlı bayrak, diğerinin elinde BDP flaması olan genç çiftin kıymetli fotoğrafı ortadan ikiye yırtıldı ve iki günde “Atatürk büstünü yaktılar, bankamatiği kırdılar, eline sağlık polisimizin” noktasına geriledik?

İşin bir tarafında insanlığımızı aşındırsa da bizi bir sürü vicdani dertten kurtaran bir kolaycılık var. Ama daha önemlisi, hala toyuz. Siyaseti akılla yapmayı henüz öğrenemedik.

Çok basit bir muhasebe yapalım: Kürt hareketinin bize somut ne zararı var? Cari açığı, işsizliği onlar mı büyütüyor? Metropollerde sivil halka yönelik terör eylemleri mi düzenlediler? Türbanı ortaokula kadar onlar mı soktu? Milyonlarca doları cukkalayıp ayakkabı kutularına onlar mı tıkıştırdı? Çocuklarımızı “dindar nesil” olarak yetiştirme iddiasında olan onlar mı? Yediğimize, içtiğimize, giydiğimize, sevgilimizle sokakta nasıl gezdiğimize onlar mı laf edip duruyor?

Gerçekçi olalım, AKP iktidarı ve dinci gerici ideolojinin bizi boğan bir karabasana dönüşmesi Kürt siyasi hareketi sayesinde olmadı. Tersine, diktatörlük güçlendikçe bizi daha çok boğmaya başladı, onları da müzakereye mecbur etti. Kürt siyasi hareketinin bize karşı tek (ve telafi edilene dek unutulmaması gereken) büyük yanlışı Haziran’a destek değil köstek olmalarıdır. AKP o günleri biraz da bu sayede atlattı ve şimdi Kürt halkına bunun bedelini Suriye’de IŞİD, Türkiye’de Hizbullah ile ödetiyor. “Müstahak” diyeceksek, sıranın bize geleceğini bilmeliyiz. Çünkü artık savaşlar bir cephe hattında olmuyor, bir coğrafyanın tamamına yayılıyor. Bugün Kobanê’ye dayanan IŞİD yarın kirli hesaplar öyle gerektirdiğinde pekâlâ iş çıkış saatinde Zincirlikuyu metrobüs durağını havaya uçurabilir.

Son tahlilde, meseleye duygu değil akılla baktığımızda göreceğiz ki Kürt hareketi bugün ne doğal müttefikimiz, ne de düşmanımız. Dolayısıyla kendi gündemleri çerçevesinde devletle karşı karşıya gelen Kürtlere kızmakla bir mesaidaşımıza patronla sıkı pazarlık ediyor diye kızmak arasında pek fark yok. İkincisinin sadece patrona yarayacağını bilmek için çok akıllı olmak gerekmiyor o halde birinciyi de yapmayalım. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil, zaten bugünün Türkiyesi üzerinde halkların kardeşliğinin yükselebileceği bir zemin sunmuyor. Ama madem aynı ülkede yaşıyoruz ve çok açık ki kimsenin bir yere gitmeye niyeti yok, o zaman patronla beraberce kavga edemiyorsak da, en azından aramızda kavga etmeyelim ve birbirimize patronla kavga ettiğinde değil, ona yaranmaya çalıştığında kızalım.

[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal