Kürt İslamcılığı ve İhsan Eliaçık

Erciş Belediyesi’nin katkılarıyla, aralık ayının başlarında Van’ın Erciş ilçesinde Demokratik İslam Kongresi tarafından ’Ortadoğu’da İslam ve Şiddet’ konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kadri Yıldırım, emekli imam ve yazar Mecit Taş, gazeteci-yazar Ayhan Bilgen ve İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık konuşmacı olarak katıldı.” Bilindiği üzere Demokratik İslam Kongresi Abdullah Öcalan’ın önerisiyle Mayıs ayında din adamlarının katılımıyla Diyarbakır’da toplanmış, sonrasında aynı isimle varlığını sürdürmeye ve çeşitli etkinlikler yapmaya devam etmişti. Hatırlanacağı üzere Van’da daha önce Demokratik İslam Kongresi Van Şura Girişimi" tarafından “Ortadoğu barışı ve İslam” konulu bir panel düzenlenmiş ve bu panelde Ortadoğu’nun en güvenilir halkının Kürtler olduğu vurgusu yapılmıştı, biz de 5 Eylül’de yine bu sütunda yazmıştık. Demokratik İslam Kongresi’nin Demokratik Kürt-islam sentezi olarak gittikçe belirginleşen temel eksenine Erciş’te yapılan toplantıda Batı’dan kuvvetli bir İslami destek geldi.

Toplantıda Kürt siyasi hareketindeki eşbaşkanlık sistemini öven İhsan Eliaçık bunun kadın erkek eşitliğinin hayata geçirilmesi ve İslam adaleti olduğunu söyledi. Rojava sözleşmesinin Medine sözleşmesine çok benzediğini de ifade eden Eliaçık, “Gün gelecek bütün dünya, insan haklarını ve İslam’ı Kürtlerden öğrenecek” diye konuşarak yukarıda bahsettiğimiz Kürt-İslam sentezi eksenine sağlam bir destek vermiş oldu. Önceden Batılı solcular bölgeye veya Kandil’e gittiklerinde Kürt hareketinin temel önermelerine, örgütsel yaşantısına vs göndermeler yaparak övgüler düzer, halkla olan ilişkileri kıskanır ve kendileri ve Türkiye solunun diğer bölmeleri için dersler çıkarırlardı. Eliaçık çıtayı oldukça yükselterek ders çıkarma işini dünyanın bütününe havale ediyor. Umarım bu İslam’ı öğretme işini Kürtlerin cihadı olarak yorumlayanlar çıkmaz. Ali Bulaç da Mayıs ayında Demokratik İslam Kongresi’ne katıldıktan sonra kaleme aldığı yazıda Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde İslam’ın rolünün altını çizmiş ve bu gerçeği gören Kürt Siyasi Hareketi’ni tebrik etmişti. Önceden bazı solcular tarafından Türkiye’nin demokratikleşmesi için kurtarıcı olarak görülen Kürt Siyasi Hareketi, şimdilerde çeşitli türden İslamcılar tarafından Ortadoğu’da Medine Sözleşmesi’nin uygulayıcısı ve İslam öğreticisi olarak görülüyor. Haydi hayırlısı..

İşin kötü yanı Kürt İslamcılarının da bu role pek hevesli olması. Belki de ilk defa bu kadar yüksek bir örgütlülük ve meşruiyet düzeyinde Kürt Siyasi Hareketi’nin saflarında ifade olunan Kürt İslamcılığı çoktan havaya girmiş durumda. HDP projesini bile Medine Sözleşmesi’nin günümüzdeki uygulamalarından birisi olarak yorumluyorlar. Onlara göre Medine Sözleşmesi günümüz sorunlarına çözüm bulma konusunda o kadar yeterli ki, bırakın Kürtleri tüm dünya halkları bu sözleşmeden ziyadesiyle faydalanacaklar. Bu sözleşmeyi yüzyıllar sonra yeniden gündeme getirmenin haklı gururu ile dolup taşarken, Türkiye ve Ortadoğu’daki diğer halkları bu sözleşme etrafında birleştirme konusunda da iddialılar. Eşbaşkanlık İslam adaletini gösterdiğine ve Rojava sözleşmesi de Medine Sözleşmesi’ne benzediğine göre Rojava Devrimi de bir tür İslam devrimi oluyor herhalde.

Buradan İslam’ın kötü yorumlarına karşı savaşan iyi ve demokratik yorumu çıkıyor ki, daha önce AKP’nin Ortadoğu’daki “Ilımlı İslam” modeli düşünüldüğünde kulağa ne kadar tanıdık geliyor. Aynı modelin 2000’li yılların ortalarından itibaren Pakistan’da da piyasaya sürüldüğünü geçenlerde Malala’nın kitabında okudum. Hani şu kızların eğitim hakkı konusundaki çalışmaları nedeniyle Taliban tarafından vurulan kız vardı ya, Nobel Barış Ödülü’nü alan ve sosyalizmin gericilik karşısındaki tek alternatif olduğunu söyleyen. Bu model ikiz kulelere saldırı sonrasında iflas eden radikal İslamcılık karşısında emperyalizm eliyle yeniden yapılandırılan İslamcılığın iyi yorumu. Bakın yine mesele nerelere geldi, Erciş’ten yola çıktık, dünyanın bütününe ulaştık.

Oysaki Kürtler ister ateşe tapar, ister Allah’a inanır, ister Güneş’e döner yüzünü. Bu hiç kimseyi ilgilendirmediği gibi, Kürtlerin özgürlük mücadelesinden ılımlı ve demokratik cihadçılık türetmek de “caiz” değildir.