‘Biz bu tezeği niye yedik?..’

Peki şimdi ne olacak? Seçimlerden sonra pek de sorulması tercih edilmeyen bu soru gittikçe zihinlerde yer etmeye başlıyor. Zafer sarhoşluğu, AKP’yi geriletmenin hoşluğu yaşanıp bittikten sonra tabi ki “AKP’nin burnu yeterince sürtüldü,  n’apalım memleketi hükümetsiz mi bırakalım” noktasına yavaş yavaş geliyoruz. Zaten amaç “burun sürtmek, diş çekmek” vs. olunca geldiğimiz ve geleceğimiz noktalar bir estetik operasyonun ötesine geçmiyor. İşte buna da restorasyon deniyor.

Sayın Akif Akalın hocanın sosyal medya sayfasında gördüğüm bir fıkra durumu özetliyor. Burada izniyle paylaşıyorum:

“Ağa at sırtında, yanaşması yaya ilçeye giderlerken yol ortasında taze bir tezek görürler. Biraz eğlenmek isteyen ağa yanaşmaya “eğer şu tezeği yersen atı sana veririm” der. Yanaşma bir tezeğe bakar, bir ata bakar, hava sıcak yol uzundur, atar tezeği ağzına. Ağa bunu hiç beklememiştir fakat sözü sözdür, iner attan, bu kez yanaşma at sırtında, ağa yaya yürürler. Yanaşma at sırtında olsa da yediği tezekten pişman, ağa atı vermekten pişman yürürken karşılarına bir tezek daha çıkar. Bu kez yanaşma ağaya teklifi yapar. Ağa bir ata bakar, bir tezeğe, şimdi ilçeye bu vaziyette girmek de var, atar tezeği ağzına. Yanaşma şaşkındır, koca ağa tezeği yemiş atı almıştır. Yine giderlerken yanaşma sorar: Ağam yola çıkarken sen atlıydın, ben yaya, şimdi yine aynı, o zaman biz bu tezeği niye yedik.”

Ağaya sonunda tezeği yedirmiş olmanın verdiği yürek ferahlığını anlıyorum zaten Şener Şen’li ağa filmlerine benzeyen anlatının hoşluğu da orada. Lakin tezek yemedeki eşitlik ve ağanın bir süreliğine de olsa attan indirilmiş olması yetmiyor işte.

Bizim buralarda seçim coşkusu hızlıca söndü. Seçimin hemen ardından sanki seçimler hiç yaşanmamış, hayat olağan akışında devam ediyormuş gibi bir hava oluştu. Ülkenin geri kalanında da durum çok farklı değildir sanırım. Sonuçta yine yayan biçimde ağanın yanında yürüyor olmanın hissettirdiği bezginlikten bahsediyorum aslında. Çünkü o yolculuk öncesinde bize ağalar tarafından binyıllardır yedirilen tezeklerle kalmış olduk.

Sorun TÜSİAD’la görüşmek, ağayla şakalaşmak filan değil. Ne görüştüğünüz, ne konuştuğunuz önemli. Örneğin işçi cinayetleri, metal işkolundaki grev konuşuldu mu o görüşmede? Patronların ciddi bir irade görmeleri ve herkesin kalıcı bir hükümet için çalışmasından mutlu olmaları nasıl sağlandı?

Ortada bir tane at var. Biz ezilen halklarımızın, işçi sınıfımızın o ata sürekli binmesini istiyoruz. Bunu yaparken de maalesef ağaları mutlu etme şansımız yok.