Yiğit bir Tunuslu’nun ardından

Korkut Boratav'ın “Yiğit bir Tunuslu'nun ardından” başlıklı yazısı 12 Şubat 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Hayatını kaybeden Tunuslu avukat Şükrü Beleyid, cinayet kurbanı olduğu için değil, ölümünden önce yaptıkları nedeniyle “yiğit bir Tunuslu”ydu.

Tunuslu avukat Şükrü Beleyid, 6 Şubat Çarşamba günü işine gitmek üzere evinden çıktı. Kimliği belirlenemeyen birilerinin açtığı ateş sonunda yığıldı, kaldı. Kurşun seslerini duyan karısı Basma koştu: “Onu gördüm. Kan kaybediyordu hafiften gülümsüyordu”. Hastaneye kaldırıldı kurtarılamadı. Kırk sekiz yaşındaydı. Basma hanım, iktidardaki Nahda Partisi’ni ve Parti Başkanı Gannuşi’yi suçladı “onlardan davacıyım” dedi.

Yıllar boyunca Türkiye’de benzer cinayetlerde arkadaşlarımızı, hocalarımızı, sevdiğimiz, saydığımız, tanımadığımız insanları yitirmiştik. O nedenle etkilendim. Şükrü Beleyid’in adını ilk defa duyuyordum. Kimliğini, geçmişini araştırmaya çalıştım. Ve cinayet kurbanı olduğu için değil, ölümünden önce yaptıkları nedeniyle “yiğit bir Tunuslu” olduğu sonucuna vardım. Öğrendiklerimi de okurlarımla paylaşmak istedim.

* * *

Şükrü Beleyid, üniversitede iken solcu öğrenci hareketleri içinde yer alır yirmi iki yaşındayken ilk kez Burgiba’nın zindanı ile tanışır. Bin Ali’nin çeyrek yüzyıllık komprador, kapkaççı kapitalizminin sosyalist muhalifleri arasında yer alır. 2008’de fosfat madenlerindeki ayaklanma sonunda yargılanan işçileri, sendikacıları savunmayı üstlenir. ABD’nin Irak işgalinden sonra kurulan düzmece mahkemede Saddam Hüseyin’i savunan (bazıları da faili meçhul cinayetlere kurban giden) avukatlar ekibi içinde yer alır. Emperyalistler linç etmek yerine yargılamayı göze alsalardı, Kaddafi’yi savunacak ekibin içinde Beleyid’in de yer alacağını tahmin edebiliyorum.

Bin Ali rejimi bir halk ayaklanması sonunda yıkılınca, Beleyid, Demokrat Yurtseverler Hareketi’nin kurucusu olur. Bu sosyalist partinin programı, sömürücü, parazit kapitalistlere, toprak ağalarına ve emperyalizme karşı halk sınıflarının milli demokratik devrimi hedefleyen mücadelesine dayanmaktadır. Beleyid’in, yeni dönem içinde tüm sosyalist partileri kapsayan eylem birlikleri için çalıştığı ve Halk Cephesi’nin kuruluşuna katkı yaptığı anlaşılıyor.

Ne var ki, Ekim 2011 seçimlerine sosyalist partilerin çoğu ayrı ayrı girerler. Oylar dağılır 217 milletvekili içinde sosyalistler 15’i geçmez. Bin Ali rejimini halk devirmiştir ama seçimlerde ilk sırayı, yüzde 37 oyla 89 milletvekili çıkaran (ve “Tunus’un Müslüman Kardeşleri” olarak bilinen) Nahda alır.

Batı çevreleri, Nahda’yı “Arap dünyasındaki en ılımlı İslam’cı parti” olarak nitelendirir ve destekler. Nahda, laik eğilimli iki partiyle anlaşıp bir koalisyon hükümeti kurar. Birinin lideri olan Mazruki Cumhurbaşkanı olur. “Ilımlı İslam” ile “laik-liberal akımlar” arasındaki bu büyük uzlaşma, emperyalist merkezlerin tam desteğini alır.

* * *

Bu “büyük uzlaşma” aldatıcıdır. Zira, Selefi hareket, Mısır’daki yoldaşlarının aksine, seçimlere ayrı bir parti olarak girmedi. Nahda’nın kanatları ve koruması altında, “Tunus toplumunu yeniden İslâmileştirme” işlevini üstlendi. Kendilerini “Devrimi Koruma Komiteleri” diye adlandıran Selefi milisler, film, resim, müzik, giyim-kuşam, basın-yayın, siyaset, ibadet alanlarında “İslâm’ın değerleriyle uzlaşmayan” sembollere, ürünlere, mekanlara, kişilere saldırmaya baskı, şiddet uygulamaya, hatta kan dökmeye başladı.

Bu eylemlerin Nahda’nın örtülü onayı ve desteğiyle gerçekleştiği anlaşılıyordu. Medyaya sızdırılan bir kayıtta, Gannuşi ile Selefi liderlerin “devletin yeniden İslâmîleştirilmesi” hedefinde açıkça uzlaştıkları gösterilmekteydi.

Bu ortamda Tunus toplumunun yobazlaşmasına karşı direnenlerin ön saflarında Beleyid yer aldı. Baskı ve şiddet mağdurlarının haklarını avukat olarak savundu. Partisi ile birlikte gericiliğe karşı mücadeleyi siyasete, halk sınıflarına taşıdı. Adım adım sembolleşti hedef oldu. You Tube’a taşınan bir kayıtta bir Selefi sözcüsü, Beleyid’in (bir başka siyasetçi ile birlikte), “dinden çıktığı için katli vacip” olduğunu açıkça ifade ediyordu. Partisinin bir toplantısı saldırıya uğrayınca, Beleyid TV’ye çıktı açıkça iktidarı suçladı: “Nahda’nın muhalifleri, şiddetin hedefi oluyorlar”. Ertesi gün öldürüldü.

* * *

Beleyid’in mücadelesinin “beyhude” olmadığı Tunus halkının önemli bölümlerinin laikliği benimsediği giderek anlaşılıyor. İlericiler genel seçimlerde başarılı olamadılar ama Tunus toplumunun örgütlü öğeleri üzerindeki etkileri küçümsenmeyecek boyuttadır. Örneğin, Tunus Sendikalar Bir-liği’nin Genel Kurulu’nda Nahda adayları yenilgiye uğradı solcuların ağır bastığı bir yönetim oluşturuldu. Öğrenci Birlikleri seçimleri de benzer sonuçlar verdi.

Cinayetten sonra, Beleyid’in Tunus’un aydınlık, ilerici insanları, emekçileri tarafından büyük gösterilerle Sendikalar Birliği’nin ilan ettiği genel grevle onbinlerin katıldığı cenaze töreniyle sahiplenilmesi de bu bakımdan anlamlıdır.

Bu yiğit, aydınlık, ilerici, sosyalist Tunuslu’yu, ne yazık ki, ölümü vesilesiyle tanıdık. Bu nitelikte insanlar var oldukça gelecek karanlık olamaz. Uzaktan da olsa, karısı Basma’ya, kızlarına, yoldaşlarına, Tunus halkına başsağlığı dilemiş olalım.