Pazar ola!*

İlhar Cihaner'in “Pazar ola!*” başlıklı yazısı 03 Mart 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

“Peşinen söylemekte fayda var: akan kanın durmamasını istemek ancak insanlıktan çıkmakla mümkün. Hele samimi olduğundan kuşku duyulmayan birçok iyimser katkı/yorum/çağrı varken herkesin çok “dikkatli bir dil” kullanması çok önemli. Üstelik Başbakan ve diğer aktörlerin kullandığı “itici kavga diline” rağmen...”

“Devletin Entegre Stratejisi” başlıklı yazıma böyle başlayarak, AKP’nin yürüttüğü “pazarlıkçı” anlayışın ne kadar “kırılgan” ve manüpülasyona açık olduğunu söylemiştim. Buna rağmen, “akan kanın durmamasını istemek ancak insanlıktan çıkmakla mümkün” demem bile, bazı “komplocu zihinlerce” eleştirilmişti.Ama tutanakların “faş” edilmesi, “barış sürecine zarar verir” endişesi ile, yerinde eleştirilerini bile dillendirmekten çekinenlerin dilini/kalemini çözdü.

Daha çok sorgulamamız gerek:

Siz süreci yönetenler/rol alanlar herkese dikkatli bir dil kullanın diyorsunuz. Güzel!

Peki bu ne?: “(...) daha önce belirlenen arazi keşfi için Nusaybin’e bağlı Üçköy’e giden Nusaybin Adliyesi’nde görevli hakim E.A.’nın içinde bulunduğu zırhlı aracın Üçyol ve Dibek köyleri arasındaki bölgeden geçişi sırasında mayın patladı. Patlama sonrası zırhlı araca silahla ateş açıldı.” (1 Mart 2013)

“Kandil’e son yılların en büyük hava operasyonu: BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın Kuzey Irak ziyareti öncesi ‘çözüm sürecinde Kandil’e yapılan operasyonlar çok tehlikeli’ açıklaması yaptığı sıralarda, 15 jetin Kandil Dağı’ndaki PKK kamplarına büyük bir operasyon düzenlediği ortaya çıktı...” (28 Şubat 2013)

Şimdi bir an düşünün, o mayın patladığında, araç içerisindekilerin yaşamlarını yitirdiklerini. Ya da hava saldırısında, mektup götüren heyetin isabet aldığını.

Sahiden ne yaptığınızın farkında mısınız?

Hani şu çok sıkıştığınızda topu attığınız “dış güçler” mi, bombalama emrini verdi? Adı var, kendi yok “sabatörler”(!) mi? Mayını kim döşedi dersiniz? Çözüm istemeyen CHP döşemiştir kesin! Yok yok daha süper bir senaryom var: Bunların tamamı Namık Durukan’ın başı altından çıkmıştır! Araştırın, kesin “Ergenekon” bağı çıkar! Meclis kameraları yetmez, tüm “mobeseleri” inceleyin!

Ayıptır ayıp! Namık Durukan “Pulitzerlik iş” çıkarmıştır. Gazetecilik başarısı bir yana, “gerçek barışa” katkısı hepinizden çok olacaktır.

Sakın “IRA- Blair” benzetmesi yapmayın artık komik kaçıyor. Altı kişi arasındaki görüşmeyi gizli tutamıyorsunuz daha!

Bir gizemli sözler, bir komplolar Osloyu kim sızdırdı ise o sızdırmıştır! Daha Oslo’yu çözememişsiniz. Fransa cinayetleri üzerine allı-yeşilli gladio gölgeleri örtmüşsünüz. Habur maskaralığı ortada. Devlet içinde devlet sorununu çözememişsiniz kalkıp “böyyük devlet” rolü kesiyorsunuz!

Neymiş Pervin Buldan’ın “karşılıklı tutsaklar var” nitelemesi provokasyonmuş. Az bile demiş! KCK tutuklularının önemli bir bölümü ile birlikte AKP davalarında (Balyoz, Ergenekon, vs.) yargılananlar “rehine” bence!

Rehine olmasalar “4. Yargı Paketi pazarlıklarına” konu olmazlardı. Hak ve adalet temelli yaklaşılırdı tutukluluklara.

(Sahi bu 4. Yargı Paketi’ndeki gecikme, önceden “öngörülen” tutanak krizi ile ilgili olmasın?)

Devam edeyim:

Herkesi katkı sunmaya, dikkatli bir dil kullanmaya çağırıyorsunuz. Bu da güzel!

Peki “aydınlanma devrimini” Hitler faşizmi ile kıyaslayarak, “sığ bir 1923 eleştirisi” yaparak, Alevileri, Ermenileri, Rumları aşağılayarak nasıl bir katkı sunmayı düşünüyorsunuz barışa?

Rastlantı olmadığına inandığım bir şekilde -karşılıklı olarak- “yurttaşın” yerine “anasır-ı İslamı” getirerek bu topraklara barış getireceğinizi mi sanıyorsunuz?
Sinop’ta linç ablukasını önce kışkırtıp sonra göz yumarak, Samsun’da HDK’lı milletvekillerini korumak amacıyla, hedef saptırarak, saatler süren bir saldırıya göz yumarak “hoşgörü iklimi” getireceğinizi mi sanıyorsunuz?

Anayasa’yı pazarlık masasının en önemli unsuru haline getirmişsiniz. Güzel!

O zaman “milli iradenin tecelliğahı yüce Meclis’teki” tiyatro ne? Sadece Başbakan ve Öcalan anlaşmasının bu ülkeye barış getireceğini mi sanıyorsunuz?

Yaptığınız pazarlığın sorunu derinleştirdiğinin farkında değil misiniz?

İnsanların kanı ve özgürlüğü üzerine, temel haklar üzerine yapılan pazarlık başarıya ulaşamaz.

Haaa, belki Başbakan başarıya ulaşabilir.

Bakarsınız bir “altın tepsi” içerisinde de “Suriye” sunulmuş. Ama başka halkların kanı ve gözyaşı üzerine de başarı olmaz.

Ne diyelim:

Pazar ola!

*Bir esnaf , satıcı özdeyişi.