İnegöl ve Dörtyol'dan sonra

Geçen haftalardaki gelişmelerin, benim hissettiğim en önemli ve ürkütücü boyutu, batıdaki Kürtler için göçün gündeme girmesidir.

İnegöl ve Dörtyol daha önceki linç vakalarından bazı farklılıklar taşıyor. Öncekilerde Kürt düşmanlığı kendisine, birincisi, öncelikle politik muhatap arıyordu. İkincisi, tercihen yerel değil yabancı Kürtlere yöneliyordu. Üçüncüsü, bu tür olaylar her zaman devlet tarafından bir biçimde ve bir düzeyde manipüle edilirse de, eskiler daha manipülatif, sonuncular daha popüler görünüm vermiştir. Özetle Kürt düşmanlığının komşuların malına ve canına kast eden bir sıradan faşizme dönüşmesinden söz ediyorum. Başka ifadeyle, zaman zaman züğürt tesellisi tadı verse de yanlış olmayan, şu “otuz yıldır çatışma olmasına karşılık, olayların bir Kürt-Türk savaşına dönüşmediği” saptaması tehdit altına girmiş görünüyor.

Daha önce AKP'nin Kürt açılımının kapandığını saptamıştık. Orada kalmadı ve bir adım daha atıldı...

Bu saptama veya olasılıktan devam edeceksem, Türkiye'de verili siyasal öznelerin batı Kürtleri karşısında bir kere daha çok büyük bir çöküşle yüz yüze geleceğini eklemeliyim.

Bir: Bu nüfus, sakin sessiz tahliye edilmek için fazla büyüktür, deportasyonun kontrol edilebilmesi mümkün değildir.

İki: Tehlikenin maddi koşullarının krizle birlikte olgunlaştığını not etmek gerekir. Önemli bir sermaye birikimini ellerinde bulundurmayan, ağırlıklı olarak yoksul batı Kürtlerinin, bakkal dükkanları ve tuttukları düşük nitelikli, zor koşullu işler bile çevrelerindeki diğer etnik grupların iştahını kabartabilir.

Üç: Her durumda, Türkiye'de bu tür gelişmeler tabandan çıkmaz, olsa olsa tabanda çok güçlü karşılık bulur. Asıl bakılması gereken egemen güçlerdir. Son olaylar, egemen güçlerin de etnik çatışmaları siyasal tıkanmaların çözücüsü veya bazı süreçlerin kolaylaştırıcısı olarak kullanma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Düşünsenize, bugüne kadar TSK'nın “özelleştirilmesi”nin önünde en büyük engel gibi duran çatışma ortamının, eski yapının dağıtılması ve yenisinin kurulması için en büyük gerekçeye dönüştüğünü! Sorunu çözmek için korunması gereken TSK fikrinin yerini, sorunu çözemediği için dağıtılması gereken TSK fikrine geçiş zor olmayacaktır. Böyle bir projenin yanında Türk veya Kürt Memetlerin kanının lafı mı olur!

Daha kısa vadeli yararlar da beklendiği anlaşılıyor. İnegöl ve Dörtyol benzeri gelişmeler, hayırcı sağın tabanını AKP'den ayrıştırmasına yardım eder. Aynı şekilde, islamcılaşma ve AKP'ye kaymaya karşı Kürt tabanının da bir konsolidasyona ihtiyacı olduğunu düşünebiliriz.

AKP'ye gelince psikolojik savaş deneyimi çok güçlü ve kontra örgütlenmesi çok yaygın devletin, isterse aşağıdaki provokasyonları durduracağını bilmeliyiz. AKP -en azından- durdurmamıştır. Akıl almaz ölçüde pragmatik ve uydurukçu olan bu parti, bir yandan olayları gizli devletin tasfiyesi ve demokratikleşme demagojisine meze eder, diğer yandan da diğer öznelere sopa göstermiş olur. BDP ve PKK'ye 80 öncesinin Alevi katliamları anımsatılmaktadır. Faşizmin tabanının AKP tarafından kullanılması yeni bir durum olarak herkesin ve MHP'nin önüne çıkmaktadır. Hükümet açısından gerilim, inisiyatifi kaptırdığı alanlarda karşıtlarını baskılamanın da yöntemidir. Ayrıca olası bir katliamın bilmem hangi paşanın veya parti yöneticisinin veya ergenekoncunun talimatıyla yapıldığına kanıt üretmek çocuk oyuncağıdır AKP Türkiye'sinde.

Ancak kim ne tasarlarsa tasarlasın, böyle bir kitlesel göçün belli başlı siyasal özneleri zor duruma düşürmesi kaçınılmazdır. Ne suçu başkasına yıkmanın değeri kalır, ne de kimse yağmacıları aklama çabasının dışında durabilir. BDP olsa olsa göçün güvenlik derecesini etkiler. Doğunun batı nüfusunu kabul etmesinin maddeten mümkün olmaması olayın içinden çıkılmazlığını daha da karmaşıklaştıracaktır.

Bu tabloda solun çağrısı eksik. Ya da solun çağrısı olmadan tablo eksik.

Türkiye'deki karanlık dönüşüm sürecinin biricik pozitif özelliği de burada zaten: Memleket felakete doğru yol alırken, sol ister istemez güçlenecek. Sorun felaketi önleyecek, takoz oluşturacak ölçülerde ve zamanında güçlenebilmekte. Kürt halkının acısını dindirmenin anahtarı da burada...