İkinci Cumhuriyet Partisi

Milletvekillerinin çoğunluğunun desteği bir güvence oluşturmazdı belki ama -İstanbul'unki de dahil olmak üzere- il başkanlarının çok büyük çoğunluğunun desteği Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığını kongreden günler önce yakaladığını gösteriyor olmalı. CHP'nin kendine özgü, tuhaf siyasal ve örgütsel mekanizmalarına pek aşina olmasam da, bunun söylenebileceğini sanıyorum.

Asıl önemli olan, zaten o mekanizmaları aşıyor. Son birkaç günde yükseltilen kampanya Türkiye'nin AKP'nin kuruluşuyla karşılaştırılabilecek ölçekte bir operasyon ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Kanımca İkinci Cumhuriyet veya -aynı anlama gelmek üzere- Cumhuriyetin tasfiyesi süreci, ihtiyaç duyduğu ikinci partiye kavuşuyor. Bu ikinci partinin şekillenmesi ile birlikte birinci cumhuriyetin büsbütün kapandığının ilanı da mümkün hale gelecektir.

AKP'li yılların CHP'si, eski cumhuriyetin dinci gerici, osmanlıcı ve emperyalist saldırıya maruz kalan ilkeleri ve değerlerini belli bir tutarlılıkla savunmuyordu. Cumhuriyetin tasfiyesinde solun likidatörü Baykal'ın özgün bir yeri vardır. Bu parti anti-emperyalist miydi? Ne zaman Amerikan üslerini, AB bağımlılığını eleştirdi? Bu parti değil miydi, beceriksizce çarşaflara dolanan!

Mesele, Baykal CHP'sinin yeni Osmanlı modelinde kendini nereye yerleştireceğini bilemiyor olması ve arada harcanıp gitmemek için ayak diremesidir. Böyle bir çizginin adı ne direniştir, ne cumhuriyetçilik, ne de ana muhalefet. Ayak diremekten daha iyisini bulamadım!
Yaşadığımız büyük bir operasyondur ve bu operasyon CHP'ye yeni ve merkezi önemde bir yer vaat ediyor.

Yazının bu noktasında okur, dönüp soL portalın Kılıçdaroğlu'nun politik çizgisinin farklılık taşıyamayacağını gösteren dünkü manşet yazısını gözden geçirebilir. Kemal beyin bir sol rota çizeceğini düşünmek, vahim yanılgı olacaktır. Hayır düzenin bağrında bile olsa, sol bir dönem açılmıyor. CHP daha güçlü muhalefet yapmayacak, cumhuriyetçiliğe yönelmeyecek. CHP, sadece, operasyonun ürünü yeni siyaset tasarımında kendisine tahsis edilen yeri görmüştür.

Gören bir tek Kılıçdaroğlu da değildir. Artık, Baykal'ın Pensilvanya atfının sadece Gülen sempatisini yansıtmadığını, bunun yanı sıra ve bundan daha önemli olmak üzere, operasyonla ilgili olarak ABD'yi hedef almama taahhüdü anlamına geldiğini düşünebiliriz. CHP MYK'sı, genel sekreterin üstüne “CIA ajanı mısın?” diye yürüyecek ölçüde, adres konusunda nettir. Baykal ise “ABD'ye dokunmayın, hedefi AKP'ye daraltalım” diyen bir ayrılık konuşması yapmıştır. Pekala Baykal da görmüştür rezervasyon fişini. Ama belli ki, kendisine yer olmadığını görmesini engelleyen bir dev aynası asılı odasında! Lakin Kılıçdaroğlu'nun Baykal'a saygısı öylesine bir laf da değildir. Yeni koordinatlarına yönelirken CHP, politikasını değil, siyasetteki konumlanışını değiştirecektir, o kadar.

Zaten sorun Deniz beyin kişiliğinde değil. Sorun birinci Cumhuriyetin kurucu partisinin dokularında. Bu dokular CHP'yi MHP'yle birlikte aynı safa itmişti. Verili dönüşüm kulvarında rakipsiz, seçeneksiz ve yalnız kalan AKP ise, içerde tek parti yönetimine gideceği için değil, İsrail'i veya ABD'yi üzdüğü için hiç değil ama süreci taşımakta zorlanacağı için sorundur. AKP, siyasetin faşist, sosyal-demokrat, Kürtçü ve solcu kulvarlarının hiçbirinde uygun, belirli bir güçte, etkili bir dönüşüm ortağına sahip olmaksızın geldi bugüne. Yetmiyor...

Hükümet ve muhalefet ortak bir İkinci Cumhuriyet zeminini birlikte güçlendirmek yerine, sürecin kendisini hırpalayacak bir tepişmeyle oyalanıyorlar. Velhasıl 2010'un kapitalist Türkiye'sinin toplumsal dinamikleri, Meşrutiyet öncesinin tıkız, başbakanın 23 Nisan şakasıyla “ister asan ister kesen” modeline sığmamıştır. Bu Türkiye'nin çok geniş kesimlerinin ve erdemli addedilegelen geleneksel ideolojilerinin yok sayılmasından geriye büyük boşluklar kaldığı görülmüştür. Hafife almayın, bu boşluklarda halkçı ve kamucu bir solun filizlenmesinin mümkün olduğu da anlaşılmıştır... AKP totaliterliğinin ezmekten başka bir şey yapamayacağı alanlardan söz ediyorum. 1960'lardan bu yana CHP'nin olan işlerden. Göreceğiz bakalım, sosyal-demokrasi yeniden etkin bir sigorta haline gelebilecek mi?

Ancak bu görev için CHP'nin dokularının değişmesi, bunun için ise bir şok ve bir takım kolaylaştırıcılar gerekiyordu. Baykal'a şok, Kılıçdaroğlu'na kolaylaştırıcı... Hepsi birkaç güne sığdı. Yeni CHP ayak diremekten vazgeçip sürecin ana mantığını benimseyecek. Bunu, içerde daha demokratik olmak, dışarda iktidara yürümek diye süsleyecekler.

Oysa Türkiye iki (büyük) partili Amerikanvari bir sistemi bir kez daha deneyecek. Sol kamuoyunun onca yıl sonra ikinci bir Karaoğlan zokasını yutmaya hazırlandığı, bu kapsamda daha düne kadar CHP'ye demediğini bırakmayan neo ve sol liberallerin rol üstlendikleri, AKP'nin buna yardımcı olduğu, medyanın bir üs gibi çalıştığı günler bize de görev yüklüyor. Sol yeni modeli ancak büyük bir gövdeyle engelleyebilir. Bu dönem toplumun hissedeceği kuvvette bir örgütlenme atağı yapamayan sol, zemin kaybedecektir.