Filmin Devamı

Bölünmenin tartışma gündemine, iç savaşın ise sokağın gündemine girmesinin ardından, artık kamuoyu Açılım-2'ye hazır hale gelmiş olmalıydı. Açılım-2 arada toprağa düşen onca gencin cansız bedenlerini inşaat temeli olarak kullanmış olacak.

Arınç'ın insafa gelip Özkan'ın feryadını duymasının arkasında tek başına Öcalan'ın feryadına kulak vermenin imkansızlığı yatıyor. Pasif savunma veya eylemsizliğin bir Ramazan ayı veya oylama öncesi pratiği olarak yaşanması mümkünken koşullarıyla birlikte yani gerekçelendirilerek deklare edilmesi, pazarlık masasının ilanıdır. Son tarihin 13 değil 20 Eylül olması da referandum sonrası hükümete tanınan bir haftalık zamanı anlatır...

Memleket anında Açılım-2 havasına girmiş bulunuyor. Bu havanın “yetmez ama evet”çileri fit hale getireceği kesindir. Bu havanın “belki ama hayır”cı kesimi kuşatacağı bellidir. Adı konmamış bu ikinci kalabalık AKP dışı merkez sağdan, “çağdaş” sosyal-demokrasi ve temkinli liberal sol kesimlere uzanan bir kütledir. Bu havanın -BDP tabanını serbest bırakmasa veya evete dönmese bile- Kürt tabanını etkileyeceği de açıktır. Böylece AKP, dünyanın en insani, en temel istemi olan “kimse ölmesin” dileğini referandum sandığına yedeklemektedir. Bu konuda asıl aktör AKP olmamakla birlikte, kazanan AKP'dir.

Kimse demagojilere sarmasın kanı durdurmak için AKP'nin heybesini doldurma zorunluluğu yoktur.

O kadar yoktur ki, filmin devamını beklerken, sağın neyi ne kadar açabileceği konusunu örneklemekte yarar olacaktır:

Kemal Burkay uzun zamandır sağcıdır: “Ne zaman demokratik gelişme olsa sınır karakolları baskına uğruyor. Bazı eylemler var ki, bizzat Ergenekon mu, kontrgerilla mı, JİTEM mi yaptı belli değil mesela Bugün gazetesinin ortaya attığı Heron olayı. Amaç, AB sürecini sabote etmek, AKP’yi hükümet edemez duruma düşürmek ve bir cunta gerekçesi yaratmak. Bu kirli savaş Türk halkının da yararına değil. Militarizmin kendi çıkarı için sürdürdüğü bir oyun bu. Yoksa PKK olayını bitirmek kolay. Savaştan beslenen derin devlet, CHP ve MHP içindeki statükocular engel olmasalar PKK silah bırakır.”

AKP'nin doğrudan kontrolündeki devlet mekanizmaları kitlesel linç girişimlerini destekleyip aklarken bu analiz artık bıktırdı. Burkay'ın geceleri darbe kabusuyla yatağından fırlayıp fırlamadığını bilemem, ama her PKK eyleminden sonra bir hafta kendine gelemeyen ve ihmaldi, ajandı diye dağılan TSK'dan korkmak için şaşırmış olmak gerekir. Açılım-2 ahı gitmiş vahı kalmış, derin devlet heyulasını geriletmek üzerine kurulacaksa, tamamen göstermelik kalacaktır.

Ali Çarkoğlu eski solcudur, çok zamandır liberal sağcılığın önde gidenlerindendir, yani devam filmine uyacak bir aktördür: “Kürt ise 'Kürtler ayrımcılığa uğruyor' diyor. Alevi ise 'Aleviler ayrımcılığa uğruyor' diyor. Oysa piyasa liyakate dayalı bir sistem olarak görülse o zaman insanlar diyecek ki, 'Bırak piyasaya, herkes hak ettiğini alır nasılsa.”

Piyasa bazı Kürtleri çocuk yaşta güneş doğmadan büyük kentlerin çöplerini ayıklamaya, başkalarını kamyon kasasında bin kilometre gidip aylarca gecekondudan mahrum kalıp pamuk fındık toplamaya layık görmüşse, Açılım-2'nin yönü bellidir.

Açılım-2'de parası olan Kürtçe kursuna gider. Olmayanın zaten kitap alacak parası da yoktur. Çarklarımız bunu rasyonel bir tercih olarak görecek, eğitimi olmayan, dolayısıyla işgücü kalitesi düşük, işsizliğe hak etmiş Kürtleri kısıtlı gelirlerini har vurup harman savurmamak yerine, akılcı biçimde kuru ekmeğe yatırmalarını, gündelik konuşmanın yüz- iki yüz kelimesi ve düğün halayı türküleri dışında dil ve kültürlerini geliştirmekten feragat etmelerini alkışlayacaklardır.

Sağcı entelijansiyanın yeni pınarlarından biri de polis örgütü. Geçenlerde iki öncü aydın polis Hakkari, Yüksekova ve Van'da güvenlik güçlerinden vatandaşlara, PKK'lilerden eğitimcilere kadar her kesimle görüşerek bir akademik çalışma ve rapor hazırlamışlar: “Kızlar, ailesinde ve çevresinde yaşadığı sorunlardan kaçmak için örgüte katılıyor.” Güzel, Açılım-2'ye başlık parasının azaltılması, çöpçatanlık müessesesinin reformu, evlenme yaşının aşağı çekilmesi eklenecek. Öyle anlaşılıyor!

“Köy boşaltmalar, boşaltma sırasında askerin gelip tehdit etmesi, aşağılaması, babayı çocuklarının yanında aşağılaması...” Bunlar terörün ve Kürt sorununun nedenleri oluyor ve medyada “çarpıcı sonuçlar” başlığı altında sergileniyor!

“Bir sağlık görevlisinin, başkasının adına yeşil karta reçete yazmaması bile menfi algılanıyor...” Evet, bu Kürtler piyasa kurallarına müdahale anlamına gelen bir takım ayrıcalıklar isteyerek ayıp ediyorlar. Hey, bu cahillere bedava ilaç peşinde koşmanın ayıp olduğunu kimse anlatmayacak mı?

Aman dikkat bunlara “Piyasanın görünmez eli her şeyi dengeye getirir” dersek, yine yanlış anlayacak, görünmez eli Jitem tetikçisi falan sanacaklardır. Açılım-2'nin işi sahiden zordur.

“PKK kalabalık ailelerden bir bireyin örgüte katılmasını istiyor. Böylece kalabalık aileler örgüt ile irtibata geçiyor ve daha geniş taban oluşuyor.” Etkileyici bir analiz! Ama keşke bu adamlara birisi önceden “aşiretler”den söz etmiş olsaydı. Bir de ulusalcı Kürt partilerinin bölge illeri bazında nasıl bir oy tabanına sahip olduklarından falan...

AKP açılımının devam filminde kadronun donanımı aşağı yukarı bundan ibaret. Sorun Hasip Kaplan'ın geçenlerde Anayasa oylamasında 'evet' oyu verecekleri gericilik, 'hayır' oyu verecekleri de ırkçılıkla suçlaması değildir. Bu tür vurgulu ifadeler hayır'dan çıkıp boykota gelen Akın Birdal veya hayır'dan arabulucu evetçiliğine dönen Ufuk Uras örneklerinde görüldüğü gibi aşılır. Gün gelir Kürt tabanı gericilik ve ırkçılık seçenekleri karşısında serbest bırakılabilir ve bunca yıldan sonra Kürtlerden Türk ırkçısı çıkmayacağına güvenilebilir.

Ne çıkar? Önce AKP'ye, nerden baksanız beş puanlık hediye çıkar. İkinci olarak, boykotçu Türk soluna ağır bir yorgunluk çıkar. “Aynı şeyleri düşünüyoruz, ama onlar boykot biz hayır diyoruz” diyenlere acil yaratıcılık ihtiyacı çıkar. Şu ara rapor yazmakla iştigal eden ve “elbette herşey tartışılmalı” nakaratını ezberleyecekleri anlaşılan CHP'lilerden sezdiğimiz kadarıyla “bölünmeye alışalım” çıkar. Ramazan'ın itkisiyle ilk açılım süresince dinin birleştiriciliğinin ihmal edildiği yolunda dört başı mamur analizler çıkar.

İsteyen bu yemeği yine yer! Pazarlığın her tıkandığı noktada uçakların bomba yüklü kalkmaları, mayınların bombaların havada uçuşması da ilkinde olduğu gibi ikinci filmde de sabit ögedir. Bu çözüm yoluna “az linç, açılım dostudur” türü atasözleri yaraşır.

Öte yandan bu süreç Türk ve Kürt emekçilerinin gönüllü ve yeni birliğini öngörenleri rakipsiz kılar. Solun ülkenin biricik aklı olduğunu gösterir. Emekçi birliğinin tek çare olduğunu kanıtlar.

Her durumda sol güçlenecektir. Referandum sonucu ise, başka bir çok nedenle ve biz çalışmaya devam ettiğimiz için ortadadır.