Öğrencilere yönelik şiddete karşı geniş çaplı rapor

Çeşitli alanlardan akademisyenler, doktorlar,hukukçular ve kitle örgütü temsilcileri son yıllarda üniversite öğrencilerine yönelik artan şiddet ve baskıya karşı geniş çaplı bir rapor hazırladılar.

İstanbul, Kocaeli ve Marmara Üniversitesinden bir grup öğretim üyesi ile İstanbul Barosu üyesi bir grup avukat ve İstanbul Tabip Odası Üyesi bir grup hekim geçtiğimiz yılın son aylarıyla birlikte öğrencilerin hak arama eylemlerine karşı artan baskı ve şiddete yönelik geniş çaplı bir rapor hazırladı.

“Üniversite Öğrencilerinin İfade Özgürlüğünün Toplu Kullanımı” başlıklı raporun giriş bölümünde, “2010 yılının son haftalarında üniversite öğrencilerinin düşünce özgürlüklerini toplu olarak ve farklı biçimlerde ifade etme ve açıklamaları karşısında siyasetçi, yönetici ve kolluk güçlerinin gereksiz, amaca uygun olmayan ve ölçüsüz tepki vermeleri karşısında” raporun hazırlanmasına karar verildiği kaydedildi. Önemli ayrıntılara yer verilen rapor, “Belli başlı olaylardan kesitler, Müdahalelerin kronolojik listesi, Gösterilerin muhatapları, Öğrencilerin beyanlarını doğrulayan örnek raporlar, Orantılılık yanıltması, Göz yaşartıcı gazlar, Üniversite yöneticilerinin tutumu, Demokratik kitle örgütlerinin tutumu, Olayların siyasal ve hukuki bağlamı, Yasalar, Anayasa ve İHAS ekseni, Yargı organlarının tutumu ve Çözüm önerileri” başlıklarından oluşuyor.

“Bastırma resmi ve politik uygulamaya dönüştü”
Raporun giriş bölümünde, raporun 9 ay önce yazılmaya başlandığı ve ilerleyen aylarda “öğrencilerin taleplerini farklı ifade biçimlerini, kamu makamlarının şiddet kullanarak bastırıcı eylemlerinin” daha da arttığı kaydedilirken şu ifadelere yer verildi: “Öyle ki, hiç şiddet içermeyen düşünce açıklamaları ve istemlerin bastırılması, genel bir resmi ve politik uygulama halini aldı. Muhalif görüşlerin bastırılması ve yıldırılması, siyasal ve idari makamların eylemleriyle sınırlı kalmamış, yargı organları da, özgürlük ve eşitlik ilkelerini ihlal edici kararlar vermiştir.” Anayasa ve yasalarda, demokratik olmayan, insan hakları ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmayan birçok hükmün hala yürürlükte olmasına rağmen, şiddet ve ceza uygulamalarının değiştirilmiş biçimiyle yürürlükte olan 1982 Anayasası ile açıklanamayacağının vurgulandığı raporda uygulamalarda siyasal iradenin belirleyiciliğine dikkat çekildi. Raporda, “Bunun yanı sıra, yargı mensupları ve özellikle, ‘özel yetkili savcı ve yargıçlar’, askeri yönetim dönemini aratır zihniyetten arınmak durumundadırlar” ifadelerine yer verildi.

“Doğal hak olduğu kadar toplumsal sorumluluk”
Raporda, “üniversite öğrencilerinin ve gençlerin kendilerine uygulanan ve ileride uygulanacak olan hem üniversite ile ilgili düzenlemeler hem de çalışma hayatı, ekonomik politikalar gibi toplumun her kesimini ilgilendiren konularda görüş bildirmeleri, bu şekilde de alınan kararlara demokratik olarak ortak ve kararlarda söz sahibi olmaları, isteklerini, eleştirilerini muhataplarına ulaştırmaları en doğal hakları olduğu gibi aynı zamanda toplumsal sorumluluklarıdır” ifadelerine yer verilirken, öğrencilerin bu haklarının geçtiğimiz eğitim ve öğretim yılında artan bir şiddet ve baskıyla engellendiği kaydedildi. Raporda bu engellemelere yönelik belli başlı örnekler sunuldu.

“Siyasiler kolluk güçlerine ve yargıya direktif veriyor”
Hazırlanan raporda gösterilerin muhataplarının esas olarak siyasi kişilikler ve temsilciler olduğuna dikkat çekilirken, muhatapların bu gösterilerin demokrasinin bir gereği olduğunu kabul etmedikleri, daha da ileri giderek, kolluk güçlerine ve yargı makamlarına gösterileri nasıl tanımlamaları gerektiği konusunda bir anlamda direktif dahi verdikleri kaydedildi. Raporda öğrencilerin gördükleri şiddete ilişkin anlatımlarına da yer verilirken, öğrencilerin beyanlarını doğrulayan örnek raporlara da yer verildi. Üniversite öğrencilerinin gösterilerinin tamamen hak kullanımı kapsamında olduğu ve kolluk güçlerinin her düzeydeki müdahalesinin yasadışı olduğunun vurgulandığı raporda, “Burada kesinlikle yasal kamu gücünün sınırını belirleyen orantılılığın uygulanma imkanı yoktur, doğrudan hak kullanımının engellenmesi amacı ve buna yönelik şiddet ve saldırı söz konusudur” ifadeleri kullanıldı. Raporda ayrıca gösterileri dağıtmak için sıkça kullanılan göz yaşartıcı gazlara da sıkça değinilirken, “insan sağlığına etkileri nedeniyle bir kimyasal silah olduğu kabul edilen göz yaşartıcı gazların ‘hiçbir durumda’ kullanılmamasını gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Hazırlanan raporda konuya ilişkin dikkat çeken bir başka noktanın “siyasilerin tutumunun yönetici kadroyu önemli ölçüde etkilemesi hatta davranış biçimini belirlemiş olması” olduğu ifade edilirken, çeşitli örneklerle bu durum açıklandı. Raporun son bölümünde alınması gereken önlemlere de yer verilirken, “Alınması gereken önlemlere anayasadan başlamak gerekir. Yasaları gözden geçirme gereği, uygulamaya ilişkin bakış açılarının gözden geçirilmesiyle anlam kazanır” ifadeleri kullanıldı.

“İzleme ve Gözleme Grubu” oluşturulacak
Raporda ayrıca geçtiğimiz eğitim öğretim yılında tanık olunan ve raporun konusunu oluşturan ihlallerin 2011-12 öğretim yılında yaşanmaması için ve çözüm önerilerinin uygulamaya geçirilebilmesi için, “Barolar, Tabip Odaları, Sendikalar, Öğretim üyeleri ve Öğrenciler” gibi bileşenlerden oluşacak “İzleme ve Gözlem Grubu” oluşturulmasına karar verildiği ifade edildi.

Raporu hazırlayanlar adına Prof.Dr.İbrahim Kaboğlu, Av. Arzu Becerik ve Av. Yeşinil Yeşilyurt raporun 21 Eylül 2011 Çarşamba günü saat 13:00’de İstanbul Barosu’nda yapılacak bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulacağını kaydettiler.

(soL - Haber Merkezi)