Bahreyn'e ABD müdahalesi

ABD, Bahreyn'deki gelişmelere müdahalesi ile Arap coğrafyasında ağırlığını hissettiriyor.

14 Mart'ta Suudi Arabistan, onun Körfez İşbirliği Konseyi ortağı Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Bahreyn'e gerçekleştirdiği askeri müdahalede ve önceki süreçteki gözle görünür ABD etkisi, Obama yönetiminin harekete geçtiği yorumlarını beraberinde getirdi. Batı medyası gelişmelere sessiz kalmayı tercih ederlen, ABD'nin Arap dünyasından aldığı destek ile ilerideki günlerde yeni planları hayata geçirmeye çalışacağı şimdiden konuşulmaya başlandı. BM Güvenlik Konseyi'nin Libya konusunda aldığı karar da ABD ve AB'nin Arap coğrafyasına müdahalesine dayanak oluşturduğu yorumları yapılıyor.

Bahreyn'de çatışmaları bastırmak için bölgeye çağırılan 1000 asker, 500 güvenlik personeli ve zırhlı taşıma araçlarının başkente varması üzerine ülkede 3 aylık bir olağan üsstü hal ilan eden Bahreyn hükümeti, yetkilerinin bir kısmını orduya devredenken, durumu,"ulusal güvenliğimiz için atılması gereken adımlar" olarak yorumladı. Mısırlı El-Masri El- Youm gazetesi de iki hafta önce 30'a yakın tankın Suudi hükümetince bölgeleye gönderildiğini iddia etmişti.

Şii-Sunni temelli bir çatışma olan Bahreyn'deki olayların bir ABD-İran denge oyununa dönüşme ihtimali bir süredir konuşuluyordu. Arap dünyasındaki çalkantılar sırasında ABD'yi endişelendiren şeylerden bir tanesi de şii topluluklar ve radikal sünni gruplar arasında İran'ın güç kazanma olasılığı.

ABD'nin "askeri" müdahalesi
Olaylarda yer alan aktörlerin yakın zamanda ABD ile ilişkileri, en azından yakın vadede ABD'nin elini kuvvetlendirmiş gibi duruyor. ABD Savunma Bakanı Robert Gates 11-12 Mart'ta Bahreyn'i ziyaret etmişti. Aynı zamanda başkumandan da olan hanedan üyeleri Kral Hamid bin İsa el Halifa ve oğlu veliath prens Salman bin Hamid bin İsa al Halifa ile görüşmeler yapan Gates, "İkisinin de ciddi ve gerçek reformlara inandığına, muhalefetin ise yerinden kalkmayıp hükümetin bütün yükü üstlenmesini beklediğine ikna oldum" diyerek ülkeye arka çıkmıştı. İran hakkında da konuşulduğunu belirttikten sonra Libya'ya da değinerek, hava sahasının kapatılması gündemine ilişkin,"Eğer bizden istenirse bunu gerçekleştirecek kuvvet elimizde mevcut" açıklamasını yaptı.

7 Mart günü toplanan ve Bayreyn, Kuveyt, Umman, Katar, BAE ve Suudi Arabistan'dan oluşan Körfez İşbirliği Konseyi'nin Libya'da hava sahasının kapatılması yönünde çalışmaların başlatılması gerektiğine ilişkin açıklamaları da ABD'nin elini güçlendirmişti.

Ama bölgedeki dengeler ile asıl oynayan durum geçtiğimiz Eylül ayında ABD'nin bölgeye yaptığı 123 milyar dolarlık silah satışı oldu. Konsey ülkelerine yapılan bu satışın en büyük payını 67 milyar dolarlık 84 F-15 savaş uçağı, 70 Apache kruvazörü, 72 Black Hawk Helikopteri ve 36 hafif zırhlı helikopterin yanı sıra binlerce lazer kontrollü akılllı bombalar ile Suudi Arabistan almış durumda. Ayrıca bu satış ABD tarihinin en büyük silah satışı olduğu da Financial Times tarafından iddia edilmişti. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan açıkmalaya göre Körfez ülkelerine silah satan ülkeler arasında ABD yüzde 54'lük bir oranla pazarı elinde tutuyor, Fransa ise yüzde 21 ile ikinci sırada. Sarkozy'nin bölgedeki gerilimle en çok ilgilenen AB lideri olduğu biliniyor.

Suudi müdahalesinden sonra Reuters'e konuşan bir protestocu, "Bu, ülkemizde oynanan bölgesel bir plan, Amerikalılar cesur insanlar olsalardı, bizimle uğraşacaklarına gider direk İran'a saldırmayı denerlerdi" demişti.

Bahreyn'de iktidardaki Halifa hanedanı sünni iken nüfusun yüzde 70-75'inin şii kökenli olması dinin her zaman önemli bir yer tuttuğu bölgedeki temel taraflaşma noktası olarak gösteriliyor.

5. filo'nun merkezi
Bareyn'in başkenti Manama'da konuşlanan ABD'nin 5. filosu bütün çok geniş bir bölgeden sorumlu tutulmuş durumda. 2.5 milyon deniz mili bir alandan ve Kenya'ya kadar uzanan bir coğrafyada yetkili olan 5. filo, bölgede yaptığı operasyonlar ile biliyor. Askeri üstte daimi olarak 4000 ile 6000 arası askeri personel bulundurulurken tüm bölgede genel olarak 30.000 askerlik bir güç olduğu belirtiliyor. Bahreyn sadece bir stratejik bölge olarak değil "İran'ın siyasal etkisinden ve olası saldırılarından korunması gereken bir enerji bölgesi" olarak da Beyaz Saray ve Pentagon için önemli bir ülke konumunda.

2004 yılında İstanbul'da toplanan NATO toplantısında da bölgenin önemine dikkat çekilmiş ve bu bölgede güvenliği sağlamanın NATO'nun öncelikli görevlerinden biri olduğu belirtilmişti. Üs kurulduktan sonra ise İran, bu durumu kabul edilemez bulmuş ve elçisini ülkeden geri çekmişti. Kurulduğu günden itibaren ülkede tepki çeken üs, bugün de protestocular tarafından tepki ile karşılanıyor. Göstericiler ülkedeki üssün bir gün ülkenin başına bela olacağından korktuklarını her fırsatta dile getiriyorlar.

ABD, süreçte Suudi hükümetinin kendilerini "bilgilendiklerini" fakat kendilerine "danışmadıklarını" iddia etse de gelişmelerin, meşruiyetinin çok zedelendiğini bilen ABD'nin kendisine açtığı yeni bir müdahale kanalı olduğu çok sık dillendirmeye başlandı.

(soL - Dış Haberler)