'Venezuela yaşamak istediği toplumsal yapıyı inşa ediyor’

Counter Punch’ta yayımlanan bir haber röportajında Peter Lackowski, Venezuela’ya yaptığı beş seyahatten izlenimlerini anlattı. Batı medyasında 'insani kriz', 'büyük kaos' olarak sunulanın gerçeği yansıtmadığını ancak ülkenin ablukadan ve ekonomik savaştan etkilendiğini anlatan Lackowski, Venezuela halkının vatanlarını savunma kararlılığına dikkat çekiyor.

soL - Dış Haberler

Venezuela’ya ilk kez 2005 yılında giden ABD Vermont eyaletinden emekli öğretmen Peter Lackowski kendini Venezuela dostu olarak tanımlıyor. Geçtiğimiz hafta Counter Punch'ta çıkan yazısında, halkın sene başında ABD desteği ile yapılan darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara karşı neler yaptığını gündelik hayattan gözlemlerle aktarmış.

Lackowski, yazısına 2005'te sokaklarda dilencilerin, evsizlerin ve sokak satıcılarının olduğunu; ancak aynı zamanda herkese okumayı öğretmek için bir kampanya yürüterek evlere kitap paketlerinin dağıtıldığını, fakir mahallelerde Kübalı sağlık personellerinin bulunduğu kliniklerin, komünlerdeki insanlar tarafından yönetilen, yerel haberler yayınlayan bağımsız radyo istasyonlarının olduğunu anlatarak başlıyor.

İlk ziyaretinden sonra 2008, 2014 ve 2015 yıllarında Venezuela’da bulunan Lackowski, ülkedeki on yıllık dönüşümü şu şekilde dile getiriyor: “Sokaklarda dilenciler ve evsiz insanlar yoktu. Milyonlarca kentsel ve kırsal konut inşa eden bir konut programı çerçevesinde her yer inşaat halindeydi. Ülkeyi dolaştığımda, daha fakir bölgelerde yaşayan insanların yaşamlarını iyileştiren sayısız çaba gördüm: Dizüstü bilgisayarlar öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılıyordu, komün bahçeleri, spor tesisleri, mahalle klinikleri, gıda fiyatlarının yükselmesini engellemek için fiyat kontrolleri ve her türlü altyapı iyileştirmeleri yapılıyordu.”

'İŞLER GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL'

Geçtiğimiz yıl boyunca medyayı kaplayan Venezuela’da “insani kriz” yaşandığına dair haberler üzerine, ülkede gördükleriyle medyada anlatılanların arasındaki tutarsızlık Lackowski’nin birkaç arkadaşıyla yeniden Venezuela’ya gitmesine neden olmuş. Halk kesimlerinin ekonomik yaptırımlara ve savaş tehditlerine nasıl tepki verdiğini görmek için yeniden Venezuela’ya gidişini şöyle anlatıyor: “Eski şartların geri dönüp dönmediğini merak ediyordum - dilencilik, evsizlik, sokak satıcıları. Gördüğüm şey şaşırtıcıydı. İşler çok normal görünüyordu. İnsanlar daha önceki ziyaretlerimde olduğu gibi işlerine gidiyor, haftasonu tatil yapıyordu. ABD ve dünya medyası çaresizlik, sıkıntı ve kaos imajı yaratıyordu, ama sokakta bunun belirtileri yoktu. Restoranlarda ve marketlerde yemek vardı.”

Bu ilk izlenimin ardından Lackowski, ülkenin enflasyon ve ablukanın yarattığı sıkıntılarla boğuştuğunu fark etmiş. Enflasyonla mücadele için devletin, CLAP adı verilen bir program çerçevesinde evlere gıda paketleri dağıttığını ifade ediyor. İki haftada bir mahalle komiteleri evlere pirinç, fasulye, yağ, şeker vb. içeren gıda paketleri bırakıyor, gıda paketleri tüketildiğinde marketlerde yiyecek mevcut; ancak yüksek enflasyondan dolayı karşılamak zor.

İkinci sorun, ithal malları etkileyen abluka. Venezuela, tüketiminin çoğunu üretebilecek sanayi kapasitesine sahip bir ülke olmasına rağmen belirli hastalıklar için ilaçlardan, arabalar için yedek parçalara kadar birçok şeyi ithal etmek zorunda. Bununla birlikte halk, önceki yıllara göre ekonomik savaşla mücadele edebilmek için çok daha iyi bir durumda; çünkü sağlık, eğitim ve birçok temel ihtiyaç devlet tarafından ücretsiz olarak sağlanıyor.

MİLİSLERE HER YAŞTAN KATILIM VAR

Lackowski, halkın bu koşullarla mücadele etmek için milislere katıldığını söylüyor. Her yaştan ve cinsiyetten yetişkinin, erkekler kadar kadınların da ve yetmişli yaşlarındaki insanların milislere katıldığını görüyorlar. Milis kuvvetleri düzenli olarak eğitim alıyor; silahları ülkenin her yerinde komünlerde, ihtiyaç duyulabilecekleri yerlere yakın, güvenli yerlerde tutuluyor. Yakın zamanda, milislerin mahallelere dağıtılacak yiyecek paketlerini teslim etmekten sorumlu olacağı açıklanmış; bunun tıbbi kliniklere ve halka sunulan diğer hizmetlere yönelik daha önceki şiddetli saldırılara karşı bir önlem olduğu ifade ediliyor. Milislerin şu anda bir buçuk milyon üyesi var, hedef iki buçuk milyon.

'BARIŞ İSTİYORUZ AMA ÜLKEMİZİ VE İNSANLARIMIZI SAVUNMAK İÇİN ÖLMEYE HAZIRIZ'

Halk ekonomik savaşla mücadele etmek için kırsal kesimde olduğu gibi kentlerde de yiyecek üretmek için büyük çaba gösteriyor. Lackowksi ve arkadaşları, Caracas’ın batı ucunda Catia bölgesinde, 150 bin nüfuslu dört komünün oluşturduğu bir şehir çiftliğini ziyaret etmiş. Çiftliğin en büyük verimi 16 tonluk organik domates üretimi. Çiftlikte domuzlar ve tavuklar var ve bunların yanı sıra birçok başka sebze de yetiştiriliyor. Aynı zamanda bu çiftlikte Elvin Merlo adında bir belediye işçisi toplum için ucuz, kaliteli et üretmek için yeni bir proje başlatmış. Et üretimi için tavşan yetiştiren Merlo’ya bir başlangıç bütçesi ve bir yıllık maaşı ödenmiş. Tavşanları yerel bir ot, öğütülmüş mısır ve yumurta kabuğu ile besleyen Merlo, bir yıl içinde yeterince büyük bir sürüye sahip olmayı umuyor. O zaman geldiğinde topluma adil ve uygun bir fiyatla et sağlamak için soğutma ve diğer ekipman talebinde bulunacak. Elvin, bu proje için motivasyonunun ABD'nin gıda ve diğer ihtiyaçlar üzerindeki ablukasına tepki olduğunu söylüyor: “Bu, ekonomik savaşa karşı barışçıl bir direniş eylemidir. Barış istiyoruz ama ülkemizi ve insanlarımızı savunmak için ölmeye hazırız.”

Lackowski izlenimlerini "Venezuela halkı bu hikayenin gerçek kahramanlarıdır" diyerek bitiriyor. "İçinde yaşamak istedikleri toplumsal yapıyı inşa ediyorlar. Mevcut ekonomik savaşta, elde ettiklerini savunma kararlılığı onları bir bütün haline getiriyor."