Nepal'de 'bazı bebekler' kurtarıldı, taşıyıcı anneler geride kaldı

Taşıyıcı annelerin doğurduğu "beyaz bebekler" Nepal'deki depremden kurtarıldı, işgal toprakları İsrail'de 'güvenle' yaşayacak. Peki ya bebekleri 39 hafta içlerinde büyüten Nepalli kadınlar?

25 Nisan'da Nepal'de yaşanan 7.9 büyüklüğündeki depremde, 7500 kişi yaşamını yitirmiş, toplamda ise 8 milyon kişi mağdur olmuştu.

Depremin ardından medyaya konu olan insan öykülerinden biri de, taşıyıcı annelerin doğurduğu bebeklerin kurtarılıp annelerin geride bırakılışı üzerineydi. Time'da yayınlanan haberin başlığı şöyleydi; "İsrail bebekleri kurtarıyor, anneleri geride bırakıyor".

Habere göre, İsrail'e dönen bir Boeing-747 uçağı depremden kurtarılan ve son 6 hafta içinde vekil annelik yöntemiyle doğan 26 bebeği taşıyordu. Bebeklerin bazıları, çoğunluğu İsrailli gay çiftler olan ebeveynlerince taşınıyor, bir bölümüne de İsrailli yolcularca refaket ediliyordu.

Vekil annelerin hiçbirine ise, uçağa binme izni verilmemişti.

Oysa pek çok medya kuruluşu, İsrail ve Batılı ülkelerin Nepal'deki kurtarma faaliyetlerini parlatmakla meşguldü.

İsrail'de dışlanan eşcinsel çiftler ayrımcı uygulamalar nedeniyle Nepal'e gidiyor. Ülkede eşcinsellerin taşıyıcı anneler eşliğinde çocuk sahibi olması yasal değil. Dolayısıyla yalnız ebeveynler ve eşcinsel çiftler yurtdışına gitme eğiliminde. İsrail'de eşcinsellere yasak olan uygulamanın, Nepal'de hayata geçiyor oluşunun görmezden gelinmesi dikkate değer. Bu durum Batılı ülkelerin yoksul ülkelere ilişkin "homofobik, geri" gibi iddialarının da ikiyüzlülüğünü gösteriyor. Öte yandan Boeing-747'nin "annesiz" yolculuğunun pek de konu edilmeyişi, medyanın yalnızca "beyaz çiftler" ve "beyaz bebekler" incindiğinde haber yapmayı makbul gördüğüne de işaret ediyor. Haberlerin niteliği -Kurtarıcı İsrail, bebeklerin yaşam hakkı- zengin ülkelerin konumunun, küresel ölçüdeki eşitsizliklerin sürdürülmesinden ayrıştırılarak değerlendirilmesine de bir örnek.

İsrailli aktivist Alon-Lee Green, Haaretz'de yayınladığı makalesinde, "Hiç de derin ve ciddiyetle düşünmeden, kapitalizmin sayısız dezavantajlı kadın bedenini kullanarak büyümesine izin verdik" yorumunu yapıyor.

TAŞIYICILAR NEPALLİ, YUMURTALAR UKRAYNA

Nepal'de yaşanan örnek, taşıyıcı gebeliğin dünyada yoksulluk ve ırk ayrımına yaslanarak sürdürülebiliyor olduğuna da işaret ediyor. Koyu renkli bir kadın için, beyaz bebek üreten bir makina haline gelmek ne ifade ediyor sorusunun yanıtı ise oldukça karmaşık. Batılı eşcinsel erkekler, gebelik için yumurtaları Avrupa, Güney Amerika ve özellikle Ukrayna'dan 'getirtiyor'. Yani, batılı beyaz erkekler, beyaz çocuklara sahip olmak için koyu renkli kadınların bedenini seçiyor ancak "Benim için bir çocuk taşır mısın" sorusuna, "Çocuğumun sana benzemesini istemiyorum" duygusu eşlik ediyor.

Öte yandan Nepal'de taşıyıcı anne olmak, ABD'de taşıyıcı anne olmaya göre çok daha ucuz. ABD ve Kanada'da taşıyıcı annelik için biçilen değer 150 bin dolar iken, Nepal'de 30 bin dolara düşüyor. Üstelik, doğum sonrası bebeklerin sağlık güvenceleri, vatandaşı oldukları ülkenin kurallarınca belirlenirken, Nepalli kadınlar bedenlerinde kalan "doğum yükü" ile yalnız başetmek zorunda bırakılıyor.

Yazar Helen McDonald, üreme hakları ve adaleti için mücadele edilirken, taşıyıcı gebelik sisteminin de adil bir yana kavuşması için mücadele edilmesi gerektiğini, bu sistemin Asyalı kadınların sömürüldüğü bir döngüye dönüşmesine izin verilmemesi gerektiğini hatırlatıyor.