Dostları bunlar olan CHP’ye kim inanır?

Umut Oran, CHP’yi temsilen Sosyalist Enternasyonal toplantısına katıldı. Oran, toplantıda yaptığı konuşmada söyledikleriyle ve şükranlarını sunduğu isimlerle sosyal demokrasinin kapitalist sistem açısından işlevini olanca çıplaklığıyla ortaya koydu.

Sosyalist Enternasyonal, Kosta Rika’nın başkenti San Jose’de bir araya geldi. Toplantıda Türkiye’deki gelişmelere ilişkin “İfade Özgürlüğü ve Yargı Bağımsızlığının Türkiye’deki Durumu” başlıklı bir de bildirge yayımlandı. Bildirgede Kemal Kılıçdaroğlu hakkında çıkarılan fezlekeden hareketle, yargı ile yürütme güçlerinin ayrılığının her demokrasinin temel taşı olduğu belirtilerek, “Türk hükümeti mahkemelerin tam bağımsızlığını sağlamalıdır” denildi. Sosyalist Enternasyonal’in siyasi gerekçelerle açılan soruşturmaları kınadığı, Türkiye’de hukuk devleti ve evrensel özgürlükler alanında gerekli reformların yapılması için verilen mücadelede CHP’yi ve onun liderini desteklemeye devam ettiği belirtildi.

Umut Oran’dan “teşekkürler”
Toplantıya CHP’yi temsilen katılan İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Umut Oran’ın konuşmasının büyük kısmı ise devam eden ekonomik kriz ve sosyal demokrasinin bu krize yaklaşım çerçevesi üzerineydi. Oran, konuşmasının son kısmında Türkiye’ye ve artan otoriterliğe değindi.

Umut Oran kimdir?
1992 yılında kendi şirketi olan Domino Tekstil Ürünleri Sanayi ve Dış Tic. A.Ş'yi kurdu.
1993 yılında TGSD'ye (Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği) üye olan Umut Oran, 28 Şubat 2002'de TGSD Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi.
2002-2003 yıllarında IAF (Dünya Hazır Giyim Federasyonu) Başkanlığı, 2005-2009 arasında Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığı görevini yaptı.
2000-2005 yılları arasında Euratex (Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Organizasyonu) Yönetim Kurulu Üyeliği ve Euratex'in Hazır Giyim Kanadı Başkanlığı görevini yürüttü.

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran konuşmasının başında PASOK lideri Yorgo Papandreu’ya teşekkür ederek, “Ülkesindeki tüm sorunlara rağmen bizlere ve uluslararası ilerici camiaya büyük bir liderlik örneği gösterdi” dedi. Ardından Avrupa Parlamentosu’ndaki liderliği değişen “Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı Grubu”nun liderleri Martin Schultz’u ve Hannes Swoboda’yı tebrik ederek, “Bir sonraki görev dönemleri Avrupa Kıtası’nda ve dünyadaki bütün sosyal demokratlar için yeni bir başlangıç olacak” dedi.

Bu isimlere şükranlarını sunan Umut Oran sözlerine “Bu bir başlangıç. Dünyanın her yerinde seçimler var. Fransa’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar ilericiler yürüyorlar” diye devam etti. Başka bir ifadeyle Oran, açıkça söylemeye cesaret edememiş de olsa, Barack Obama’yı da “yürümeye devam eden ilericiler” arasında andı.

Umut Oran’dan “kriz analizleri”
CHP İstanbul Milletvekili, Papandreu’dan Schultz’a, Swoboda’dan Obama’ya varan bir yelpazede şükranlarını dile getirdikten sonra sözlerine devam eden ekonomik krizle ilgili analizlerle sürdürdü. “Bütün dünyada insanlar dizginsiz kapitalist düzene hayır diyor” diyen Umut Oran, insanların daha dengeli, daha eşit ve demokratik bir toplum istediklerini ifade etti. “İnsanlar, ömürleri boyunca biriktirdiklerinin kredi derecelendirme kuruluşlarının insafına kalmadığı bir dünyada yaşamak istiyor” diye devam eden CHP temsilcisi konuşmasına “Demokratik bir şekilde seçilen liderlerin bu kontrolsüz, denetimsiz ve şeffaf olmayan şirketlerin şantajına maruz kalmadığı bir dünyada” diyerek devam etti.

Oran’a göre kriz patlak verdiğinde insanlar “bunun nedeni nedir, neden işimden oldum” diye soran insanların sorularının yanıtı basit: “Bu bir sonuç. Açgözlü, düzenlenmeyen, kötü yönetilen mali sistemin bir sonucu…”

Umut Oran, Türkiye’de görmediğimiz kadar popülist bir dil kullanarak “Bu düzeni yenmeliyiz ve yeneceğiz” dedikten sonra, bir kez daha “bu düzen”den kastını şu sözlerle açtı: “Kötü yönetilen, kontrolsüz, dengesiz kapitalist sistem insanlar için eşitsiz bir dünya üretiyor.”

CHP temsilcisi, sosyal demokratlar olarak nasıl bir dünya istediklerini ise şu şekilde formüle etti: “Büyüme ve istihdamı teşvik etmek yeşil ekonomiler adil rekabet ve üretken piyasalar eşit toplumlar etkin demokrasi ve adil bir dünya.”

Oran, bu formülasyona ulaşmak için izlenmesi gereken politikaları, “devlet-piyasa ilişkilerinin değişmesi, yeni ve etkin refah politikaları, insanların parasının onların ihtiyaçları için kullanılması, çevre dostu kentler, milyonlarca iş yaratacak yeşil yatırımlar” olarak sıraladı.

Oran’ın şükranlarını sundukları…
Oran’ın konuşmasının başında şükranla andığı isimlerden Martin Schultz, 17 Ocak’ta Avrupa Parlamentosu Başkanlığı görevini devraldı. Geçmişte Avrupa Birliği’ndeki krizi yönetme sürecinde kapalı kapılar ardında yapılan toplantıların belirleyici olmasını eleştiren Schultz, Başkanlık görevini devraldığı gün yaptığı konuşmada da Avrupa Parlamentosu’nun yetkilerinin artırılmasını istedi. Ancak Schultz’un Parlamento Başkanlığı’na seçilmesinin sosyal demokratlarla sağcı partilerin ittifakı Avrupa Halk Partisi arasında kapalı kapılar arkasında varılmış bir anlaşmayla bağlandığı, bu nedenle Martin Schultz’un seçim günü Parlamento’ya cebinde zafer konuşmasıyla geldiği söylentileri basında geniş yer buldu. Schultz’un bir anlaşmayla Başkanlık görevine seçilmesinde, kendisinden önceki Parlamento Başkanı Jerzy Buzek’e göre daha agresif, uzlaşmaz ve ısrarcı olmasının etkili olduğu ifade ediliyor.

Schultz, Avrupa Parlamentosu Başkanlık görevine gelmeden evvel Yunanistan’da izlenen kemer sıkma politikalarına verdiği destekle de hatırlanıyor. PASOK’un 11. Kongresi’nde yaptığı konuşmada “Avrupa Sosyalistlerinin” Papandreu’ya desteğini sunan Schultz, yapılan “kesintilerin” ve kamu maliyesini dengelemek üzere atılan adımların zorunlu olduğunun altını çiziyordu. Papandreu hükümetinin kendisinden önceki hükümetlerin yükünü devraldığını söyleyen Schultz, “Biz sosyalistler başkalarının yarattığı sorunları çözüyoruz” diyordu. Schultz bu son ifadesiyle, sosyal demokrasinin kapitalist sistem açısından işlevini de ifşa etmiş oluyordu: Düzenin bekası için gerekli politikaları “sol” bir görüntü altında devam ettirmek…
Avrupa Parlamentosu’nun yeni başkanı Schultz’un bu şekilde desteğini beyan ettiği Yorgo Papandreu ise istifasına kadar tam olarak bunu yaptı. Papandreu görevde bulunduğu iki yılda IMF ve Avrupa Birliği’yle yaptığı anlaşmaları Yunan halkına dayatmakla meşguldü. Papandreu hükümeti bu iki yılda şunları yaptı:

- 9 Şubat 2010’da açılan ilk kemer sıkma paketiyle bütün kamu emekçilerinin maaşları donduruldu, primlerden yüzde 10 kesintiye gidildi, fazla mesai ödemeleri ve yol harcırahları gibi ödemeler kesildi.
- 5 Mart 2010’da açılan ikinci kemer sıkma paketiyle yılbaşı, paskalya gibi tatillerde ve ücretli izinlerde yapılan ödemeler durduruldu, kamu ve özel sektör çalışanlarının maaşları yüzde 7 düşürüldü, Katma Değer Vergisi, benzine uygulanan vergi ve bazı ithal mallara uygulanan vergiler artırıldı.
- 1 Mayıs 2010 tarihli üçüncü kemer sıkma paketiyle kadınlar ve erkeklerin emekli olma yaşı eşitlendi, genel emeklilik yaşı artırıldı, kamuda emeklilik yaşı 65’e çıkartıldı kamu emekçilerine ve emeklilere yapılan 13. ay ödemesi kaldırıldı, işten çıkarmalar kolaylaştırıldı bütün ürünlerde KDV yeniden artırıldı, emekli maaşlarından alınan vergi artırıldı özelleştirme paketi açıklandı.
- Temmuz ve Ağustos 2011’de açılan dördüncü paketle, özelleştirmeler ve kamu arazi ve taşınmazlarının satışından 50 milyar avro gelir hedeflendiği açıklandı, gelir vergisi artırıldı, işsizlikle mücadele adı altında vergi salındı, emeklilerden alınan vergiler artırıldı, taşınmaz malı olanların elektrik faturalarına yansıtılacak bir tür kelle vergisi çıkarıldı (bu vergi 7,5 milyon elektrik faturasını kapsıyor).

Burada sadece ana hatlarıyla aktardığımız bu paketlerin icracısı Papandreu, Yunan emekçilerinin sert mücadelesine daha fazla dayanamayarak 10 Kasım 2011’de Başbakanlık görevinden istifa etti. Onun yerine gelen Lukas Papademos liderliğindeki teknokratlar hükümeti aynı politikaları sürdürmeye devam ediyor.

Yunanistan'da sınıf mücadelesindeki gelişmelere ilişkin soL'un hazırladığı dosyaya buradan ulaşabilirsiniz.

Sosyalist Enternasyonal toplantısında CHP’yi temsil eden Umut Oran’ın, “ülkesindeki tüm sorunlara rağmen bizlere ve uluslararası ilerici camiaya büyük bir liderlik örneği gösterdiğini” söylediği Yorgo Papandreu işte böyle liderlik etti. Oran konuşmasında açıkça Obama’ya da şükranlarını sunmamış olsa da, bunu “Fransa’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar ilericiler yürüyorlar” sözleriyle ima etti. Papandreu, Schultz gibi isimlere teşekkür eden Oran’ın, Obama’nın adını açıkça anmamasına ise aslında hiç gerek yoktu!

Bu analizler hangi kapıya çıkar?
Diğer yandan Umut Oran’ın bu isimlere şükranlarını sunmasıyla kriz üzerine yaptığı değerlendirmelerin kendi içinde tutarlı olduğu söylenebilir. Zira CHP temsilcisi, kriz değerlendirmesinde kapitalizmin kendisini değil, “dizginlenmemiş” kapitalizmi eleştiriyor. Krizin nedeninin “Açgözlü, düzenlenmeyen, kötü yönetilen mali sistem” olduğunu söyleyen Umut Oran çözüm olaraksa ”adil rekabetten”, kerameti kendinden menkul “yeşil yatırımlardan” vs. söz ediyor.

Eşitsizliğin kaynağının “dizginlenmemiş piyasalar”, krizin nedeninin ise “kötü yönetilen mali sistem” olduğunu söyleyen bir kişinin Papandreu’dan Obama’ya varan bir egemenler topluluğuna selam çakması ise gayet tutarlı görünüyor. Sosyal demokrasiden beklenen de bu değil mi zaten?

(soL-Haber Merkezi)