Raúl’ün Devrim Günü konuşması

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Fidel Castro ve arkadaşlarının 1953 yılında Moncada ve Carlos Manuel de Céspedes kışlalarına saldırarak devrim sürecini başlattıkları 26 Temmuz tarihi, hem Küba’da hem de dünyanın başka ülkelerinde kutlamalarla karşılandı.

“Ulusal İsyan” günü olarak bu gün, Küba’da geleneksel olarak ekonomik kıstaslarla seneyi en başarılı geçirmiş olan ilde kutlanıyor. Bu sene ekonomik kriz ve kasırgalardan dolayı hiçbir il istenilen kıstasları yerine getirememiş olsa da, kasırgaların yarattığı büyük yıkıma karşı dikkate değer mücadelesi sebebiyle kutlamalar Holguín’de yapıldı. Kutlamalarda Raúl Castro bir konuşma yaptı.

Raúl, Fidel’in aksine pek sık konuşan bir lider değil. Fakat şimdiye dek yaptığı konuşmalar neredeyse hep kritik önemde vurguları barındırdı. Özellikle Fidel’in hastalığından bu yana yaptığı konuşmalar, bu arada Şubat 2008’de başkanlık görevini alırken yaptığı konuşma, tarihsel önemi büyük konuşmalar oldu.

Bu seneki konuşmasında Raúl, bir yandan çok keyifliydi – sık sık espri yapıp dinleyenleri güldürdü –, öte yandan ise Küba hükümetinin nasıl tek bir hedefe odaklandığını ve bu hedef doğrultusunda nasıl somut bir hareket planına sahip olduğunu ortaya koydu.

Konuşmasının ilk kısmında Raúl, başta Holguín’liler olmak üzere tüm Kübalılar’ın kasırgaların yarattığı yıkımı onarmak için göstermiş oldukları çabayı övdü. Kasırgalar, diğer tüm zararın yanı sıra ülkedeki her beş evden birini yıkmışlardı. Bunların büyük kısmı onarıldı, yapıldı.

Daha sonra Raúl, konuşmasını tek bir başlığa ayırdı: toprağa dönmek, daha çok üretmek. Raúl yönetiminin temel vurgusu, ülkedeki verimliliği artırmak. Raúl’ün başkan seçilmesinden sonraki 2008 1 Mayıs’ında yarım milyon insanın olduğu Devrim Meydanı’nda yalnızca bir tek pankart vardı: Daha Verimli Olacağız...

Yiyecek üretiminde alınan önlemler, ekonomik verimliliği artırmanın en önemli ayaklarından bir tanesini oluşturuyor. Küba hükümetinin bu konudaki kararı şu: Ülkede kullanılmayan toprak kalmasın. Kullanılmayan topraklar, sadece küçük üreticilere, yani kendi hesabına çalışan köylülere değil, devlet çiftlikleri ve kooperatiflere de veriliyor. Kıstas, ellerindeki toprakları verimli kullanmaları. Kullanım hakkı 10 sene. Bu süre, küçük köylüler için bir 10 sene daha uzatılabilecek: verimli oldukları sürece.

Raúl, konuşmasında toprak dağıtımı işinin tatmin edici bir hızda ilerlediğini söyledi. Şimdiye dek yapılan 110 bin başvurudan 82 bini onaylanmış ve 690 bin hektar toprak dağıtılmış. Bu, kullanılmayan toprakların yüzde 39’una tekabül ediyor. Bundan iki sene önce Raúl 26 Temmuz konuşmasını Camagüey’de yaptığında, toprakların dağıtılması konusundan bahsederken, ülkedeki toprakların yarısına yakınının kullanılmadığını söylemişti. Demek toplam toprağın beşte biri dağıtılmış iki sene içinde. Bu toprakların yarısı zararlı bitkilerden arındırılmış, üçte biri ise ekilmiş.

Bu mesele niye önemli? İlk olarak, kişisel düşüncemi söyleyeyim: Küba’nın bugün çok sorunu var, fakat iyi olan, bu sorunların büyük kısmının ekonomik olması. Ülkede çok temel bir siyasi ya da ideolojik bir sorun yok. Fakat Küba halkının hoşnutsuzluklarının neredeyse tamamı, dönüp dolaşıp ekonomik meselelere, adlı adınca yoksulluğa dayanıyor.

İkinci sebebi, Raúl’ün konuşmasındaki şu sözlerde bulmak mümkün: “(Şimdiye kadar verilen toprak miktarından bahsederek) Bunun az olduğunu düşünüyorum. Hemen koşuşturmaya, kontrolsüz biçimde işe koşmaya başlayalım demek değil bu, mesele bunu daha verimli, daha örgütlü biçimde yapmak. Ve bu birincil stratejik önceliğe sahip bir ödev. Benden önce söz alan konuşmacılardan birisi, bu ülkede yetişen ürünleri üretmenin bir ulusal güvenlik meselesi olduğundan ve bu ürünleri başka ülkelerden getirmeye yüz milyarlarca dolar harcadığımızdan - evet, abartmıyorum - bahsetti.

“Toprak orada, Kübalılar burada! Bakalım çalışıyor muyuz, çalışmıyor muyuz! Üretiyor muyuz, üretmiyor muyuz! Bu “Vatan ya da Ölüm”, “Kahrolsun Emperyalizm” diye bağırmak meselesi değildir (burada halk Raúl’ü alkışlıyor), abluka bize vuruyor ve toprak orada, terimizi bekliyor.”

Küba, yiyeceğinin yüzde 80’ine yakınını ithal ediyordu. Sosyalist bir ülkenin, hele Küba gibi abluka altında direnen bir ülkenin böyle bir lüksü olamaz.

Zirai üretim nasıl azami verimle artırılacak? Üretim artırılırken, mülkiyet yapısındaki oynamanın ideolojik yansımaları ne olacak? Üretilen malın pazara getirilmesi ve satılması konusunda ne düşünülüyor? Küçük köylü aracıların insafına mı bırakılacak, yoksa devlet taşıma konusuna da daha sıkı biçimde mi el atacak?

Bunların hepsi sorulabilir. Fırsat buldukça burada da yanıt ararız. Fakat bir konuda net olmak gerekiyor. 90’lı yılların en kötü dönemini atlattıktan sonra, Venezuela başta Latin Amerika’daki sol hükümetlerin de yardımıyla ekonomide her sene yüzde 10’a yakın büyüme oranı yakalayan Küba, kasırgalar, ekonomik kriz ve gıda krizinin darbeleri altında ilk olarak tarımsal üretimini artırmak zorunda.

Raúl’ün konuşması, hükümetin de bu konuya odaklandığını gösteriyor. “Raúl’le birlikte ne değişecek” diye soranlar, cep telefonlarına bakacaklarına gerçek yanıtı buralarda aramalıdır.

[email protected]