Küba’ya gideceklere tavsiyeler

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Mevsimi geldi, adayı ziyaret etmek açısından en uygun aylar olan Aralık, Ocak dönemiyle birlikte Küba’ya gidişler arttı. Bu yazılara başlayalı yaklaşık on ay oldu, bir şekilde denk gelip takip eden arkadaşlardan bazılarının da Küba’ya gitmezden evvel “ne yapmalı“ diye soran mektupları posta kutuma düşüyor bu aralar. Ben de aklımdaki bazı notları paylaşmak istedim.

Küba’ya giden birçok kişi, “Ben oraya gidince turist gibi davranmak istemiyorum, halkın yaşadığı yaşantıyı görmek istiyorum” diyerek gidiyor. Dostlar, kaygınızı, neyi kastettiğinizi anlıyorum, ancak bu mümkün değil. Bir haftalığına, on günlüğüne gittiğimiz adada maalesef turist olmak dışında bir seçenek yok, Küba da sizin bu kısa süreli tatilinizi dolduracak sayıda ziyaret edilesi turistik mekân sunuyor. Buraları görmeden olmaz. O yüzden, ziyaretinizin genel turistik rotadan çok fazla sapmasını beklemeyin.

Elbette etrafımıza turist gözleriyle değil, başka gözlerle bakacağız. Özellikle devrimden önce Küba, ABD’de “parlak bir güneş, şahane bir kumsal, rom, puro ve güzel kızlar” imgesiyle eşitleniyor, böyle pazarlanıyordu. (Tabii, Küba’da gerçekten de güneşin parlak, kumsalların şahane, kızların da güzel olmasının bunda payı var.)* Elbette bu imgenin ötesinde engin, şaşırtıcı bir hayatın yattığını bileceğiz.

Ancak üstteki uyarıyı yapmamın bir nedeni var. Biz ne gözlerle bakarsak bakalım, Kübalılar’ın gözlerinde “turist” olacak ve onlardan böyle muamele göreceğiz. Bunun ne anlama geldiğini açıklamaya çalışayım.

Turizm, dünyanın her yerinde “kirli” bir sektör. Bir “endüstri” olarak turizm, girdiği yere birçok kirliliği de beraberinde götürüyor. Küba da, sıkça söylendiği gibi, maalesef bu kirlilikten payını alıyor. Bu kültürden en fazla etkilenen, ve bunun bir parçası olmak isteyen Kübalılar’la geziniz boyunca karşılaşacaksınız. Yanınıza sokulup bir şeyler satmak isteyenler, dilenenler, fuhuş teklif edenler… Öncelikle bilmek gerekiyor ki, Küba’da sahiden kimsenin hayatını sürdürmek için bu gibi işler yapmasına gerek yok, kimse aç açıkta kalmaz. Yine de, böyle insanlarla sık sık karşılaşmak, onların size yaklaştığı ve konuşmaya çalıştığı anlardaki müthiş sıkılganlığı yaşamak, insanın canını sıkıyor.

Küba’ya giden birçokları, en fazla bu kişilerden etkileniyor, döndüklerinde bunları anlatıyor.

Kübalılar bunlara jinetero diyorlar. Jokey demek, “turistin sırtından para kazanan” manasında kullanılıyor. Bir defa, adanın yabancı ziyaretçilerinin uğradığı yerler, bu gibi adamların en fazla bulundukları yerler. Sayıları sizi şaşırtmasın, Havana gibi iki buçuk milyonluk bir şehirde bile bu insanlardan birkaç bin tanesi, turistler açısından Küba’ya dair algıyı alt üst etmeye yetebiliyor. Buna kanmayın.

Bu sorun, turistlerin Küba gerçekliğini anlamaları açısından ikili bir bozucu etki yapıyor. İlki, üstte dediğim gibi, bu insanların sizin güzergâhınızdaki sıklıklarının verdiği görüntü. İkincisi ise, bu insanların varlığından dolayı diğer Kübalılar, yabancılarla temas etmekten özellikle kaçınabiliyorlar. Bunu hissetmek güçtür, çünkü Kübalılar çok sıcak insanlar, herkes size yardımcı olmaya çalışır, kimse yüzünü çevirmez. Ancak Kübalılar, “jinetero” damgası yememek için temkinli davranırlar. Bu da tersinden bir etki yapıyor.

Küba’yı ziyaret ederken bu durumu akılda tutmanız iyi olur. Bir de şunu: Kimse, hele ki Kübalılar, Küba’daki düzenin sorunsuz, sıkıntısız bir sosyalizm olduğunu iddia etmiyor. 50 senedir abluka altında olan, 11 milyonluk bir ada ülkesinde bu mümkün de değil zaten! Küba halkı, zoru başarıyor. Etrafınıza bakarken, bu açıdan bakın. Yokluktan var ediyorlar. Her gün Goliath’ı dize getiriyorlar. Ve gülümsüyorlar. Sorunlarını biliyorlar, aşmaya çalışıyorlar. Küba ve sosyalizme dair kesin yargılara varmadan önce, anlamaya çalışın bunların nedenlerini. Ve büyük kazanımlarını da gözden kaçırmayın. Kübalılar’ın bu kazanımları nasıl başardığını da anlamaya çalışın.

Mücadele sürüyor, sosyalizm ise devrim trenine binince ilk inilecek durak değil. Bir yol sosyalizm, Küba da bu yolda ilerliyor.

---

Bir de, adaya gidecek gitmeyecek tüm İstanbullular’a bir çağrı: Cumartesi günü Barış Derneği Genel Merkezi’nde saat 14:00’te soL, okurlarıyla buluşmak istiyor (Adres burada). Ben şahsen hepinizle tanışmak, konuşmak istiyorum, soL’un mutfağında çalışan hepimiz adına, güne soL’dan bakan herkesi oraya davet ediyorum. Eminim paylaşacak çok şeyimiz vardır.

[email protected]

* Küba imgesinin "güzel kızlarla" da eşleştirilmesinde, elbette devrimden önce adayı bir kumar, fuhuş ve uyuşturucu yuvası haline getirmiş, kelimenin belki en kötü anlamında "erkeksi" bir kültürün istila etmiş olmasının etkisi vardır. İmgedeki cinsiyetçi tonu es geçmemek gerek.
Yine de, hiç yoktan uydurmamışlar.