Küba Hakkında Duyduklarınıza İnanmayın!

Aslında başlığa şunu da eklemem lazım: Küba'da gördüklerinize, duyduklarınıza da pek inanmayın! Nedenini açıklamaya çalışayım.

Türkiye'den Küba'ya giden turist sayısı pek öyle az değil. Küba'ya gidip gelmiş, size izlenimlerini anlatacak birçok insanla karşılaşmak mümkün. "Yok, yok, Fidel ölünce yıkılır" diyenler, "Hep dans ediyorlar ama aslında aç sefiller, yoksulluktan kırılıyorlar" diyenler...

Hatta sadece bunlar da değil, samimi, hatta belki dostça bir şekilde Küba'yı tanımaya, anlamaya çalışan turistler... Maalesef Küba'ya dair çarpık bir izlenim elde ediyorlar.

Turizm, Sovyetler Birliği'nin çözülüşünün ardından Küba'nın girdiği darboğazda, ülkenin krizden bir an önce çıkması için eldeki olanaklar arasında en makul olanı idi. Küba hükümeti, ülkede turizmi teşvik etmeye, bir yandan da bu amaçla ülke içinde bireysel yatırımcılara bazı tavizler vermeye başladı. Bu tavizlerden tipik olanı, evinin odasını turistlere kiralayabilme izni alan ev sahipleri. Hazineden harcamadan, hatta alınacak vergiyle hazineye para kazandırarak turistlere kalacak yer sağlamanın kestirme bir yoluydu bu. Bir süre başvuranların bir kısmına bu izin verildi. Hükümet durumu toparlayabildiği andan itibaren ise bu izinler durduruldu.

Turizme yapılan yatırım, gerçekten de ülkenin nefes almasını sağlayacak boşluğu yarattı. Bugünden geriye bakıldığında, Küba'nın bu tercihinin doğru tercih olduğunu söylemek mümkün. Zaten bunun dışında pek de fazla tercih şansı olmadığı da söylenebilir.

Gelgelelim, bu doğru tercihin - daha en baştan Kübalılar'ın da farkında oldukları - birtakım kötü etkileri de var. Küba'ya gelen turistler, haliyle kapitalist dünyadan geliyorlar, peşlerinde kapitalizmin tüm çürümüşlüğüyle birlikte. İşin bu kısmını tartışmaya pek gerek yok, bunları tahmin etmesi zor değil.

Ancak, gelen turistlerin ideolojik ve ahlaki yozluklarının olmadığını varsaydığımızda, Küba'da turizmin nesnel olarak birtakım kötü etkileri daha olduğunu gözlemleyebiliriz. Bunlardan birisi, gelen turistlerin - tek tek nasıl insanlar olduklarından bağımsız olarak -, gerçekte böyle olmamasına rağmen, Kübalılar'ın algısında dış dünyayı temsil etmeleridir. Evet, tüm Kübalılar'a kapitalizmin eşitsiz, sınıflı bir toplum olduğu öğretilir, ancak maalesef bunları derste öğrenmenin sınırları bir yere kadardır ve örneğin liseli bir Kübalı gençte, yan komşusunun odasına ayda 450 dolar veren, bir öğün yemeğe 15 dolar harcamayı sorun etmeyen Kanadalı turist, dışarıya dair çarpık, fakat canlı olduğu için daha etkileyici bir izlenim bırakır. Gelen turistlerin, kendi ülkelerinin orta ve üst sınıfına ait oldukları gerçeği, kendini Havana'daki Kübalı gencin çıplak gözlerine göstermez. Söz konusu turistlerin aylardır biriktirdikleri parayı kısa sürede harcamaya gelmiş olmaları da pek akla gelmez böyle durumlarda.

Küba'da ortalama maaşın 17-20 dolar civarında seyrettiği düşünüldüğünde, bir yemeğe annesinin bir aylık maaşını verebilen yabancı imgesinin, arkaplandaki diğer gerçekleri bastırması daha kolaydır. Aslında maaşlar arasındaki bu karşılaştırma, başka gerçekleri de gizliyor. Herhangi bir Kübalı'nın ücretsiz (ya da çok cüzi fiyatlarla) aldığı ve dışarıda insanların aylık maaşlarından ödemek zorunda oldukları eğitim, sağlık, ilaç, barınma gibi masraflar, bu hesapta ortadan kayboluyor. Fiyat farkları gibi başka etkenler de burada önemli.

Fakat ne olursa olsun, Küba standartlarına göre yüksek miktarda para harcayan turistlerin varlığı, ister istemez Küba'nın görece yoksul insanlarının bir kısmının kolay yoldan para kazanma sevdasına kapılmasına yol açıyor.

Küba'yla ilgili konuşan birçok kişinin ilk söylediklerinden birisi olan "Garsonun tek seferde aldığı bahşiş, doktorun maaşından daha yüksek" sözü - matematiksel olarak abartılı olmasının dışında - meselenin görece az sorun yaratan bir yönüne işaret ediyor. Küba'da turizm sektöründe çalışan işçilerin çok büyük kısmı bu bahşişleri merkezi olarak toplayıp devlet bütçesine veriyorlar. Bunda Küba Komünist Partisi'nin ve sendikanın, sektörün kötü özelliklerini bilmelerinden dolayı verdikleri önem ve harcadıkları çabanın payı var.

Meselenin asıl tehlikeli yönü, resmi bir işi olmamasına rağmen, çeşitli şekillerde turistlerin sırtından geçinmeye çalışan bir kesim. Küba'da bunlara jinetero deniyor, jokey manasında, turistin sırtına binen/sırtından geçinen adam. Yolda geçen turistlere fahiş fiyattan fıstık satmak, kaçak (ve çoğu zaman sahte) puro satmak, bazen hiçbir şey satmasa da turistle muhabbet edip bir şeyler ısmarlamasını beklemek, bazen fuhuş... Bu kesim, Küba'nın toplumsal olarak en yoz kesimi.

Küba'ya giden bir turistin bu kişilerle karşılaşması bir yana, bunlardan gına gelmemesi düşük bir olasılık. Fakat bu kesimin gerçekte çok ufak bir kesim olduğunu söylemek gerek. Sonuçta bir turistin Havana'da ya da başka bir kentte gideceği yerler, oturacağı barlar, gezeceği caddeler bellidir. Ve buralar gerçekten de gezilmesi, görülmesi gereken yerlerdir. Mesela solcu olan ve biriktirdiği parasıyla belki hayatında ilk defa Küba'ya gelen bir turist de buraları gezecektir. Bu mekanlarsa, jineterolarla doludur. Sürekli kendisinden bir şeyler isteyen, dilenen insanlar görmek, solcu turistimizde dahi bir burukluk yaratacaktır.

Fakat mesele burada da bitmiyor. Bu yoz kesim, Kübalılar'ın da nefretini kazanmış durumda. Kübalılar bu kişilere çok kötü bir gözle bakıyorlar. Ve bundan dolayı, Kübalılar yabancılarla temaslarını olabildiğince düşük tutmaya çalışıyorlar. Yanlış anlaşılmasın, Kübalılar her zaman güler yüzlüdür, yabancılara gereken her türlü yardımı yaparlar. Fakat size hiç hissettirmedikleri sınırları vardır. Kübalılar, "Ne gözle bakılır?" kaygısından dolayı maalesef bir yabancıyla fazla samimi olmaktan çekinirler.

Bu yüzden, özellikle de devrime gönülden bağlı Kübalılar, gençler, turistlerin ve dolayısıyla jineteroların bulundukları mekanlardan uzak dururlar. Bu da Küba'ya giden turistin, Küba gerçekliğinin asıl yaygın yüzüyle temas noktalarının asgariye inmesine sebep olur. Böylece Küba'ya giden turist, ülkeyi anlamak için özellikle birçok insanla konuşsa da, Küba'ya dair çarpık bir izlenim elde etmiş olur.

Uzun lafın kısası, Küba'yı ziyaret edenlerden dinlediklerinize, hatta Küba'da bizzat gördüklerinize biraz temkinli yaklaşmakta fayda var.

---

Geçen hafta sorularınızı bana mail yoluyla gönderebileceğinizi söylemiştim, ancak mail adresi yazı siteye eklenirken düşmüş, kusura bakmayın. Bu defa ekliyoruz.

[email protected]