Küba’da düşünsel üretim ve tartışma ortamı

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR – KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

İki haftadır, Küba’da yürüyen GDO’lu mısır kullanımı tartışmasını aktarıyorum. Tartışma, sosyalizmin gerçek bir tartışması olduğu için önemli. Tarafların ikisi de, sosyalizmin ve Küba halkının geleceğini ön planda tutarak bu tartışmaya dahil oldu.

Tartışma, elbette sürecek. Sosyalizm, tartışarak ilerliyor.

Sosyalizmin ileriye doğru yürüyüşünde önemli bir tartışma konusu ise, bu tartışmaların kim tarafından, hangi platformda, hangi koşullar altında, hangi izleyici kitlesi önünde yapıldığı sorusu.

Bu haftaki yazıda, geçen iki hafta aktardığım tartışma ekseninde, bu soruya dair bazı notlar düşeceğim.

Kısaca hatırlayalım. Küba’nın en önemli iki gazetesinden biri olan Juventud Rebelde’de, Sancti Spríritus ilinde uygulanacak genetiği değiştirilmiş mısır uygulamasına dair bilgi veren bir haber çıktı. Haberin üzerine bir Kübalı, Rebelion sitesine haberle ilgili bir eleştiri yazısı gönderdi. Yazıya, bizzat Küba Ulusal Zirai Biyoteknoloji Programı şefi Carlos G. Borroto yanıt verdi. Ardından tartışma büyüdü ve bir Kanadalı dışında çeşitli Kübalı yazarlar tartışmaya müdahil oldular.

İlk olarak, bir noktayı düzeltmem gerek. Üç haftadır, “Küba’da yürüyen tartışma” diyorum, oysa tartışma Küba’da yürümedi. Kastım sadece internet üzerinden tartışılması da değil Rebelion, Küba’yla da çok sıkı bağları olan devrimci bir yayın organı olmasına rağmen, İspanya merkezli bir internet sitesi. Yani Küba’da GDO kullanımıyla ilgili tartışma, aslında bir İspanyol internet sitesinde yürüdü.

Bu, neresinden baksanız tuhaf bir durum. Bunda, böylesi tartışmalarda internet ortamının hızlı yanıt verme, zaman ve boyut kısıtlamasına sahip olmama gibi bazı avantajlarının etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Yine de…

Önce, Juventud Rebelde’de çıkan ve tartışmayı başlatan haberi kaleme alan muhabir Miguel Angel Valdés Lizano’ya kulak verelim. Yazısında herhangi bir yargıda bulunmadığını, her gazetecinin yapacağı üzere, halkı büyük oranda etkileme kapasitesine sahip böylesi bir konudaki gelişme hakkında olabildiğince ayrıntılı ve doğru bilgi vermeyi amaçladığını belirten Valdés, daha sonradan –yine Rebelion’da– yayınladığı bir yazısında şunları söyledi: “Küba bilimi, son söze sahipti. Halkın kuşkularını kim daha iyi dağıtabilir? Tüm dünya genelinde insan hayatlarını kurtarmış ve ahlakları, tıp, genetik ve biyoteknolojinin sayısız mirasında kanıtlanmış, Üçüncü dünyadan ama devrimci bir ulusun uzmanlarının görüşlerini alacak böyle bir tartışma, elbette ilgi toplayacaktı.

“Oysa, bilimin en ilerlediği yer olan orada, taş devrinden kalma tutumlarla karşılaştım: Sancti Spíritus ili Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi’yle temas kurduğumda, bana bilgi vermeyi reddettiler. Kurumun yöneticisi, Julio Alfonso Rubí, “Bu tutum yukarıdan geliyor” dedi.

“Paradoksal biçimde, bu tutum Doktor Carlos G. Borroto’dan geliyordu.”

Carlos Borroto, Rebelion’da GDO eleştirilerine bizzat yanıt verdiğini belirttiğimiz, Küba Ulusal Zirai Biyoteknoloji Programı şefi. Valdés “paradoksal” diyor, çünkü Borroto, Rebelion’daki yazısında “bilimsel temellere oturduğu ve saygı çerçevesinde yürütüldüğü sürece, bu tartışma çok memnuniyet verici” diyordu. Valdés’in anlattığı hikayenin doğruluğundan şüphe duymuyorum.

Borroto’nun tavrı, Küba devriminin geldiği noktadaki ideolojik gelişkinliği ve özgüveni özümseyememiş bir bireyin kişisel tavrı olarak damgalanıp eleştirilebilirdi. Ancak tüm bu tartışmanın Kübalılar tarafından Küba dışında yürütülüyor olması, ortada daha genel bir sıkıntı olduğunu gösteriyor.

Tartışmanın katılımcılarından GDO karşıtı olanlardan bazılarının “Bu teknolojinin desteklenmesi partinin merkezi görüşü olduğu için bu tartışma başka yerlerde yapılıyor” diyebilmeleri, bundan kaynaklanıyor. Gerçekten de parti merkezi, bu alandaki bilimsel araştırmalara destek veriyor.

Ancak partinin desteğini alan tavır dışındaki eğilimlerin Küba’nın düşünce dünyasında kendisine yer bulamadığını söylemek doğru olmaz. Örneğin, Rebelion’daki tartışmanın da katılımcılarından olan ve GDO kullanımına karşı çıkan Eduardo Francisco Freyre Roach, Küba’da daha önce çok defa bu konudaki görüşlerini yayınlayarak kamuoyuyla paylaşmış, tanınan bir isim.Üstelik, Freyre Roach’ın da aralarında bulunduğu birçok isim, geçtiğimiz senelerde Küba’da geniş katılımlı, uluslararası bir GDO konferansı düzenlemiş, ABD ve başka ülkelerden çok sayıda ilerici ve GDO’ya eleştirel bakan isimlerin de aralarında bulunduğu akademisyeni Havana’da buluşturmuştu.

Yani, genel olarak farklı görüşlerin dile getirilmesi ve yayınlanması konusunda bir baskı söz konusu değil. Ancak, özellikle günlük gazetelerde, aykırı fikirlerin yer alması konusunda bir tutukluk olduğunu söylemek gerek. Freyre Roach da bu “körlüğe” itiraz ettikten sonra, GDO’ya eleştirel bakanlar olarak kendilerinin de iyi bir kamuoyuyla düşüncelerini paylaşma stratejisi izleyemediklerini, çeşitli kurumlarla bu çerçevede temas edemediklerini ve sıkıntıda bunun da rol oynadığını söyleyerek, gerçeğin bir başka yönüne parmak basıyor.

Küba’da başta Granma olmak üzere günlük gazetelerin bazı açılardan kötü yayıncılık yaptıklarını söyleyebilirim. Bunda bir Türk olarak alışkın olduğumuz “gazeteyi açtığımda şöyle ağız tadıyla birkaç skandal, bir iki polemik, birkaç rezalet okuyayım” hissiyatının Küba’da tamamen boşa çıkmasının da belki biraz payı olsa da, Granma’nın genel olarak doyurucu olmaktan uzak ve sıkıcı bir gazete olduğu su götürmez. Bu eleştiri bir yana, yine de, Granma’nın eleştirel düşünceye kapalı olduğunu iddia etmek ise açıkça yanlış olur. Granma’da zaman zaman sert eleştiri yazıları yer buluyor, yürütülen politikaların başarısızlıkları kesinlikle gizlenmiyor ve bu bilgiler halkla paylaşılıyor.

Belki doğru olan, Küba’nın giderek düşünsel bakımdan daha olgun bir noktaya doğru ilerlediği, ancak bu yolculukta zaman zaman bazı sancılar çektiğini söylemek olur. Örneğin dergi yayıncılığı Küba’da günlük gazetelere göre çok daha canlı. Küba’da hem çok sayıda, hem de oldukça nitelikli ulusal ve yerel, belli alanlara dönük, sektörel dergiler yayınlanıyor.

(Küba'da gazetecilik konusunda bir not daha düşelim. Küba Komünist Partisi'nin resmi yayın organı olarak Granma, tüm dünyada büyük ilgi uyandıran Küba'yla ilgili ilk elden bilgi sağlamak üzere, yüksek bir okuyucu kitlesine sahip olmalı. Ancak durum böyle değil. Fakat, Küba'nın bu alanda hepten başarısız olduğu düşünülmesin. Örneğin Cubadebate internet sitesi, çok başarılı bir yayıncılık çıkarıyor ve dünya genelinde kapitalizm karşıtı yayıncılığı ciddi oranda besliyor. Yanda, Granma, Cubadebate ve Rebelion sitelerinin Alexa'ya göre izleyici sayılarının karşılaştırma tablosu var. Bunların kaç kişiye tekabül ettiğinin tahmin edilebilmesi için soL'u da tabloya ekledim.)

Memnuniyet verici olan ise, parti önderliğinin bu düşünsel özgüveni ve tartışma ortamını geliştirmeye dönük açık iradesi. Fidel ve Raúl’ün bu konuda öncü oldukları biliniyor. Zaten Freyre Roach gazetelerin tavrını eleştirirken Fidel’in daha önce Juventud Rebelde’de yayınlanmış bir yazısındaki uyarıyı hatırlatarak kendine destek sağlarken, muhabir Valdés Lizano da önderliğin, Borroto’nun gösterdiğini tam tersi refleksi teşvik ettiğini vurguluyor. Zaten Küba’da hem yasalar hem de parti politikası, gazetecilerin tüm konularda tam bilgi alması için ilgili bütün yetkililerin işbirliği içinde olmasını teşvik ediyor.

Tüm bunları tartışacağız, çünkü birlikte sosyalizmi tartışıyoruz. Ama hem hiçbirimizin aklından çıkarmamamız, hem de “dışarıdan” gelecek eleştirilerde ilk olarak dillendirmemiz gereken bir noktayı tekrar ederek bitirelim: Küba, dünyanın en büyük gücünün, tarihin gördüğü en acımasız ve uzun soluklu saldırı politikalarından birine maruz kalan küçük ve az gelişmiş bir ülke. Kendisini savunmak zorunda, Temkinli olmak zorunda.

Bu konular, hamasi laflarla ya da keskin ilkesel çıkışlarla çözüme kavuşturulabilecek konular değil. Emek ve çaba istiyor, ve hepsinden önemlisi, akıl istiyor.

Küba’da bu aklın olduğunu düşünüyorum.

[email protected]