Casus avcısıymış… Teröristin teki

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Chris Simmons. "Casus avcısı"...

Kendisi televizyon programlarına çıkıyor, Küba'nın "eli kanlı casuslarının" ipliğini pazara çıkarıyor.

Onlarca yıl ABD istihbaratında çalıştıktan sonra,2007'de emekli oldu. Miami Herald'a göre, Küba'nın ABD'deki casusluk faaliyetleri hakkında en uzman kişi.

Tabii, böyle bir ABD'li olup da bilgi kazanca çevrilmez mi? "İster inanın ister inanmayın, Fidel'in casusları her tarafta" olarak özetlenebilecek sunumlarını "en fazla 25 kişilik" topluluklara 50 bin dolara verdiği söyleniyor.

Kendisi, haliyle Miami'deki karşıdevrimci Küba mafyasıyla içli dışlı. Eh, eski dostlar, hatta iş arkadaşları... Bunlardan birisi, televizyon programının sunucusu Ileana Ros-Lehtinen'le birlikte savuruyorlar: "Küba'nın ABD hükümeti içinde en üst düzeylerde çalışan 69, üniversitelerde çalışan 12 casusu var." Diyorlar ki, "Küba, dünyanın en iyi istihbarat servislerinden birisine sahip."

Bu işten bir show business olarak para kazanacaksanız, kural bu olmalı: Tehdidi abartın, düşmanı büyütün, ve tüm sırrı biliyormuş gibi görünün.

Peki, inanalım. Buyrun, Simmons'un ağzından "kanlı" Küba istihbaratının kirli oyunları:

Pentagon'da çalışmakta olan Ana Belén Montes, Küba için casusluk yapmak suçundan 25 yıl hapse mahkum olmuş. 1990'larda İspanya'nın Latin Amerika istihbarat masası şefi olan Albay, Küba istihbaratına çalışıyormuş. Avrupa Parlamentosu'na zamanında seçilen bir İspanyol milletvekili, aslında Küba casusuymuş. 1960'larda Kübalılar, karizmatik rahip, ileride bir piskopos, "hatta belki de bir papa" olacak Manolo Ortega'yı Katolik Kilisesi'ne sokmayı başarmış.

Küba'nın çok önemli bir casusluk aygıtı varmış: Küba Halklarla Dayanışma Enstitüsü. Ayrıca Küba istihbaratı, ülkeye ABD'den gelen değişim öğrencilerini casus olarak örgütleyip ABD'ye geri gönderiyormuş.*

İddialar bunlar. Doğru olup olmadıkları, konumuz değil. Başka bir şeye dikkat çekmek istiyorum: Hayatını Küba'ya karşı fiziksel ve ideolojik mücadeleye adamış, ve iftira atmaktan da imtina etmeyecek bir ismin, önümüze sürdüğü somut örneklere bakar mısınız! "Kanlı" Küba istihbaratı hakkında ancak böyle iddialarda bulunuyorlar.

---

Geçtiğimiz hafta, ABD'de CIA ve FBI'ın bazı faaliyet raporlarının da yer aldığı birtakım belgelerin gizliliği kaldırıldı. Gelin bir de, "casus avcısı" Bay Simmons'un da üyesi olduğu ABD istihbaratının, kendi belgelerine göre yaptığı şeylere bakalım:

Küba asıllı ABD'li Reinol Rodriguez, Porto Riko'da büyük miktarda silah ve mühimmat saklıyormuş. Rodriguez, ABD casusu, 1976 yılında bir Küba uçağını bombayla patlatarak 73 kişinin ölümüne sebep olmuş, şimdilerde Miami sokaklarında serbestçe gezen, karşıdevrimcilerin el üstünde tuttukları Luis Posada Carriles'e bağlı çalışıyormuş.

Belgeye göre ekip, Trinidad ve Tobago'da bir Küba uçağı daha patlatmayı planlıyormuş. Porto Riko'daki ABD yapımı patlayıcıları, Orlando Bosch isimli kötü şöhretli teröristin çetesinden iki Kübalı'nın, "Frank" Castro'nun ve René Fernández del Valle'nin karıları, Kotex marka ped kutularında Trinidad ve Tobago'ya getirmişler. Patlayıcılar havaalanına taşınmış, fakat patlatılamamış.

Benzeri onlarca komplo, bugün kamuoyunca biliniyor. Zaten faaliyetlerine hâlâ devam ediyorlar. Reinol Rodriguez bugün Miami'de yaşıyor, Alfa 66 denilen FBI destekli bir terörist grubun "askeri şefi". Fernández del Valle, uyuşturucu ticaretin bir süre hapis yatıp çıktı, şimdilerde Abdala isimli terörist grup için çalıştığı Porto Riko'da yaşıyor. Frank Castro, Dominik Cumhuriyeti'nde, kendi suç örgütünü kurdu.

Ancak hiçbiri hâlâ "ustalarını", yani Luis Posada Carriles'i yakalayabilmiş değiller. Venezuela'nın eski başkan yardımcısı José Vicente Rangel, Hugo Chávez'in El Salvador'da uçağını patlatarak öldürmeyi planlayan çetenin Carriles'le bağlantılı olduğuna dair kanıtlar elde ettiklerini açıkladı.

---

Obama, Küba'ya dönük yaptırımları kaldırdı, değil mi? soL'da da yazdık, sadece ABD'de yaşayan Kübalılar'a senede birden fazla memleketlerine seyahat etme ve para gönderme hakkı tanıdıklarını. Miami'den gelen haberlere göre, ABD Hazine Bakanlığı, Obama'nın pek reklamı yapılan kararına rağmen halen Kübalılar'ın ülkelerine seyahat etmelerine izin verecek düzenlemeyi yapmamış. İki ayı geçti, daha gidebilen yok. Neyse, başka bir şeye işaret edeceğim yine.

ABD'de Küba'ya dönük her türlü terörist faaliyet ısrarla sürdürülürken, Obama'nın "ilişkileri normalleştirme" niyetinde olduğuna Kübalılar'ı kim inandırabilir? Geçenlerde ziyaret ettiği Şili'de gazeteciler, Obama'ya 1973'te Allende'yi deviren kanlı darbedeki ABD rolü nedeniyle özür dileyip dilemeyeceğini sordular. Obama, "Geçmişi konuşmayalım, geleceğe bakalım" dedi.

Latin Amerika'da devrimciler, Obama'nın geleceğine bakınca da pek parlak günler görmüyorlar...

---

Geçen hafta da yazmıştım, ABD Yüksek Mahkemesi, beş Kübalı kahramanın yeniden yargılanma talebini reddetti. Küba'da ve dünyada adaletten yana herkes ayağa kalktı. Fakat en "Kübalı" tepki olarak Havana'daki Bilişim Bilimleri Üniversitesi öğrencilerinin protestosunu paylaşayım: Üniversitenin öğrencileri, öğretim üyeleri ve çalışanları, toplam 2054 kişi, Niemeyer Meydanı'nda toplanarak 1027 çift olarak salsa yaptılar. Dans edenler arasında bu sene mezun olan, 11 yıldır ABD hapislerinde tutulan beş Kübalı'dan Antonio Guerrero'nun oğlu Tonito da vardı.

Herhalde insanın, babasının haksız tutukluluğunu protesto etmek amacıyla salsa yapması için, devrimini yapmış, ülkesine ve halkına güvenen birisi, bir de galiba Karayipli olması gerekiyor.

[email protected]

* İlginçtir, ABD Küba'ya karşı abluka uygulasa, bir kirli savaş yürütse de, ABD'deki birçok üniversitenin, Küba üniversiteleriyle öğrenci değişim programı anlaşmaları var. Küba'dayken beni en fazla şaşırtan şeylerden birisi, ülkede okuyan ABD'lilerin sayısıydı. Nikaragua, Jamaika, ya da başka bir ülke üzerinden, gizlice geliyorlar, kendi devletlerinden saklamak için pasaportlarına vize bastırmıyorlar, ama aldıkları dersleri üniversitelerine saydırıyorlar.