Ey hayat!

Ey hayat,

seni bulmaya geleceğim,

yeniden.

 

Ölüm daha çekilmeden sokaklarından.

Ve her günü, aynı güne dönüştüren şu taç 

indirilmeden tahtından.

 

Mahzenlerden çıkarak geleceğim, hayat.

Çanak çömlek patlatan çocuklarla birlikte.

 

Boş peronlardan kavuşmaları toplayarak geleceğim.

Uzun uzun sarılan sevgililerle birlikte.

Kuytuluklardan çıkıp geleceğim.

Bütün şu günlerin evhamları ve kâbuslarıyla birlikte.

Çok kelimeli kâğıtları yırtarak geleceğim hayat.

Eşitlik gibi unutulmuş sözcüklerle.

Boş yatakları taşıyacağım sana, 

ve ihtiyacımız kalmayan maskeleri takacağım kollarıma.

Hükmü kalmamış tüm levhaları 

yerlerinden sökerek geleceğim.

Ve bir yanıma yolları özleyen babamı,

öbür yanıma da

yüzyıllık ömrüne 

hâlâ meydan okuyan babasını alarak geleceğim, hayat.

 

Ey hayat,

seni almaya geleceğim,

yeniden.

Bitmez düzlüklerini ve ulaşılmaz geçitlerini aşarak geleceğim.

Yakıcı çöllerinde kaybolarak ve gölgeli ormanlarında dinlenerek geleceğim.

Güneşine bulanarak ve denizlerine dalarak geleceğim.

Gecelerinde ateş böceklerini izleyerek ve gündüzlerinde kedi miskinliklerine dolanarak geleceğim.

Kalbim ağzımda, heyecandan tökezleyerek ve yüreğimden çiçekler saçarak geleceğim.

Ah hayat,

bilsen ne delilikler yaşadım!

Unuttuğun gülüşlerle ve hiç görmediğin çocuklarınla geleceğim. 

 

Ey hayat,

seni yaşamaya geleceğim,

yeniden.

Şarkılarla.

Kırık dökük de olsa,

akordu tutmayan çalgılarla çalınsa da.

Bir otobüsten inip bir diğerine bineceğim.

Her durakta uzatıp başımı dışarı,

bağıracağım,

bağırmayı yeni öğrenen

bir çocuk gibi.

Gemileri bağlayacağım birbirine,

üstlerinden koşa koşa

geçmek için

şu ışıkları parlayan

karşı kıyıya. 

Ve devasa ateşler yaktığımız gece

kentlerin meydanlarına,

doyasıya oynayacağım hayat.

 

Açıp kollarımı iki yana, 

tutacağım sevdiklerimin omzundan, 

gireceğim yoldaşlarımın koluna,

doyasıya oynayacağım,

dizlerimi yere vura vura.

 

Ey hayat!

Seni 

bırakmayacağım.

 

Yazayım diye oturdum bilgisayarın başına. Ama başka bir şey çıkmadı içimden. Ne işim, ne bilim ne de başka bir şey. Olmadı, uymadı.

Bir radyom var, komşudan ödünç aldığım. Açtım onu. Açtım pencereyi. Gece bu şarkıyı çıkardı karşıma. Hayat dolu. "Hah!" dedim, "Ben ancak bunu, bu şarkının getirdiklerini yazabilirim." Oturdum, yazdım.

Seve seve. Umutla.

Umarım siz de seversiniz.

Ve umarım siz de gelirsiniz hayatı bulmaya.

Bizim olan hayatı...

 

Kalın sağlıcakla.