Bu Bukovski o Bukowski değil!

İnsan şaşırıyor ilginç kişilerin tarihin akışına yön verebilmesine? Ya da belki de tarih belli bir yöne çoktan girmiş oluyor da biz sanki insanlar, durumlar o seyri temsil ediyormuş gibi görüyoruz. Ve sonra da gelsin efsaneler, gelsin söylenceler. Yoksa hiç bir iz, hiç bir esinti bırakmadan geçip gitmiş kaç şahsiyet vardır! Kim bilir? 

Ama oyuncusu Vladimir Bukovski olan bu hikâye bir farklı. 

Şöyle ki...

1962 yılında 19 yaşında iken şiirler okumaya başlar Bukovski. Moskova'da, Mayakovski Meydanı'nda. Anlaşılan o ki sevimli, nükteli bir gençtir. Ve insanı kısa sürede etkisi altına alan bir aurası vardır. Hani bir nevi şeytan tüyü.

Ataklığı, sevimliliği ve nükteli, kıvrak diliyle kısa zamanda meydanın ruhu haline gelir. Ya da meydanın çoktan olgunlaşmış ruhu, aradığı sesi bulur. Henüz tıfıl bir üniversite öğrencisi olan Bukovski artık muhalif bir ses, şair, sanatçı ve "aktivist"tir. 

Komünist Gençlik Birliği ile ilgili hazırladığı "ayrıntılı" broşür nedeniyle okuldan atılır ve hakkında soruşturma başlatılır. Ya da soruşturma başlatılır ve okuldan atılır.  

Ama Bukovski söndürülmeye çalışılırken harlayan ateş gibidir. Durdurmak mümkün değildir. Hani bizim buralarda bir laf vardır ya "Mevlam, yürü dedi!" diye. Öyle yürür Bukovski de. Kısa sürede ‘düzen muhalefetinin’ sesi, sembolü haline gelir. 

Geniş bir çevresi vardır, artık. Ya da geniş bir çevrenin sevimli, girişken ve sivri dilli bir Bukovski’si. Ama siz yine de genişe bakmayın; üç yüz milyonluk bir ülkede üç yüz bin kişilik bir kesimdir söz konusu olan. 

Ses olma halini geliştirir ve incelikli bir gürültüye geçer Bukovski. Susması ya da en azından gürültü çıkarmaması istendikçe, O gürültüyü daha çok sever. Bir yandan yıllar geçer. Ama ergenlikte takılıp kalmış gibidir. Gürültü devam eder.

Soruşturmalar falan derken en sonunda tutuklanır ve “Akli dengesi yerinde mi?” diye psikiyatri hastanesine yatırılır. Tanısı "yavaş ilerleyen şizofreni" olur. Aslında tam tanı bu değildir. Ama öyle geçer kitaplara ve kendisi de öyle der. Ve bu tanıyla da taburcu olur.

Ama Bukovski ise becerikli ya, yanında başka şeyler de çıkarır hastaneden. Kendi dosyasını ve bir de "siyasi nedenlerle" tutuklanıp psikiyatri hastanesine yatırılan başka insanların dosyalarını da yanına almayı, her ne hikmetse başarır. Bunlar tam da aranan, istenen belgelerdir.

Kim tarafından? Batı'daki insan hakları örgütleri tarafından.

Güzel Mevlam yine devreye girer ve belgeler bir biçimde ilgili yerlere ulaşır. Ulaştığı gibi de "Sovyetler'de psikiyatri rejim muhaliflerini damgalamak için kullanılıyor" kampanyası başlar. Artık elde deliller de vardır. 

Hemen ardından Dünya Psikiyatri Birliği Sovyet psikiyatri camiasını uyarır, hatta tehdit eder. 

Ama Bukovski bu! Durmaz.

En sonunda tutuklanır. Sene artık olmuştur 1970ler. Tam da Batı'da özgürlük yelleri eserken. Velhasıl iş büyür. Kampanyalar başlar, Bukovski'ye özgürlük isteyen. Amsterdam, New York ve Londra da dâhil olur işe. 

Ve etkili de olur kampanya. Barış içinde bir arada yaşam derken bir taraf, öbür taraf savaş hali içindedir. Ve 1976'da bir nevi esir değişimi olur. Bukovski istediğini almıştır: gelişmiş kapitalist bir ülkede bir burjuva partisi lideri gibi karşılanacaktır. 

Çünkü karşılıklı değiş tokuşta O Londra'ya giderken yerine Moskova'ya gönderilen kişi Pinochet zindanlarından çıkan Şili Komünist Partisi Genel Sekreteri Louis Corvalan'dir [1].

Batı Bukovski'nin kıymetini hiç sektirmez. 

Heatrow havalimanına inen Bukovski'nin ilk işi bir sigara yakmak olur. Ve sonra da sorar: "Nerede kalmıştık?"

Artık orta yaşı görse de zıp çıktının tekidir Bukovski. Her yere davet edilir, ağırlanır ve gürültüyü daha da sever. Ahbapları artık devlet başkanlarıdır. Jimmy Carter'ın yanında hafif mahcup bir ergen edasıyla oturur oturmasına ama sanki az sonra "Naber moruk?" diyecek gibidir. 

İngiltere, iltica talebini kabul eder ve sınırsız haklar verir. Sosyal ve medeni. Psikiyatri, insan hakları ve demokrasi ile ilgili ya da ilgisiz tüm toplantıların onur konuğudur artık. İnsan Hakları Gözlem kuruluşunun doğal üyesi ve de önde gelen aktivisti olur. Yıllar böyle geçer. 

Bir ara tarihin sonu gelir gibi olur ama Bukovski "Su uyur, düşman uyumaz!" düsturu çerçevesinde gürültüye devam eder. 

Ve sene olur 2015. Atlar uçağa Londra'dan Berlin'e gider. Kalp ameliyatı olur. Tüm masrafları İngiliz hükümeti çeker. Bilirsiniz İngilizler vefalıdır. Hizmete hizmet ile karşılık verirler. Hem de yaşam boyu. 

İşte ne olursa o sıralar olur ve nazar değer, üstünde en ufak bir çizik bile olmayan şu muhteşem kariyere. Kötü sağlığına rağmen kendini özgürlüğe adamış olan Bukovski’nin evini İngiliz polisi basar. Çocuklarla ilgili uygunsuz fotoğraflar bulundurduğu suçlamasıyla [2].

15 yılda birikmiş binlerce görüntü çıkar bilgisayarından. "Ne olmuş yani! Pul biriktirmek gibi bir hobi benim için" der, Bukovski mahkemede [3]. Ama dinlemez özgürlük düşmanı mahkeme. Hem de sağlığı gitgide bozulmaktayken.

Bukovski bu. Durur mu? Yaş olmuş 74 ama iş bitmemiş. Önce 100.000 poundcuk bir tazminat ister, adını kötüye çıkardılar diye [4]. Ve sonra kendisini saran gürültü daha da artınca başlar açlık grevine [5]. Kendisi için değil. Katiyen. 

Elbette ki pek bir özgür Batı için.

“İlginç” bir kişi tarihin akışına nasıl da yön veriyor; unutmasınlar ve de ders alsınlar diye.

*

Yazıda kullanılan otobiyografik bilgiler http://www.vladimirbukovsky.com/bio/ adresinden alınmıştır.

[1] http://www.independent.co.uk/news/obituaries/luis-corvalan-communist-who...

[2] http://www.cps.gov.uk/eastern/cps_eastern_news/bukovsky_charging_announc...

[3] https://www.theguardian.com/uk-news/2016/dec/12/soviet-dissident-vladimi...

[4] https://www.theguardian.com/law/2015/aug/24/soviet-dissident-sues-crown-...

[5] https://www.theguardian.com/world/2016/apr/29/vladimir-bukovsky-russian-...